MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Şehirler nasıl atık depolarına dönüştü?

ANA SAYFAKENTŞehirler nasıl atık depolarına dönüştü?
Şehirler nasıl atık depolarına dönüştü?

Modernleşme tarihi aynı zamanda bu temsil pratiklerinin sorunsallaştırılmasına yol açan, “sınıf perspektifi”ne sahip olan eylemliliklerin alanı olarak da görülebilir.

26 Temmuz, 2025, Cumartesi 00:53
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş

Modernleşmeyi -tıpkı Barthes gibi- alternatif bir açıdan da okumak mümkün: Modernleşme tarihi aynı zamanda bu temsil pratiklerinin sorunsallaştırılmasına yol açan, “sınıf perspektifi”ne sahip olan eylemliliklerin alanı olarak da görülebilir.Modern demokrasiler nesneleştirici pratikler üzerine değil, katılımcılık ve şiddetsizlik pratikleri üzerine kuruldu.

Ne kahince bir okuma! Öğrenciliğimde, 80’li yıllara doğru, o zamanki adıyla Akademi'nin kütüphanesinde rastladığım bir mimarlıktan çok bir felsefe dergisine benzeyen o sayıyı tekrar bulmaya çalışıyorum. Architecture D'Aujourd'hui (A.A.) adlı tanınmış mimarlık dergisinin 1971 yılında çıkardığı “şehir özel sayısı”.

Fransız denemeci, eleştirmen ve göstergebilimci Roland Barthes Victor Hugo'nun Notre Dame de Paris adlı romanından ilginç bir alıntı yapıyor. Hugo keşişin ağzından 'bu, onu öldürecek! (Celui-ci tuera celui-la)' diye seslenmektedir. Keşişin 'bu', dediği kağıt. 'O', dediği ise taş...

Romandaki bu diyalogda kitapların katedrallerin yerini aldığına işaret ediliyor. Ama yalnızca dinsel olanların değil, geniş manada da taşla, ahşapla, demirle iletişimin yerini de mimari temsiller. Hatta şehirlerin düzenlenmesi... Okuryazarlığın, matbaanın yaygınlaşması da buna işaret ediyor. Ansiklopediler, Quatremere de Quincy, Viollet-le-Duc'un kitapları gibi eğitimi sorgulayanlar...

Özetle Barthes’ın söylemek istediği iki “yazı” çeşidi, “taşla yazı” ve “kağıt üzerinde yazı” arasındaki rekabet.

Ama bu tespit yalnızca dinsel olanlarla ilgili değil. Zannedersem Barthes’ın bu diyaloga yüklediği anlam bunun, yani Hugo’nun keşişin ağzından ifade ettiğinin çok ötesinde.

Ya da o zamanki halimle, öğrencilik heyecanıyla söylediklerini ben öyle anlıyorum: Geniş manada da taşla, ahşapla, demirle iletişimin yerini temsillerin alması. Mesela imar planları ile şehirlerin düzenlenmesi... İmar planları, koruma planları ya da ne planları ile olursa olsun. Onlar ile şehirler temsil edilebilir mi? Böyle bir şey mümkün mü?

Şimdi Barthes’ın bu makalesi durup dururken nereden aklıma geldi?

Şöyle bir İstanbul’un haline bakıyorum. Karşımdaki manzarayı görünce işte diyorum ‘taşla yazı”nın yerine “kağıtla yazı” alınca böyle oldu.

Ama bu defa “kağıt” dediğimiz yalnızca para.

Barthes da temsillerin şeylerin yerine geçtiğini söylüyor. Mesela ilk akla gelen bir örneği verirsem, şehirleri fiziksel bir nesne gibi gösteren imar planları.  Modernleşme öncesinde, “geleneksel” adı denilen yerleşim düzenlerinde imgeler imgeleri temsil ediyordu.

Yalnızca çok sınırlı bir alanda askeri ve dini yapılar, külliyeler, saraylar araziler üzerinde çizimlerle tanımlanan bir takım düzenlemelere sahipti. Gene de ustalıklar, “geleneksel” denilen yöntemler kullanılıyor, onlardan devşirilen ögeler bir araya getiriliyordu. Günümüzde olduğu gibi temsillerle gerçekleştirilen, imar planları ve mimari projeler yoktu.

Buna karşılık insanlık tarihi boyunca geliştirilmiş “usüller” vardı ve ne yapılacağı önceden biliniyordu. Bu nedenle binaların depremlere karşı dayanıklı olması mesela. Risklere karşı dirençlilik meselesi kuşaktan kuşağa aktarılan yapma bilgileri ile sağlanıyordu.

Elbette modernleşmenin öncesi de var: Rönesans’ta ressamlar, Antik Roma’dan aldıkları ilhamla tasarımlar yapmaya başladılar. 19. yüzyılda imgeler temsil edenler, edilenler (uzmanların diliyle söylersek: Var oluşsal olarak “ikonik” ve “anikonik” olanlar) olarak ayrıştılar.

Modernleşme ile birlikte şehirler imar planlanmaya düzenlenmeye çalışıldı. Binaların ne kadar yer kaplayacakları, yüksekliklerinin ne kadar olacağı önceden belirlenmeye çalışıldı. Ancak başlangıçta temsiller şehirlerin çok sınırlı bir alanını kontrol edebiliyorlardı. Şehirlerin karmaşıklığını, çok katmanlılığını, ilişki ağlarını bütünüyle belirleme güçleri yoktu. Şehirlerin “eşyalar gibi tasarlanması” yalnızca mimarların gelecek hayalleriydi.  “Bir gün gelecek şehirler tıpkı endüstri ürünleri, makineler gibi tasarlanacak”tı.

Ünlü mimar ve şehir plancısı Le Corbusier 1930’larda konutları “yaşamak için makineler” olarak adlandırıyordu. Bu benzetmenin arkasında büyük olasılıkla ünlü mimarın uçak, otomobil gibi sanayi ürünlerine duyduğu hayranlığın olduğunu tahmin etmek yanlış olmaz.

Modernliğin koşullarında şehirler ve konut tipleri için 'doğru', 'akla uygun' tasarımlar geliştirilecek ve yerleşim alanları bilim ışığında planlanacaktı.

Soru şu: Böyle bir modernlik oldu mu? Hayır, hiçbir zaman!

Karşımızdaki manzara da bunu gösteriyor. Dikkatinizi çekmek isterim: Karşımızdaki yapıların hiç biri kaçak değil.  Hepsi onaylanmış planlara ve gene onaylanmış projelere göre yapılmış!

Şimdi kısa sürede karşımızda şekillenen şehir manzarası neyi andırıyor? Bir malzeme deposunu. Daha doğru söylemek gerekirse bir atık deposunu!

Bu hayaller hiçbir zaman gerçekleşmedi. Ama bu asimetrik temsillerin şiddetine maruz kalındı. Buna karşılık unutmayalım ki hayatın yerine geçen bu temsillere karşı Avrupa’da muazzam bir tarihi çevreyi koruma bilinci gelişti. Ortaçağ’dan, Rönesans’tan, Barok dönemden ya da aklınıza ne gelirse geçmişten kalma kamu yapıları, anıtlar için değil yalnızca. Yerleşim alanları, kasabalar, şehirler “kültürel” adını verdikleri özellikleriyle korunmaya çalışıldı.

Hatta onları yok eden modern yerleşim düzenleri, mimarlık eserleri bile. İlginç olan koruma faaliyetinin yalnızca yıkımları durdurması, ya da tarihi çevreyi koruma altına alması değil, kendisinin de modern mimarlığın bir araştırma ve yaratıcı deneyimlerin alanı halini almasıydı. Modern şehircilik yerleşim alanları üzerine çok yönlü düşünmeyi, yaratıcı fikirlerin sergilenmesini sağlayan, yerel halka yaşam çevresinde akılcılaştırma fırsatları sunan ilişkisellik yöntemleriyle gelişti.

Bu yüzden modernleşmeyi -tıpkı Barthes gibi- alternatif bir açıdan da okumak mümkün: Modernleşme tarihi aynı zamanda bu temsil pratiklerinin sorunsallaştırılmasına yol açan, “sınıf perspektifi”ne sahip olan eylemliliklerin alanı olarak da görülebilir.

Modern demokrasiler nesneleştirici pratikler üzerine değil, katılımcılık ve şiddetsizlik pratikleri üzerine kuruldu.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Siyasetin kırılgan zemini: Mazlumluk ve güç ikilemi
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Türkiye’nin Avrupa anahtarı: Erdoğan ile Özel’in buluşma noktası
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Çocukları sevgiyle şımartmak
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye ekonomisi SWOT analizi
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (1)
    Onur Tuğrul Karabıçak
    Onur Tuğrul Karabıçak Erdoğan’ın iktidar pratikleri; İktidar üzerine pratik bir inceleme
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Suriye 2. Çözüm süreci’nin sonunu mu getirecek?
    M. Coşkun Cangöz
    M. Coşkun Cangöz OVP 2026–2028: Nereye?
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Conatus’un gaspı: Halkın yaşama iradesine kayyum
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz İktidarın CHP Planı, muhalefetin geleceği
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Türkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın?
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP’yi kim/ler neden hedef alıyor?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Siyasetin dizaynı, dizaynın siyaseti
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Bir Anayasal Cumhuriyetin inşası öncesi yol haritası
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı