MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Vermeer’in şehri Delft’te

Ana SayfaGezi̇Vermeer’in şehri Delft’te
Vermeer’in şehri Delft’te

Vermeer’in şehri Delft’te

05 Haziran, 2024, Çarşamba 04:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Vermeer’in “Delft Manzarası” tablosunda görülen yerlerden biri VOC’un Delft’teki şube binasıydı -Brook, kitabında, o günün ticaretini ve kentin yapısını etraflıca anlatır.Şimdi Delft’te, aynı yerden şehre bakmak mümkün, ben de baktım, ama geçirdiği yangınlar Delft’i epey değiştirmiş. Eğer Vermeer’in tabloyu yaptığı nokta tespit edilmemiş olsaydı, muhtemelen orayı bulamazdım.Onyedinci yüzyıl başlarında dünyanın süper gücü haline gelen Hollanda, deniz ticaretine hakim olarak bir anda büyük servet edindi.Hollanda Altın Çağı olarak anılan bu dönemin en güzel örnekleri ise resim sanatında görülür: Rembrandt, Vermeer, Hals, Steen, Ruisdael başta olmak üzere çok sayıda ressam kısa bir sürede ciddi bir üretim yaptı…Hollanda için “Altın Çağ” İspanyollarla savaşına hemen ardından başladığı için -bu aynı zamanda bir Katolik-Protestan savaşıydı- sanatı da dönüştürme gücüne sahipti.O zamanlar dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri olan liman kenti Antwerp, 1585’te İspanyolların eline geçince Protestanlar çareyi kuzeye kaçmakta buldular.Böylece, Amsterdam ve çevresi, çok az bir zaman dilimi içinde hatırı sayılır bir nüfusa ulaşarak özgür bir sanat merkezi haline geldi.Bir farkın altını çizeyim, Katolik ülkelerde sanatçılara en çok iş veren kurum Kilise’dir.İşte İtalyan ressamları dediğimizde aklımıza gelen kim varsa bir mabedin duvarlarında resimlerini görürüz ama Protestanlığın ağır bastığı -Kuzey- Hollanda’da “Kilise”nin yerini “Tüccar” alır.
Hollanda resminde portrecilik ciddi bir yer tutar mesela, Rembrandt, Hals ve diğer dönem ressamları çok sayıda portre yapmışlardır ama Vermeer gibi bir ressama baktığımızda onun neredeyse hiç dini resim yapmadığını görürüz.

VERMEER’İN NEREDEYSE HİÇ DİNİ RESİM YAPMADIĞINI GÖRÜRÜZ

Bu ayrım, ressamların tablolarında da kendini gösterir.Hollanda resminde portrecilik ciddi bir yer tutar mesela, Rembrandt, Hals ve diğer dönem ressamları çok sayıda portre yapmışlardır.Vermeer gibi bir ressama baktığımızda da onun neredeyse hiç dini resim yapmadığını görürüz.Portrelerini yaptıran insanlar ticaret sayesinde zengin olan burjuvaziydi ama bu paranın kaynağı hoş ve makbul sayılamayacak köle ticareti vb işleri de kapsıyordu.Başlarda köle ticaretine izin vermese de küresel ticarette Portekiz’in gerisine düştüğünü gören Hollandalılar, bir noktada kârı ilkeye tercih edince ticaretin bu “sektörüne” de el atmışlar ve ticaretteki hünerlerini bu alanda da göstermişler.Hollanda, özellikle Gana’nın Portekiz’den alınması sonrasında “Avrupa’nın köle üssü” haline gelmiş.Denizlere hakim olmak demek, sömürgelere sahip olmak demektir.Surinam’ın sömürgeleştirilmesi de bu döneme denk düşer -bu küçük yerin cüssesinden büyük önemi, Avrupa’nın şeker ihtiyacını karşılayabilecek bir potansiyel taşımasından geliyor.Böylece, Hollanda’yı günden güne zenginleştiren deniz ticaretinin rotası çizilmiş: Bilumum sanayi ürünü Avrupa’dan Afrika’ya gidecek, Afrika’dan insanlar köle edilip Brezilya başta olmak üzere Amerika kıtasına taşınacak, kölelerin ürettiği değerli ürünler de oradan Avrupa’ya gelecek.Aynı zamanda doğu ticaretini yürüten VOC şirketi de Endonezya ve Çin’e gidip çok kârlı anlaşmalar sonucunda baharat ve porselen getirecek.Bütün bu nakliye işlerinde ise başı Hollandalılar çekecek.Denizlere böylesine hakim olan bir ulusun büyük kâşifler çıkarması da tesadüf değil.Ta Avustralya açıklarına kadar giden Abel Tasman’ın çıktığı kara parçası bugün hâlâ kendi adıyla anılıyor: Tasmania -Tazmanya.Tasman’ın ulaştığı bir başka yeri biz bugün Yeni Zelanda adıyla biliyoruz, Hollanda’nın “Zeeland” bölgesinden geldiği için bu adla anılıyor.Hollandalıların ele geçirdikleri yerlere kentlerinin adını “Yeni …” diye başlatarak vermeleri bilinen bir şeydir, mesela, İngilizlere satılmadan önce New York’un ilk adı da New Amsterdam’dı.New York’un mahallelerinde de Hollanda etkisi devam etmektedir: Brooklyn-Breukelen; Harlem, Haarlem, Wall Street-De Waal Straat.Mauritus’un adı Prens Maurits’ten gelirken, uçak kazasıyla meşhur Hudson nehrine ilk giren de Hollandalı kaptan Henry Hudson’dı.Keşiflerle -dolayısıyla, yüksek kârlarla- dolu dönem “Hollanda Altın Çağı”nın başlamasını sağladı.Biz gene resme, Vermeer’e ve Delft’e dönelim diyeceğim ama Timothy Brook’un harikulade kitabı Vermeer’s Hat’te -Vermeer’in Şapkası- gösterdiği bir şeyi aktarmazsam resim ile ticaret arasındaki bağ eksik kalır.“Işığın ustası” diye bilinen Vermeer, Delft’te yaşadı, resimlerini burada yaptı, burada öldü.Neredeyse resimlerinin tamamı iç mekândadır, ışık genelde soldan gelir, enstrüman ya da kadeh gibi benzer motifleri sürekli kullanır.Ama Brook, Vermeer’in resmettiği bazı objelerin Avrupa kıtasında ilk defa görüldüğünü ve kullanıldığını yazıyor.Mesela, kunduz kürkünden devasa şapkalar ya da mavi-beyaz Çin porselenleri.Bu da bize, Hollanda Altın Çağı’nda sanatla ticaretin nasıl ayrılamaz şekilde iç içe geçmiş olduğunu gösterir.VOC’un etkili şubelerinden biri Delft’teydi.Gemilerin bir bölümü yolda telef olsa da dönebilenler çok yüksek kârlar getiriyordu.Delft de bu ticaretin önde gelen merkezlerinden biriydi.Vermeer’in “Delft Manzarası” tablosunda görülen yerlerden biri VOC’un Delft’teki şube binasıydı -Brook, kitabında, o günün ticaretini ve kentin yapısını etraflıca anlatır.Şimdi Delft’te aynı yerden şehre bakmak mümkün, ben de baktım, ama geçirdiği yangınlar Delft’i epey değiştirmiş.Eğer Vermeer’in tabloyu yaptığı nokta tespit edilmemiş olsaydı, muhtemelen orayı bulamazdım.Sokaklar ve meydan belki aynıdır ama Vermeer’in Delft’inden bugüne çok şey kalmamış.Onyedinci yüzyılın son çeyreğine girerken yüzyıl başındaki görkemli günler geride kalmıştı; Fransa ve İngiltere ile savaşa giren Hollanda için 1672 tarihi bir “facia yılı” olarak kayda geçmiş.
Hayatının sonlarında Vermeer’in epey maddi sıkıntı çektiği biliniyor. Bu dönemde, bazı ufak tefek borçlarını birkaç resim vererek ödemeye çalışır. 1675’te, birçok araştırmacıya göre geçmek bilmez ekonomik sıkıntılarının kendisine ve kalabalık ailesine -on küsur çocuğu vardı- getirdiği sıkıntılar yüzünden kırk üç yaşında vefat etti.

VERMEER, HAYATININ SONLARINDA EPEY MADDİ SIKINTI ÇEKTİ

Savaş, düzensizlik demek; düzenin olmadığı yerde ticaretin durması kaçınılmazdır ve para akışı yavaşladığında sanata rağbet kesilir.Hayatının sonlarında Vermeer’in epey maddi sıkıntı çektiği biliniyor.Bu dönemde, bazı ufak tefek borçlarını birkaç resim vererek ödemeye çalıştı.1675’te, birçok araştırmacıya göre geçmek bilmez ekonomik sıkıntılarının kendisine ve kalabalık ailesine -on küsur çocuğu vardı- getirdiği sıkıntılar yüzünden kırküç yaşında vefat etti.Naaşı Eski Kilise’ye gömüldü.Vermeer’in doğduğu evin yeri de biliniyor; tam meydanda, Vermeer Merkezi’ne çıkan sokakta köşebaşındaki ev.Bu üç katlı merkezde Vermeer’e dair çok şey bulabiliyorsunuz.En üst katta, Vermeer’in yapmış olduğu otuzyedi tablonun bire bir kopyaları ve detaylı anlatımları yer alıyor.Bu tabloların birkaçının onun elinden çıkıp çıkmadığı konusunda hâlâ bazı tartışmalar var.Tabii Vermeer’in yapıp yapmadığından emin olamadığımız “Vermeer tabloları” deyince, tarihin en büyük sahtekârlarından -bu kelimeyi iki anlamıyla da kabul edebiliriz- Hollandalı ressam Han Van Meegeren’den de söz etmemiz gerekir.Van Meegeren, Altın Çağ ressamlarına ama özellikle de Vermeer’e hayrandı.Pek çok sahte tablo yaptı, bunları orijinalmiş gibi sattı, küçük çaplı bir servet edindi.Ama bu sahtekârlığı onu resim tarihinin unutulmazları arasına girmesine yetti çünkü kendi yaptığı Vermeer tablolarından birini Nazi Almanyası’nın iki numarası Hermann Göring’e satmıştı.Göring’e tablo satacak kadar yakın olmak ona işgal süresince bir koruma sağlamıştı, ama işgalden sonra, Göring’i kazıklamış olması, ona daha da büyük bir şöhret kazandırdı.Hollanda hükümeti kültür varlıklarını işgalcilere satmak ve işbirlikçilikten tutuklasa da hakikat ortaya çıkınca Van Meegeren, Hollanda resminin son dönemdeki en bilinen isimlerinden biri haline geldi.Ne yazık ki, Vermeer’in az sayıdaki tablosunun hiçbiri Delft’te değil.En yakını, Den Haag’daki Mauritshuis müzesinde sergilenen “İnci Küpeli Kız”.O resimde kullandığı mavi, “Vermeer mavisi” olarak geçiyor.Delft’te çok konuştuk ama gezebildiğimiz pek söylenemez.Onu da bir sonraki yazıya bırakayım.
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı