MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Aristo’dan Marx’a: Assos’ta dört günlük düşünce şöleni

ANA SAYFAFELSEFEAristo’dan Marx’a: Assos’ta dört günlük düşünce şöleni
Aristo’dan Marx’a: Assos’ta dört günlük düşünce şöleni

Örsan Öymen’i uzun yıllar önce kaybetmiş olsak da, genç yaşta mesleğinin zirvesindeyken gelen ölümü ve ardından özdeşleştiği Milliyet ile Türk basınının yaşadığı dönüşümler, sanki hâlâ aramızda gibi hissettiriyor.

06 Temmuz, 2025, Pazar 02:54
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Assos’taki dört günlük bu felsefi yolculuk, Örsan Öymen’in gazetecilik etiğinden miras kalan hakikat arayışını, oğlu Örsan Kunter Öymen’in Aristo’nun izinde inşa ettiği düşünce platformuyla buluşturdu. Kapitalizmin krizlerinden ekolojik sınırlara, Marksizm’den antik felsefeye uzanan tartışmalar, yalnızca zihinlerimizi değil, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya hayal etme cesaretimizi de ateşledi.

Örsan Öymen’i uzun yıllar önce kaybetmiş olsak da, genç yaşta mesleğinin zirvesindeyken gelen ölümü ve ardından özdeşleştiği Milliyet ile Türk basınının yaşadığı dönüşümler, sanki hâlâ aramızda gibi hissettiriyor.

Öymen’in gazetecilik etiğine dair mirasının yanı sıra, öldüğünde yalnızca 22 yaşında olan ve onun adını taşıyan oğlu Örsan Kunter Öymen de ondan bizlere bir miras olarak kaldı.

Siyasetçi kimliğiyle zaman zaman gündeme gelen Örsan Kunter Öymen, bir felsefeci olarak uzun yıllardır sessiz sedasız bir binanın tuğlalarını döşüyor. Mirasın hakkını sonuna dek veriyor.

Kuzey Ege’nin görece bakir kalmış bir bölgesi olan Assos, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, dünya düşünce tarihindeki özel yeriyle de tanınıyor. Aristo’ya ev sahipliği yapmış bu antik kent, fiziksel yapısını büyük ölçüde korurken, fikri mirasını da zamanın yıpratıcılığına direnerek günümüze ulaştırmakta. Assos’un felsefenin odak noktası olma kimliği, 25 yıldır devam eden felsefe toplantılarıyla sürüyor. Bu geleneksel toplantılara bu yıl ilk kez katılma fırsatı buldum. Programın felsefe ile politik ekonomiyi harmanladığını öğrendiğimde, katılmakta hiç tereddüt etmedim.

Örsan Öymen’in kurucusu olduğu Felsefe Bilim Sanat Derneği tarafından yılda iki kez düzenlenen etkinlik, yaz aylarında İngilizce, kışın ise Türkçe gerçekleşiyor. Katılımcılar başvurularını e-posta yoluyla yapıyor ve kabul bildirimleri aynı şekilde iletiliyor. Etkinlik ücretsiz olsa da, katılımcıların ellerinden geldiğince katkıda bulunması bekleniyor.

Dört güne yayılan program, ilk gün tanışmaya, ikinci ve üçüncü gün seminerlere, son gün ise Truva Müzesi ve ören yeri gezisine ayrılmış. Her akşam, Assos’un güzel restoranlarında yemeklerle toplantılar devam ediyor.

İlk gün, Assos Antik Kenti’nde buluşan katılımcılar, sıcağa rağmen kenti birlikte geziyor ve ardından Aristo heykelinin yakınındaki Aristo Kampı’nda şarap ikramıyla birbirine ısınıyor. Ancak, antik kentte şarap içmek kesinlikle yasak; şarap tanrısının ülkesinde bu kural ironik olsa da gerçek.

Örsan Öymen, bizi antik kentin girişindeki Aristo heykelinin önünde selamlarken, heykelin dikiliş öyküsünü, felsefe toplantılarını tasarlarken yaşadıklarıyla harmanlayarak anlatıyor. Heykelin onun çabalarıyla orada olduğunu öğrenmek şaşırtıcı değil.

Seminer programı, politik iktisatla ilgilenenler için son derece zengin ve yoğun. Örsan Öymen’le birlikte toplam sekiz konuşmacı, modern toplumun güncel sorunlarını Marksist bir perspektiften, ancak Marksizmi kayırmadan ele alıyor.

İlk konuşmacı, Michigan Üniversitesi’nden Daniel Little, sağlık sorunları nedeniyle gelemese de sunumunu Örsan Öymen aktarıyor. Little’ın konusu, “Çalışmanın Geleceği ve Mülkiyeti Toplumsallaştıran Demokrasi”. Little, kapitalizmin eşitsizliklerini azaltmanın yolunu, mülkiyeti topluma yaymakta görüyor. Orta sınıfların eridiğini, dünya nüfusunun %1’inin toplam zenginliğin %30,8’ini elinde tutarken yarısının %2,5’le yetindiğini belirtiyor. Bilimkurgudaki robotlar dünyası, yerini robota dönüşmüş çalışanlara bırakmış durumda. Çözüm olarak, çalışanların reform talep etmesi, zenginlerin vergilendirilmesi ve bu kaynakların mülkiyetin demokratikleşmesi için kullanılması gerektiğini savunuyor.

Little’ın reformist yaklaşımını, West Chester Üniversitesi’nden Larry Udell, “Üretim Fonksiyonu ve Adalet Kuramı” başlıklı sunumuyla sürdürüyor. Udell, tam istihdamın gerekliliğini vurguluyor ve çözümü, herkese iş sağlamak, üst gelir gruplarını vergilendirmek ve gerekirse çalışma saatlerini azaltmakta görüyor. Ona göre, özsaygı yalnızca çalışan birey için mümkün.

Bu iyimser sunumların ardından gerçekçi bir perspektif sunmak için Strasbourg Üniversitesi’nden Sina Badiei sahne alıyor. “Neoliberalizm ve Kapitalizme Dair Kritik Belirlemeler” başlıklı sunumunda, İran kökenli araştırmacı, neoliberalizmin “neo”sunu sorguluyor: “Bu bildiğimiz kapitalizm!” diyerek şablonları reddediyor. Neoliberalizmin saf kapitalizm olduğunu savunan Badiei, Milton Friedman’ın özgürlük vurgusunu (benim tabirimle “öküz/kelebek” ) alegorisiyle eleştiriyor. Sunumunun ikinci bölümünde, Marksist kapitalizm eleştirisinin sığlığına dikkat çekiyor. Bu noktada, AKP’nin Ziraat Bankası genel müdürünün kredilerin %72’sini vermesiyle övünmesi aklıma geliyor; Friedman’ın özgürlük söylemiyle birleşen bu kumanda ekonomisi tercihi, bana yeniden öküz/kelebek alegorisini hatırlatıyor. Woody Allen’den ilhamla :

Seçmenlerime kumanda ekonomisi ile ülke yönettiğimi söylemeyin onlar beni sağcı zannediyor.

Öymen’in mirası, bu toplantılarla yalnızca yaşamıyor; geleceği şekillendirmek için yeni sorular, yeni umutlar üretiyor. Assos, bir kez daha, felsefenin sadece geçmişte değil, bugün ve yarında da bir pusula olabileceğini gösteriyor.

İlk günün sonunda, Duisburg Üniversitesi’nden Raphael Van Riel, “Politik İktisadın Kültür Meselesi” sunumuyla altyapı-üstyapı ilişkisini Almanya örneği üzerinden sorguluyor. Milliyetçiliğin yalnızca yoksul mahallelerden değil, Almanya’nın lüks semtlerinden de yükseldiğini vurguluyor.

Yoğun geçen günün ardından Antik Liman’da buluşuyor ve zihinlerimizi anasonlu ve anasonsuz üzüm  içecekleriyle dinginleştiriyoruz.

İkinci gün, Sussex Üniversitesi’nden Andrew Chitty’nin “Piyasa Mekanizması Komünizme Yol Açar mı?” sunumuyla başlıyor. Komünistlerin, kapitalizmin kendi yıkımını barındırdığı iddiasına karşı Chitty, sosyalizme giden yolun o kadar açık olmadığını savunuyor ve bizi biraz kötümserliğe sürüklüyor.

Ardından, Bologna Üniversitesi’nden Giovanni Giorgini, “Kapitalizme Kadim Alternatif: Aristo, Marx, Marcuse” başlıklı sunumuyla umut aşılıyor. Aristo’nun doğal ve doğal olmayan kazanç ayrımını, Marx’ın yabancılaşma teorisiyle ilişkilendiriyor. Paradan para kazanmayı sorgulayan Aristo’nun, Marksist bir temel attığını belirtiyor ve 20. yüzyılın kapitalist açgözlülüğünü eleştiren Marcuse’yi bu geleneğe ekliyor. Marcuse’nin bisikletçi metaforunu hiç üzerime almıyorum. Kariyer dağları umrumda değil. Allah meraklısına bağışlasın.

Örsan Öymen ise “Marx’ın Geleceği” başlıklı sunumuyla insanlık tarihini özetleyen, “Bu senin hikayen, iyi dinle” tadında bir anlatı sunuyor.

Toplantının son sunumu, Reims Üniversitesi’nden Fabien Tarrit’e ait. “Marksizm ve Antroposen” başlıklı sunumunda, ekolojizm ve büyümeme tezlerini tartışıyor. Çevresel meselelerle ilgilendiğim için bu sunumu dikkatle dinledim. Keito Sato’ya selam gönderilen bu konuşma, gezegenin ve insanlığın geleceği için son çıkış kapısını kavramsallaştırıyor. Hemen aklıma Perfect Day ve mutlu tuvalet temizleyici geliyor.

Yoğun entelektüel program, Truva gezisiyle taçlanıyor. Son akşam yemeğinde, katılımcılar vedalaşırken geride kalan fikirler ve dostluklar unutulmaz bir iz bırakıyor.

Assos’taki dört günlük bu felsefi yolculuk, Örsan Öymen’in gazetecilik etiğinden miras kalan hakikat arayışını, oğlu Örsan Kunter Öymen’in Aristo’nun izinde inşa ettiği düşünce platformuyla buluşturdu. Kapitalizmin krizlerinden ekolojik sınırlara, Marksizm’den antik felsefeye uzanan tartışmalar, yalnızca zihinlerimizi değil, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya hayal etme cesaretimizi de ateşledi. Antik kentin taşlarında yankılanan sohbetler, şarap kadehlerinde paylaşılan dostluklar ve Truva’nın tarih kokan topraklarında atılan adımlar, bize düşüncenin hâlâ dönüştürücü bir güç olduğunu hatırlattı. Öymen’in mirası, bu toplantılarla yalnızca yaşamıyor; geleceği şekillendirmek için yeni sorular, yeni umutlar üretiyor. Assos, bir kez daha, felsefenin sadece geçmişte değil, bugün ve yarında da bir pusula olabileceğini gösteriyor.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
AristoMarxAssosÖrsan Öymen

Yorumlar

yorum avatar

Renkli ve düşünsel zengin bir deneyim olmuş. Paylaşım için teşekkür ederim.

Özge

06-07-2025 17:15

Yorum Yazın

Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu Tahakkümün iki yüzü: Doğa ve Kadın
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Çocuklar ne zaman yalan söylemeli?
Murat Aksoy
Murat Aksoy CHP nasıl kurtulur?
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak Toplumun disiplinsizleşmesi ve Reklam Devleti
Ali Kılıç
Ali Kılıç Çanlar kimin için çalıyor?
Oğuz Demir
Oğuz Demir Mutsuzlar Ekonomisi: Çalışan da Dertli, Çalışmayan da
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Eksilen pay, çalınan rıza
Bora Şahin
Bora Şahin Baba – oğul politik rollerine yeni bir soluk: Nişanyanlar
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk Çerçioğlu olayı ve belediyelerin çözülüşü
Özgür Öğütcen
Özgür Öğütcen “Liyakat”: Sahte bir kavram
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Yeni çözüm Süreci için üç parti imkânsızı başarabilmeli
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Ekonomik gelişme, demokratikleşme ve Kürt Sorunu
Emir Berke Yaşar
Emir Berke Yaşar Manifest düşmanlığı kadın düşmanlığıdır
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı