MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Türkiye’nin T4 Hava Üssü’ne yerleşmesi: Olasılıklar

ANA SAYFASİYASETTürkiye’nin T4 Hava Üssü’ne yerleşmesi: Olasılıklar
Türkiye’nin T4 Hava Üssü’ne yerleşmesi: Olasılıklar

Türkiye'nin bu üsse yerleşme konusunda ABD’yi ikna için “DEAŞ’a (IŞİD) karşı mücadele” kartını ileri sürdüğünü düşünmek mümkün. Üste İHA ve SİHA’ların bulundurulacağına ilişkin haberler bu tahmini güçlendiriyor. DEAŞ gerekçesi, uluslararası toplum nezdinde meşrulaştırıcı ve “şık” bir örtü olarak da işlev görecektir.

13 Nisan, 2025, Pazar 07:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Hakan Şahin
Hakan Şahin
yazı içi reklam

T4 gibi stratejik konumlu bir hava üssüne yerleşmek bölgedeki dengenin bozulmasına neden olacaktır. İsrail tarafından kendisine yönelik bir cüretkarlık olarak yorumlanacak böyle bir adım, Arap dünyasında oluşabilecek tepkilerle birlikte Türkiye'nin başını ciddi ölçüde ağrıtacaktır.  

Türkiye, Arap ve İsrail medyasında çıkan bazı haberler ve İsrail’in son hava taarruzları gibi bazı gelişmeler Türkiye’nin Suriye’de askerî varlık oluşturma yönündeki kimi hazırlık ve müzakerelerin sessizce sürdüğünü gösteriyor.

Bunlardan biri de Kilis’in yaklaşık 300 km güneyinde, İsrail’in de 300 km kadar kuzeydoğusunda bulunan Palmira yakınlarındaki T4 hava üssü. 

Türkiye’nin bu üsse konuşlanmayı planladığına yönelik iddialar var. 

Anlaşılan o ki Türkiye, askerî kapasitesini kullanarak Esad sonrası oluşan/oluşturulan güç boşluğunu kendi ile doldurmayı ve Suriye kuzeyindeki askerî varlığını ülkenin güneyine ve iç kesimlerine doğru derinleştirmeyi hedefliyor.

Türkiye'nin bu üsse yerleşme konusunda ABD’yi ikna için “DEAŞ’a (IŞİD) karşı mücadele” kartını ileri sürdüğünü düşünmek mümkün. Üste İHA ve SİHA’ların bulundurulacağına ilişkin haberler bu tahmini güçlendiriyor. DEAŞ gerekçesi, uluslararası toplum nezdinde meşrulaştırıcı ve “şık” bir örtü olarak da işlev görecektir.

İsrail’in Tutumu

İsrail, beklenebileceği gibi, gayet net ve sert mesajlar veriyor. Netanyahu Trump ile görüşmesi sırasında “İsrail, Türkiye dahil olmak üzere, Suriye topraklarının kendisine saldırılması için kullanılmak üzere üs haline getirilmesine izin vermeyecektir” dedi.

Jerusalem Post'a konuşan İsrailli bir yetkili “T4 askeri üssüne saldırdık; vermek istediğimiz mesaj şudur: Hava sahasındaki operasyonel özgürlüğümüze tehdit oluşturulmasına izin vermeyiz” dedi. 

İsrail Dışişleri Bakanı da Suriye’ye “düşman kuvvetlere ev sahipliği yapmanın bedelinin ağır olacağı” uyarısında bulundu. 

Öte yandan bu sözlerin üçü de “İsrail’e saldırmayacağından emin olursak ve operasyonlarımıza engel olunmazsa, sorun olmayabilir” gibi bir ima da barındırmıyor değil.

Askeri Bakımdan Olasılıklar

T4 üssünün Türkiye’ye olan uzaklığı dikkate alındığında, bu üssün güvenliğinin sağlanması ve özellikle İsrail’in çeşitli silah ve vasıtalarla yapacağı saldırılardan korunması mevcut koşullar altında neredeyse imkânsız görünüyor.

Başka bir deyişle bu kadar derinlikte bir üste konuşlanmak, üssün bizatihi kendisini olası bir öncelikli bir askerî hedef haline getirecektir.

Bu durum, taarruz inisiyatifinin İsrail'de kalmasına yol açacaktır. Başka bir deyişle, Türkiye’nin buradaki varlığına sürekli bir savunma endişesi ve riski eşlik edecektir. 

Bu endişe ve riskin azaltılması ve özellikle hava savunma emniyetinin sağlanması sadece askerî değil, ciddi boyutta bir diplomatik ve siyasal gayret gerektirecek; bu gayretlere muhtemelen bir dizi bağımlılıklar ve başka alanlarda tavizler eşlik edecektir.

Üssün coğrafi konumu, ayrıca, İsrail’in İran’a yönelik havadan yapacağı olası taarruzların rotası üzerinde yer almaktadır. Günün birinde İsrail, hava araçlarının veya füzelerinin, bu üste bulunan Türk hava savunma sistemleri tarafından taciz edildiğini, böyle bir taciz olmasa bile, ileri sürebilir. 

Bu noktada hatırlamamız gereken şey, kuşkusuz, Şubat 2020’de İdlib’de Rus ve Suriye savaş uçaklarının taarruzu sonucu imha edilen mekanize piyade taburu ve 33 şehittir.

Askerî olarak cevabının verilmesi gereken bir diğer soru, “İHA ve SİHA’larla yerleşilecek ve bölgedeki DEAŞ unsurlarına karşı mücadele edilecek” ise hedeflere yönelik istihbaratın kim tarafından sağlanacağıdır. Muhtemel adres ABD’nin CENTCOM Komutanlığı olacak gibi görünüyor. Bu, bölgede artan bir ABD-Türkiye askeri işbirliği anlamına gelecektir. İlerleyen zamanlarda ABD’nin sahada hedef istihbaratı konusunda Türk kara unsurlarının ve özel kuvvetlerinin bulunmasına onay vermesi de gündeme gelebilir.

DEAŞ’la mücadele gibi Türkiye için tali olduğu açık olan bir amaç bir yana bırakılırsa, Türkiye’nin bu üsse konuşlanarak gerçekte neyi amaçladığını ayrıca tartışmak gerekir.

Bu konuşlanma bir operasyonel zorunluluğun sonucu mudur, yoksa psikolojik yahut diplomatik üstünlük sağlama hedefli bir güç gösterisi mi? 

Üssün hava savunma emniyeti için konuşlandırılacak Hisar gibi sistemlerle İsrail’in hava faaliyetlerinin belirli ölçülerde paralize edilme gayreti de bir başka amaç olarak düşünülebilir.

Bölgede görevlendirilmesi muhtemel askerî birliklerin bu hedef, niyet ve istenen son durum ile angajman kuralları konusunda açıkça talimatlandırılması ve siyasi karar verme süreçlerinin askerî karar verme süreçlerinin değerlendirmelerini baskılamadan dikkate alması ise önem taşıyan başka bir boyut. 

Soğukkanlılıkla Hesaplanması Gereken Bir Adım

İsrail tarafından kendisine yönelik bir cüretkarlık olarak yorumlanacak böyle bir adımı,Rusya’nın yanı sıra Arap dünyasında oluşabilecek tepkileriyle birlikte düşünmek gerekir.  

İsrail’in 250 km kuzeydoğusuna yerleşmiş bir Türk askerî varlığı iç kamuoyunda yeni bir fetihçi coşkuyu dalgalandırırken, İsrail ile ilgili şu iki ciddi olasılığı gündeme getirecektir:

Bir: İsrail, sınırlarına bu denli yakın bir Türk askeri varlığını bekasına yönelik bir tehdit olarak görecek ve bu tehdidi, herhangi bir anda, bertaraf etmeye çalışacaktır.

İki: Eğer İsrail’in bu tehdidi bertaraf etmediğine tanık olursak, bu ABD’nin arabuluculuğunda ABD-İsrail-Türkiye arasında bir anlaşmaya varıldığı anlamına gelecektir. Böyle bir anlaşma ise, ancak ABD ve İsrail’in çok daha büyük bir kazanım elde edeceği ve biz sıradan insanların muhtemelen bilemeyeceği bir pazarlığa dayanıyor olacaktır.

Bilemeyeceğimiz bu pazarlığın ilk aşamadaki muhtemel konusunun ise Gazze olacağını tahmin edebiliriz.

Olasılıkların her ikisinin de Türkiye’nin yararına olmadığı çıplak gözle görülebiliyor.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
TürkiyeİsrailSuriyeT4 Hava Üssü

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Hakan Şahin
    Hakan Şahin

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Su krizi, belediyeler ve otonom çözüm
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı FED kararları ve resesyon beklentisi
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Ekonomi kötü, geçinemiyorum diyor Cumhur İttifakı’na oy veriyor…
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Kadın, yaşam, özgürlük: Mahsa’nın yankısı
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Ergenlikte mantık nereye gider?  
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Terörist İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi?
    Murat Paker
    Murat Paker CHP üzerinden narsisizm, haset ve politik liderlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Biz ne yaşıyoruz, biz ne yapıyoruz?
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Gösteri toplumu: Yaşamı geri alabilir miyiz?
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı