MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Araf'tan bakarak Hrant Dink'i anlamak

Ana SayfaKöşe YazilariAraf'tan bakarak Hrant Dink'i anlamak
Araf'tan bakarak Hrant Dink'i anlamak

Araf'tan bakarak Hrant Dink'i anlamak

18 Ocak, 2024, Perşembe 21:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Ben Hrant'ı kendi yaşadıklarımdan anlayabiliyorum çünkü ben de bu topraklarda tıpkı onun gibi hep 'Araf'ta hissettirildim. Hrant'ın katledilmesinin üzerinden 17 yıl geçti ama iktidardan yana saf tutmayan gazeteciler için hiçbir şey değişmedi. Hukukun çöktüğü yerde mafya yükselir ve Türkiye şu an tam da bunu yaşıyor.Türkiye'de 1909 yılından bu yana suikastla öldürülen 62. gazeteci yere düştüğünde tarih 19 Ocak 2007 yılın gösteriyordu. Saat 15:00 sularıydı; ırkçı faşist katil Ogün Samast, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'e üç el ateş etti, otopsi raporuna göre mermilerden ikisi Hrant'ın başına isabet etmişti ve cinayet mahallinde dört kovan bulunmuştu. Hrant Dink'in cansız bedeni Şişli Halasgargazi Caddesi üzerinde bulunan Sebat Apartmanı’nın önünde, yani bin bir emekle inşa ettiği gazetesinin önünde yüz üstü yere yığılmıştı. Delik olan ayakkabısının altı gözlerimin önünden hiç gitmiyor.O günü hatırlıyorum; henüz 22 yaşında gazetecilik arifesinde bir genç olarak ekran başında olup biteni anlamlandırmaya çalışıyordum. Bir Bakırköylü olarak Hrant Dink'i Bakırköy'deki kitap evinden tanıyordum ve bir kaç kez kendisini orada görmüşlüğüm de vardı. Gerçekten çok üzgün olduğumu anımsıyorum. Hrant Dink'in başına gelenler, hedef gösterilmesi ve suikasta uğrama süreci hepimizin gözleri önünde gerçekleşti. Hrant Dink’in öldürüleceğini herkes biliyordu; polis biliyordu, jandarma biliyordu, MİT biliyordu ama hiç kimse hiçbir şey yapmadı, Dink korunmadı ama cinayetin içinde olanlar hep korundu.Samsun Terörle Mücadele Şubesi’nde katil Ogün Samast'ın yanındaki devlet görevlilerinin Samast’a “Abine şöyle güzel bir poz ver, hem de gülerek bir poz ver. Aslanım benim, aferin Ogün. Yaslan şöyle oğlum, ikimizi beraber çekiyorlar, rahatsız olma, samimi söylüyorum bak” demesi, Türk bayrağını kastederek “Çıkar, tut şöyle. Güzelce aç. İndir yüzünü görelim, bak bize” demeleri ve Samast'ın bayrağı öpüp katlayarak cebine koyması aslında her şeyi anlatmıyor mu?Hrant Dink davasında uzun yıllardır gözümüzün önünde yürüyen yargı garabeti başlı başına çok şeyi ortaya koyuyor. Yargının Hrant Dink cinayetinde “örgüt yok” demesi ve buna göre karar vermesi garabetin en büyüğüdür zaten. Hrant Dink’in “öfkeli milliyetçi gençlerin münferit kalkışmasıyla” öldürülmediğini ve devletin o dönem içinde bulunan odakların bilgisi dahilinde örgütlü biçimde tasarlanarak öldürüldüğünü hepimiz bilmiyor muyuz?Hrant Dink cinayetinde pek çok sivil ve devlet görevlisinin parçası olduğu, yani örgütün en büyüğü vardı aslında. 2004 yılında Hrant Dink’in Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in bir Ermeni yetimi olduğunu yazmasından sonra cinayetin işleneceği güne kadar “derin odaklar” harekete geçip Hrant Dink’i hedef tahtasına koydular. Türk Silahlı Kuvvetleri Sabiha Gökçen için bildiri bile yayınladı. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve bazı şahsiyetler Hrant Dink’i kamuoyu nezdinde “Türkün kanına zehirli dedi” iftirasıyla lime lime edip 2004'ten 2007'ye kadarki süreçte cinayetin işlenmesi için gereken ortamı hazırlamadılar mı?Ben Hrant Dink'in içine düşürüldüğü durumu ve sırf Ermeni olduğu için kendi öz yurdunda garip hâle getirilmesini anlayabiliyorum. Annesi Siirtli bir Kürt/Arap ve Babası İranlı bir Azerbaycan Türkü olan bir gazeteci olarak ben de kendimi hep Araf'ta hissettim. Çünkü İran'da bana "Yallah Türkiye'ye!" dediler hep, Türkiye'de ise "Yallah İran'a!" dediler. Oysaki ben bu topraklara aitim ama sürekli bir kovulma ve "ya sev ya terk et" baskısını hep hissettim. Yani bir tarafı farklı, öteki tarafı farklı bir coğrafyaya ait olarak bizleri buralarda barındırmadılar, bizlere "ait olabilme" hissini yaşatmadılar ve hep Araf'ta bıraktılar. Bu topraklar hepimizindi oysa, binlerce yıldır burada yaşayan tüm halklarındı, kimsenin tapulu malı değildi ve kimsenin kimseyi kovmak gibi bir hakkı da yoktu.
Ben Hrant Dink'in içine düşürüldüğü durumu ve sırf Ermeni olduğu için kendi öz yurdunda garip hâle getirilmesini anlayabiliyorum. Annesi Siirtli bir Kürt/Arap ve Babası İranlı bir Azerbaycan Türkü olan bir gazeteci olarak ben de kendimi hep Araf'ta hissettim.
Özellikle İran'a dair ses getiren haberler yaptığım dönemde neredeyse her gün aleni tehdit mesajları alıyordum, iki kez fiziki saldırıya uğradım ve bu saldırılar polise ve yargıya intikal etti. Uluslararası gazetecilik örgütlerinden destekler aldım ve bana yapılan tehdit ve saldırılar raporlarına girdi ama Türkiye'deki gazetecilik örgütlerinin tutumu beni yalnızlaştırmak oldu.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) yönetim kurulunda bulunan kıdemli bir gazeteciyle bana yapılan tehdit ve saldırıları konuştuğumuzda bana sorduğu ilk soru "Siz Türk vatandaşı mısınız?" olmuştu. Şoke olmuştum çünkü bana destek vermeleri için benim saldırı ve tehdit altında olan bir gazeteci olmam yetmiyordu ve bana destek koşulları Türk vatandaşı olup olmamamdı. Oysaki ben hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydım hem de daha önce TGC'nin Bab-ı Âli Günleri etkinliğine konuşmacı olarak davet edilen bir gazeteciydim ama bana destek olmamayı seçmişlerdi.Yani ben Hrant'ı kendi yaşadıklarımdan anlayabiliyorum çünkü ben de bu topraklarda tıpkı onun gibi hep Araf'ta hissettirildim. Hrant'ın katledilmesinin üzerinden 17 yıl geçti ama iktidardan yana saf tutmayan gazeteciler için hiçbir şey değişmedi. Hukukun çöktüğü yerde mafya yükselir ve Türkiye şu an tam da bunu yaşıyor. Siyasetin desteklediği suç örgütü liderleri ve tetikçiler parti genel merkezlerinde üst düzeyde ağırlanıyorlar, davullu zurnalı konvoylarla karşılanıyorlar ve “muteber milliyetçi dava adamı” muamelesi görüyorlar. Yani biz gazeteciler olarak artık hepimiz aynı Hrant gibi kendimizi "Bir güvercinin ruh tedirginliği içinde" hissediyoruz.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Gaokao vs. YKS: Aynı sınav, farklı sonuç
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman 27 Mayıs 1960 Darbesine Yeni Bakışlar (2)
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Zihinsel prangalardan kurtulmak…
    İlter Turan
    İlter Turan Daha gidilecek çok yol var 
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Yeni anayasa için yol haritası: Kanada
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Savaş bir yandan,  faiz bir yandan!
    Ersin Kalaycıoğlu
    Ersin Kalaycıoğlu Bir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek
    Halûk Sunat
    Halûk Sunat Biraz da demokrasi cephesini tahkim etsek
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İç cephenin tahkiminde muhalefetin önemi
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Hayali bir tehdit üzerinden dokunulmazlık arayışı mı?
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İran-İsrail Savaşı gölgesinde Şii ekseni ve yeni Sünni ittifak arayışları
    Ayça Tekin-Koru
    Ayça Tekin-Koru Doğal zeka mı, yapay zeka mı?
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Batı ve onun değerleri
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Kırık ayna
    Herkül Millas
    Herkül Millas Bölgesel temelde Doğu-Batı ilişkileri
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Savaş teolojisinden barış felsefesine
    Rabia Karakaya Polat
    Rabia Karakaya Polat Belgrad Gözlemleri: Milliyetçilik, hafıza, göç ve çok katmanlı Osmanlı Mirası
    M. Cem Özmen
    M. Cem Özmen Nasıl mutlu olacağımızı biliyor muyuz?
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy Beşiktaş'ta Yarım Asır: Süleyman Seba
    Burcu Saltık
    Burcu Saltık A Milli Kadın Voleybol Takımının yaz macerası 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı