MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

“Hayalet Hikayeleri” ve “Mimarlıkta Çuval Teorisi”

ANA SAYFAKENT“Hayalet Hikayeleri” ve “Mimarlıkta Çuval Teorisi”
“Hayalet Hikayeleri” ve “Mimarlıkta Çuval Teorisi”

“Hayalet Hikayeleri” ve “Mimarlıkta Çuval Teorisi”

23 Aralık, 2023, Cumartesi 04:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi 26 Kasım tarihinde sona erdi. Bu bienalde Türkiye Pavyonu’nda Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, “Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi” başlıklı çalışmaları yer alıyordu. Bu çalışmanın, mimarlığın odağını mevcut yapıların yıkılmak ve inşa edilmek yerine yeniden değerlendirilmesine, keşfedilmesine doğru kaydırarak mimarlığa farklı bir bakış açısı getirdiği tartışıldı.20 Mayıs–26 Kasım 2023 tarihleri arasında düzenlenen Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nunda Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın “Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi” başlıklı çalışmaları yer almıştı.Bu projenin mimarlığın odağını mevcut yapıların yıkılmak ve yeniden inşa edilmek yerine yeniden değerlendirilmesine, kullanımına, keşfedilmesine doğru kaydırarak mimarlığa farklı bir bakış açısı getirdiği, Lesley Lokko ’nun küratörlüğünde gerçekleştirilen 2023 Venedik Mimarlık Bienali ’nin "Geleceğin Laboratuvarı” başlıklı ana temasıyla “uyumlu bir sorgulama ve pozisyon” yarattığı çeşitli vesilelerle dile getirildi.Bu bakış açısının yalnızca gelecekle ilgili ve yeni olmaktan öte, günümüzde unutulmuş, gündemden düşürülmüş, silinmiş kadim bilgileri, hayatı, yaşam çevresini örgütleme ve mimarlık yapma biçimlerini hatırlattığı da söylenebilir.Türkiye Pavyonu’nun küratörleri Sevince Bayrak ve Oral Göktaş hazırladıkları manifestoda “farklı işlevlere sahip âtıl yapılar yıkılmak yerine, ‘geleceğin laboratuvarı’ olmak üzere dönüştürülebilir mi” Yeni bir mimarlık anlayışı, yapıların, insanları bir arada tutan konteynerler olarak görülmesini sağlayabilir mi? Mimarlık, âtıl yapıların hikâyelerine kulak verebilir mi?..” gibi sorular üzerinde izleyicileri düşünmeye davet ediyorlardı.“Biz mimarlar, güzellik ve işlevselliğe dair kalıplarımızdan vazgeçmeyi kabullenebilecek miyiz? Mevcut yapıları yıkıp yenilerini tasarlamaktansa var olanla birleşebilecek tasarımlar yapmaya hazır mıyız? Miras edindiğimiz imgeleri yeniden düşünmeye, güzellik ve işlevsellikle ilgili katılaşmış algılarımızda köklü bir değişime hazır mıyız? ‘Kahraman’ yapılar yerine, kıyıda köşede kalmış, terk edilmiş yapıların öykülerini dinleyerek başlasak nasıl olur?” Bu sorularla birlikte nedense insanın aklına -şakacıktan da olsa- mimarlık tarihini naiflikten yetkinleşmeye doğru okuyan mimarlık tarihçisi Jurgen Joedicke’nin klasik gelişme şemasını tersine çevirmek geliyor: Yeniden yapmak, farklı biçimlerde binalar inşa etmek yerine -ilk insanlar gibi- bulduklarını değerlendirmek,  gibi.Spekülatif bir dönüşüm modeline gelinceye kadar, kapitalist dönüşüm modeline gelinceye kadar malzemeler, mekânlar, kamusal alanlar, konutlar sürekli yeniden düzenlenmek, yıkılıp yapılmak, moloza dönüştürülmek yerine özenle ve ihtimamla korunuyor, eldeki imkânlar, malzemeler yeni kullanımlara açık bir şekilde değerlendiriliyorlardı.Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi sergi tasarımı | Kaynak: SO? Mimarlık ve FikriyatBu durumda şunu sormak mümkün: Bunların modern mimarlık tarihindeki izlerini okuyabiliyor muyuz? Bu sıradan uygulamalar hiç şüphesiz, mimarlıktan bile sayılmıyordu!
Mimarlığın kamusal niteliğinden, sorumluluğundan ve birey ötesi yapılardan söz ediliyorsa, “kimin ve nelerin hayatta kalacağına ya da kalmayacağına karar verme yetkisine sahip olmak” tercih meselesi olmaktan öte bir şey olabilir mi?
MİMARLIĞA YENİ BİR BAKIŞ AÇISI MI, YOKSA ÇOK DAHA FAZLASI MI?Açıkçası bu soruların insanın zihninde –sorulmayan- başka sorular da uyandırdığını söyleyebilirim:“Yıkmayacağım, yok etmeyeceğim, öldürmeyeceğim…” derken, mimarlar aynı zamanda tersini de yapma, şiddet uygulama yetkisine sahip olduklarını itiraf etmiş olmuyorlar mı? Öyleyse mesele yalnızca niyetten mi ibaret? Bunun hakkında söylenecek bir şey yok mu?Mimarlığın kamusal niteliğinden, sorumluluğundan ve birey ötesi yapılardan söz ediliyorsa, “kimin ve nelerin hayatta kalacağına ya da kalmayacağına karar verme yetkisine sahip olmak” tercih meselesi olmaktan öte bir şey olabilir mi?Profesyonellik alanları temsillerin hayatın, gerçeğin kendisi olduğunu zanneden, kendi imgelerini başka canlıların ve cansızlara mal eden, erkle, kamu ve piyasa gücüyle donatılmış ahmakların işgali altında olmaktan nasıl kurtulabilir? Ya da erki kullanmayan, kullanmak istemeyen bağımsız mimarlar, şehir plancıları nasıl hayatta kalabilir? Onların mimarlık için yaratacakları nitelikli işler, katma değerler için kimler nasıl karar verebilir?Yoksa şu an yapıldığı gibi, onlara şu mu önerilecek?“Spekülatif bir emlak piyasasında, kentsel dönüşüm modelinde, kamu gücü, imkânları kullanılarak oluşturulan kariyer ve fırsat alanlarında yaşama şansınız yok. Gelin bizim gibi büyük sermayenin desteklediği hayırseverlik alanlarına, sanat kurumlarına, müzelere sığının! Böylece mimarlık, sanat gibi faaliyetler de seçkinlerin bir uğraşı, ilgi alanı olarak algılansın. Kitleler yaşam çevreleri üzerinde söz sahibi olma mücadelelerinin yalnızca imar haklarına indirgendiğini öğrensinler. Yaratılan eşitsizliklerin üzeri örtülsün, eşitsizlikler pekiştirilsin ve yalnızca bir defa değil, iki defa işaretsizleştirilsinler!” 
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Özgür Öğütcen
    Özgür Öğütcen “Liyakat”: Sahte bir kavram
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni çözüm Süreci için üç parti imkânsızı başarabilmeli
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Ekonomik gelişme, demokratikleşme ve Kürt Sorunu
    Emir Berke Yaşar
    Emir Berke Yaşar Manifest düşmanlığı kadın düşmanlığıdır
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman Sol dönüşüm ve kültür
    Akın Özçer
    Akın Özçer Seyfettin Çilesiz’in çilesi
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş İhale kanununun iki, üç maddesi Türkiye’yi bitirdi
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 17 Ağustos’tan alınması gereken hisse
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Program tıkır tıkır Maşallah!
    Cengiz Kapmaz
    Cengiz Kapmaz Rojava süreci bozar mı?
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Büyük Dil Modellerinin Ateşi Çıkarsa
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (2)
    Murat Paker
    Murat Paker Psikoterapi nedir?
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Kamuoyu desteğinin süresi var mıdır?
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İnan Güney ya da nöbetleşe mağduriyet
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Dezenflasyon masalı, yoksulluk gerçeği
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Sistemin enkazı altında kalan hafızayı kurtarmak
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Siyasette etik omurga
    Deniz Nas
    Deniz Nas Machiavelli'ye göre bir ‘Prens’ hangi özelliklere sahip olmalıdır?
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Üniversite bina değildir, üniversite hümanizimdir!
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı