MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Düşünmeye davet

ANA SAYFAEĞİTİMDüşünmeye davet
Düşünmeye davet
19 Aralık, 2024, Perşembe 07:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu

Sokrates, öğrencileriyle yaptığı soru-cevap yöntemi ile insanların doğruyu bulmalarını sağlamaya çalışır. Bu yöntem, o dönem için devrim niteliğindedir ve statükoyu tehdit eder. Onun “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözü, bilginin ancak sorgulamayla ortaya çıkabildiğini gösterir.

İnsan, her duygusunu, her fikrini açıklıkla ortaya koyabilmeli. Korkmadan, başına ne geleceğini düşünmeden yapabilmeli bunu. Hesapsızca ve kendiliğinden çıkabilmeli cümleler. 

Sartre, “Hayatta olduğundan emin olmak için konuşmalısın” der. Ona göre konuşmak, yaşamakla aynı anlamı taşır. Konuşmadığında düşünmemeyi, düşünmediğinde ise yok olmayı seçersin. Var olmanın en temel göstergesi düşünmek ve o düşünceleri korkusuzca ifade etmektir.

Sokrates, bireylerin özgürce düşünmelerinin gerekliliğini savunur ve düşünme etkinliğinden yoksun bir hayatın bir değeri olmadığını söyler. Ona göre böyle bir hayat, tam anlamıyla canlı bile sayılamaz. Ancak Sokrates, düşündüğü ve düşüncelerini korkusuzca ifade ettiği için bir tehlike olarak görülür, ölüm cezasına çarptırılır.

Sokrates’in yargılanma süreci bu açıdan oldukça çarpıcıdır. Atina’da, gençleri yanlış yönlendirdiği ve tanrılara inanmayarak sapkınlık yaptığı gerekçesiyle suçlanır. Ancak bu suçlamaların ardında, onun toplumun geleneksel değerlerini sorgulaması ve yöneticileri eleştirmesi yatmaktadır.

Sokrates, öğrencileriyle yaptığı soru-cevap yöntemi ile insanların doğruyu bulmalarını sağlamaya çalışır. Bu yöntem, o dönem için devrim niteliğindedir ve statükoyu tehdit eder. Onun “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” sözü, bilginin ancak sorgulamayla ortaya çıkabildiğini gösterir.

Ölümü kabul edişi ise düşünceleri uğruna verdiği cesur bir mücadeledir. Oysa ölüm cezasının düşmesi için özür dilemesi ya da sürgünü kabul etmesi yeterlidir. Sokrates bunu reddeder; çünkü düşüncelerine bağlılığı ve ilkelerinden ödün vermeme kararlılığı onun varoluş sebebidir. Topluma olan borcunu ödediğini ve eleştirel düşüncenin tohumlarını ektiğini bilmenin huzuruyla ölümü seçer.

Elbette hepimizin Sokrates kadar cesur olması beklenemez. Belki de gerekli de değildir. Ancak gerekli olan bir şey var ki o da düşünmek, sorgulamak ve konuşmak zorunda olduğumuz gerçeğidir. Evet bu bir zorunluluktur. Yaşamın hakkını verebilmek, insanlığa katkı sunabilmek ve gelecek nesillere umut dolu günler bırakabilmek istiyorsak, bu erdemleri içselleştirmemiz gerekmektedir.

Doğduğumuz andan itibaren konuşamadıklarımızın bedelini ödemiyor muyuz? Bastırdıklarımızın, susturduklarımızın acısı hep sonradan çıkmıyor mu? Önce bize yetiştirenlere itaat etmeyi öğrenerek, onlar karşısında itiraz etmemeyi kabullenerek başlıyor hayatımız. Sonra başka kural koyucular giriyor devreye. Okullarda yıllar boyunca kalıplaşmış, sorgulanması dahi mümkün olmayan düşüncelerle kuşatılıyor çocukluğumuz, gençliğimiz. Kurallara uymanın, uyumlu olmanın erdemleri anlatılıp herhangi farklı bir düşünceye sahip olanlar, intizamı/ düzeni bozmakla itham ediliyor. 

Okullarda eleştirel düşünme becerisini geliştirecek bir eğitim modeli benimsenmelidir. Çocukların soru sormaları, yaratıcı düşünmeleri ve farklı bakış açılarını keşfetmeleri desteklenmelidir. Felsefe dersleri, küçük yaşlardan itibaren müfredata eklenerek, öğrencilerin doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneği kazanmaları sağlanmalıdır.

DÜŞÜNMEYE SEVK EDECEK BİR EĞİTİM MODELİ BENİMSENMELİDİR

Adeta düşünmenin değil düşünmemenin eğitimi veriliyor. Oysaki doğduğumuz andan itibaren sahip olmamız gereken en büyük kazanım “düşünme becerisi” dir. Düşünebildiğimiz oranda üretebilir, katkı sunabilir ve yapılan yanlışlar karşısında durabiliriz. 

Bu nedenle gündemimizde dahi olmayan bu konu acilen gündeme alınmalı ve çözümler üretilmelidir.

Okullarda eleştirel düşünme becerisini geliştirecek bir eğitim modeli benimsenmelidir. Çocukların soru sormaları, yaratıcı düşünmeleri ve farklı bakış açılarını keşfetmeleri desteklenmelidir. Felsefe dersleri, küçük yaşlardan itibaren müfredata eklenerek, öğrencilerin doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneği kazanmaları sağlanmalıdır.

Eğitimin amacı bireylere düşünme becerisini kazandırmak olmalıdır. Ancak gerçekte olan bunun tam tersidir. Düşünmek tüm inançlar, tüm ideolojiler için bir tehdit olarak görülür; özellikle eleştirel düşünce. Olanı olduğu gibi kabul etmeyen, sorgulayan ve yeni bir fikir ortaya koyma derdinde olanlar tarihin hiçbir döneminde makbul kabul edilmemiştir. Cezalandırılmış, tehdit edilmiş, bastırılmış, çoğunlukla ortadan kaldırılmışlardır. Mevcut düzenin devamlılığı, sorgusuzluğa ve itaata dayanır.

Tarihin akışını değiştiren tüm büyük dönüşümler, düşünmenin ve cesurca konuşmanın bir ürünüdür. Galileo’nun bilimsel gerçekleri savunması, Rosa Parks’ın sessiz bir oturuşla direnişi başlatması, Halide Edip Adıvar’ın yazıları ve konuşmalarıyla işgale karşı direnişin gelişmesine katkıda bulunması, düşüncenin ve konuşmanın dönüştürücü gücünü gösterir.

Bu nedenle düşünen, sorgulayan ve konuşmaktan çekinmeyen bireyler olmayı hayatımızın merkezine koymalı, yetişmekte olan nesillerin bunu amaç edinerek yetişmelerini sağlamalıyız. "Unutmayalım ki, tarih susanları değil, konuşanları; itaat edenleri değil, sorgulayanları hatırlar." Dünyayı değiştirenler, eleştirel düşüncenin ve cesaretin yolunu seçenlerdir.

  • Hakikatin manipülasyonu: Güvenlikten güvenlikleştirmeye Hakikatin manipülasyonu: Güvenlikten güvenlikleştirmeye
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
SokratesSatreGalileoHalide Edip Adıvar

Yorum Yazın

Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu Tahakkümün iki yüzü: Doğa ve Kadın
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Çocuklar ne zaman yalan söylemeli?
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP nasıl kurtulur?
    Onur Tuğrul Karabıçak
    Onur Tuğrul Karabıçak Toplumun disiplinsizleşmesi ve Reklam Devleti
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Çanlar kimin için çalıyor?
    Oğuz Demir
    Oğuz Demir Mutsuzlar Ekonomisi: Çalışan da Dertli, Çalışmayan da
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Eksilen pay, çalınan rıza
    Bora Şahin
    Bora Şahin Baba – oğul politik rollerine yeni bir soluk: Nişanyanlar
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Çerçioğlu olayı ve belediyelerin çözülüşü
    Özgür Öğütcen
    Özgür Öğütcen “Liyakat”: Sahte bir kavram
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni çözüm Süreci için üç parti imkânsızı başarabilmeli
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Ekonomik gelişme, demokratikleşme ve Kürt Sorunu
    Emir Berke Yaşar
    Emir Berke Yaşar Manifest düşmanlığı kadın düşmanlığıdır
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı