Görünen o ki, ülkenin siyasi ikliminden dolayı hissettikleri kaygılar nedeniyle CHP’ye yakın olan Alevileri, partiden koparmak isteyen bir akıl devrede. Türkiye’nin kamusal alanının bu kadar muhafazakârlaştığı bir siyasi iklimde tüm bunlara siyaseten itirazı olmayan bir MHP’nin Alevileri sadece Cemevi açarak ikna etmesi de kolay değildir.
Son dönemde Aleviler yeniden siyasi tartışmasının “nesnesi” haline getiriliyorlar.
Cumhurbaşkanlığı’nda Aleviler üzerine rapor yazılıyor, MHP lideri Bahçeli yeni bir Alevi Açılımı müjdesini veriyor.
Peki bu iki gelişme, birbirinden bağımsız mı yoksa birbirini tamamlayan iki proje mi?
Dahası neden şimdi Aleviler yeniden siyasetin nesnesi yapılmaya başladı?
Açıkçası ben bu iki gelişmeyi birbirinden bağımsız okumuyorum. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde tarafından hazırlanan rapor, Bahçeli’nin hedeflediği açılımın tartışma zemini olarak sınır çizme girişimi olarak okunabilir.
Ama ben biraz daha geriye giderek şu soruyu sormak istiyorum; sırada Roman Açılımı mı var?
Bu nerden çıktı diye soracak olursanız 2009’a doğru gidelim derim.
Çünkü 2009 Mayıs itibaren Kürt sorunu konusunda peş peşe yapılan açıklamalar sonucunda; 19 Ekim 2009’da Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur Sınır Kapısı'ndan girip teslim oldu. O grup daha sonra Diyarbakır’a geldi ve ben de orada gelişmeleri izleyip yazmıştım.
Tekip eden süreçte 15 Kasım 2009’da da dönemin Başbakanı Erdoğan, “Millî birlik ve kardeşlik projemiz bir hedeftir. Demokratik açılım süreciyle bu hedefe ulaşacağız.” açıklamasını yaptı ve sürecin adı kondu.
Yani Kürt Açılımı başlamış oldu.
Dönemin görsel medyasında Habur ve Diyarbakır’da görüntüler üzerine başlayan tartışmanın getirdiği toplumsal tepki sonrasında açılım askıya alınmıştı.
Aynı dönemde (2009 yılı sonu), Erdoğan bu kez, “Alevi Açılımı” başlattı. Başlayan açılımın koordinatörlüğünü dönemin Devlet Bakanı Faruk Çelik üstlenmişti. Yaklaşık iki yıl süren ve 10’a yakın çalıştayın sonrasında; 31 Mart 2011’de benim de katıldığım bir toplantıda 200 sayfayı aşan bir rapor yayınlandı. Bu raporda; 30 öneriye yer verildi. Bu rapor, Alevilerin uğradığı ayrımcılık kabul edilirken, Cemevlerinin statüsü tartışıldı ama AKP, başlattığı açılımın sonunda Anayasa’nın “Tekke ve Zaviyeleri” düzenleyen kanun gerekçe gösterilerek adım atılmadı.
Sürecin sonunda Alevilerin talepleri çözülmedi ama Alevilik ve Alevilerin sorunları, devlet katında bir anlamda tanınmış oldu.
Bunu takip eden açılım ise “Roman Açılımı” oldu. Ama o da sonuç vermedi.
ATILAN BÜYÜK ADIMI TAKİP ETMEYEN KÜÇÜK ADIMLAR
Bütün bu açılımların sonuç vermemesinin temel nedeni; dönemin AKP’sinin atılması gereken en büyük/zor adımı atıp, sonrasında atabileceğim daha küçük adımları atmamasıdır.
Bu düşüncelerimi Kürt Açılımı bağlamında yazdığımı yazıda; “Kabul edelim AK Parti, 1 Ağustos 2009'dan itibaren kamusallaştırdığı "Demokratik açılımı", çok daha önce Abdullah Öcalan ile görüşerek başlatmış. 2002'den bu yana 40'ın üzerinde yasal değişiklik yapılmıştır. Ancak aynı AK Parti, bu kadar büyük adımlar attıktan sonra atabileceği küçük adımları atmakta aynı cesareti göstermemektedir.
Oysa atılacak bu küçük adımlar bölgede PKK'nın kendisine yakın olsun olmasın tüm Kürtler üzerinde yürüttüğü propagandanın geçersiz hale gelmesine yol açacaktır. Bu küçük adımlar, PKK'nın toplumsal zemininin daraltacak, PKK şiddetinin haklı gören tabanı da kazanmak açısından önemlidir.
Ve atılması gereken adımlar, başlatılan demokratik açılımın yanında çok küçük adımlardır. Bu adımların başında Kürtçe eğitim konusunda bir formül üretmek gelmektedir. Kürtçenin ilköğretim de seçmeli ders olarak okutulabilmesi, kamusal alanda ikinci dil olarak kullanılması gelebilir.” şeklinde ifade etmiştim. Ama bu Alevi Açılımı ve Roman Açılımı için de geçerlidir.
Sonuç olarak AKP’nin, Erdoğan’ın başlattığı üç açılım temelde kamusal alanda “eşit vatandaşlık” sorunu idi ve bugüne kadar bu sorun çözülmediği gibi daha da derinleşti.
MHP: 2009 MODEL AKP Mİ?
MHP lideri Bahçeli 1 Ekim’de DEM Parti sıralarına giderek başlattığı “Kürt Açılımı”nı şimdi de “Alevi Açılımı” ile sürdüreceğini okuyoruz. Bunu “Roman Açılımı” takip eder mi göreceğiz.
Bu açıdan bugünün MHP’sini 2009’un AKP’sine benzetmek mümkün.
Peki soralım; AKP/Erdoğan 2009’da başlattığı açılımları bu kez Bahçeli başarıya ulaştırabilir mi?
Buna olumlu cevap vermek çok kolay görünmüyor.
Çünkü ülkede temel sorun, farklı kültürel kimliklerin kamusal alanda “eşit vatandaşlık” olarak kabul edilmemesidir. Ve eşit vatandaşlığın yolu da demokratikleşmeden geçmektedir.
Oysa bugün Türkiye’de siyasetin alanı her gün daralıyor. Böyle bir siyasi iklimde çözümü demokratikleşmeden, eşit vatandaşlıktan geçen bu sorunları nasıl çözülebilir ki?
Dahası Alevileri, kendilerini tanımladıkları kimlikte kabul etmeyen bir siyasi aklın, Alevileri kamusal alanda eşit vatandaş kabul edebileceğini beklemek de hayli iyimser bir beklenti olduğu ortadadır.
Son olarak yazının başında sorduğumuz “Aleviler neden yeniden siyasetin nesnesi yapılmaya başladı?” sorusuna cevap verebiliriz.
Görünen o ki, ülkenin siyasi ikliminden dolayı hissettikleri kaygılar nedeniyle CHP’ye yakın olan Alevileri, partiden koparmak isteyen bir akıl devrede.
Türkiye’nin kamusal alanının bu kadar muhafazakârlaştığı bir siyasi iklimde tüm bunlara siyaseten itirazı olmayan bir MHP’nin Alevileri sadece Cemevi açarak ikna etmesi de kolay değildir.

Yorum Yazın