MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Üniversitelerde hedef ilim ve üretim olmalıdır

ANA SAYFAGENELÜniversitelerde hedef ilim ve üretim olmalıdır
Üniversitelerde hedef ilim ve üretim olmalıdır
03 Haziran, 2024, Pazartesi 07:03
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Ali Arslan
Ali Arslan
yazı içi reklam

Yükseköğretimin hakikaten yüksek öğretim olabilmesi için tabir yerindeyse tepeden tırnağa kadar yeniden ele alınması, bunun için lazım gelen Anayasal ve kanuni düzenlemelerin ruhunun; makam değil ilim, bizim adam değil hakiki âlim, kıdem değil üretim olmalıdır. Bunun için öğretim anlayışının da; korkutucu değil kolaylaştırıcı, kovalayıcı değil katılımcı, komutvari değil kavrayıcı hale gelmesi hayati bir zarurettir.

Tarihin devletler laboratuvarında çalışıldığında gerçek devlet ve müreffeh bir ülke için Eğitim Seviyesi, Fikrî Hürriyet ve Beyin Gücü, Stratejik Ufuk, Teknolojik Gelişim, Üretken Ekonomi, Nitelikli Nüfus ve Etkin Ordu olarak sıralayabileceğimiz niteliklerin bulunması vazgeçilmez maddelerdir. Bütün bu maddelerin demir ve çimentosu temelden çatıya kadar eğitim ve öğretimdir.İlmi ve teknolojinin ilerlemesiyle günümüzün yaşanan korkunç rekabette yükseköğretimin toplumsal eğitime göre daha fazla önemli hale geldiği bir gerçektir. Geleceğin liderlerini, reformcularını, üreticilerini ve gelecek çağa uyum sağlayacak nesilleri yetiştirilmesi için üniversitelerin kaliteli öğretim ve fikri beslenme ortamı sağlaması bu kurumların en temel işlevi olmalıdır. Bunu gerçekleştirmeyen üniversiteler gerilemenin mimarlarına ortam hazırlayacaklardır. Üniversitelere gelecek öğrencilerin donanımlı olması orta eğitimin kalitesine bağlı olduğuna göre orta eğitim ile üniversite öğretiminin birlikte düşünülerek müfredat ve programların yeniden tanzim edilmesi şarttır. Eğitim alanında eksikliklerin mevcudiyetini fark ederek bazı adımlar atılmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı’nın yürürlüğe koymayı hedeflediği yeni "Maarif Modeli"ni incelediğinde; "Eğitim ve öğretim programlarıyla sürdürülen tüm çalışmalar -okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim seviyeleri birbirinin tamamlayıcısıdır. Ayrıca tüm programlar bütünüyle ‘Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nde ifadesini bulan yetkinlikleri kazanmış; ilgi ve yetenekleri doğrultusunda öğrencilerin bir mesleğe, yükseköğretime ve hayata hazır olmalarını sağlamaya yöneliktir" denilmektedir

Tabi, anaokulundan doktora kademesine kadar eğitim-öğretim sisteminin yani maarif teşkilatının birlikte düşünülmesinde, lise üstü kurumların 4/11/1981 tarihinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile yükseköğretimin Yükseköğretim Kurulu’na bağlanması ile bir parçalanmaya sebep olduğunu belirtmek gerekir. 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİ, ANAOKULUNDAN DOKTORA KADEMESİNE KADAR BİRLİKTE DÜŞÜNÜLMELİ

"Maarif" kelimesiyle ifade edilen müfredat programının üniversiteleri içine alması gerektiğini, Maarif Nezareti ve Maarif Vekâleti dönemlerinde üniversitelerin de bu bakanlığa bağlı olduğunu bilen biri olarak, "bütüncül" anlayış içerisinde, bir şekilde Yükseköğretim ile ilgili en azından temennilerin de dâhil edilebileceğini düşünmüştüm. Belki söylenmese de böyle bir niyet vardır.

Tabi, anaokulundan doktora kademesine kadar eğitim-öğretim sisteminin yani maarif teşkilatının birlikte düşünülmesinde, lise üstü kurumların 4/11/1981 tarihinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile yükseköğretimin Yükseköğretim Kurulu’na bağlanması ile bir parçalanmaya sebep olduğunu belirtmek gerekir.Yükseköğretimin nitelik olarak ilk ve orta eğitiminden çok farklı olsa bile, pek de ayrı düşünülmemesi, Yükseköğretimin de bütün yönleriyle yeniden ele alınması elzemdir. Yönetim, Milli Eğitim Bakanlığı’na müfredatı değiştirerek yeni bir sürece adım atmak istiyorsa Anayasa’daki yükseköğretim ile ilgili maddeleri ve YÖK kanununda yeni düzenlemeleri yapmak mecburiyetindedir.

Darülfünun’dan beri problemli olan, bilhassa 12 Eylül 1980’den beri gelişmeyen ama genişleyen, günümüzün sık kullanılan tabiriyle obez haline gelen üniversiteleri ataletten kurtarmak, şişmanlayan-yük olan bütün unsurları eritmek, hareket kabiliyeti kazandırmak, düşünme yeteneğine sahip kılmak, üretim için imkân sağlamak Türkiye için bir beka meselesi haline gelmiştir.Üniversitenin ihtisaslaşma ile beraber özerk yapıya kavuştuğu Meşrutiyet döneminden itibaren, hükümet, üniversite, öğretim üyesi ve öğrenci çokgeninde yükseköğretimde menfi veya müspet tecrübelerden istifade ederek, çağa uygun bir yükseköğretim sistemine ihtiyaç olmadığını söylemek imkânsızdır. 

Toplum hatta dünya ile entegre olması zaruri olan üniversiteler hakkında sadece siyasilerin karar vermesi imkânsız olduğu gibi, “bize kimse karışmasın” diyen üniversite mensuplarının arzularının hudutları da iyi belirlenmelidir. Yükseköğretimin hakikaten yüksek öğretim olabilmesi için tabir yerindeyse tepeden tırnağa kadar yeniden ele alınması, bunun için lazım gelen Anayasal ve kanuni düzenlemelerin ruhunun; makam değil ilim, bizim adam değil hakiki âlim, kıdem değil üretim olmalıdır. Bunun için öğretim anlayışının da; korkutucu değil kolaylaştırıcı, kovalayıcı değil katılımcı, komutvari değil kavrayıcı hale gelmesi hayati bir zarurettir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Ali Arslan
    Ali Arslan

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Süreç neden ağırdan ilerliyor?
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Güce duyulan saygı mı, onun karşısında ezilip ona öykünme mi?
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak OAKA bir çılgınlıktır
    Alican Uludağ
    Alican Uludağ Son bir yılda yaşananlar: Saray rejimini tahkim etmek
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye'nin önünde duran ekonomik fırsatlar
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Çocuklardan çok mu şey istiyoruz?
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Taşkent: Tarihle modernitenin avlusu
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Türk-Amerikan ilişkilerinde son durum
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Hiper-gerçekliğin gösterge oyunları: Baudrillard ve Saussure’ü bugüne taşımak
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı