MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Bir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek

Ana SayfaSi̇yasetBir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek
Bir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek

Kamu malı ve hizmetinin kamu kurumu (şirketi) eliyle mi, özel sektördeki şirketler eliyle mi yapıldığı değil; verimli, güvenilir, kaliteli, ucuza yapılabilmesi ülkenin sosyo-ekonomik refahını artırmak için önemlidir.

22 Haziran, 2025, Pazar 07:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Ersin Kalaycıoğlu
Ersin Kalaycıoğlu

Bir ütopik düşünce olarak muhafazakâr siyasetçiler mükemmel olduğunu düşündükleri şirket yönetimini bir örnek veya emsal olarak kullanmak suretiyle bu sorunları aşacaklarını vehmediyorlar. Ancak, bu yaklaşım söylendiği gibi mükemmel mi? Kamu yönetimindeki sorunların mükemmelen çözümüne yarar mı? Hatta acaba mümkün mü? 

Giriş: Şirket Yönetimi ve Devlet 

Her ideolojinin sahip olduğu temel varsayımlar, kabullenişler, temel önermeler vardır ve bunların zaman zaman fantezi mahiyetinde fikir ve önermelere dönüştüğü görülmektedir. Bunlardan bir tanesi de muhafazakâr hükümetlerin devleti veya kamu yönetimini bir şirket yönetimi gibi ifa etmektir. Gerek ABD’nde gerek Türkiye’de bu fikrin yine telaffuz edilmeye başlandığını görüyoruz. 

Bu önerme genellikle kamu yönetiminde ve özellikle makro - ekonomik dengelerde sorunlar yaşandığı vakit ön plana çıkıyormuş gibi duruyor. Hem ABD hem Türkiye ekonomisinin makro - ekonomik dengelerinin muhafazakâr hükümetler tarafından istedikleri, arzuladıkları gibi bir görüntü çizmediği bir döneme tanıklık ediyoruz. Bir ütopik düşünce olarak muhafazakârsiyasetçiler mükemmel olduğunu düşündükleri şirket yönetimini bir örnek veya emsal olarak kullanmak suretiyle bu sorunları aşacaklarını vehmediyorlar. Ancak, bu yaklaşım söylendiği gibi mükemmel mi? Kamu yönetimindeki sorunların mükemmelen çözümüne yarar mı? Hatta acaba mümkün mü? 

Özellikle ne Donald J. Trump ne de R. Tayyip Erdoğan anayasa ve ilgili mevzuata uymak konusunda büyük bir duyarlılık içindeymiş gibi durmamaktadır. O zaman burada “şirket gibi yönetim” ile ne kast edildiği belirsizleşmekteymiş gibi durmaktadır.

Şirket yönetimi, ama nasıl?

Şirket yönetimi denildiğinde öncelikle ne anlamamız gerekiyor? Şirketler çok farklı yapılar ve işleyiş ilkeleri ve başarı örnekleri olarak karşımıza çıkıyorlar. Tek bir kişinin şahsi rizikoya katlanarak girişimleri biçimden şirketler olabildiği gibi, birkaç ortağın bir araya gelerek, dayanışarak sermaye ve hatta emeklerini birleştirerek kurdukları şirketler de var. Ayrıca, çok sayıda hissedarın şirkete ufak oranda pay sahibi olarak sermaye desteği vererek kurulmuş olan şirketler de mevcut. Bunlar hukuken kollektif, komandit, limited, anonim şirket gibi adlarla anılıyor. Burada kastedilen hangisidir acaba? Siyasetçilerin zaman zaman yaptıkları açıklamalardan bunlardan bazılarının kastedilmediği anlaşılabiliyor. Örneğin, 18 Haziran 2025 günü Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın açıklamasına göre yürütmemiz tarafından bakkal gibi bir tek kişinin koyduğu sermaye ve katlandığı rizikoya göre çalışan bir işletmenin kast edilmediği anlaşılıyor. 

Bu arada ABD Başkanı Donald J. Trump’ın bugün yaptığı bir açıklamada kendisini Jerome Powell’ın yerine Federal Reserve’in (ABD Merkez Bankası) başkanı olarak da atamak istediği anlaşıldı. O zaman, yürütme erki kullanan siyaset erbabının şirket yönetiminden bahsederken kendilerine önemli bir yürütme pozisyonunu layık gördükleri, çok ortaklı ve başka ortakların onların denetlenmesi ve dengelenmesine yol açabilecek davranışlarından rahatsız olabilecekleri de anlaşılıyor. Örneğin, anonim şirket gibi bir yapı da, limited şirket de, kollektif şirket gibi bir işletme de muhafazakâr siyasetçilerinin devlet yönetimi anlayışına uygun değilmiş gibi duruyor. En azından bu konuda hangi şirketten bahsedildiği pek açık değil veya siyasetçilerin kafaları biraz karışıkmış gibi duruyor. 

Acaba burada kastedilen bir tüzel kişilik yapısından çok, şirket yönetenlerin hal ve tavırları, kararlarını alma biçim ve biçemleri (üslupları) mı? Bu tanımlamada bir etkinlik (etkililik ve zamanlaması yerindelik), verimlilik, karlılık gibi bir ima mı var? Şahıs olsun, tüzel kişilik olsun şirketler onların sahibi olan sermayedarların yaptıkları yatırımın karlılığını azamiye çıkartmak için gereğini yapan bir içerikte çalışmaktadırlar. Bu amaçla kararlar almakta ve uygulamakta, neticede sermayelerini reel olarak (enflasyonun ötesinde) arttırarak hayatta kalabilmektedirler. Bunun için gereği neyse, üretim tekniklerini değiştirmek, işçilerin verimini artırmak, sayısını artırıp azaltmak, kredi almak, karlı olacağını düşündükleri alanlara yatırım yapmak v.b. gibi etkinlikleri yerine getirirler. Ancak, amaç bu etkinliklerin hepsi için öncelikle karlılığı artırmaktır.

Ancak, bunu yaparken çağdaş dünyada ticaret hukuku, borçlar hukuku, vergi hukuku, iş hukuku gibi çeşitli düzenlemelere tabi olmak durumundadırlar. Pekiyi, siyaset erbabı aynı düzenlemlere devleti yönetirken, örneğin anayasaya, insan hakları mevzuatına, idare hukukuna, seçim hukukuna v.b. mevzuata uygun davranmayı kabul etmekte, aklından geçirmekte veya sorunsuz sualsiz kabul etmekte midir? Özellikle ne Donald J. Trump ne de R. Tayyip Erdoğan anayasa ve ilgili mevzuata uymak konusunda büyük bir duyarlılık içindeymiş gibi durmamaktadır. O zaman burada “şirket gibi yönetim” ile ne kast edildiği belirsizleşmekteymiş gibi durmaktadır. 

Şirketin alanının piyasadaki özel şahıs veya tüzel kişilik arasındaki bağ ile kamu yönetimi alanının içeriği aynı mıdır? Kamu yönetimi sadece veya öncelikle kamunun (devletin) sahip olduğu yapının yönetiminde kar mı beklemektedir? Örneğin, hem Birleşik Krallık, hem ABD’nde demiryolları işletmeleri kamu kuruluşları olarak onlarca yıldır devamlı zarar etmektedirler. Bu kamu kurumları (demiryolları) özelleştirilemedikleri gibi, ABD’nde devlet bütçesinden sorumlu olan Congress’e (yasama organının yönetimine) verilmişler ve zararla çalışmaya devam etmişlerdir. Çünkü bu kamu hizmetinin kamuya (halka) sunulmasında hükümetler de halk da yarar görmektedir. Aynı durum mahkemelerin ürettikleri adalet hizmeti için de, eğitim kurumlarının ürettikleri eğitim hizmetleri için de, sağlık kurumlarının ürettiği sağlık hizmetleri için de söz konusudur. Bu gibi hizmetlerde kar öncelikli ve tek başına bir hedef değildir. O zaman şirket gibi yönetim bu kamu hizmetlerinin üretiminde ne anlama gelmektedir? 

Belki burada verimli çalışan işçi ve memurların istihdamı gibi bir hedef düşünülebilir. Ancak, son yıllarda ülkemizde en fazla konuşulan konulardan birisi siyasetin finansmanı için ATM memurları denen ve her biri işe gitmeden ücret / maaş alan veya birçok farklı mevkiden maaş ve ücret geliri elde eden kamu çalışanı olduğu saptamalarıdır. Şirkette bu tür bir çalışma genellikle hoş görülmeyecektir. O zaman, partizanlık, yandaşlık, nepotizm (akraba kayırmacılığı) gibi nedenlerle, liyakat dışı, sadakat ve destek için yapılan bu tür harcamalar ve işlemlere son verilecek midir? O zaman siyasetin finansmanı bundan etkilenmeyecek midir? Bu konuda şirket gibi yönetim öneren siyasi liderler ve partileri zarar görmeyecekler midir? Pekiyi, bu durumda şirket gibi yönetim nasıl gerçekleşebilecektir?

Şirket yönetiminde bulunan kişi veya kişiler şirketin geleceğinden de, başarı veya başarısızlığından da sorumlu olup, şirket yönetimine hesap verirler. Şahıs şirketlerindeyse, şirketin zarar etmesi ve zararın sürmesi durumunda şirket iflas eder. Oysa kamu yönetiminde devletin yönetimi söz konusu olduğunda şirket gibi yönetimin doğal bir sonucu olarak iflas, işin kapatılması, tatil edilmesi söz konusu mudur? Üstelik devlet yönetiminde olan kişi, tüzel kişi (siyasal parti) veya kişiler sermayedar, şirket veya devletin sahibi değillerdir. Onlar demokrasilerde halk adına, teokrasilerde Tanrı adına, monarşilerde hanedan veya gelenekler adına yönetirler. Ortaya çıkacak zarar onları doğrudan etkilemeyebilecektir. Buna iktisat biliminde ahlaki tehlike (moral hazard) denir. Bir devlet yöneticisi lider aldığı yanlış kararlarla makro - ekonomik dengeleri alt üst ederse, bu zarar kendisinden tazmin edilebilecek midir; hatta görevden, şirketlerde olduğu gibi azledilebilecek midir? Oysa siyasal liderler biz hata yapmadık, muhalefet bize enkaz bıraktı, muhalefet engelledi, dış güçler yüzünden bu sonuçlar ortaya çıktı gibi hemen hemen hiçbir zaman doğru olduğu ispat edilemeyen isnatlarla yollarına devam etmeye çalışırlar. Çok partili seçimlerin olduğu ortamlarda, onların her söylediğine bir futbol takımı tutar gibi yaklaşan partili, yandaş ve taraftar sayesinde iktidarda bile kalabilirler. O zaman tam bir ahlaki tehlike koşulu ortaya çıkmış olur; aldığı yanlış kararlarla ürettiği iktisadi sorunların zararına katlanmayan ve o zararı başkalarının, hatta halkın sırtına yıkan bir uygulama söz konusu olur. Buna devleti şirket gibi yönetmek mi diyeceğiz? 

Şirket gibi yönetim fikrinin bir uzantısı da kamu görevlerinin bir kısmının veya tamamının özel şirketlere, taşeron olarak veya kamu mallarını özelleştirerek tamamen devretmek yoluyla yapılmasını sağlamaktır. Bu konuda da ülkemizdeki uygulamalardan bildiğimiz gibi birçok sorun ortaya çıkabilmektedir.

Siyasette önemli görevlere gelmeden önce şirket veya şirketler kurup yöneten siyasal liderlerin, bu şirketlerin yönetiminde her zaman başarılı oldukları da görülmemiştir. Bugünkü Amerikan Başkanı Donald J. Trump, Washington Post gazetesine göre bazıları Atlantic City’deki Taj Mahal adlı kumarhane (casino) gibi kuruluşlar da olan altı kuruluş sahibi olmuş ve bunlar 1990’larda iflas etmiştir. İflas etmesi neredeyse imkânsız olan kumarhanesi bile iflas eden bir iş adamının şirket yönetiminde iyi olduğunu iddia etmek de, devleti bu şirketler gibi yönetmesini savunmak da pek ussal bir uğraşmış gibi durmuyor. Şirket yönetiminin her zaman mükemmel en başarılı olacağını iddia etmek, tersine dünyada neredeyse milyonlarca örnek varken pek de akıl karı değildir. Serbest piyasa kapitalizmi zaten bazı şirketlerin başarıyla çalışabildiği, ama birçoğunun başarısız olup iflas ettiği bir sistem özelliğindedir. Başarılı yönetimleri olmayan şirketlerin iflası kapitalizmin bir sistem olarak iyi çalışması için bir zorunluluk ve erdem olarak kabul edilegelmiştir. Onun için şirket gibi yönetmenin başarıyla mı iflasla mı sonlanacağını bilebilmek olanaksızdır. Bu durumda başarısızlıkta halkın bu faturayı yüklenmesi, yoksullaşması ve gelir dağılımının bozulması, bozuksa, daha da bozulması rizikosu her zaman vardır. Kısacası, şirket yönetimini bulunmaz Hint kumaşıymış gibi takdim etmeyi gerektirebilecek bir kanıt mevcut değildir. 

Aynı cümleden olarak şirket gibi yönetim fikrinin bir uzantısı da kamu görevlerinin bir kısmının veya tamamının özel şirketlere, taşeron olarak veya kamu mallarını özelleştirerek tamamen devretmek yoluyla yapılmasını sağlamaktır. Bu konuda da ülkemizdeki uygulamalardan bildiğimiz gibi birçok sorun ortaya çıkabilmektedir. Özelleştirilen kamu işletmeleri kapatılabilmekte, onların çalışma alanlarındaki mal veya hizmet üretimine son verilmekte, halkın bu mal ve hizmetleri kullanması gerekiyorsa, dışarıya bağımlı hale gelinmekte; o kamu kurumlarında çalışanlar işsiz kalmakta, ülkede istihdam sorunları baş göstermektedir. 

Oysa özelleştirmeden maksat kamunun yaptığı üretimi daha verimli, ucuz ve kaliteli kılmaktır. Örneğin, özelleştirmeyle şeker üretiminin daha kaliteli, sağlıklı, ucuz ve daha kısa sürede daha büyük miktarlarda üretim yapılması ile sonuçlanması amaçlanabilir. Oysa, yapılan şeker fabrikaları özelleştirmelerinde bu tesislerin bir çoğu kapatılıp, başka işlere tahsis edilirlerse, şeker üretimi yerine başka mal ve hizmet üretimine tahsis edilirse, özelleştirmeden maksat hâsıl olmamış olacaktır. O zaman şeker talebinin sabit kaldığı varsayılacak olursa, şeker gereksinimi yurtdışından ithalatla karşılanırken, bu tesislerde çalışan kişiler işsiz kalacak, kalitesi ve sağlığı belirsiz mallara döviz ödeyerek ulaşmak söz konusu olabilecektir. Bu durumda varsıllaştıran özelleştirme yerine yoksullaştıran özelleştirme ile karşı karşıya kalınması söz konusu olacaktır. Bu tür bir gelişmenin iktisadi gelişmeye de, ülkede halkın yaşam kalitesine ve sosyal refahına da bir katkısı olmayacaktır. Özel şirketler eliyle üretim kamunun üretiminden ancak verimlilik, kalite, sağlık ve ucuzluk gibi yerli üretimle sürerse erdemli bir sonuca varacak; aksi halde ekonomiye de topluma da maliyeti ağır olacaktır.

Kamu malı ve hizmetinin kamu kurumu (şirketi) eliyle mi, özel sektördeki şirketler eliyle mi yapıldığı değil; verimli, güvenilir, kaliteli, ucuza yapılabilmesi ülkenin sosyo-ekonomik refahını artırmak için önemlidir.

Sonuç: Kamuyu halkın sosyo-ekonomik refahını artırmak için yönetmek

Burada dikkat edilecek olan husus devlet yönetiminin, kamu malı ve hizmeti üretiminin yapılması sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının çalışma ilkelerini liyakat, profesyonel etik, bilimsel bilgi, kamusal refah ve yarar açısından yaklaşmayı öncelemektir. Bu süreçlerde yandaşlık, nepotizm (akraba kayırması), usulsüzlük, hukuksuzluk ve yolsuzluk gibi gelişmelerin denetlenmesi ve soruşturulması esastır. Başta yasama organı ve onun adına denetim yapan Sayıştay olmak üzere halkın parası olan verginin nasıl harcandığının araştırılması ve hesabının sorularak (accountability), temsili demokrasilerde halka da hesabının verilmesidir. 

Kamu mal ve hizmetlerinin üretimi sırasında özel şirketlerden de yararlanılması mümkündür; ama bu ancak bir önceki paragrafta sayılan duyarlılıklar göz ardı edilmeksizin ve aynı hesap sorma süreçlerinin titizlikle uygulanmasıyla mümkündür. Burada uygulanan ihale süreçlerinin hakça ve adil olması, rekabete açık bulunması, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesi, sağlığı ve güvenilirliğine duyarlılıkla yasama ve halk adına denetlenmesi esas olmak zorundadır. Kamu malı ve hizmetinin kamu kurumu (şirketi) eliyle mi, özel sektördeki şirketler eliyle mi yapıldığı değil; verimli, güvenilir, kaliteli, ucuza yapılabilmesi ülkenin sosyo-ekonomik refahını artırmak için önemlidir.

Devlet yönetiminde yönetim biçemini (üslubunu), yöntemini, çalışma ilkelerini köktenci bir biçimde kamu yararından kişisel (şirket) yararı maksimizasyonunu değiştirmeyi önermeden önce yapılabilecek birçok iyi yönetim uygulaması bulunuyor. BM’in 2012’de ortaya koyduğu 21. yüzyıl için iyi yönetişim ilkelerinden olan şeffaflık, hakkaniyet, hesap verilebilirlik, hukukun üstünlüğü gibi uygulamaları bihakken yerine getirmek öncelikle düşünülebilir. Ayrıca, siyasetin finansmanı için yozlaştırılan birçok uygulamayı ve bu arada yolsuzluğu sonlandıracak adımların atılmasını güçlendirmek ayrıca ele alınabilecek adımlardandır. Bunları hayata geçirmeden kamu yönetiminde şirket yönetimi uygulamaya gereksinim olup olmadığını bile saptamak mümkün değildir. Önceliğimiz kamunun yararı için çalışacak, onu düzgün ve eşitlikçi bir biçimde dağıtacak bir uygulamayı hedeflemek için yolsuzluk ve yozlaşmayı sonlandıracak adımları atabilmek olmalıdır ki, buna rağmen siyasal sistemin sorunları sürerse, o zaman acaba şirket yönetimlerinden yararlanabilir miyiz diye düşünmeye başlamak makul olabilecektir.

  • Terörsüz Türkiye, Demokrasi ve Hukuk Devleti Terörsüz Türkiye, Demokrasi ve Hukuk Devleti
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
DevletŞirketYönetimKamu Yönetimi

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Ersin Kalaycıoğlu
    Ersin Kalaycıoğlu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Gaokao vs. YKS: Aynı sınav, farklı sonuç
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman 27 Mayıs 1960 Darbesine Yeni Bakışlar (2)
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Zihinsel prangalardan kurtulmak…
    İlter Turan
    İlter Turan Daha gidilecek çok yol var 
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Yeni anayasa için yol haritası: Kanada
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Savaş bir yandan,  faiz bir yandan!
    Ersin Kalaycıoğlu
    Ersin Kalaycıoğlu Bir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek
    Halûk Sunat
    Halûk Sunat Biraz da demokrasi cephesini tahkim etsek
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İç cephenin tahkiminde muhalefetin önemi
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Hayali bir tehdit üzerinden dokunulmazlık arayışı mı?
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İran-İsrail Savaşı gölgesinde Şii ekseni ve yeni Sünni ittifak arayışları
    Ayça Tekin-Koru
    Ayça Tekin-Koru Doğal zeka mı, yapay zeka mı?
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Batı ve onun değerleri
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Kırık ayna
    Herkül Millas
    Herkül Millas Bölgesel temelde Doğu-Batı ilişkileri
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Savaş teolojisinden barış felsefesine
    Rabia Karakaya Polat
    Rabia Karakaya Polat Belgrad Gözlemleri: Milliyetçilik, hafıza, göç ve çok katmanlı Osmanlı Mirası
    M. Cem Özmen
    M. Cem Özmen Nasıl mutlu olacağımızı biliyor muyuz?
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy Beşiktaş'ta Yarım Asır: Süleyman Seba
    Burcu Saltık
    Burcu Saltık A Milli Kadın Voleybol Takımının yaz macerası 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı