Bu iktidar bir 'kâğıttan kaplan'. Kendisini devletin mutlak gücüyle özdeşleştirip güçlü, korkutucu ve yenilmez bir görüntü sunuyor.
Oysa içine baktığınızda; boşluk ve çürüme görüyorsunuz.
AKP'yi ayakta tutan şey, vatandaşın DEĞİŞİM konusundaki UMUDUNA yönelttiği sinsice saldırı.
Yani insanlarda “hiçbir şey değişmez” duygusunu yaymakta usta oluşu. İşte bu "siyasi sinizm"dir!
AKP, bu toplumun zihnine şu cümleyi yerleştirmek istiyor: Siyasi partilerden de siyasetçilerden de bi halt olmaz, hepsi aynı. Madem öyle AKP ile devam edelim, boşuna uğraşmaya ve risk almaya gerek yok! AKP kötü de olsa bildiğimiz, bir parti.”
İşte siyasi sinizm burada başlıyor!
Bu zihniyet, bir hastalık gibi topluma yayılıyor. İnsanları siyasetten ve değişim iradesinden soğutmak için tasarlanmış bir zehir bu. Öyle bir zehir ki iyiliğe olan inancı yok ediyor.
“Herkes kötü, herkes yolsuz; bu insanlar düzelmez, bu toplum düzelmez” gibi düşüncelerle umut kırılıyor. AKP’nin en iyi bildiği şey işte bu karamsarlığı yaymak, beslemek ve toplumu bu şekilde teslim almak.
Bu zehirle, halkı şu düşünceye mahkûm etmek istiyorlar: “Nasıl olsa CHP de iktidara gelir gelmez aynı olacak, herkes kirli, bu düzen bozuk, bu düzen değişmez, herkes çıkar peşinde!”
Peki AK Parti kendi ürettiği bu zehri, başka bir deyişle, bu karanlık şüpheyi beslemek için ne yapıyor?
CHP, son yerel seçimlerde belediyelerin çoğunluğunu kazanıp gerçek bir zafer elde etti. Ve bu belediyeler çok iyi projeleri hayata geçirdiler. Dolayısıyla, halkın ve her siyasi görüşten insanın CHP'ye güveni ve inancı daha da arttı. Meydanları artık AKP değil CHP dolduruyor!
Bu başarı, AK Parti'nin sonu demek. Bu nedenle belediyelere sözde dosyalar, sözde belgeler, sözde gizli tanıklarla saldırı başlattılar. Yargıyı bir tiyatro sahnesine çevirdiler. Amaçları çok netti: Halkın gücünü arkasına alarak devleşen bu alternatif siyasi güce, yani CHP'ye çamur atıp iz bırakmak. Böylece halkın umudunu elinden almak, halkın iyimserliğini, iyiliğe ve güzelliğe olan inancını yok etmek kolaylaşacaktı. Bilmelisiniz ki bu yöntem yeni değil.
Tüm otoriter rejimler, toplumun “iyimserliğini” yok etmeye çalışır.
Çünkü iyimserlik ve umut, siyasal mücadelenin yakıtıdır.
Bu tür otoriter yönetimler, sinizm yoluyla korku, öfke, alay, küçümseme, bezginlik boşvermişlik ve çaresizlik üzerine bir tiyatro oyunu kurgularlar ve bu oyunla, halkın yakıtını elinden alırlar. Umutlarını kırarlar, mücadele motivasyonunu düşürürler.
Şimdi AK Parti, bu sinizim zehri ile toplumda kendisine karşı gelişen dayanışmayı bitirmeye çalışıyor. Çünkü biliyorlar ki sinizm, toplumu önce karamsarlığa,sonra da teslimiyete itiyor.
Oysa bu topraklarda hâlâ binlerce onurlu siyasetçi, hukukçu var, iş insanı ve bürokrat var.
Kirlenmemiş, mesleğini satmayan, adalet için güzellik için iyilik için direnen milyonlarca insan var.
Belediyelerde, sivil toplum kurumlarında, üniversitelerde, çarşıda-pazarda, plazalarda, fabrikalarda, tarlada, inşaatlarda ve sokaklarda iyiliği ayakta tutan milyonlar var.
Ve en önemlisi, bu ülkenin gençliği var: Cesur, enerjik, değişime inanan bir nesil.
AKP'nin elinde bir tek şey kaldı: Gösteriş, takiyye, algı yönetimi ve boş bir imaj.
Bizim elimizde ise çok daha güçlü bir şey var: Umut, inanç, çalışkanlık ve dürüstlük. Hem umut dediğimiz şey saf bir hayal değil, bir eylemdir. Umut, yarını değiştirme iradesidir.
O nedenle sinizm tuzağına düşmeyelim.
"al birini vur ötekine, bunların hepsi aynı işte yahu" demeyelim,
"Bu düzen değişmez" demeyelim.
"Böyle gelmiş böyle gider" demeyelim.
Oyuna gelmeyelim, yalanlara kanmayalım.
Hepsi aynı değil!
İyi insanların sayısı daha fazla!
Her şey kötüye gitse de biz mücadele edeceğiz ve güzel şeyler başaracağız. Başarıyoruz da!
Ve inanın, Kâğıttan Kaplanların devri kapanacak.
Ve iyiliğin çağı başlayacak.

Yorum Yazın