Colonel Bagshot’ın “Six Day War”ı, psychedelic ritimleriyle sadece 1967’nin kaosunu değil, insanlığın savaşla bitmeyen dansını da anlatır. Altı gün süren bir savaşın yankıları, bugün İran’ın füzelerinde ve İsrail’in sığınaklarında duyuluyor. Şarkının “yarın çok geç” uyarısı, tarih sahnesinde tekrar tekrar çalıyor. Savaşın gölgesinde dans etsek de, barışın melodisini bulmadan bu ritim asla tamamlanmayacak. Tarih, ne bitti ne de durdu; sadece daha eksantrik bir nakarata geçti.
Colonel Bagshot, 1960’ların sonunda kurulmuş, psychedelic rock türünde müzik yapan bir İngiliz grubudur. Barış Manço ve Cem Karaca’nın erken dönemlerini anımsatan bu grup, “Six Day War” adlı şarkısıyla beni kendine hayran bıraktı. Sözleri ve ritüel havasındaki müziği ile bu şarkıyı duyup da etkilenmemek neredeyse imkânsız. (Şarkıyı dinlemek için buraya tıklayınız)
Şarkı, 1967 Arap-İsrail Savaşı’nı özetler. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1968’in Çiçek Çocukları’nın naifliği içinde bu kısa savaş, akılları karıştıran bir durak oldu. Şarkının sözleri, bu absürt ve hızlı çatışmayı çarpıcı bir şekilde anlatır:
1. Gün / Pazartesi
Haftanın başında, zirve görüşmelerinde liderlerin konuşmalarını duyacaksınız. Bugün sadece pazartesi. Müzakereler bozuluyor; liderlerin kaşları çatılmaya başladı. Bugün kılıç ve silah günü.
Yarın çok geç olmadan asla gelmez / Tomorrow never comes until it’s too late.
2. Gün / Salı
Oturmuş öğle yemeği yiyor olabilirsin. Haberler yumruk gibi çarpacak. Bugün sadece salı. Savaşa gideceğimizi hiç düşünmedin. Bunca şeyden sonra, bugün aslında 1 Nisan olmalı.
Yarın çok geç olmadan asla gelmez / Tomorrow never comes until it’s too late.
3. Gün / Çarşamba
Hepimiz yeraltına kaçacağız ve sesleri dinleyeceğiz. Bugün sadece çarşamba. Sığınağında, loş ışıkta biraz yün al ve örmeyi öğren; çünkü bu uzun bir gün olacak.
Yarın çok geç olmadan asla gelmez / Tomorrow never comes until it’s too late.
4. Gün / Perşembe
Tepede bir ıslık sesi duyuyorsun. Yaşıyor musun, öldün mü? Bugün sadece perşembe. Yerin titrediğini hissediyorsun. Etrafında bir milyar mum yanıyor. Bugün senin doğum günün mü?
Yarın çok geç olmadan asla gelmez / Tomorrow never comes until it’s too late.
5. Gün / Cuma
Sığınak, evin olsa da, büyüdüğün bir yaşam alanı. Bugün sadece cuma. Işığa çıktıkça, gözlerin bu manzaraya bakabilir mi? Kıyamet günü olmalı.
Yarın çok geç olmadan asla gelmez / Tomorrow never comes until it’s too late.
6. Gün / Cumartesi
Erkeklerin böyle düşünmesi komik değil mi? Bombayı onlar yaptı ve onlar yok oldu. Bugün sadece cumartesi.
Sanırım yarın geldi, sanırım çok geç. / I think tomorrow’s come, I think it’s too late.
Sanırım yarın geldi, sanırım çok geç.
Yarının geldiğini düşünüyorum, bence çok geç.
Arapların altı günde teslim olduğu bu savaşı zamansız ve mantıksız bulan sözlerle tarif eden şarkının 2018’deki remiksini Mahmut Orhan yaptı. Popüler bir yeni nesil müzisyen olan Orhan’ın versiyonu, savaş hikâyesinin fonunda dans etme hissi uyandırıyor. Kesinlikle tavsiye ederim. (Mahmut Orhan remiksini dinlemek için buraya tıklayınız.)
İsrail’in 1967’de savaştığı Müslüman ülkeler arasında Şah dönemi İran’ı yoktu. Şah’ın komünistleri yeterince ezmediğini düşünen Batı dünyası, 1979’da Humeyni’ye devrimin kapılarını açtı. Fransa’da sürgünde bekleyen İmam Humeyni, komünizmle nasıl mücadele edileceğini gösterdi. İran Komünist Partisi TUDEH’den geriye yalnızca komünistlerin kemikleri kaldı.
Ancak Amerika ve Batı’nın bu zaferi, bir Pirus zaferiydi. İran’ın İslam devrimini ihraç etme projesi, komünizmin çöküşünden sonra Batı için mide bulandırıcı bir sorun haline geldi. Bugün, İsrail’le savaşacak Arap ülkesi bulmak zor. Batı’daki vicdan sahibi insanlar dışında, Gazze’de yaşananlara tepki neredeyse sıfır seviyesinde.
Şimon Perez’e “Van Münit” çıkışı ile popülerleşmeden İsrail’le işbirliği yapan bir İtalyan firmasıyla anlaşma imzalamasına gelinmesine şaşırmıyoruz.
Kapitalizmin komünizmi alt etmesiyle tarihin sona erdiği sanılmıştı. Ancak tarih, sona ermek bir yana, daha eksantrik bir hal aldı. İdeolojiler farklı olsa da, tüm ülkeler kapitalist ilişkilerden beslenen sistemlerle var oluyor. 1967’nin Altı Gün Savaşı, zamanın ruhuna aykırı bir şekilde, bin yıllık din savaşlarının modern bir yansıması olarak devam ediyor.
Altı Gün Savaşı’ndan 58 yıl sonra, Yahudilerle Müslümanlar yine savaşıyor. Bu kez Sünniler kenarda, Şiiler ringde. İran’ın, başta Hizbullah ve Esad yönetimindeki Suriye olmak üzere müttefiklerinin zayıflamış olması, İsrail’e 1967 benzeri bir zafer umudu veriyor. Ancak gerçekler farklı. Altı gün gibi kısa ve etkili bir son, artık mümkün görünmüyor.
1910’da Amerikan Patent Dairesi müdürü, “Dünyada yapılacak tüm icatlar yapıldı,” diyerek Endüstri Devrimi’ni selamlamıştı. O günden bugüne keşfedilen yenilikleri düşündüğümüzde, bu öngörüsüzlük gülünç görünüyor. Ancak bazı alanlarda icatlar, artık yalnızca ayrıntı düzeyinde ilerliyor. En pahalı cep telefonu ile mütevazı bir telefon arasındaki farklar giderek kapanıyor.
Savaş sanayiinde ise en büyük icat, 80 yıl önce gerçekleşti. Atomu parçalayarak yaratılan yıkımın eşi benzeri yok. Japonya’da kullanılan atom bombasından daha yıkıcı bir silah keşfedilmedi. Nükleer silahlar, dünyayı yaşanmaz bir yere çevirebilecek potansiyelleriyle diğer tüm silahları gölgede bırakıyor. Soğuk Savaş’ta “dehşet dengesi” olarak adlandırılan bu gerçek, iki süper gücün nükleer silahlarını kontrol altında tutma çabasını şekillendirdi.
Nükleer güce sahip ülke sayısı, iki elin parmaklarından az. İran’ın nükleer güç edinmemesi konusunda dünya güçleri hemfikir. Nükleer silahların caydırıcılığı, kullanımından değil, varlığından kaynaklanıyor. Nükleer güç tekeli, savaş sanayiinde bir çıta oluşturuyor. Ancak bu çıtadan aşağıda, yani konvansiyonel silahlarda, neredeyse tam rekabet piyasası hüküm sürüyor.
Kapitalizmin barış zamanında mal taşımak için kullandığı kamyonlara zırh ve palet eklerseniz, tankınız olur. Uçaklar, gemiler ve bombalar; kimyadan metal sanayiine kadar kapitalist dünyanın yan ürünleridir. İsrail ile İran arasındaki çatışmaya bu açıdan bakıldığında, ülkeler arasındaki potansiyel farklar bir yana, belirli bir güç dengesi olduğu görülüyor.
İran’ın yıllardır sistem dışı kalması, konvansiyonel silahlarda savaşma kapasitesini çok da zayıflatmamış. İsrail’in MOSSAD operasyonlarıyla İran’a sızarak gerçekleştirdiği eylemler can yakıcı olsa da, İran’ın savunma ve saldırı kapasitesi azımsanmayacak düzeyde.
Kapitalizmin komünizmi alt etmesiyle tarihin sona erdiği sanılmıştı. Ancak tarih, sona ermek bir yana, daha eksantrik bir hal aldı. İdeolojiler farklı olsa da, tüm ülkeler kapitalist ilişkilerden beslenen sistemlerle var oluyor. 1967’nin Altı Gün Savaşı, zamanın ruhuna aykırı bir şekilde, bin yıllık din savaşlarının modern bir yansıması olarak devam ediyor.
Colonel Bagshot’ın “Six Day War”ı, psychedelic ritimleriyle sadece 1967’nin kaosunu değil, insanlığın savaşla bitmeyen dansını da anlatır. Altı gün süren bir savaşın yankıları, bugün İran’ın füzelerinde ve İsrail’in sığınaklarında duyuluyor. Şarkının “yarın çok geç” uyarısı, tarih sahnesinde tekrar tekrar çalıyor. Savaşın gölgesinde dans etsek de, barışın melodisini bulmadan bu ritim asla tamamlanmayacak. Tarih, ne bitti ne de durdu; sadece daha eksantrik bir nakarata geçti.

Yorum Yazın