MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Beyin göçü: Kader mi, tehdit mi, fırsat mı?

Ana SayfaSi̇yasetBeyin göçü: Kader mi, tehdit mi, fırsat mı?
Beyin göçü: Kader mi, tehdit mi, fırsat mı?
26 Ocak, 2025, Pazar 08:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Burak Dalgın
Burak Dalgın

Beyin göçünün kader mi, tehdit mi, fırsat mı olacağı bize kalmış. Türkiye’yi çağı yakalayan bir ülke yaparsak, bırakın tersine beyin göçünü, pek çok nitelikli insanın Türkiye’de daha fazla zaman geçirmek istediğini, ülkemize yatırım yapmak istediğini göreceğiz. Ülkemizi dünyanın taşrasına savurursak, büyük bir zihinsel çoraklaşmaya ve bunun doğal sonucu olarak vasatlaşmaya kendi elimizle davetiye çıkarmış olacağız.

Bir pasaport ve uçuş kartı fotoğrafı. ‘Türkiye bir mühendis/ hemşire/ akademisyen kaybetti, filanca Avrupa ülkesi kazandı’ diyen bir mesaj. İyi dilekler sunanların, imrenenlerin eleştirenlerin yorumları. Beyin göçü, sosyal medyada sıkça gördüğümüz bu görüntüden çok daha derin bir mesele.

Bursla yurtdışına master’a gitmiş, orada çalışmış ve Türkiye’ye dönmüş bir arkadaşınız olarak bu konudaki görüşlerimi geçenlerde Twitter’da ifade ettim (X demeye alışamadım). Sayın Murat Aksoy’un ricasıyla daha derli toplu halde paylaşıyorum.

Gelin, on maddede beyin göçünü konuşalım.

BİR: Esas meselemiz gençlerin yurtdışına gitmesi değil, “ne olursa olsun gitmesi”

Vatandaşlarımızın yeni tecrübeler edinmesi iyi, kaçar gibi gitmesi çok kötü. Tıpkı şirketler için olduğu gibi, ülkeler için de hayati bir performans kriteridir: “kimler gidiyor/ kimler geliyor?”

Bu konuda iyi bir envanter çalışması yok. Sınırlarımızı, doğal kaynaklarımızı, fiziki altyapımızı nasıl haritalıyorsak, insan kaynağımızı da ciddi bir şekilde anlamalıyız.

İKİ: Yurtdışı “cennet” değil — oranın da kendine göre zorlukları var

Tıpkı hayali bir geçmiş nostaljisi ve yazanların hiç yaşamadığı besbelli yoksul şartlar övgüsü ile birlikte kusursuz bir yurtdışı tablosu sosyal medyada çok yaygın. Durum böyle değil.  Daha iyi somut (alım gücü) veya soyut (hürriyetler) şartlar olan yerler var. Ancak gerek her yerde olan hayat gailesi, gerek ülkelerin şartları, gerekse sizin durumunuz (göçmen, geçici çalışan, tek maaşla geçinen aile) bazı zorlukları beraberinde getirebiliyor. Kendi hayatımda, ABD ile Avusturya arasındaki farkı tecrübe etmiş birisi olarak bunu söylüyorum.

Bu vesileyle, şunu belirtmeden geçemeyeceğim: Batı dünyasına veya onun temsil ettiği değerlere ciddi eleştiriler getiren kişilerin neredeyse tamamının o ülkelerde yaşamayı, çocuklarını o ülkelerin okullarına göndermeyi, o memleketlerden varlık satın almayı tercih etmeleri de hayli manidar. Övdükleri ülkelere taşınana, çocuğunu gönderene, servet kaydırana rastlamadım. Bence gerçek samimiyet turnusolu da budur: kendisi veya sevdikleri için istediği şartları tüm vatandaşlarımız için de istiyor mu?

ÜÇ: İlacı zehirden ayıran dozudur

Pek çok alanda, nitelikli insan kaynağında, aşırı yüksek oranlar var (sağlık sektörü, savunma sanayii, prestijli liseler, yetkin akademisyenler). Bu, ekonominin riski olan cari açıktan çok daha tehlikeli bir “yetenek açığı”. Sıkça bahsedilen beka meselesi için buraya bakmakta yarar var.

Üstelik, bu durum ülkemiz açısından da ciddi bir yatırım kaybı (eğitim vergi ödeyenlerin parasıyla sağlanıyor/ sübvanse ediliyor). Bir şekilde yatırımı geri almayı başarmamız lazım – bunun, gidenlerin geri dönmesinin dışında yolları da var (aşağıda değineceğiz).

DÖRT: Buzdağının sadece su üstündeki kısmını görüyoruz

Gidenler sayılara yansıyor; dönmeyenler, gitmeye çalışanlar, varlığını/ yatırımlarını kaydıranlar, çocuklarını temelli göndermeye hazırlananlar verilerde yok.

Kısıtlandığı, haksızlığa uğradığı, kendini geliştirme imkanlarına ulaşamadığı için potansiyelinini gerçekleştiremeyen vatandaşlarımız hiç yok; geleneksel anlamda olmasa da bunu da bir “beyin göçü”, daha da kötüsü, bir “beyin israfı” olarak değerlendirmeliyiz.

Belki de çocukluğumuzun meşhur Yerli Malı Haftasını okula mandalina getirmekten öteye taşıyıp, en değerli yerli kaynağımız olan insanlarımızı nasıl değerlendireceğimiz konusuna odaklamalıyız.

BEŞ: Türkiye’ye dönenin de yurtdışında kalanın da ülkemize yarar sağlaması mümkün

Ben bir yatırım fonu kurarak döndüm; neticede ülkemizin bazı şirketleri kat be kat büyüdü, yeni fabrikalar açıldı, binlerce istihdam sağlandı. Orada kalarak vatandaşlarımıza istihdam yaratan, kültürel temsilimizi sağlayan, Türkiye’ye yatırım/ know-how transferine öncü olan arkadaşlarım da var. Bunu daha kolay ve sistemli hale getirmeliyiz.

Türkiye’yi daha iyi bir memleket için yapmamız gerekenleri başarırsak (hürriyetleri genişletmek, kalkınma hamlesini hızlandırmak, girişimcinin önünü açmak vb.) bu meseleyi de büyük ölçüde çözeriz. Tersi de geçerli: Türkiye’yi dünyanın taşrasına savurursak beyin göçü artar. 2 x 2 = 4. Tercih bizim.

TERCİH BİZİM

ALTI: İyi bir diaspora yönetimi elzem

Diaspora ‘dünyaya tohum gibi saçılma’ anlamına geliyor; anavatanından ayrılıp başka ülkelerde hayat kuranları ifade ediyor. Avrupa’ya işçi göçleri ile başlayan diasporamız bazı ülkelerde üçüncü nesle kadar geldi. Bilhassa eğitim sebebiyle Kuzey Amerika’ya uzandı. Profesyoneller ile daha da genişliyor. İyi bir vizyon ve koordinasyon ile Çin ve Hindistan örneklerinde bizzat gördüğüm üzere, diaspora kalkınma dinamolarınızdan biri olabilir.

Özellikle Türk yöneticilerin küresel şirketlerde giderek artan (ve artacak) rolü yeni bir fırsat penceresi açıyor. Bunu ıskalamayalım.

YEDİ: Beyin göçünü engellemek/ makul düzeyde tutmak için “özel bir şey” yok

Türkiye’yi daha iyi bir memleket için yapmamız gerekenleri başarırsak (hürriyetleri genişletmek, kalkınma hamlesini hızlandırmak, girişimcinin önünü açmak vb.) bu meseleyi de büyük ölçüde çözeriz. Tersi de geçerli: Türkiye’yi dünyanın taşrasına savurursak beyin göçü artar. 2 x 2 = 4. Tercih bizim.

SEKİZ: Beyin göçü sadece tehdit değil, aynı zamanda fırsat olabilir

Uzaktan çalışmanın yaygınlaştığı, dijital göçebeliğin ortaya çıktığı, e-girişimciliğin mümkün olduğu bir dünyada Türkiye konumundaki bir ülkenin uluslararası yetenek cezbetmesi beklenir.

“Biz daha kendi yeteneklerimize sahip çıkamıyoruz” derseniz haklısınız - ama sadece savunmayı değil hücumu da düşünmemiz şart. Tabii bunun için kendi girişimcilerimizin prangalarını çözerek, altyapımızı iyileştirerek (internet hızında dünyada ilk 100’de yokuz!), yasakçılığa son vererek (PayPal, Uber, Instagram vb) adım atmalıyız.

DOKUZ: Türkiye’nin doğal kaynağı az, insan kaynağı kritik

‘Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmamız’ ancak daha fazla yetenek, daha fazla bilgi/ know-how, daha fazla yatırım cezbederek olur. Bunun yolu hürriyetleri genişletmek, oyunun kurallarını netleştirmek ve iş yapmayı kolaylaştırmaktır.

Zaten bence siyasetin ve siyasetçinin esas işi de bu ortamı yaratmaktır. Gerisini vatandaşlarımız çok konuşan siyasetçilerden ve her şeyi bilen bürokratlardan çok daha iyi başarır. Yeter ki gölge etmesinler.

ON: Primum non nocere

Hipokrat’ın temel ilkesini hatırlamak ve yetenek yönetiminde uygulamak esastır: “Primum non nocere” (Önce zarar verme).

SONUÇ

Beyin göçünün kader mi, tehdit mi, fırsat mı olacağı bize kalmış.

Türkiye’yi çağı yakalayan bir ülke yaparsak, bırakın tersine beyin göçünü, pek çok nitelikli insanın Türkiye’de daha fazla zaman geçirmek istediğini, ülkemize yatırım yapmak istediğini göreceğiz. Ülkemizi dünyanın taşrasına savurursak, büyük bir zihinsel çoraklaşmaya ve bunun doğal sonucu olarak vasatlaşmaya kendi elimizle davetiye çıkarmış olacağız.

Karar bizim. Başarabiliriz.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Beyin Göçü

Yorum Yazın

Burak Dalgın
Burak Dalgın

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Herkül Millas
Herkül Millas Türkiye gelişmedi mi, yoksa geri mi kaldı?
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak 5 Soruda AKP iktidarına karşı nasıl direneceğiz: Toplumsal müzakere, yurtdışından örnekler ve iktidar pratikleri
Bora Şahin
Bora Şahin Kadıköy’de üç milyarder
Gülşah Eker
Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (2)
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy The Piano: Yönetmeni kadın olan en iyi film
Bilal Sambur
Bilal Sambur Kadın ve aile tartışmasının arkaplanı
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’siz yeni sürecin imkansızlığı  
Hakan Şahin
Hakan Şahin Disiplin, ölüm ve sessizlik
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
Deniz Nas
Deniz Nas Sosyal Demokrasi ve Sol Liberalizm: Modern siyaset felsefesinde özgürlük ve eşitlik açıklaması
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Tersine dönen modernleşme
Gönen Orhan
Gönen Orhan Belediyeler “rayiç” yerine taş mı yesinler? 
Akın Özçer
Akın Özçer Süreç ya da Çözüm Komisyonu
Yavuz Saltık
Yavuz Saltık Üretimin ve emeğin sessiz tanıkları: Türkiye’de emeklilik, yaşlılık ve toplumsal adalet
Murat Aksoy
Murat Aksoy Komisyonda MHP+CHP+DEM Parti+muhalefet birlikte hareket edebilir mi?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Almanya'da demokrasinin sessiz intiharı
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Öğrenci konuşmalarının eğitimdeki yeri ve TED-Ed
Ali Kılıç
Ali Kılıç Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı