MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Öyküsünü kaybetmiş ülke

Ana SayfaSi̇yasetÖyküsünü kaybetmiş ülke
Öyküsünü kaybetmiş ülke
19 Eylül, 2024, Perşembe 07:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Öner Günçavdı
Öner Günçavdı

Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, böyle bir öyküsü vardı. Geleceğe yönelik toplumsal dönüşümü, ekonomik olarak da kalkınma arzusunu hedefleyen “çağdaşlaşma” çabası oluşturuyordu bu öyküyü. Ama daha da önemlisi bu öykü geçmişe takılı kalmayı değil, bugünden geleceği şekillendirmeyi amaçlıyordu.

Artık Türkiye öyküsünü kaybetmiş bir ülke.

Sadece ekonomide değil, her alanda kitleleri ardında kenetleyecek bir öykünün eksikliği çekiliyor.

Oysa tüm toplumun olarak, bizleri geleceğe bağlayacak güzel bir öyküye ihtiyacımız var.

Kimileri buna “dava” diyor.

Desinler… Davaların da nihai amacı kitlere daha iyi “gelecek” sağlamaktır.

Siyasi manada ikna edici davalar, o davanın peşinde gidenler için bir öyküdür aynı zamanda. Artık o siyasi dava söylemlerini de göremiyoruz bizler gündelik hayatlarımızda.

Tek gördüğümüz günü yaşamak yarın olmayacakmış gibi. Mevcudu koruma gayreti tüm toplumda yaygınlık kazandı.

Bugünkü kararlarımızın geleceğe yapacağı etkilerle hiç kimse ilgilenmez oldu.

Elimizde kalanları hoyratça tüketmek. Böylece son kalan umut kırıntılarını da yok etmek.

Ekonomiden, sağlığa, oradan eğitime her alan sorunlar yumağı. Bu sorunların kalıcı bir şekilde çözümü siyasetçiler tarafından çok kabul görmüyor. Daha çok sorunların bugün yarattığı siyasi sorunları yok etmeye, görünmez kılmaya çalışılırken, çare olarak başvurulan yöntemlerin uzun dönemde yol açacağı etkiler görmezden geliniyor.

Siyasetçiler sorunları çözmek değil, aksine çözüyormuş gibi algı yaratmanın peşinde. Bu yüzden hepsi inandırıcılıktan uzak ve bir o kadar da “sahte”.

Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, böyle bir öyküsü vardı. Geleceğe yönelik toplumsal dönüşümü, ekonomik olarak da kalkınma arzusunu hedefleyen “çağdaşlaşma” çabası oluşturuyordu bu öyküyü. Ama daha da önemlisi bu öykü geçmişe takılı kalmayı değil, bugünden geleceği şekillendirmeyi amaçlıyordu.

Bu öyküye 1950’lerde “demokratikleşme” ve “kırsal kalkınma” dâhil edildi. Toplumun geleceğinin kentleşmeye bağlandığı ve ekonomik gelişmeleri bu kentleşme ekseninde değerlendirmeyi hedefleyen yeni bir öykü aldı.

Hızla şekillenen siyasi ve ekonomik gelişmelerle 1960 ve 1970’lerde, girişilen bir sanayileşeme çabası ve geleneksel toplumu sanayi toplumuna dönüştürme çabası vardı siyasetçilerde.  Toplumsal ve ekonomik gelişmeler bu amaçlar etrafında şekilleniyor; şekillendiriliyordu. Bu dönemin de önceliği, geleceği şekillendirecek ve kitleleri ortaya konulan gelecek vizyonu etrafında kenetleyecek bir öykünün yazılmasıydı.

Seksenli yıllarda sanayileşme çabaları sekteye uğrasa da, ortaya çıkan yeni öykü yaşanmış olan sanayileşme çabalarında seçici olmanın gerekliliği tüm topluma öğretti. Sermaye birikiminin hangi alanlarda yapılması gerektiği konusunda iyi ya da kötü bir tercih ortaya koydu. Rekabetçi, dünyaya açık bir toplumun ilk adımları bu dönemde atıldı. Toplum bu manada ciddi bir dönüşüm geçirdi.

Tıpkı bugün olduğu gibi, doksanlı yıllarda da ülke öyküsüz kaldı. Bunda dünyadaki küreselleşme dalgası etkili olurken, Türkiye’nin geleceğe yöneliminde kılavuzluk görevi gören soğuk savaşın sona ermesi ve dünyadaki güç dengelerinin değişmesi büyük rol oynadı. Türkiye bu yeni koşullara uyum sağlamakta zorlanırken, toplumu ardından sürükleyecek bir öykü oluşturamadı.

Maalesef geleceğe yönelik hedefsizlik, Türkiye’yi ardı ardına gelen siyasi sorunlar ve ekonomik krizlerle karşı karşıya bıraktı.

Topluma refah içinde, demokratik bir Türkiye sağlama vizyonunu kaybeden AKP, sadece kendi iktidarını korumaya odaklandı. O günden bugüne siyasi iktidar kendi iktidarını korumaya çabalarken, toplumun geleceğine yönelik yeni bir vizyon, yeni bir öykü sunmakta başarısız kaldı.

AKP, YENİ BİR ÖYKÜ SUNMAKTA BAŞARISIZ KALDI

AKP’lı yıllar, bir bütün olarak değerlendirilemeyecek kadar uzun ve farklılıklarla dolu bir şekilde yaşandı. İlk dönemleri Türkiye’yi daha demokratik, Avrupa Birliği değerlerini sahiplenmiş bir ülkeye dönüştürme vizyonu, toplumsal tabandan büyük destek görmüş ve toplumun çok büyük bir bölümü AKP’nin arkasında durmuştu. Ancak 2013 sonrası dünyadaki mali konjonktürün değişimi ve AKP yönetiminin buna hazırlıksız yakalanması arzu edilen hedeflere ulaşmayı zorlaştırmış ve toplumsal desteğin zayıflamasına yol açmıştır.

Ancak Türkiye’nin hedeflerini kaybetmesi 2015 yılındaki gelişmeleri ardından yaşandı.

Topluma refah içinde, demokratik bir Türkiye sağlama vizyonunu kaybeden AKP, sadece kendi iktidarını korumaya odaklandı. Topluma hizmet yerine, yürütülen politikalarda iktidarın tahkim edilmesine sağlanacak destekler üretilmeye çalışıldı. O günden bugüne siyasi iktidar kendi iktidarını korumaya çabalarken, toplumun geleceğine yönelik yeni bir vizyon, yeni bir öykü sunmakta başarısız kaldı.

İktidarın nasıl bir Türkiye geleceği öngördüğü sıradan siyasi söylemlerin dışına çıkamadı.

Aslında böyle bir ihtiyacın eksikliğinin siyasi iktidar tarafından hissedilip hissedilmediği bile şüpheli.

İktidarın şimdilerde kamuoyuna verdiği en önemli vaat orta vadede enflasyonun tek haneye düşürülmesinden öteye gitmiyor. Bugün yaşadığımız sıkıntıların böyle bir vaatle görmezden gelinmesi isteniyor. Enflasyon düştükten sonrasında ne olacağı konusunda ise ne iktidarda, ne de muhalefette kamuoyuna sunulmuş bir görüş, makul bir öykü yok. Herkesin temelsiz vaatlere dayanarak umutlanıp, olmayan bir öyküyü sahiplenmesi isteniyor.

Oysa enflasyonu düşürebilmenin önemli koşullarından birisi kamuoyu beklentilerini bağlayacağınız (çapalayacağınız) geleceğe yönelik bir beklenti oluşturabilmektir. Bu da vatandaşın böyle bir beklenti oluşturmasına olanak sağlayacak bir gelecek vizyonu ve öyküsü oluşturularak sağlanabilir.

Ekonomi uzmanlarına duyurulur.

Geleceğe yönelik bir Türkiye vizyonu olmayan, bunu destekleyecek ekonomik bir öyküsü bulunmayan bir iktidarın bugünkü sorunlarla baş edebilmesi çok zordur. Dahası böyle bir vizyonsuzluk bugüne odaklanan ve bırakın bugünün sorunlarını kalıcı bir şekilde çözmeyi, en iyi ihtimalle bu sorunların şiddetini azaltmayı bile sağlayabilmesi zordur.

Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu, geçmişle hesaplaşmasını bırakmış, 21. yüzyılda ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik geleceğine yönelik yeni öykü yazmaktır.

ÜLKENİN GELECEĞİNE YÖNELİK YENİ BİR ÖYKÜ YAZILMALI

Bugün enflasyona karşı yapılan ve sonuçları itibariyle son derecede maliyetli olan mücadeleyi yürütürken ortaya atılan söylemlere, geleceğe yönelik tutarlı bir öykü olmadan insanları nasıl inandıracaksınız?

Şu ana kadar bildiğimiz tek şey var ki, o da daha önce Türkiye ekonomisinde geleceğe yönelik sağlam ve inandırıcı bir öykü olmadan ekonomik bir başarının sağlanamadığıdır. Geçmişteki her iktisadi başarının ardında ülkenin siyasi ve ekonomik geleceğine yönelik, son derecede ikna edici öykülerin olduğudur.

Diğer bildiğimiz ise, bugünkü iktidarın böyle bir öyküden mahrum olduğudur. Her ne kadar 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından ikna edici bir öykü arayışına giren AKP “fabrika ayarlarına” dönmeyi düşünse de, hem partinin hem de toplumsal ihtiyaçların değişmiş olması bu ayarların bugünün Türkiye’sinin sorunlarını çözmekte yetersiz kalacağı kesindir.

Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu, geçmişle hesaplaşmasını bırakmış, 21. yüzyılda ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik geleceğine yönelik yeni öykü yazmaktır.

Oysa böyle bir öyküyü geçmişle hesaplaşma çabasına girmiş, bu nedenle giderek şahsileşmiş ve sadece “şahsi” iktidarın korunmasına odaklanmış bir siyasi anlayışla yazabilmek imkânsızdır.

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Öner Günçavdı
    Öner Günçavdı

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı