MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Adalet, hukuk, insan ve anayasa

ANA SAYFAGENELAdalet, hukuk, insan ve anayasa
Adalet, hukuk, insan ve anayasa
22 Mart, 2024, Cuma 13:42
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Fatih Öztürk
Fatih Öztürk

Anayasal cumhuriyette insanlar, vatandaşlar kanunların gücünden çekinecektir, şahısların değil. Kişiler gücünü kanunlardan alacaktır, makamlarından veya biriktirdikleri paralardan değil.

Bu ülkenin en büyük sorununun adaletsizlik ve hukuksuzluk olduğu noktasında muktedirler ve muhaliflerin de ittifak halinde olduğunu ifade edersek herhalde pekte abartmış olmayız. Bugünün muktedirleri yani dünün muhalifleri zannımca geçmişte kendilerine karşı acımasızca yapılan zulümlerin ve haksızlıkların giderildiği kanaatindeler. Bugünün muhalifleri yani dünün muktedirleri ise kanaatimce kantarın topuzunun çok fazla kaçtığını, biz bile bu kadarını size yapmamıştık düşüncesindeler. Görünen o ki, bugünkü kamuoyu kanaati üç aşağı beş yukarı bu yönde seyretmektedir. Dünün muktedirleri geçmişte yaptıklarının bedelini öderken, dün söylemeleri gereken gerçekleri bugün söylediklerinden toplumda pek bir karşılık bulduğu söylenemez. Bugünün muktedirleri ise geçmişte yaşadıkları tecritlerin ve haksızlıkların karşılığı olarak bu imkanları kullandıklarını dile getirmekteler, bunun da artık toplumda pek bir karşılık bulduğu söylenemez. 

YUKARIDAKİ KAVGANIN KAYBEDENLERİ ÜLKENİN DÜRÜST İNSANLARI

Tabii ki bu esnada elitist kolonları üzerine inşa edilmiş sistemin yukarıda yaşanan kavgalarında kaybeden ve kaybettirilen hep bu ülkenin masum ve dürüst insanları olmaktadır: Onların ırkı ve dini yoktur. Bazen Müslüman bazen Yahudi bazen Hristiyan bazen ise ateist olmaktadırlar. Ama hepsinin ortak noktası namusssuzlar karşısında namuslu olmaktır. Elitizm hastalığı zannımızca en çokta hukuk ve tıp aleminde göze çarpmaktadır. Özellikle bu iki alandaki hastalık küçük dağları ben yarattım anlayışını çoktan aşmış durumdadır. Bizim ülkemizde bunun emarelerini içeriden ve dışarıdan çok bariz şekilde görebilirsiniz, Batı’da ise kulübün içine girdikten sonra kapalı kapılar ardındakileri görmeye başlarsınız.Geçen yıl Politik Yol bu yıl ise Yeni Arayış sitesinde bu ve benzeri minvalde yazdığım yazıların çoğunda bunu defalarca dile getirmiş bulunmaktayım. Bu hastalıktan kurtulmanın çözümü: eleştirel düşünceye dayalı kurulacak eğitim sisteminin merkezine yani ruhuna Hz. Muhammed (s. a. v.)’in buyurduğu gibi “insanlardan bir insan olma” anlayışını yerleştirmektir. Tabiri caizse bizim adam düşüncesini öldüreceksiniz. İnsanların haklarını gaspedenlerin cezasını vereceksiniz. Yalan söyleyenleri sistemin dışında tutacaksınız. Rabbena hep bana değil bizediyen fertlerden müteşekkil bir cemiyetin inşası için çabalayacaksınız. İnsanlar hukuktan korkacak hemcinslerinden değil, diğer bir ifadeyle yapılan yanlışın bedelini ödettiren kanunlarınız ve uygulamalarınız olacak. 

Anayasal haklar, ilk derece mahkemelerinden başlamalıdır, idarenin ajanlarının yasal kılıflarla koruma altında olmadığı Napolyonist modellemeden vazgeçilerek doğrudan dava açılarak yöneticilerin hesap verdiği bir sisteme geçilmesi elzemdir. 

YÖNETİCİLERİN HESAP VERDİĞİ BİR SİSTEME GEÇİLMELİ

Geçtiğimiz haftalarda Anayasa Mahkemesi (AYM) Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili pek çok iptal kararı verdi. Bu konudaki kanaatimiz: Yargının yasama ve yürütmenin alanına girmemesi. Yani politik sorun doktrininin uygulamada acilen yerini almasıdır. Bunun yolunun da ABD modeli bir anayasal yargı denetimini bu memleketin insanlarına çok görmeden acilen sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirmektir: Anayasal haklar, ilk derece mahkemelerinden başlamalıdır, idarenin ajanlarının yasal kılıflarla koruma altında olmadığı Napolyonist modellemeden vazgeçilerek doğrudan dava açılarak yöneticilerin hesap verdiği bir sisteme geçilmesi elzemdir.  Bu anayasal yargı denetimi modelinde AYM vereceği kararlarla sadece ilgili hükmün anayasaya aykırı olduğunu temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiği veya edilmediği yönünde karar verecektir.

Teknik olarak ilgili düzenlemeyi iptal etme yetkisine sahip olamayacaktır. Fakat AYM vereceği kararlarla kendi meşruiyetini inşa edecek, bu sayede verdiği kararlar neticesinde yasama veya yürütme organı gerekli düzenlemeleri yapacaktır. Yani bir düzenlemenin geçersiz hale gelmesi sıradan bir vatandaşın (?!)  ilk derece mahkemesinde açtığı bir dava AYM’ne ulaştığında gerçekleşecektir. İlla da Cumhurbaşkanı, TBMM’de en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubu veya 120 milletvekilinden biri olmaya gerek kalmayacaktır. Peki, hükmün anayasaya aykırı olduğunu ve vatandaşın davasında haklı olduğu hükmü yasama organı değiştirmek istemezse ne olacaktır? O zamanda devreye halk girişimi kurumu girecektir. Böylece anayasal cumhuriyette son sözü temsilciler değil, halkın kendisi söylemiş olacaktır. Bu anlamda da medyadaki ifade hürriyeti çok geniş olacak ve medya da tekelleşmelerin önüne geçilecek şekilde yerel sesslerin çok güçlü olduğu bir zemine sahip olmak adına düzenlemeler yapılması gereklidir.

Anayasal cumhuriyette insanlar, vatandaşlar kanunların gücünden çekinecektir, şahısların değil. Kişiler gücünü kanunlardan alacaktır, makamlarından veya biriktirdikleri paralardan değil. Bu ülkenin temiz yürekli insanlarına yeni bir anayasayla dar bölge seçim sistemi, temsilcilerin azli ve halk girişimi kurumunu sunacak zihniyet ve ruha sahip anlayıştan müteşekkil kadrolara sahip vicdanlı insanları Rabbimden nasip etmesini diliyorum.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (1)
    Mehmet Akif Koç
    Mehmet Akif Koç Zengezur Koridoru ya da “Turan Yolu”ndan “Trump Yolu”na
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu De te fabula narratur!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Yol haritasını kim belirleyecek?
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Atı alan bir kez daha Üsküdar’ı geçer mi?
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Tarikatlar ve İktidar
    Deniz Nas
    Deniz Nas Yeni Sol: Bireyin kimliğinin politiğe taşınması
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Ahlaki ve yapısal krizlerin aşındırdığı toplumsal güven
    Ekrem İmamoğlu
    Ekrem İmamoğlu Türkiye’de iç barış ve dış itibar nasıl sağlanır?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş İstanbul’da ilk rasathane nasıl kuruldu?
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Homo Criminalis: Suçun Kurduğu Düzen
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Sahte diploma, sahte insandır
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Jane Austen hayatımı mahvetti: Aşkın ve anlamın yolculuğu
    Emir Berke Yaşar
    Emir Berke Yaşar Hayat Hanım’ı yeniden okumak
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni çözüm sürecinde Meclis’te ilk güçlü adım
    Ahmet Öztopkara
    Ahmet Öztopkara Arendt ve fikri mülkiyet: Yaratıcı eylemin sınırları
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Tüketiyorum, o halde VARIM!
    Bora Şahin
    Bora Şahin Makyajla yazılan manifesto
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Simi’den
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı