MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

İmamoğlu’nun otoriter bir figür olmayacağının üç alameti

ANA SAYFAKÖŞE YAZILARIİmamoğlu’nun otoriter bir figür olmayacağının üç alameti
İmamoğlu’nun otoriter bir figür olmayacağının üç alameti

İmamoğlu’nun otoriter bir figür olmayacağının üç alameti

02 Temmuz, 2024, Salı 04:45
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
yazı içi reklam
İmamoğlu, tek adamlaşmaya kalktığı an arkasındaki desteği ve gücünü, zeminini yitireceğini bilecek kadar ufuk sahibi bir siyasetçi. Meselenin politik ve ahlaki tarafı bir yana, stratejik olarak da böyle bir şey İmamoğlu için tercih edilebilir bir şey değil.Türk siyasetinde son beş yıldır esen bir Ekrem İmamoğlu rüzgarı var. İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylığındaki başarılı performansıyla başlayan, belediye başkanlığındaki yüksek motivasyonuyla ve siyasi çıkışlarıyla yükselen bir figür olan İmamoğlu, gelecek Cumhurbaşkanlığı seçiminin doğal ve en güçlü adayı olarak duruyor. Kamuoyu yoklamalarında en fazla desteğe sahip isim olarak öne çıkan İmamoğlu’nun siyasi geleceğinin, Türk siyasetinin girift yollarında hangi yöne evrileceğini ise zaman gösterecek. Bununla birlikte İmamoğlu’na ilişkin özellikle sol-sosyal demokrat ve kimi sosyalist çevrelerde dillendirilen endişe, “Yeni bir Erdoğan olur mu?” ve “Zamanla otoriterleşir mi?” soruları etrafında şekilleniyor. Bu noktayı aydınlatmakta ve İmamoğlu’na ilişkin endişeleri gidermekte fayda var.Öncelikle İmamoğlu’nun niçin yeni bir Erdoğan olmayacağını ve otoriter bir figüre dönüşmeyeceğini anlamak için üç noktaya odaklanmamız gerekecek. Gelin bunlara hep birlikte ve yakından bakalım:
İmamoğlu’nun bir siyasi aktör olarak varlığı, mevcut siyasi, toplumsal ve ekonomik şartların bileşimine dayandığı için İmamoğlu’nun AKP’ye ve Erdoğan’a benzemesi, onun siyasette varlık nedenini reddetmesi anlamına gelecektir ki, böyle bir şey mümkün değil.

1. İMAMOĞLU’NU ORTAYA ÇIKARAN SİYASİ İKLİM

İmamoğlu’nun bir siyasi aktör olarak ortaya çıktığı ve zemin bulduğu siyasi iklim, çok partili Cumhuriyet tarihinin en otoriter ve baskıcı dönemine denk düşüyor. İmamoğlu’nun etkili bir figür olarak siyaset sahnesinde yer bulmaya başladığı 2019 yılı, AKP’nin iktidardaki 17. yılıydı ve başkanlık rejiminin otoriter etkileri hayatın her alanında hissediliyordu. Muhalif siyasilerin ve siyasi partilerin etkili bir alternatif yaratamadığı bu boğucu ortamda İmamoğlu, özgün ve proaktif siyaset tarzıyla yakın geleceğe dair bir umut haline gelmeye ve muhalefette geleceğe dönük bir umut yaratmaya başladı.İmamoğlu’nu bugünlere getiren sürecin başında, tabandan yükselen sese kulak veren, bu sesi siyaset alanına başarıyla taşıyabilen ve her zeminde toplumla bağ kurabilen bir aktör olması geliyor. Erdoğan’ın ve AKP’li siyasi elitlerin toplumun esas gündeminden uzaklaştığı, iktidarın hayatın her alanında bir tahakküm rejimi inşa etmeye çalıştığı bir siyasi iklimde İmamoğlu, bu pratiklerin bir ötekisi olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla İmamoğlu, kendisini güçlü bir alternatif aktör olarak doğuran bu faktörlerin bilincinde olarak, taban merkezli siyasetten güç almaya ve referansını buradan kurmaya devam edecektir. Bu salt ahlaki değil, aynı zamanda stratejik bir tercih olacaktır. İmamoğlu’nun bir siyasi aktör olarak varlığı, mevcut siyasi, toplumsal ve ekonomik şartların bileşimine dayandığı için İmamoğlu’nun AKP’ye ve Erdoğan’a benzemesi, onun siyasette varlık nedenini reddetmesi anlamına gelecektir ki, böyle bir şey mümkün değil.
Arkasındaki güçlü kamuoyu desteğine, bireysel karizmasına ve politik gücüne rağmen İmamoğlu, attığı her adımda ekibiyle birlikte yol almayı ve politik planlamasını ekibiyle ilerletmesini bildi. Her ne kadar karizmatik ve güçlü bir figür olarak vitrinde İmamoğlu’nu görsek de esasen Ekrem İmamoğlu vakası özünde bir ekip çalışmasıdır ve kolektif aklın tezahürüdür.

2. İMAMOĞLU’NUN EKİP ANLAYIŞI VE PROFESYONELLİĞİ

İmamoğlu’nu geçtiğimiz beş yılda öne çıkaran en önemli faktörlerden bir tanesi, ekibini profesyonel bir motivasyonla oluşturması ve doğru insanlara doğru sorumlulukları vermesi oldu. Arkasındaki güçlü kamuoyu desteğine, bireysel karizmasına ve politik gücüne rağmen İmamoğlu, attığı her adımda ekibiyle birlikte yol almayı ve politik planlamasını ekibiyle ilerletmesini bildi. Her ne kadar karizmatik ve güçlü bir figür olarak vitrinde İmamoğlu’nu görsek de esasen Ekrem İmamoğlu vakası özünde bir ekip çalışmasıdır ve kolektif aklın tezahürüdür. Dolayısıyla ekip çalışmasından ve kolektif akıldan beslenerek büyüyen bir siyasi figürün tek adama dönüşmesi, teme olarak onun en önemli, ayırıcı ve güçlendirici özelliğini ortadan kaldıracak bir gelişme olacağından, İmamoğlu’nun böyle bir yola sapma ihtimali stratejik olarak da pek mümkün görünmüyor.
Toplumun geri kalanından farklı olarak sosyal demokrat seçmen, ülke yönetimini tek adam rejimine dönüştürecek ve anti-demokratik uygulamalarla totaliter bir rejim oluşturma çabasına girişecek bir isme destek vermekten imtina edecektir.

3. SEÇMEN TABANI ETKİSİ

İmamoğlu, her ne kadar toplumun her kesiminden oy alan bir figür olsa da esas olarak sosyal demokrat/merkez sol tabandan beslenen bir isim. Toplumun geri kalanından farklı olarak sosyal demokrat seçmen, ülke yönetimini tek adam rejimine dönüştürecek ve anti-demokratik uygulamalarla totaliter bir rejim oluşturma çabasına girişecek bir isme destek vermekten imtina edecektir. Dolayısıyla İmamoğlu’nun otoriterleşmesi halinde, İmamoğlu’nun seçmen kitlesinde bir kayma meydana gelmesi ve sosyal demokrat tabanın eleştirel bir pozisyon alması çok muhtemel. O halde İmamoğlu’nun politik güce güvenerek otoriterleşme ihtimali de stratejik bir tercih olmaktan çıkıyor ve demokrat kalmak, İmamoğlu için aynı zamanda aritmetik bir zorunluluk haline geliyor.

SONUÇ YERİNE…

İmamoğlu’na ilişkin son beş yıldır çokça şey yazıldı ve söylendi. Muhalif kesim içerisinde İmamoğlu’na dönük en yaygın eleştiri, onun günün birinde iktidara geldikten sonra karizmasına ve gücüne güvenip hızla Erdoğan 2.0 olma ihtimaliydi. İlk bakışta “Acaba?” sorusunu zihinlere düşüren bu denklemin gerçek hayatta ve Türk siyasetinde bir karşılığının olmadığını anlamak pek güç değil.Tek adamlık rejiminin tüm araçlarıyla baskısını hissettirdiği bir dönemde özgürlük ve çoğulculuk arzusuna yanıt olarak ortaya çıkan, siyaset pratiğini ekip çalışması ve kolektif akıl üzerine kuran, demokratik bilinci ve demokratlık düzeyi ülke ortalamasının üzerinde bir esas seçmen kitlesine sahip olan İmamoğlu için tek adamlaşmak ve otoriterleşmek, onu bir siyasi figür olarak var eden koşulları ortadan kaldırmaya estir. Başka bir ifadeyle İmamoğlu, tek adamlaşmaya kalktığı an arkasındaki desteği ve gücünü, zeminini yitireceğini bilecek kadar ufuk sahibi bir siyasetçi. Meselenin politik ve ahlaki tarafı bir yana, stratejik olarak da böyle bir şey İmamoğlu için tercih edilebilir bir şey değil. Bu nedenle yanıtı belli sorularla vakit kaybetmenin bir anlamı olmadığını idrak etmek, muhalefetin bir kısmı için kaçınılmaz bir realite.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı