MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kendine dönen yol: Cüzzamlı bir dünyada sağlam bir ruh arayışı

Ana SayfaSi̇yasetKendine dönen yol: Cüzzamlı bir dünyada sağlam bir ruh arayışı
Kendine dönen yol: Cüzzamlı bir dünyada sağlam bir ruh arayışı

Hafıza sadece algoritmalarla değil; alışkanlıklarla, tüketimle, sürekli dağıtılan dikkatle de öldürülüyor. Ve şu soru kalıyor geriye: Biz kimiz?

25 Temmuz, 2025, Cuma 08:08
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu

İktidar sahipleri düşmanlığın bile bir onuru olduğunu unuttu. Cüzzamlı bir bedene sahip olunsa da o zamanlar vicdan ve akıl önce gelirdi; bugünse ihtiras, tahakküm ve cezasızlık birbirine kılıf oldu. Ve işte örneğin en acı haliyle karşımızda durduğu bir gerçek: Çifte kanseri yenen, şeffaf ve sivil siyaset anlayışını savunan bir insan,sadece iktidar hırsının kurbanı olarak, suçsuzluğuna dair hiçbir somut delil olmaksızın, hastane-cezaevi-adli tıp üçgeninde insanlığından ediliyor.

“Kimse bir başkasının yükünü taşıyamaz. Herkes yalnız kendini taşır.”

Herman Hesse, Siddhartha

Dışarıda dünya çürüyen bir kral gibi.

Görkemli, güçlü, gürültülü… ama içi irin dolu.

Dışarıda her gün yeni bir ses, yeni bir çığlık, yeni bir sözde kurtuluş yankılanıyor.

Peki insan, bu gürültünün ortasında kendi iç sesini nereye saklar?

Sabah pencereden dışarı baktım. Hava durgun ama sıcak, insana ağırlık veriyor. Alım gücümüz düşmüş, dışarıda hayat pahalı, içerisi ise sessiz. Evde bir başınayım. Ne televizyon sesi var, ne dışarıdan gelen neşeli bir uğultu. Sadece ben ve kitaplarım. Herman Hesse’nin Bozkırkurdu'nu elime aldım. Sessizliğe bir arkadaş gibi. Birkaç sayfa okudum, sonra durdum. “Ruhunun acılarına dikkat et, çünkü onlar sana yol gösterir.” cümlesi asılı kaldı içimde.

Aynaya baktım. Bana bakan sadece bedenim değildi.

İfadem, bir hükümdarın çürüyen yüzüne benziyordu.

Ama bu çürüme tenimden değil, kelimelerimden sızıyordu.

O kelimelerle kurduğumuz her düzen, adaletin maskesi altında tiranlığa dönüşüyor.

Bedenin sağlam, ama içindeki hakikat çürümüşse, hangi aynaya bakmalısın?

“Non est vivere sed valere vita est.”

(Yaşamak değil, sağlıklı olmak hayattır.)

Herman Hesse der ki, yolculuk dışarıya değil, içeriye doğrudur.

Ama bizim çağımız, yolları haritalarla değil, pazarlama stratejileriyle çizdi.

Herkes bir yolda ama kimse kendi değil.

Kendi nehrini bulamayan her ruh, bir başkasının bataklığına saplanıyor

Cüzzamlı Kral Baudouin IV’ü hatırlıyorum.

Yürüyemezdi ama düşünebilirdi.

Parmaklarını oynatamazdı; lakin halkı için karar alırdı.

Etinin kokusunu taşırdı;  ve adaletin yükünü de.

Bugünün hükmedenleri ise sağlam bedenler içinde hastalıklı zihniyetlerin taşıyıcısı.

Görünüşleri sağlıklı, sesleri gür, kelimeleri ölçülü.

Oysa bu bedenler sadece birer kabuk: içlerinde taşıdıkları akıl, iktidarın çıkarına programlanmış, etik ve vicdanla bağı kopmuş bir makineye dönmüş durumda.

Gülüşlerinde merhamet değil, tahakküm arzusu var.

Kararlarında insan değil, hesap.

Bu yüzden her kriz bir fırsata, her muhalefet bir düşmana, her acı sadece bir veri noktasına indirgeniyor.

“Memento mori.”

(Ölümü hatırla.)

Selahaddin ve Baudouin...

Haklılığın sadece kazanmakla değil, yüce davranmakla da ilgili olduğu zamanlar vardı.

Bugünse “düşman” bile strateji metninde bir sayfa başlığı.

Saygı yok, sadece pazar ortaklığı.

Karşıtlar bile aynı sistemin menüsünden seçiliyor.

İktidar sahipleri düşmanlığın bile bir onuru olduğunu unuttu.

Cüzzamlı bir bedene sahip olunsa da o zamanlar vicdan ve akıl önce gelirdi;

bugünse ihtiras, tahakküm ve cezasızlık birbirine kılıf oldu.

Ve işte örneğin en acı haliyle karşımızda durduğu bir gerçek:

Çifte kanseri yenen, şeffaf ve sivil siyaset anlayışını savunan bir insan, sadece iktidar hırsının kurbanı olarak, suçsuzluğuna dair hiçbir somut delil olmaksızın, hastane-cezaevi-adli tıp üçgeninde insanlığından ediliyor.

Tıbbi raporlar tahrip ediliyor, ailesiyle görüşmesi keyfiyetle engelleniyor,

hukuk bir silah gibi kullanılıyor.

Bu bir istisna değil; bu, cüzzamlı bir vicdanın, çürümüş bir aklın ve felç olmuş bir kalbin idaresi.

“Tempus edax rerum.” 

(Zaman her şeyi yer bitirir.)

Ölüm artık onurlu savaşlardaki gibi kılıçla değil, alkışla geliyor.

Adalet çığlık çığlığa çöküyor.

Halk, artık yönetenleri meydanlarda değil; zihinlerinde taşıdığı sönük bir isyanla sorguluyor.

Ve bu isyan bir tweet kadar kısa sürüyor.

Sonra? 

Yine vaatler, yine unutkanlık.

Hafıza sadece algoritmalarla değil;

alışkanlıklarla, tüketimle,

sürekli dağıtılan dikkatle de öldürülüyor.

Ve şu soru kalıyor geriye: Biz kimiz?

Nerede duruyoruz?

Bedenlerimizle değil, ilkelerimizle var olmayı seçenlerden miyiz?

Yoksa sessizce itaat eden, çürümüş aklın gölgesinde sığınak arayanlardan mıyız?

Döneyim kendime; Kendi içimdeki kralı tanıyorum artık. Bazen egomu, bazen suskunluğumu, bazen isyanımı tahta oturtmuşum. Bir halk var içimde; her gece daha da yoksullaşan, her sabah daha da suskunlaşan. Ve ben, kendi içimdeki cüzzamı inkâr ettikçe, ruhumun Kudüs'ü düşüyor.

İçimize zorla kabul ettirilen hükümdar, bize “boyun eğmek akıllıca” diye fısıldayan ses.

Onun hükmü, her “ama”yla başlayan mazeretimiz, her “zaman böyle gelmiş” çaresizliğimiz.

“Historia magistra vitae est.”

(Tarih, hayatın öğretmenidir.)

Şimdi buradayım. Masamda bir defter, elimde kalem. Bir kral değilim. Bir kurban da. Sadece bir tanık. Ama belki de en çok buna ihtiyaç var artık: Kralların çağında kendi iç sesine sadık kalabilen tanıklara.

Baudouin’in cüzzamlı parmakları halkı için karar alırken titrememişti.

Aklı hâlâ berraktı.

O bir kral bile halkını yaşatabildi bir zamanlar. Bugün ise halklar ölüyor, krallar dimdik ayakta. Çünkü ölüm artık çürümede değil; inkârda. Ve her inkâr, yeni bir çürümeyi doğuruyor.

Yeni arayış dışarıda değil. Yeni arayış biziz. O derin, sessiz, inatçı iç ses. Her gün biraz daha kısılan.

Asla tamamen susturulamayan…

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Terörsüz Türkiye'nin yolu demokratikleşmeden geçer
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Şehirler nasıl atık depolarına dönüştü?
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Güzelden anlar mıyız gerçekten?
M. Cem Özmen
M. Cem Özmen Kimlik mi, kişilik mi?
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy Zamanı Ölçmek - Takvimin Doğuşu (2): Takvimin Bugünkü Hali
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Her türlü dışlamaya son veren bir rejim mümkün mü?
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Konuşma becerilerinin eğitime entegrasyonu: Oracy yaklaşımı ve Türkiye’deki durum
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Kendine dönen yol: Cüzzamlı bir dünyada sağlam bir ruh arayışı
Bilal Sambur
Bilal Sambur Yapay zeka ve kurumsal din
Burcu Saltık
Burcu Saltık Hukuk gözlüğünden Coldplay Kiss Cam
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar 102 Yıl Sonra İnönü’nün Lozan Günlükleri
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Demokrasi yıkıldığında ne olur?
Rabia Karakaya Polat
Rabia Karakaya Polat Trump ve Epstein Davası: Popülizm bumeranga dönüştüğünde
Oğuz Demir
Oğuz Demir 19 Mart olmasaydı TCMB ne yapardı?
Ali Kılıç
Ali Kılıç İki kapının arasında kalan ülke
Emir Berke Yaşar
Emir Berke Yaşar Toksik maskülenite kırılmadan demokrasiye ulaşılamaz
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan TCMB’den sadık olana 40 satır olmayana kırk katır
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı