MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Kendini tekrarlayan bir kötülükle sınanıyor hep insanlık

Ana SayfaGenelKendini tekrarlayan bir kötülükle sınanıyor hep insanlık
Kendini tekrarlayan bir kötülükle sınanıyor hep insanlık
09 Kasım, 2023, Perşembe 19:19
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu

Filistin’de yaşanan savaş yeni değildi fakat arsızlığın ve yüzsüzlüğün yeni bir boyutu ile tanışıyordu tüm dünya. Kendi yazdıkları bir oyunun içinde, oyunun tüm kurallarını kendileri koyarak, bu sefer ikiyüzlü davranmaya bile gerek duymadan, haksızca gasp ettikleri Filistin topraklarında zulme devam ediyorlardı. Uzun lafın kısası; her zaman olduğu gibi, yine onların kurbanları kıymetli, karşı tarafta yer alan yalnız ve çaresiz Filistin halkının kurbanları ise kıymetsiz ve değersizdi. 

Dünyanın gözleri önünde, kural ve kaide barındırmayan bir savaşın içinde, masumlar hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. İsrail’in Gazze’deki soykırımı birinci ayını doldurdu. Bu bir ay içinde Filistin’de hayatını kaybedenlerin sayısı on bini geçti. Ölenlerin ise %70’ini kadın ve çocukların oluşturduğu bildiriliyor. Her savaşta olduğu gibi bu savaşın da en çok zarar göreni, olan biten hiçbir şeyle alakası olmayan, kadın ve çocuklar. Çaresizlik içindeler ve ne yapacaklarını bilmiyorlar. Tüm dünya sessizce onları seyrederken, onlar dipsiz bir karanlığın içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Üstelik bu mücadele bizim son bir aydır konuştuğumuz soykırım ile başlamış da değil.

Yıllardır süregelen bir zulmün ve kötülüğün içinde yaşam mücadelesi veriyor Filistin halkı. Yani savaş onlar için yeni bir durum değil. Yeni olan, zulmün ve vahşetin her geçen gün dozunu artırıyor olması.1948 yılından beri Filistin’de, güçlü olanın arsızca, hakkı olmayan her şeye el uzatışını ve hadsizliğine rağmen, güçlü olmasından dolayı tüm dünyanın sessiz kalışını seyrediyoruz.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, bölgede hâkim güç olan İngiltere’nin, “Yahudi halkına Filistin’de bir devlet kurma” sözüyle başlıyor her şey. Yahudilerin Filistin’e yoğun bir şekilde gelmeye başlamaları ise, İkinci Dünya Savaşı sonrası gerçekleşiyor. Yahudi soykırımını yaşayan ve yaşadıkları vahşetten kaçarak Filistin’e sığınan Yahudiler, daha sonra o bölgenin kendilerine ait olduğunu iddia ederek paylaşım planı yapmaya başlıyorlar. O dönem Filistin nüfusunun üçte birini oluşturan Yahudiler, Birleşmiş Milletler ile yaptıkları plana göre Filistin’de ikili bir devlet kurarak Filistin’in %56,47’sini Yahudi devletine, %43,53’ünü ise Arap devletine bırakıyorlardı. Bu paylaşım planı, Yahudiler tarafından kabul edilmiş fakat Araplar tarafından kabul görmemiştir. Bu nedenle de hiçbir zaman uygulanamamıştır. Kabul etmemekte de haklıydılar elbette. Sinsice planlanan bir paylaşımla, kendi sahip oldukları toprakları, bir anda ortaya çıkan bir devletle paylaşmaları, hatta büyük bir kısmını onlara vermeleri bekleniyordu.Rolünü başarıyla tamamlayan İngiltere’nin bölgeden çekilmesinin ardından, Yahudiler 1948’de İsrail’in kuruluşunu ilan ettiler.

Bu ilan aynı zamanda Filistin’de yaşanacak olan tüm çatışmaların da başlangıcı olmuştu. Yüzbinlerce Filistinli İsrail’in zorbalıkla gasp ettiği toprakları terk etmek zorunda kalmış ya da zorla göç ettirilmişti.

Arkasına aldığı büyük devletlerin gücü ile dur durak bilmeyen İsrail, Yahudi soykırımında yaşadıklarının acısını Filistin halkından çıkarmak ister gibi, her fırsatta saldırdı Filistin’e. Yeni değil bugün yaşananlar. Bebek demeden, masum demeden her fırsatta orada yaşayan halka zulmetmeye devam etti İsrail.

1948 yılında başlayan o çatışmalar zaman zaman sessizce, çoğu zaman da tüm dünyanın gözü önünde yaşanmaya devam etti. Topraklarını ve vatanlarını müdafaa etmeye çalışmaktan başka hiçbir suçları olmayan bir halk, hiçbir haklı gerekçesi olmayan bir devletin zulmüyle kuşatılmış, yıllarca cehennemi yaşamaya mahkûm edilmişti. Bu çatışmaları durdurmak için yapılanlar ise, çatışmaların şiddetlendiği zamanlarda uluslararası kuruluşların çıkıp “kınama” açıklamaları yaparak, vicdanlarını rahatlatmalarından öteye geçemedi hiçbir zaman. Çünkü onlar dünyanın yöneticisi olanlardı (!) ve kurdukları örgütler de yalnızca onların haklarını müdafaa etmek için varlardı.

Büyük bir ikiyüzlülükle, dünya barışını sağlamaya çalıştıklarını iddia ederken, aslında sadece kendi hegemonyalarını devam ettirmeye çalışan emperyalizmin başat kahramanları, Filistin halkının yaşadıkları bu büyük zulmü hiçbir zaman görmediler.Bugün farklı olan ise, yaşanmakta olan son savaşta, bu ikiyüzlülüğe bile gerek duymadan açıkça İsrail’in yanında yer almalarıdır. Savaşın başladığı ilk günlerde BM yetkilileri Hamas saldırısı sonucunda hayatını kaybedenlere Brüksel’de anma töreni düzenleyerek açık bir şekilde İsrail’e destek vermişlerdi. Yine savaşın ilk haftalarında Berlin’de düzenlenmek istenen Filistin ile dayanışma mitingi engellenip, ilgili yerlere İsrail bayrağı yerleştirilmişti. Sonrasında ABD Başkanı Biden başta olmak üzere, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinin devlet başkanları İsrail’e bizzat giderek desteklerini göstermekten çekinmemişlerdi. Filistin halkının yaşadığı tüm abluka, vahşet ve soykırıma rağmen onlar hiç utanmadan İsrail’in yanında yer almaya ve bu zulmü desteklemeye devam ettiler. İstedikleri tek şey Filistin halkının Sina Çölü’ne sürülmesi ve bölgedeki en büyük gücün İsrail olmasıydı. Kendi çıkarları bunu gerektirdiği için de orada can veren çocukların, kadınların ve sivil halkın ne yaşadığıyla asla ilgilenmiyorlardı. Çünkü dünyanın yöneticisi onlardı. (!)

Hiçbir şey yeni değildi. Dünya her zamanki gibi aynı yöntemlerle daha doğrusu aynı kötülükle, kendi varlığını ispatlamaya çalışan şımarık güç budalalarının elinde, savrulmaya devam ediyordu. Büyük bir soykırıma maruz kalmış olan Yahudi halkı, şimdi aynı duruma bir başka halkı getirerek, kötülüğün fırsat verildiğinde nasıl da mümkün olduğunu öğretiyordu tüm dünyaya.

Filistin’de yaşanan savaş yeni değildi fakat arsızlığın ve yüzsüzlüğün yeni bir boyutu ile tanışıyordu tüm dünya. Kendi yazdıkları bir oyunun içinde, oyunun tüm kurallarını kendileri koyarak, bu sefer ikiyüzlü davranmaya bile gerek duymadan, haksızca gasp ettikleri Filistin topraklarında zulme devam ediyorlardı. Tıpkı 11 Eylül olaylarında olduğu gibi, kendilerine bir “mağduriyet” yaratarak, haklı olduklarını iddia ediyor ve olağanüstü bir güvenlikleştirmeyle karşı tarafa acımasızca saldırıyorlardı.

Yani uzun lafın kısası; her zaman olduğu gibi, yine onların kurbanları kıymetli, karşı tarafta yer alan yalnız ve çaresiz Filistin halkının kurbanları ise kıymetsiz ve değersizdi.Yaşanan o büyük acılar, o büyük cehennem, işte böyle basit gerekçelerle yaratılıyordu. İnsanlar sığındıkları hastanelerde, çocuklar okullarda, sokaklarda, annelerinin gözleri önünde vuruluyordu yine bu basit gerekçelerle. Kadınlar hastaneler olmadığı için sokaklarda doğum yapıyor, yararlılar anestezi ilaçları olmadığı için canlı canlı ameliyat edilerek tedavi edilmeye çalışılıyordu. Ölenlerin yaşayanlardan daha şanslı sayıldığı bir felaketin içinde, savaş devam ediyordu. Dünya ise kıymetsiz kurbanlarını görmemeye ve onlar için hiçbir şey yapmamaya kararlı gözüküyordu.

Hiçbir şey yeni değildi. Dünya her zamanki gibi aynı yöntemlerle daha doğrusu aynı kötülükle, kendi varlığını ispatlamaya çalışan şımarık güç budalalarının elinde, savrulmaya devam ediyordu. Büyük bir soykırıma maruz kalmış olan Yahudi halkı, şimdi aynı duruma bir başka halkı getirerek, kötülüğün fırsat verildiğinde nasıl da mümkün olduğunu öğretiyordu tüm dünyaya. Öğrenebilmeyi becerebilseydik, öğrenecek çok şey vardı belki ama kötülükten daha çabuk kavradığımız başka bir şey olmuyor genelde.Sürekli tekerrür ettiğimiz bu büyük acıların içinden geçerken her birimiz ayrı bir insanlık imtihanı veriyor ve bu kötülük gerçeği ile yaşamaya çalışıyoruz. Evet, her defasında, Hobbes’un, “İnsan doğası gereği kötüdür.” dediği o noktaya geliyor ve ne kadar da haklı olduğunu idrak ediyoruz. Ama yine de, “Zulüm nerden ve kimden gelirse gelsin zulümdür!” diyerek dili, dini, milleti olmayan ve evrensel değerler etrafında birleşen bir iyilik halini de hayal etmek istiyoruz. Zira çok yorulduk aynı şeyleri yaşamaktan ve hep aynı oyunun bir parçası olmaktan.

Bugün, kendimiz için, geleceğimiz ve çocuklarımız için yeni bir dünya kurmak zorundayız. Bunu başarmak için iyiliği korumak, insanlığımızı muhafaza etmek, dünyanın kötü olan yüzünü normalleştirmemek zorundayız. Açıkçası tüm dünyada Filistin halkı için yapılan eylemler bana bu konuda ümit verdi. Umarım bu yaşadıklarımız büyük bir kırılmaya yol açar ve ibresini şaşırmış olan insan, yeniden doğru bir rota bularak, kötülüğün yerine iyiliği koymayı başarabilir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı