MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Devlet dinsiz olmak zorunda

Ana SayfaSi̇yasetDevlet dinsiz olmak zorunda
Devlet dinsiz olmak zorunda

Devlet dinsiz olmak zorunda

10 Ocak, 2024, Çarşamba 22:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Eğer cemaat olmak bir haksa, Devlet de dinsiz olmak zorunda. Devlet, sadece inananların ya da sadece bir dinin belli bir anlayışına mensup çoğunluğun devleti değil ki! Devlet, herkesin devleti olmak mecburiyetinde ve bunun yolu da dinden ayrışmaktan geçiyor.Laikliğin ilkokulda öğretilen “din işlerinin devlet işlerinden ayrılması” biçiminin dışında, son derece basit bir tanımı var: Devlet hiçbir dinsel işlev görmeyecek; din ise siyaset alanına karışmayacak! Türkiye’de benimsenin Fransız tipi laiklik anlayışının uygulamasında Devlet, dine asla karışmamak durumunda! Amerikan tipi “seküler” anlayışta ise, biraz daha yumuşak bir geçişle, Devletin bütün dinler ve mezhepleri karşısında tarafsız kalmak zorunda oluşu anlatılıyor. Fransız anlayışında, Amerikan anlayışından farklı olarak, laikliğin sadece tüm dinler ve inançlar karşısında Devlet tüzel kişiliğinin eşit mesafede durması değil ne pahasına olursa olsun dine karışmaması, din işlerine asla bulaşmaması, müdahale etmemesi gereği ifade ediliyor.İster Fransız tipi sert bir laiklik anlayışı ister Amerikan tipi daha yumuşak bir sekülerlik anlayışı benimsensin, Türkiye’de çok uzun bir süredir geçerli olan “Türk-İslam Sentezi” anlayışını bu tabloda nereye koymak gerekiyor? Elbette hiçbir yere, zira öyle bir sentezin ne Anayasal ne de kanunlarda bir karşılığı yok, yukarıda açıklanan ilkeyle de uyumlu değil. O hâlde, Türkiye’nin aslında sadece kâğıt üstünde laik bir ülke olduğu, aslında dinin hayatın, siyasetin ve hukukun her alanını belirlediği ve hatta domine ettiği kolaylıkla görülebilir.Bütçe görüşmeleri sırasında sayın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “sizin tarikat-cemaat dediklerinize biz STK (Sivil Toplum Kuruluşu) diyoruz.” deyivermiş. Cemaat ya da tarikat olmak, istediği dinin istediği biçimine inanmak ve gereklerini yerine getirmek elbette, dünyanın tüm medeni ülkelerinde bir insan hakkı olarak görülür. Cemaat ve tarikat yapılarının sınırı, bu medeni ülkelerde “kamu düzeni” ile belirlenir; bir başka ifadeyle cemaatler kamu düzeniyle sınırlıdır, faaliyetlere kamu düzenini bozduğu noktada müdahale edilir, bunun dışında müdahale edilmez. Türkiye’de ise, yapı düzgün kurulmamış olduğu için “Devlet ideolojisiyle uyumlu olduğu ölçüde ve iktidar güdümünde çalıştığı sürece” cemaatlere izin verilir, çünkü bizdeki yapının aslında sahip olduğu ideolojik arka plan ile tek başına ayakta durabilmesi çok mümkün değildir, mutlaka dinsel bir dayanağa da ihtiyaç duyar.Cemaat olmak bir haktır. Kamu düzenini bozmamak şartıyla… Peki Devlet, cemaatleşirse ne olacak? Türkiye’de olduğu gibi, herhangi bir tayin ya da terfi işinde, resmi taleple sonuç alabilmenize pek imkân yok. İster deprem mağduru olun ister aile birliğini sağlamaya çalışın ister küçük çocuğunuzun eğitimi adına şehir değişikliği talep edin, sonuç değişmez. Mutlaka ilgili bakanlığı kontrol eden cemaatten “bir torpil” bulmanız gerekiyor. O “bizdendir, gereği yerine getirilsin” telefonu açılmadan işinizin hallolmasını mümkünatı yok. 15 Temmuz sonrası Gülen cemaatinin boşalttığı yerleri dolduran diğer cemaatler, Milli Eğitim Bakanının deyişiyle STK’lar, iktidarın ideolojik aygıtlarına dönüştükleri, büyük bir sermayeyi ve bürokratik gücü kontrol ettikleri ve semirdikleri için, artık Devletin “bir cemaatler koalisyonuna” dönüştüğünü söyleyebiliriz.
AKP’nin iktidardaki ilk yıllarındaki demokrat çizgiden bu derece kopmasının en önemli sebeplerinden birinin laiklik ve din kavramıyla kurguladığı başarısız ilişki olduğunu düşünüyorum. İslam’ın hiçbir yorumu ile demokrasinin asla bağdaşmayacağını düşünen ultra-Kemalist ulusolcu arkadaşları haklı çıkarmaktan başka bir işe yaramadılar.
Bu noktadan sonra dönüş mümkün olabilir mi? Gerçek anlamda laik ya da seküler bir Türkiye’nin kurulması mümkün mü? Aslında sırf şu 15 Temmuz hadisesi bile laikliğin öneminin tüm halk katmanları ve düşünebilen beyinler tarafından anlaşılması için yeterli.Eğer cemaat olmak bir haksa, Devlet de dinsiz olmak zorunda. Devlet, sadece inananların ya da sadece bir dinin belli bir anlayışına mensup çoğunluğun devleti değil ki! Devlet, herkesin devleti olmak mecburiyetinde ve bunun yolu da dinden ayrışmaktan geçiyor. İyi de 2024 yılı bütçesinden 80 milyar TL pay alan Diyanet İşleri Başkanlığı yapısı ile bu mümkün mü? Diyanet işleri Başkanlığı’nın 2024 bütçesinin 6 bakanlığın bütçesinden büyük olduğunu, geçen yıla göre %150 arttığını, 200 binden fazla personeli bulunduğunu tekrar anımsayalım. Bu hâliyle bir çeşit “din bakanlığı” olarak görev yapıyor ve “İngilizce biliyor taklidi yapan” başkanı eliyle zaman zaman gülümseten ama genellikle hüzünlendiren bir karikatür yapı arz ediyor.Devlet din işlerine bu kadar karıştıkça, din ehli de devlet içinde örgütlenmeyi, yerleşmeyi, yapılaşmayı doğal sayıyor ve bu doğrultuda gayret gösteriyor. Bu noktada neden-sonuç ilişkisini doğru kurmak gerekiyor. Birbirlerini besleyen, adeta” simbiyotik” bir yaşam tarzı kurgulanmışsa da asıl kabahatli devlete sızan ve yerleşen cemaatler değil, her adımda dini kontrol etmeyi marifet zanneden, cemaatlerin kendi içinde yerleşmesine de izin veren ve hatta davet eden devlet ve onu yönetenler.Bu noktadan sonra, Türkiye’deki yapının düzelmesine imkân var mı bilemiyorum, yaşayarak göreceğiz; ancak şu bir gerçek ki bu doğrultuda giderse kavga kaçınılmaz hâle geliyor. Herhangi bir cemaatle ilişkide olmak dışında kamu kesiminde iş yapılamaz, terfi edilemez noktadan bir kademe gerideyiz. Bu durum bir süre sonra cemaatlerin birbirleriyle ve kendi içlerindeki rekabetleriyle başlayacak, cemaat sistemi dışında kalmak isteyen azınlığın katılımıyla da şiddetlenecek bürokratik çatışmayı tetikleyecektir.AKP’nin iktidardaki ilk yıllarındaki demokrat çizgiden bu derece kopmasının en önemli sebeplerinden birinin laiklik ve din kavramıyla kurguladığı başarısız ilişki olduğunu düşünüyorum. İslam’ın hiçbir yorumu ile demokrasinin asla bağdaşmayacağını düşünen ultra-Kemalist ulusolcu arkadaşları haklı çıkarmaktan başka bir işe yaramadılar. 100 yıl sonra yazılan siyasi tarih kitaplarında, büyük bir şansı boşa harcayan bir parti olarak anılacak AKP. Ve bunun nedeni de cemaatleri kontrol etmek isterken siyasi kimliği kaybetmesi olacak. AKP’nin sonunu, çok dayandığı din ve cemaatler getirecek.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Herkül Millas
    Herkül Millas Bölgesel temelde Doğu-Batı ilişkileri
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Savaş teolojisinden barış felsefesine
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen İnovasyonun paradoksu: Tekel mi, rekabet mi?
    Rabia Karakaya Polat
    Rabia Karakaya Polat Belgrad Gözlemleri: Milliyetçilik, hafıza, göç ve çok katmanlı Osmanlı Mirası
    M. Cem Özmen
    M. Cem Özmen Nasıl mutlu olacağımızı biliyor muyuz?
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy Beşiktaş'ta Yarım Asır: Süleyman Seba
    Burcu Saltık
    Burcu Saltık A Milli Kadın Voleybol Takımının yaz macerası 
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz İsrail'in saldırıları karşısında CHP'siz iç cepheyi güçlendirmek
    Ali Arslan
    Ali Arslan Akademisyen gettolarından kurtulmak için acilen öğretim üyesi dolaşım sistemin kurulmalıdır
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İslam Dünyası İsrail’i durdurabilir mi?
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Gökten üç elma düştü, ‘Adalet’ yere çakıldı
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç İran’da çöken devlet, dağılan toplum ve gelmekte olan fırtına
    Mehmet Şafak Sarı
    Mehmet Şafak Sarı Çıkış Yolu Diyalogda
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Yayımlanmayacak bir gazetede yazar olmak
    Murat Paker
    Murat Paker İmtiyaz psikolojisi bağlamında Türk-Kürt meselesi (2)
    Serap Mumcu
    Serap Mumcu Miken Sanatı
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan 1000 Yıl ve 6 Gün Savaşı: Yarın çok geç olmadan asla gelmez
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya LGS bitti, şimdi asıl maraton başlıyor
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı