MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

AKP’nin Erdoğan’a baskısı sonuç verecek mi?

Ana SayfaGenelAKP’nin Erdoğan’a baskısı sonuç verecek mi?
AKP’nin Erdoğan’a baskısı sonuç verecek mi?
04 Mayıs, 2024, Cumartesi 20:38
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Erdoğan’ın Özel’le yaptığı görüşmeden harekette Türkiye normalleşiyor okuması  fazlasıyla iyimserdir. Hatta cezaevinde hukuki değil siyasi kararlarla tutuklu olanların tahliyesi de benzer bir iyimserlik üretir. Eğer Türkiye normalleşecekse bunun yolu siyasal sistemin değişmesi, yönetimdeki kurumsal keyfiliğin sona ermesinden geçer. 

Erdoğan ile Özel’in Saray’da değil AKP Genel Merkezi’nde buluşması; Erdoğan’ın toplantıya bir anlamda Cumhurbaşkanı kimliği ile katılmasının doğal bir yansıması “boş koltuk” üzerinden tartışıldı.Boş koltuk tartışması, buluşmanın magazinel boyutu olarak algılansa da; Erdoğan’ın kendi tabanına vermek istediği “güçlü Erdoğan” algısı açısından anlamlıdır.

Normal demokratik ülkelerde sıradan olabilecek iki liderin görüşülmesinin bu kadar abartılması bile içinde bulunduğumuz koşulların “anormal” olduğunu söylüyor. Ki Erdoğan konuşmasında artık “yumuşama” mesajı vermek durumunda kaldı.

Diğer yandan bu buluşmanın AKP’de, iktidar blokundan algı ve anlamı ne olursa olsun; başta CHP olmak üzere muhalefet kanadından anlamlı okunmasının yapılması tarihi öneme sahiptir.

Çünkü muhalefetin başarısı, bu anlamlı okumadan geçer.

Öncelikle iki tespitle başlayalım.

İlki Erdoğan’ı parçası olduğu iktidar bloku ile AKP’yi ayrı kurumsal yapılar olarak okumalıyız.İkincisi ise 31 Mart’ta CHP ve muhalefetin başarısını doğru analiz etmeliyiz.

Erdoğan’ın şu anda siyaset içindeki en güçlü konumu temsili Cumhur İttifakı lideri olarak Cumhurbaşkanlığıdır. Ve buradaki rolü güçlü olsa da MHP/devlet blokuna bağımlıdır. Bu bağlılık, siyasi bağlılık kadar ideolojik teslimiyeti de ifade etmektedir. Bu açıdan Erdoğan ile ilişkilerde bağımsız, iktidar blokunu kurumsal temsil noktasında bağımlıdır.

İKTİDAR BLOKU VE AKP

Erdoğan hukuki olarak halen AKP Genel Başkanı’dır.

Bu AKP’nin hukuki olarak siyasi parti ama işleyiş olarak şirkete dönüşmüş olmasını ortaya çıkarmıştır.Ve seçimde kaybeden AKP’dir.

AKP’li hiçbir adayın kendi kimliği, fotoğrafı hatta İzmir örneğinde olduğu gibi parti logosu kullanma konusundan gösterilen imtinaya karşı kalan her yerde fiili olarak aday bir anlamda Erdoğan olmuştur.Adaylar hep Erdoğan’ın gölgesinde kalmıştır.

Ancak seçim sonucunda kaybeden Erdoğan değil AKP olmuştur.

Bunun AKP’de siyaset yapanlar tarafından hissedildiği ve partinin yeniden “parti” kimliği ile öne çıkarma çabaları bunu göstermektedir. Hatta bunun için Erdoğan’ı Özel’le görüşmeye ikna ettikleri, kimi siyasi tutukluların hukuki değil “siyasi tasarruf”la tahliye edilmeleri yönünde telkin vermeleri de buna işaret etmektedir.

Bu açıdan Erdoğan-Özel görüşmesi, 31 Mart sonuçlarının AKP tarafından okunması ve Erdoğan’ın siyaseten yumuşamaya ikna edilmesinin bir sonucudur.

Burada bütün mesele Erdoğan’ın bu süreçte nereye kadar gidebileceğiyle ilgilidir.Çünkü Erdoğan’ın şu anda siyaset içindeki en güçlü konumu temsili Cumhur İttifakı lideri olarak Cumhurbaşkanlığıdır. Ve buradaki rolü güçlü olsa da MHP/devlet blokuna bağımlıdır.Bu bağlılık, siyasi bağlılık kadar ideolojik teslimiyeti de ifade etmektedir.

Bu açıdan Erdoğan ile ilişkilerde bağımsız, iktidar blokunu kurumsal temsil noktasında bağımlıdır.

Ve mevcut yönetim sisteminden dolayı bu bağımlılıktan kurtulması da kolay görülmemektedir. Ki bunu MHP lideri Bahçeli’nin kimi anlardaki çıkışlarının Erdoğan üzerindeki etkisinde görüyoruz. Bu açıdan kendisinin de bu ortaklıktan ne kadar kopmak isteyeceği büyük bir soru işaretidir.

Bu noktada Erdoğan’ın siyasi tavrında dönüştürücü etki, AKP’nin parti olarak baskısından çok, CHP başta olmak üzere muhalefetin siyasete güçlü biçimde sahip çıkması, kazanılan belediyelerdeki iyi uygulamaların toplumsal etkisiyle olacaktır.Erdoğan da bir bütün olarak iktidar bloku da 31 Mart öncesi hayal ettikleri anayasayı bu iklimde hayata geçirmeleri mümkün değil. Hele 31 Mart’tan sonra yapılacak anayasa iktidar blokunun değil ancak muhalefet blokunun kazanımlarının olabileceği bir değişiklik olursa mümkün olabilir.

Bu aşamada mevcut sistem değişmese bile yargı ve yasamanın güçlendirilmesi konusunda kamuoyunda oluşacak baskı Erdoğan’ın –yukardaki soru saklı kalmak koşuluyla- iktidar blokuna karşı elini güçlendirebilir.

Sonuç olarak merkezi hükümetin halkı yoksullaştırması karşısında yerel yönetimlerin halkın ekonomik alan başta olmak üzere hayatlarını kolaylaştırması yönünde atacakları adım CHP’nin elini güçlendireceği kadar AKP’yi küçülttüğü ölçüde, partinin Erdoğan’a baskısını arttırabilir.

Siyasi alanın devletten topluma kaydırılması, devletin zayıflatılması değil tam tersine devletçiliğin yarattığı rant üzerinden meşruiyet sağlayan siyasallaşmanın son ermesi, toplumsal taleplerin kamusal alanda çözülmesi ve devletin toplum adına siyaset tarafından denetlenmesi ve kurumsal keyfiliğin son bulmasıdır. 

CHP’NİN FARKINDA OLMASI GEREKEN GERÇEK

Yukarıda analiz etmeye çalıştığım tablo esas olarak toplumu, toplumsal talepleri temsil eden siyasetin güçlendirilmesinin devlete eklenmiş partinin de daha fazla küçülmek istemiyorsa mecburen devletten uzaklaşma çabasında olabileceğini anlatıyor.

Siyasi alanın devletten topluma kaydırılması, devletin zayıflatılması değil tam tersine devletçiliğin yarattığı rant üzerinden meşruiyet sağlayan siyasallaşmanın son ermesi ve toplumsal taleplerin kamusal alanda çözülmesi ve devletin toplum adına siyaset tarafından denetlenmesi ve kurumsal keyfiliğin son bulmasıdır.

AKP’li siyasi elitlerin bunu ne kadar yapabileceklerini zaman gösterecek ama son görüşme dahil olmak üzere bu yönde bir çaba var.

Bu çaba, yazının başında da ifade etmeye çalıştığım gibi 31 Mart seçim sonuçlarının siyasete yansımasıdır.Düşünün ki, Erdoğan 18 yıl sonra CHP’yi ziyaret edeceğini açıklamıştır. Bu evet önemlidir ama tek başına yeterli değildir.

Burada CHP’ye düşen en önemli sorumluluk parti içi uyumu koruyarak yerelde kazanılan başarıyı güçlendirerek korumak ve her koşulda farklı toplumsal talepleri siyasete taşımak olmalıdır.

Son olarak şunu da ekleyelim; Erdoğan’ın Özel’le yaptığı görüşmeden harekette Türkiye normalleşiyor okuması  fazlasıyla iyimserdir. Hatta cezaevinde hukuki değil siyasi kararlarla tutuklu olanların tahliyesi de benzer bir iyimserlik üretir. Eğer Türkiye normalleşecekse bunun yolu siyasal sistemin değişmesi, yönetimdeki kurumsal keyfiliğin sona ermesinden geçer. 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Murat Aksoy
Murat Aksoy

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Yargının sil baştan yenilenmesi gerekiyor 
Cengiz Kapmaz
Cengiz Kapmaz ‘Çözüm sürecinde’ CHP neden kolay hedef?
Tunay Şendal
Tunay Şendal CHP’nin Komisyon Çıkmazı
Fatih Öztürk
Fatih Öztürk Türkiye Cumhuriyeti demokrasisini kurtarmak -  2
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Doların saltanatı sarsılıyor: Yeni para düzeninde taht kimin olacak?
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak Kos’un öteki yüzü
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Belle’nin ölümünü Türkiye’den izlemek 
Herkül Millas
Herkül Millas Türkiye gelişmedi mi, yoksa geri mi kaldı?
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak 5 Soruda AKP iktidarına karşı nasıl direneceğiz: Toplumsal müzakere, yurtdışından örnekler ve iktidar pratikleri
Bora Şahin
Bora Şahin Kadıköy’de üç milyarder
Gülşah Eker
Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (2)
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy The Piano: Yönetmeni kadın olan en iyi film
Bilal Sambur
Bilal Sambur Kadın ve aile tartışmasının arkaplanı
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’siz yeni sürecin imkansızlığı  
Hakan Şahin
Hakan Şahin Disiplin, ölüm ve sessizlik
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
Deniz Nas
Deniz Nas Sosyal Demokrasi ve Sol Liberalizm: Modern siyaset felsefesinde özgürlük ve eşitlik açıklaması
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Tersine dönen modernleşme
Gönen Orhan
Gönen Orhan Belediyeler “rayiç” yerine taş mı yesinler? 
Akın Özçer
Akın Özçer Süreç ya da Çözüm Komisyonu
Yavuz Saltık
Yavuz Saltık Üretimin ve emeğin sessiz tanıkları: Türkiye’de emeklilik, yaşlılık ve toplumsal adalet
Özgür Çoban
Özgür Çoban Almanya'da demokrasinin sessiz intiharı
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Öğrenci konuşmalarının eğitimdeki yeri ve TED-Ed
Ali Kılıç
Ali Kılıç Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı