MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Karanlıkta unutulmak

Ana SayfaGenelKaranlıkta unutulmak
Karanlıkta unutulmak
06 Kasım, 2023, Pazartesi 19:24
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu

En karanlık çağlarda dahi, insanların değerleri, sınırları ve kendi aralarında oluşturdukları hukukları olmuştur. Savaş zamanlarında dahi korumak zorunda kaldıkları yasaları olmuştur. Bu nasıl bir gelişmişlik, bu nasıl bir ilerleyiştir ki, insan, en ilkel zamanlardan bile daha ilkel hale gelebilmiştir. Ya da şöyle sormak gerekir: Hangi ilerleme, hangi medeniyet düzeyi, insanlığın yitiminden, tüm değerlerin kaybolmasından daha değerli olabilecektir? 

İçimde asla sonu olmayan bir isyan söz konusu. Olan biten her şeye şöyle kocaman bir “Yeter artık!” diye haykırasım ve sonunu bir an bile düşünmeden alıp başımı gidesim var. Gidecek bir yer, huzur bulacak güvenli bir liman var mı peki? Dünya bir cehennem. Her bir yanı alev alev yanıyor. Gittiğim hangi yer unutturacak olan biten haksızlıkları, hukuksuzlukları, insanlık kıyımlarını? Hangi mesafe kapatabilecek hiçbir şey yapamamanın verdiği rahatsızlığı, mahcubiyeti ve çaresizliği? Hiçbir yer uzak değil kendinden ve hiçbir yer uzak değil her yeri saran bu derin karanlıktan…

Çığırından çıkmış bir insanlık türü ile kötülük, artık sıradan bir olgu haline geldi. Vahşet haberlerini günlük haberleri izler gibi izliyor, ah vah edip kendi hayatlarımıza dönüyoruz. Dönüyoruz hayatlarımıza lakin, yaşadığımız da söylenemez. Kötülük artık aramızda yaşayan sıradan bir durum olsa da, ruhlarımız alışmıyor bu sıradanlığa. Hepimiz, izlediğimiz, şahit olduğumuz, sessiz kaldığımız o büyük, o dayanılması imkânsız acılar karşısında yitiyoruz birer birer. Nasıl normal bir şekilde devam edebiliriz ki, nasıl hiçbir şey olmamış gibi dünya dönebilir ki?

Bir poşetin içine sığdırıyorlar küçücük bedenleri… O masum, o minik bedenler, bir zalimin gözü dönmüş korkaklığında, bir zavallının güç budalalığında, işte insan bu ya, inebileceği en aşağılık seviyeye inen bir caninin kanlı ellerinde, yitip gidiyor birer birer…

Yüzlerce, binlerce çocuk… Ne olduğunu bile anlamadan, bir korku filminin içine düşmüş gibi, çaresizce, korkudan tir tir titreyerek can veriyorlar. Henüz ölmemiş olanlar da çoktan ölmüş olmayı yeğliyor…Ey dünya… Ey insanlık…Ey medeniyet… Bu mu gelebildiğin nihai nokta? Gerçekten başardın mı bu kadar, evet bu kadar kötü olabilmeyi? Dünyanın gözü önünde, birileri daha güçlü olduğu için, güçsüz olanın haklarını gasp ediyor, çocuk demeden, kadın demeden, masum- sivil demeden soykırım yapıyor ve sen gerçekten sadece seyrediyor musun? İnsan haklarından bahseden büyük dünyanın kocaman devletleri, o kahraman örgütleri, o cesur liderleri, tek elinizden gelen, tek yapabileceğiniz, sadece sessizce seyretmek mi?

Bir de ortaya çıkıp, “Devletlerin menfaatleri olur, duyguları olmaz!” minvalinde sözler söyleyerek bu insanlık kıyımına realist bir çerçeveden bakmaya çalışanlar oluyor. Sözüm ona yaşanan caniliğe, bu pencereden bakarsak anlayacakmışız gibi kendilerince bir yaklaşımda bulunmak istiyorlar sanırım. Her bir stratejist, ülkelerin menfaatleri üzerine yorumlar yaparken, Filistin-İsrail Savaşı’nda kimin neden o tarafta olduğunu izah etmeye çalışıyor. Ya da ülkelerin yine menfaatleri gereği neden tarafsız ve sessiz kaldıklarını açıklamaya çalışıyorlar. Bunların bile bu şekilde konuşuluyor olabilmesine içerliyorum. Fazla mı duygusalım, ya da fazla mı iyimser? Hiç sanmıyorum, meselemiz bu değil. İnsan olan, insan kalabilen herkesin öncelikli konusunun orada yaşanan soykırım olması, engelleyebilmek için tüm gücüyle çaba sarf etmesi gerekirken biz, uluslararası ilişkiler teorilerini tartışmamalıyız. Tarihte yaşanan benzer durumlara atıfta bulunarak, ya da yapılan hataları konuşarak vakit kaybetmemeliyiz.

İnsan olan, insan kalabilen herkesin öncelikli konusunun orada yaşanan soykırım olması, engelleyebilmek için tüm gücüyle çaba sarfetmesi gerekirken biz, uluslararası ilişkiler teorilerini tartışmamalıyız. Tarihte yaşanan benzer durumlara atıfta bulunarak, ya da yapılan hataları konuşarak vakit kaybetmemeliyiz.

HANGİ İLERLEME, HANGİ MEDENİYET?

Her durumda, her konuda gelişme göstermeyi becerebilen insan, eğer insani değerler denilince tarihte yaşanılanlarla kıyaslayacaksa kendini, zaten bir arpa boyu yol alamamış demektir. Daha da vahim olanı, insanın başladığı o noktadan çok daha geride olduğu gerçeğidir belki de… En ilkel zamanlarda yaşayan insanlar dahi şu an ki kadar acımasız ve kaidesiz olmamıştır. En karanlık çağlarda dahi, insanların değerleri, sınırları ve kendi aralarında oluşturdukları hukukları olmuştur. Savaş zamanlarında dahi korumak zorunda kaldıkları yasaları olmuştur. Bu nasıl bir gelişmişlik, bu nasıl bir ilerleyiştir ki, insan, en ilkel zamanlardan bile daha ilkel hale gelebilmiştir. Ya da şöyle sormak gerekir: Hangi ilerleme, hangi medeniyet düzeyi, insanlığın yitiminden, tüm değerlerin kaybolmasından daha değerli olabilecektir?

Uzaya gitmenin, Mars’ta yaşamanın, teknolojide sınır tanımamanın bir yolunu arayan ve bulan insan, mevzu bahis olan insani değerler olduğunda sınıfta kalıyor. Bunları yazarken sadece kötülükleriyle dünyayı kana bulayanlardan ya da onlara engel olmayan devlet liderlerinden bahsetmiyorum. İnsan olan herkesin, üzerinde bu sorumluluğu ve bu suçluluğu hissetmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü olan biten hiçbir şey, bir anda ortaya çıkan durumların sonucu değildir. Olan biten her şey, bizlerin, insanlık adına doğru bir duruş sergilemeyişinin eseridir. Düşünmemenin, sorgulamamanın, manipülasyonlara açık olmanın ve her durumda sessiz kalmanın bedelidir. Irkçılık gibi, milliyetçilik gibi, din istismarı gibi zehirli ve tehlikeli oklarla her daim saldırıya açık bir kimlik ile yaşamanın sonucudur.Yaşadıklarımızı sadece dönemlik sorunlar ya da sıcak çatışma anlarında yaşanan savaşlar olarak görmemeliyiz.

Evet, bugün yaşanan zulüm, en somut ve en canlı haliyle gözlerimizin tam önünde cereyan etmektedir. Ve tüm dünya, kötülüğün normalleşmesi ve sadece güçlünün haklı olabildiği bir sisteme tabi olması nedeniyle bu zulüm karşısında sessizdir. Ama tüm bu kederli tablonun içinde en kederli olan kısım ise, geçmişte yaşanan, şu an yaşanmakta olan, gelecekte yaşanacak olan tüm bu insanlık yitimlerinin sorumluluğunun yine insanın üzerinde olduğu gerçeğidir. İnsan, kendini keşfedip, kendi amacına hizmet etmesi gerektiğini idrak edemediği müddetçe, muhakkak ki kendisine isabet eden bir zehirli okla insanlığını kaybedecektir. Bu savaş sonsuzdur ve bu savaşı kazanmanın tek yolu insani değerleri muhafaza etmekten geçmektedir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Paker
    Murat Paker Matematiğin kümeler teorisinden psikolojinin kimlik teorisine: Türkler, Kürtler, Türkiyeliler
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Demokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Terörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Çözüm komisyonu: Barış makyajı mı, siyasi tuzak mı?
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar İktidarın oyunu, CHP’nin açmazı
    Bumin Yağız Avcı
    Bumin Yağız Avcı Zamanın Ruhu: Neoliberalizmin tahakkümü, ideolojik boşluk ve sınıf bilincinin çözülmesi 
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Meslek liseleri tartışmaları (1)
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Sahte diplomalar ve Koçi Bey
    Mehmet Fatih Ceylan
    Mehmet Fatih Ceylan Bitmeyen veya bitirilmeyen çile: Ortadoğu
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Türkiye’de Yargı sorunu geçmişten günümüze süregelen bir kriz
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Vedat Dalokay’dan Ders Almak
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Trump da Trump!
    Mehmet Şafak Sarı
    Mehmet Şafak Sarı Yapay zeka "silahlanma yarışı"
    M. Coşkun Cangöz
    M. Coşkun Cangöz Aslında vergiyi kim ödüyor?
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Doların saltanatı sarsılıyor: Yeni para düzeninde taht kimin olacak?
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal CHP’nin Komisyon Çıkmazı
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Türkiye Cumhuriyeti demokrasisini kurtarmak (2)
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Belle’nin ölümünü Türkiye’den izlemek 
    Cengiz Kapmaz
    Cengiz Kapmaz 'Çözüm Süreci'nde CHP neden kolay hedef?
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Kos’un öteki yüzü
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı