MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Görmezden gelinen güvensizlik: Kadın ve çocuk hakları mücadelesi

Ana SayfaSi̇yasetGörmezden gelinen güvensizlik: Kadın ve çocuk hakları mücadelesi
Görmezden gelinen güvensizlik: Kadın ve çocuk hakları mücadelesi
14 Kasım, 2024, Perşembe 07:15
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu

Bu ülkenin kadınları ve çocukları, ne yürütülen politikalarla ne de çıkarılan kanunlarla korunabiliyor. Bir savaşın içinde, karşı ülkenin gönderdiği bombalarla ya da dayattığı silahlara ölmüyorlar. Bu ülkenin kadınları ve çocukları, kendi devletinin onları koruyamamasından dolayı ölüyor.

Sorulması gereken esas sorular hiçbir zaman sorulmuyor bu ülkede.

Gereksiz olan her şey konuşulup tartışılıyor ama meselelerin özünde yer alan problemler gündem dahi olmuyor.

Kendimizi çaresizlik ve güvensizlik içinde hissediyoruz çünkü yaşadığımız problemlere çözüm üretemiyoruz. Yanlış yerlere bakıyor, meselelerin çözümlerini yanlış yerlerde arıyoruz. Bu da aynı sorunları tekrar tekrar yaşamamıza neden oluyor.

Çocuklar ölüyor, çocuklar cinsel istismara uğruyor, çocuklar taciz ediliyor, çocuklar en güvendikleri kişiler tarafından öldürülüyor…

Tıpkı kadınlar gibi, tıpkı güçlünün (!) gücünü ispatlamak için seçtiği diğer zayıf kurbanlar gibi…

Tıpkı, yaratılan suni güvenlik sorunları arasında sesini duyamadığımız, çaresizlik içinde yaşayan binlerce insan gibi.

Bu ülkenin kadınları, çocukları büyük bir güvensizlik içinde yaşıyor ve bir hiç uğruna hayattan koparılabiliyor.

Bu ülkenin kadınları ve çocukları, ne yürütülen politikalarla ne de çıkarılan kanunlarla korunabiliyor.

Bir savaşın içinde, karşı ülkenin gönderdiği bombalarla ya da dayattığı silahlara ölmüyorlar.

Bu ülkenin kadınları ve çocukları, kendi devletinin onları koruyamamasından dolayı ölüyor.

Ölüyoruz her gün… Bir sayıdan bile ibaret değil hayatımız. Çünkü onu bile tutmaya gerek duymuyorlar…

Kadın cinayetlerini isim ve sayılarıyla yayınlayan Anıt Sayaç isimli internet sitesinde yer alan sayaçta, 2024 yılında öldürülen kadın sayısı 386 olarak gözükmektedir. Bu sayı her gün değişmektedir çünkü kadın cinayetleri Türkiye’de önü alınamayan bir hızda artmaktadır.

Meselenin büyüklüğünü anlamak için ihtiyaç duyduğumuz bu verileri devlet istatistik kurumundan değil kadınların mücadelesi ile kurulan dernek ve platformlardan öğrenebilmekteyiz.

Son dört yıldır, devletin herhangi bir resmi kanalından, kadın cinayetleri ile ilgili bir istatistik yayınlanmamıştır. Bu bile durumun vehametini tek başına ortaya koymaktadır.

Neden yayınlanmamaktadır? Konu önemsiz olduğu için mi? Sorun olarak görülmediği için mi? Ya da görülmesi istenmediği için mi?

Anıt Sayaç gibi güncel kadın cinayeti istatistiklerini öğrenebildiğimiz bir diğer kuruluş da Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformudur.

Platform aynı zamanda dernek olarak kurulmuştur ve ölen kadınların haklarını hukuki alanda da savunmaktadır. Dernek, şüpheli kadın ölümlerini de ayrı bir başlıkta değerlendirmekte ve takip etmektedir.

Sunmuş olduğu tüm değerli katkılara rağmen dernek kapatılmak istenmiş ve kadınlar buna itiraz ederek bunun içinde ayrı bir mücadele vermek zorunda kalmışlardır.

Platformun kapatılmak istenmesinin gerekçesi ise tam olarak ele almaya çalıştığım konuya örnek teşkil eder niteliktedir.

Dernek hakkında “kadın haklarını koruma kisvesi altında aile mefhumunu yok sayarak aile yapısını parçaladığı” iddiasıyla, yapılan şikayetler gerekçe gösterilerek, dava açılmıştır.

Derneğin “kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürüttüğü” iddiasıyla feshi istenmiştir. Özellikle öldürülen kadınların acılı ailelerinin gösterdiği tepkiler ve suçlamaya delil olabilecek somut veri bulunamaması nedeniyle dava kapatılmıştır. 

Yani biz, asıl güvenlik sorunu olan kadın cinayetlerini konuşmayı ve nasıl çözeceğimizi düşünmeyi bırakıp, ailenin nasıl daha iyi korunabileceğini ve bunun için yapılması gerekenleri konuşacağız öyle mi?

AİLENİN NASIL DAHA İYİ KORUNABİLECEĞİNİ KONUŞACAĞIZ ÖYLE Mİ?

Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizin gerekçesi olarak yaratılan tehditler gibi, “ailenin kutsallığı ve korunması” her başı sıkışıldığında başvurulan bir güvenlik sorununa dönüştürülmüştür.

Yani biz, asıl güvenlik sorunu olan kadın cinayetlerini konuşmayı ve nasıl çözeceğimizi düşünmeyi bırakıp, ailenin nasıl daha iyi korunabileceğini ve bunun için yapılması gerekenleri konuşacağız öyle mi?

Şiddet her yöne kontrolsüzce dağılırken, adalet üstüne düşeni yapmazken, kadınlar ve çocuklar güvensizlik ve kaygı içinde yaşarken, evlerinde yahu, en çok da evlerinde öldürülürken, biz oturup ailenin kutsallığından bahsedeceğiz öyle mi?

Bilinçli bir şekilde yaratılan güvenlik tehdidi algılarına kanıp, sırf siz biraz daha iktidarda kalabilesiniz diye kadınların ve çocukların canı üzerinden ayakta tutmaya çalıştığınız ‘’aile’’ye biz ‘‘aile’’ diyeceğiz öyle mi?

Hayır, orası aile değil, olsa olsa bir cehennemdir. İçinde diri diri yandığınız, zaten ölmek istediğiniz ve nihayetinde öldürüldüğünüz bir cehennem.

Peki çocuklarda durum farklı mı?

‘‘FISA Çocuk Hakları Merkezi’’nin yalnızca medyada yer alan haberleri tarayarak elde ettiği bilgilere göre 2022 yılından bu yana en az 133 çocuk ev içi şiddet sonucu hayatını kaybetmiştir.

FISA’ nın 2024 Ocak- Haziran ayını kapsayan  ‘’Çocuğun Yaşam Hakkı’’ raporu ise yalnızca 6 ay içinde 343 çocuğun ‘’önlenebilir sebeplerden’’ hayatını kaybettiğini ortaya koymuştur.

Bu şu anlama geliyor: 343 ÇOCUK, yeterli önlem alınsaydı, korunabilseydi, doğru politikalar yürütülseydi şu anda hayatta olabilirdi.

Peki bu çalışmalar ve raporlar olmasa biz bu verileri nereden öğrenebileceğiz? Meselenin ne kadar büyük olduğu sonucuna nasıl varacağız? 

Bu veriler tutulmadığında ya da resmi olarak yayınlanmadığında yetkililer, aslında çok şey söylemiş oluyor. Konuya verdikleri önemi ve çözümüne yönelik bir dertleri olmadığını beyan etmiş oluyorlar.

Zira aksi olmuş olsaydı, hastane yoğun bakımlarında bebeklerin canı üzerinden kurulan çetelerin varlığından bahsediyor olmazdık.

Ya da resmi kurumların olaydan haberdar olmasının üzerinden bir yıl geçmesini beklemeden müdahale eder, o hastanelerin kapısına kilidi vurabilirdik.

Haberin sosyal medyaya düşmesinin ardından gelen tepkiler üzerine harekete geçip, ertesi gün mevzuda adı geçen tüm hastaneleri kapatmak gibi bir showa gereksinim duymazdık.

Eski sağlık bakanının, hastanelerden birinin sahibi olması talihsizliğine hiç girmeyelim bile…

Aksi olmuş olsaydı, Narin evinde, en yakınları tarafından öldürüldüğü ve tüm köyün bu cinayeti gizlediği şüphesi ortaya düştüğünde, devletin gösterebilceği tepkide görebilirdik bunu? Aradan aylar geçti, biz hala Narin’e ne olduğunu bilmiyoruz? Cinayeti işleyenler hak ettikleri cezaları alacaklar mı, emin olamıyoruz?

Biz güvensizlik içindeyiz ve en çok güvenmemiz gereken kurumlara dahi güvenemiyoruz.

Güvenliğimizi sağlamaktan sorumlu olanlar bunu ne kadar dert ediyor emin olamıyoruz.

Biz evde, sokakta, hastanede, kısacası hiçbir yerde kendimizi güven içinde hissetmiyoruz.

Çünkü biz, her gün birbirimizin gözlerinin içine baka baka ölüyoruz.

Yaratılan gündemler arasında gündem bile olmayan, olsa bile kısa sürede etkisini yitiren güvenlik sorunları işte bunlardır.

Bakmayın bambaşka tehditlerle her gün karşınıza gelenlere…

Huzur ve güven içinde yaşama hakkı, insanın en temel haklarındandır.

Bunu sağlamak devletin en asli vazifelerindendir. Hiç korkmadan, bıkmadan ve yılmadan yaşam hakkımızı savunmaya devam edelim. 

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Tuğba MusluKadın cinayetleriÇocuk cinayetleri

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı