Kastamonu’da pudra şekerli belediye oyunlarına son veren Hasan Baltacı Başkan ise “Yaman olur Kastamonu uşağı” diyerek Erdoğan’ın yanına İmamoğlu’na Özgürlük afişini konduruvermiş. En büyük kâğıt parası 5 avro etmeyen paramızın, bir büyükbaş hayvan bedelini karşılaması için poşetin dolması gerekiyor.
Bu günlerde iktidarın, üretilmiş hukuk sistemi içinde seçilmişleri ve onların bürokratlarını 12 Eylül tadında görselliklerle servis etmesi hepimizin içini cız ettiriyor.
12 Eylül’de 11 yaşındaydım.
Kastamonu, görece homojen yapısıyla 12 Eylül’ün yumruğunu az hisseden bir şehirdi. 12 Eylül döneminin Cem Küçük’ü Ertürk Yöndem’di. Yöndem’e verilen görev, “Bakın, ülkenin batısında da fakirlik var ama onlar isyan etmiyorlar” şeklindeydi.
Yöndem’in bu amaçla kamp kurduğu Araç, Kastamonu’nun gerçekten de fakir ilçesiydi. Köyleri daha da fakirdi.
2025 Kurban Bayramı için annemin ısrarlarını kıramayıp ortak olarak kurban kestiğimiz köy de Araç ilçesindeydi.
Bayramın ilk günü öğle saatlerinde vardığımız köyde, seçtiğimiz hayvan özgürce dolaştığı yamaçlara son kez bakmış; üretici Ahmet Ağa’nın keskin bıçağı işini maharetle görmüştü.
Endüstriyel hayvancılığın sisteminden geçen milyonlarca besi hayvanının arasında, ibadet için tek bir günde herkesi kasap rolüne sokan bir bayramı çok da suçlamak haksızlık bence.
Diğer taraftan, 2025 koşullarında kurban keserek yerine getirilen ibadetin amacına uygun alternatif yöntemler bulmak çok zor değil.
Bayramın akşamında, karanlıklar içinde ormanların arasında birlikte bisiklet sürdüğüm, inançlı ama sorgulayan Müslüman dostum için bu yöntemlerin arayışı önemli bir başlıktı.
Tekrar gündüze dönersek, üretici Ahmet Ağa’ya vereceğimiz paranın bir kısmını nakit çekmiştik. Ahmet Ağa’nın gözünün önünde sayılan para, bir giysi poşetini neredeyse tıka basa doldurmuştu.
En büyük kâğıt parası 5 avro etmeyen paramızın, bir büyükbaş hayvan bedelini karşılaması için poşetin dolması gerekiyordu.
1959 doğumlu Ahmet Ağa, ne sözünü sakınıyor ne de olan bitenin mantıksızlığına itirazını gizliyordu.
Ahmet Ağa’nın samimi ve sıcak sözleri arasında en çok iç acıtan, aylarca emekle büyüttüğü kurbanlık hayvandan kazandığı paranın küçüklüğü oldu. Borç içinde kalmış Ahmet Ağa. Konuşmaktan korkmuyor. Ne işten atılacağını düşünüyor ne de devletle bir işinin olmadığının farkında. 14 bin liralık emekli aylığı ise arabanın tüpüne bile yetmiyor.
Ahmet Ağa’nın izniyle çektiğim konuşmaların linki Twitter’da yer alıyor. Meraklısı, bu zamane filozofunun samimi anlatımlarını buradan izleyebilir.
İmamoğlu’nun, 19 Mart’ta cebirle sonlandırılan ülke turunun ilk durağını Kastamonu olarak seçerken, farkında olduğu gerçeklik şehrin damarlarında dolaşan herkes için aşina oluyor.
Kastamonu, uzun yıllar AK Parti için kale olmasa da tahkim edilmiş bir mevziydi. Kendi köyümde de oyların %90’ını aldıklarını görmüştüm. Oysa rahmetli dedem sendikacılık yapmış, Kastamonu’da CHP örgütünde çalışmıştı.
Hacı İsmail’in CHP’liliği, şimdi AK Partililerin iddia ettiği gibi onu ne dinden uzaklaştırmış ne de soğutmuştu.
HDP’ye karşı argümanlarını sıralamak için Kastamonu’yu seçen Cumhur’un cılız kolu BBP’nin başkanına karşı, “Kastamonu’yu Bozkurtların yuvası sanmayın, Kastamonu zaten ova da değildir,” diye yazmıştım.
Altından sular çokça geçti. Bugünün HDP’si, AK Parti ve ittifakı için şeytanlıktan melekliğe terfi etti.
Aklımızla alay eden bu günleri, sadece Araç’ın Kavacık köyünden Ahmet Ağa değil, benim köyüm olan Merkez Camiliköy’ün sakinleri de artık iyi gözle görmüyor. Bisikletiyle Cuma namazına giden amca da iki satır sohbetin içinde AK Parti’nin günlerinin artık sona geldiğini söylemekten çekinmiyordu.
Kastamonu’da billboardlar, tıpkı İstanbul gibi, Erdoğan’ın yeni kimliğini gösteriyor. Adı Kardeşlik, soyadı Türkiye imiş bu kimliğin isim hanesi.
Kastamonu’da pudra şekerli belediye oyunlarına son veren Hasan Baltacı Başkan ise “Yaman olur Kastamonu uşağı” diyerek Erdoğan’ın yanına İmamoğlu’na Özgürlük afişini konduruvermişti.
Kastamonu, Bülent Ecevit’e soyadını bahşettiği Küre Dağları’ndaki Ecevit Geçidi’nin yeşile doyan rüzgârlarıyla dolduruyor umudun yelkenini.
İmamoğlu’nun 19 Mart’ta cebirle sonlandırılan ülke turunun ilk durağını Kastamonu olarak seçerken, farkında olduğu gerçeklik şehrin damarlarında dolaşan herkes için aşina oluyor.
Türkiye’nin ikinci en büyük kalesinin karşısına kocaman bir rezidans/AVM yapacak kadar şehre ihanet edebilen bir dönemin kapısını kapamak kolay değil.
Ama iyi biliyoruz ki boşuna çekilmiyor bunca acılar.

Yorum Yazın