MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kötülük öğrenilen bir şeydir

Ana SayfaSi̇yasetKötülük öğrenilen bir şeydir
Kötülük öğrenilen bir şeydir
20 Eylül, 2024, Cuma 07:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Joachim Trier’in senaryolarını kaleme alan Eskil Vogt’un parlak İskandinav güneşi altındaki karanlık hikayesi Masumlar 2021 yapımı. Hayata dair bakışları sorgulayan filme dair çağrışımlar Türkiye’nin şiddet iklimini anımsatıyor.

Ülkemizde yaşanan pek çok şiddet gösterisi gündemi yakıcı bir biçimde etkiliyor. Kadına, çocuğa, hayvana, savunmasız zayıflara yapılan zalimlik kötülüğün saf hali olarak tanımlanmalı… Filmler kimi zaman hayatın prototipi gibi görünürler.

Otizm belki bir hastalık değil bizim ulaşamadığımız bir iletişim şeklinin ifadesidir.

Bu sahici şiddeti Eskil Vogt’un filminin küçük zalimi Benjamin’in önce apartmanın tepesinden atıp sonra kafasına ayağıyla bastığı kedi sahnesiyle karşılaştırabilirsiniz. 

Benjamin bundan sonra zaptedilmez bir Freddy Krueger’e dönüşüyor.   

3’ü ergenlik öncesinde olduğu için biri ise otizminden ötürü cinsiyetsiz kalmış dört “saf” çocuğun hikayesinin korkutucu ve rahatsız edici pek çok yönü var. Ölümler, öldürmeler, kanlar, tuhaf olaylar. Yine de şiddetin asıl özne ve nesnesinin zahirde gördüğümüz katil ve kurbanlar olmadığını düşünüyorum.

Otizme dair daha fazla kafa yormalıyız. Nasıl oldu da doğa üstü güçlerini zirveye çıkarmış olan Benjamin’i otizmli Anna alt etti.

Otizm bir hastalık mı yoksa görülmeyeni gösteren bir anahtar mı?

Kızdığı herkesi hem de oturduğu yerden yok eden bir zalimin hakkından gelebilecek tek kişinin Otizmli olması bir tesadüf olabilir mi?
Ve Neden otizm bir çocukluk hastalığıdır?

Bütün bu soruların cevabını filmin içinde bulabileceğimizi iddia etmiyorum. Filmin bu cevapları verdiğini de söylemiyorum. Ama insanlık halimize dair acılardan biri olan otizmin belki bir hastalık değil bizim ulaşamadığımız bir iletişim şeklinin ifadesi olduğunun düşünmeye değer olacağına inanıyorum. Bu, filmden cebimize koyduğumuz ilk şey olsun. 

Sineklerin Tanrısı’nda simgeleşen bu fıtrata dayalı kötülük için Masumlar’ın Benjaminide bir prototiptir belki.

MASUMLAR’IN BENJAMİNİ BİR PROTOTİPTİR BELKİ

Merkezinde Lars Von Trier ve Joachim Trier’in olduğu İskandinav doğaüstü hikayeler serisinin en güncel halkalarından biri olan Masumlar’ı Vogt’un da katkı verdiği Telma’yla mukayese ediyorum mecburen.

Telma’nın kör inanca dair bir eleştiri olarak okunmasından yanayım. Hatta onu Mevlana’nın dünyasına yerleştirebiliriz.

Masumlar’ın kanla ve ölümle iç içe girmiş hikayesini sadeleştirdiğimizde karşımıza ne çıkar? Çocukların ya da genel olarak insanın fıtrat olarak kötü olduğuna dair pek çok hikaye biliyoruz. Sineklerin Tanrısı’nda simgeleşen bu fıtrata dayalı kötülük için Masumlar’ın Benjamini de bir prototiptir belki de.

Benjamin’in saf kötülüğü öğrenmesi ve bu kötülüğü uygulamakta tereddüt duymaması bir tesadüf olabilir mi? Kötü birisinin eline geçirdiği gücü kötülük için kullanmasından daha doğal ne olabilir zaten?

Peki her şey bu kadar basit mi?

Kötülük onu tatbik edecek bir aracı bulmak zorunda mıdır her zaman? Ayşe’nin Anna’yaverdiği aracılık hizmeti kötülüğün neden doğrudan hedefinde? Anna hiç ortaya çıkmasa ve kardeşi onun hayatında bir yükten daha farklı bir yeri olduğuna inanmasa işler bu hale gelecek miydi?

2024 Türkiye’si milyon dolarlık evleri satışa sunarken, sokaklarında sahipsiz köpeklerin yaşam mücadelesi veriyor olmasına dair hiçbir tuhaflık bulmuyorsanız kötülüğün köklerine dair hiçbir zaman bir fikriniz de olmayacak demektir. 

İskandinavlar o ince bakışlarıyla çok kültürlü dünyalarında kötülüğün insanların arasına dalabileceği en ince boşluğa bile büyüteçlerini tutmaktan geri duymuyor.

KÖTÜLÜĞÜN DALABİLECEĞİ EN İNCE BOŞLUĞA BÜYÜTEÇ TUTMAK

Yalnız kalmış (bırakılmış) Benjamin için kötü olmayı öğrenmek tek seçenekse onun başka yaşamlara saygı göstermesini de beklemeyin. Otistikler de bu toplumda yalnızdır belki ama onların da bir görevi yeteneği olabilir ve bu yetenekler bazen kötülüğün alt edilmesinde bize yardım eder.

Türkiye neoliberal kapitalizme geçmeden sokak köpeklerine veda etseydi kimse bunu sorgulamazdı?  Bunu belki en vahşi biçimde yapmak da mümkün olabilirdi. Bu ülkenin geçmişinde Hayırsız Ada’ya atılmış köpeklerin hikayesi yok mu?

Ama bugün köpeklerin kafasına kürekle vurarak da ya da çok daha zarif metotlarla da katliam yapamazsınız. Zamanın ruhu size bu hakkı vermez.

İskandinavlar o ince bakışlarıyla çok kültürlü dünyalarında kötülüğün insanların arasına dalabileceği en ince boşluğa bile büyüteçlerini tutmaktan geri duymuyor.

Bizler ise batının sadece iyi yanlarını alalım hastalığının en ağır ve belki terminal evresini geçiriyoruz. Kötülük öğrenilen bir şeydir ve bunu geliştirmek için çok ama çok çalışmak gerekir.

Türkiye kötülüğü tatbik etmenin ihtisasını yaparken İskandinavlar bunun en akla gelmez olasılıklarını bile sorguluyor.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Herkül Millas
Herkül Millas Türkiye gelişmedi mi, yoksa geri mi kaldı?
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak 5 Soruda AKP iktidarına karşı nasıl direneceğiz: Toplumsal müzakere, yurtdışından örnekler ve iktidar pratikleri
Bora Şahin
Bora Şahin Kadıköy’de üç milyarder
Gülşah Eker
Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (2)
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy The Piano: Yönetmeni kadın olan en iyi film
Bilal Sambur
Bilal Sambur Kadın ve aile tartışmasının arkaplanı
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’siz yeni sürecin imkansızlığı  
Hakan Şahin
Hakan Şahin Disiplin, ölüm ve sessizlik
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
Deniz Nas
Deniz Nas Sosyal Demokrasi ve Sol Liberalizm: Modern siyaset felsefesinde özgürlük ve eşitlik açıklaması
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Tersine dönen modernleşme
Gönen Orhan
Gönen Orhan Belediyeler “rayiç” yerine taş mı yesinler? 
Akın Özçer
Akın Özçer Süreç ya da Çözüm Komisyonu
Yavuz Saltık
Yavuz Saltık Üretimin ve emeğin sessiz tanıkları: Türkiye’de emeklilik, yaşlılık ve toplumsal adalet
Murat Aksoy
Murat Aksoy Komisyonda MHP+CHP+DEM Parti+muhalefet birlikte hareket edebilir mi?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Almanya'da demokrasinin sessiz intiharı
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Öğrenci konuşmalarının eğitimdeki yeri ve TED-Ed
Ali Kılıç
Ali Kılıç Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı