MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Bizim büyük çaresizliğimiz: Filistin, vergiler ve yangınlar

Ana SayfaGenelBizim büyük çaresizliğimiz: Filistin, vergiler ve yangınlar
Bizim büyük çaresizliğimiz: Filistin, vergiler ve yangınlar
23 Ağustos, 2024, Cuma 06:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Zeynep Ardıç
Zeynep Ardıç

Hem Türkiye’de hem de dünyada işler hiç iyiye gitmiyor ve biz sıradan vatandaşlar olarak bu gidişata dur diyemiyoruz. Bu insanda çok ciddi bir sıkışmışlık duygusu oluşturuyor. Bizi ilgilendiren mevzularda hiçbir etkimizin olmayışı insanı ciddi bir karamsarlığa ve bunalıma itiyor. Ne zulme ne de zalime engel olabiliyoruz. Ne hesap sorabilen (etkin bir biçimde) var ne de hesap veren. Sosyal medyada kendi kendimize söylenmiş oluyoruz, o kadar.

Türkiye'de ve dünyada ciddi krizler birbirini izliyor. Savaşlar, katliamlar, yoksulluk vs. derken gündem bir saniye boş kalmıyor. Hepimiz gündem yorgunu olduk. Refah ülkesi diyebileceğimiz ülkelerde bile otoriterleşme ve artan yoksulluk/eşitsizlik kaynaklı çeşitli rahatsızlıklar söz konusu. Sağ neredeyse her yerde yükseliyor, yoksullaşan insanlar durumla tezat bir biçimde popülist sağcı liderlere yöneliyor. Bu noktada insanlara kızmak da işe yaramıyor. Durumu analiz etmek ve bir çözüm bulmak gerekiyor. Ancak bunu kimin yapacağı konusunda belirsizlik, başarı hususunda ise çok ciddi bir umutsuzluk var.

İnsanlar beslenme, barınma, sağlık gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken vergilerimiz çar çur ediliyor, daha doğrusu birilerini zengin etmek için bizim cebimizden alıp başkalarınınkine koyuluyor. Onca yolsuzluk haberi sadece üç beş kötü niyetli insandan kaynaklı değil. Mevcut düzen kendinden olanı ihya etme ve servet transferi üzerine kurulu. Halkın refahı ya da geleceği kimsenin umurunda değil.

MEVCUT DÜZEN, KENDİNDEN OLANI İHYA ETME ÜZERİNE KURULU

Türkiye'de olan bitene baktığımızda insanlardaki yorgunluk ve karamsarlığı anlayabiliriz. Her Allah’ın günü bir hatta birden fazla yolsuzluk ve haksızlık haberine uyanıyoruz. İnsanlar beslenme, barınma, sağlık gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken vergilerimiz çar çur ediliyor, daha doğrusu birilerini zengin etmek için bizim cebimizden alıp başkalarınınkine koyuluyor. Onca yolsuzluk haberi sadece üç beş kötü niyetli insandan kaynaklı değil. Mevcut düzen kendinden olanı ihya etme ve servet transferi üzerine kurulu. Halkın refahı ya da geleceği kimsenin umurunda değil. Yapılan her şey öyle ya da böyle gelecek seçimleri kazanma stratejisine odaklı. Seçimle en alakasız görünen şey bile aslında seçime giden yolda bir kaldırım taşı ve o yollar şimdiden döşeniyor.

Bir sonraki seçime kadar halkı meşgul ederek Türkiye'nin gerçek sorunlarının tartışılmasının önüne geçmek için çok ciddi bir çaba gösteriliyor. Müfredattaki değişiklik de sokak hayvanlarına yönelik katliam yasası da böyle. Eğitim sistemi zaten yamalı bohçaya dönmüşken apar topar kimseye samimi olarak danışmadan sistemi bir daha altüst etmenin sizce bir mantığı var mı? Sokak hayvanlarının çözülmesi gereken bir sorun olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak şimdiye kadar hiçbir şey yapmayıp bugün böyle bir katliam yasasının geçirilmesi ne kadar rasyonel? Türkiye'de yapılan araştırma ve anketlerde son 5-6 senedir ama özellikle de pandemi sonrasında Türkiye'nin en önemli problemi olarak ekonomi çıkıyor. Bu sorunu çözmek yerine gündemi başka mevzularla meşgul etmek hiç samimi değil.

Türkiye'de hukuk ve adalet yok, en temel problemimiz bu. Hakkında bin türlü iddia olan Dilan Polat tahliye edilirken iktidarı eleştiren Dilruba’nın tutuklu olması bunun sadece bir örneği. Alakasız görünse de hukuk devleti olamamanın sonucu bu ekonomik buhran.

HUKUK DEVLETİ OLAMAMANIN SONUCU BU EKONOMİK BUHRAN

Türkiye'de çok can yakıcı bir yoksullaşma var. Küçük bir zümre dışında herkes ekonomik sıkıntı yaşıyor ve bu artarak devam edeceğe benziyor. Maliye bakanının rasyonel politikalara dönmesi doğru bir karar olsa da sadece bu politikalarla ekonominin düzelmesi mümkün değil. Türkiye'de hukuk ve adalet yok, en temel problemimiz bu. Hakkında bin türlü iddia olan Dilan Polat tahliye edilirken iktidarı eleştiren Dilruba’nın tutuklu olması bunun sadece bir örneği. Alakasız görünse de hukuk devleti olamamanın sonucu bu ekonomik buhran. Girişte yazdığım gibi, her gün yeni bir yolsuzluk haberi görüyoruz. Bir tanesi için, yalandan da olsa hukuki bir süreç başlatıldı mı? AKP döneminde bir Allah’ın kulu yolsuzluk yaptığı için cezalandırıldı mı? Cevapları hepimiz biliyoruz. Gazetecilerin bin bir emekle yaptıkları yolsuzluk haberleri uzay boşluğunda kayboluyor. Çünkü iktidara tam anlamıyla bağımlı olan yargı bu iddiaları soruşturmak için tek adım dahi atamıyor. Her geçen gün biraz daha dibe batıyoruz ve bunun hem sebepleri hem de müsebbipleri ortada. Ancak bu kişilere karşı hiçbir şey yapılmıyor. İşçilerin patronlardan daha çok vergi ödediği bir ülkede yaşıyoruz ve bunu değiştiremiyoruz.

İktidara yakın büyük şirketlerin sürekli vergi affı aldığını, vergi borçlarının silindiğini vs. biliyorduk ama hiç vergi ödemiyor olmaları inanılmaz bir durum. İnsan yalandan da olsa, göstermelik 3-5 kuruş vergi öder sanıyorsun ama ona bile tenezzül edilmemiş. Biraz demokrasinin ve hukukun olduğu herhangi bir ülkede yer yerinden oynardı ama bizde hiçbir şey olmuyor.

İNSAN YALANDAN DA OLSA GÖSTERMELİK 3-5 KURUŞ VERGİ ÖDER

Bir süredir vergi ödemeyen büyük şirketlerin haberlerini okuyoruz. İktidara yakın büyük şirketlerin sürekli vergi affı aldığını, vergi borçlarının silindiğini vs. biliyorduk ama hiç vergi ödemiyor olmaları inanılmaz bir durum. İnsan yalandan da olsa, göstermelik 3-5 kuruş vergi öder sanıyorsun ama ona bile tenezzül edilmemiş. Biraz demokrasinin ve hukukun olduğu herhangi bir ülkede yer yerinden oynardı ama bizde hiçbir şey olmuyor. Gerçekten insanın aklı almıyor bu durumu. Hukukun üstünlüğü, şeffaflık, hesap verilebilirlik vs. bu toprakları tamamen terk etmiş sanki. Mevcut iktidar zaten bunu bile isteye yapıyor, onu biliyoruz. Ancak halktan da ses çıkmıyor. Hepimiz bu haberleri okuyoruz, sinirlenip geçiyoruz. Çünkü elimizden bir şey gelmiyor. Nasıl gelsin ki? Sokak röportajında iktidarı eleştiren Dilruba tutuklanıp cezaevine yollanıyor ve buna da engel olamıyoruz. Tutuklama tedbirini gerektirecek şartlar oluşmadı ve bu durum hukuka uygun değil. Bunu takdir etmek için hukukçu olmaya da gerek yok. Bir insan 1-2 dakika görüşlerini ve eleştirilerini dile getirdi diye tutuklanmaz, tutuklanmamalı. Ancak bizde böyle olmuyor, Dilruba hanım halen tutuklu bir biçimde başına gelecekleri bekliyor. Mesele aslında Dilruba Hanım da değil sadece, amaç halka gözdağı vermek. Gezi’nin kriminalize edilme amacı sokaktaki eylemliliği ve protestoları bitirmekti. Bunda maalesef başarılı oldular. Şimdi bireysel olarak sesini çıkaranları susturmak ve yükselen sesi bastırmak için benzer bir yol izliyorlar.

Filistinli bir babanın yeni doğan bebeklerinin doğum belgelerini çıkarmak için evden gittiğinde hem eşinin hem de bebeklerin İsrail tarafından düzenlenen saldırıda öldürüldüğünü okuduk. Korkunç bir acı. Azıcık insan olan böyle bir vahşet karşısında sakin kalamaz. Ama üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

FİLİSTİN’DE KORKUNÇ BİR ACI

Her birimiz, her gün en az bir haksızlığa veya hukuksuzluğa maruz kalıyoruz ya da tanık oluyoruz. Bunu engellemek için neredeyse hiçbir şey yapamıyoruz. Bu çaresizlik insan için çok ağır bir durum. Kaldı ki bu sadece Türkiye için geçerli değil, dünyada da böyle maalesef. Daha geçen gün Filistinli bir babanın yeni doğan bebeklerinin doğum belgelerini çıkarmak için evden gittiğinde hem eşinin hem de bebeklerin İsrail tarafından düzenlenen saldırıda öldürüldüğünü okuduk. Korkunç bir acı. Azıcık insan olan böyle bir vahşet karşısında sakin kalamaz. Ama üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. ABD, İngiltere vs. gibi ülkelerde İsrail’e karşı binlerce insanın katıldığı protestolar düzenlendi ve Filistin’e destek verildi. Ki bu protestolara katılmayan insanların çoğunluğunun da İsrail’e finansal ve askeri destek verilmesini istemesi söz konusu değil. ABD ya da İngiltere’de halka “devletin maddi kaynakları İsrail’e mi aktarılsın yoksa ülkemizdeki yoksulluğu azaltmak için mi kullanılsın?” şeklinde bir soru sorulsa eminim halkın çok büyük çoğunluğu kaynakların kendi ülkelerindeki halk için kullanılmasını tercih ederdi. Ama bunun da bir anlamı yok çünkü böyle bir soru sorulmuyor. Tüm dünya halkları olarak kadın ya da çocuk ayırt etmeksizin bir halkın katledilmesini izliyoruz ve elimizden bir şey gelmiyor. 

Geçtiğimiz hafta çıkan yangınlar ve koskoca devlet kurumlarının yangına müdahalede gösterdiği başarısızlık hafızalarımızda çok taze. İklim değişikliği ya da başka sebeplerle çıkan yangınlar son yıllarda sıklaştı ve buna ilişkin hem önleyici tedbirler alınması hem de müdahale için gerekli hazırlıkların tam olması gerekiyor. Bunu düşünebilmek için yangınla ilgili bir uzmanlık sahibi olmaya gerek yok. Ama olmuyor. Ne önleyici tedbirler alınıyor ne de olması gerektiği gibi müdahale edilebiliyor. Halk olarak tüm felaketleri kendi başımıza göğüslemek durumunda kalıyoruz. Bir yangın haberi geldiğinde ‘yetkili ve sorumlular gerekeni yapacaktır’ diye düşünen ve arkasına yaslanabilen biri var mı? Hiç sanmıyorum. Özetle, hem Türkiye’de hem de dünyada işler hiç iyiye gitmiyor ve biz sıradan vatandaşlar olarak bu gidişata dur diyemiyoruz. Bu insanda çok ciddi bir sıkışmışlık duygusu oluşturuyor. Bizi ilgilendiren mevzularda hiçbir etkimizin olmayışı insanı ciddi bir karamsarlığa ve bunalıma itiyor. Ne zulme ne de zalime engel olabiliyoruz. Ne hesap sorabilen (etkin bir biçimde) var ne de hesap veren. Sosyal medyada kendi kendimize söylenmiş oluyoruz, o kadar.

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Zeynep Ardıç
    Zeynep Ardıç

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı