MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

2007’den 2024’e Hrant’sız 17 yıl

Ana SayfaKöşe Yazilari2007’den 2024’e Hrant’sız 17 yıl
2007’den 2024’e Hrant’sız 17 yıl

2007’den 2024’e Hrant’sız 17 yıl

18 Ocak, 2024, Perşembe 22:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Onu yaptığı haberden, yazdığı yazılardan dolayı ‘Türk ya da Türkiye düşmanı’ olarak belleyenler, belletmeye çalışanlar ve onların tetikçileri eğer Hrant'ın yüzüne 5 dakika baksalar, onunla 5 dakika konuşsalar; kendilerinden ve bu düşüncelerinden şüphe duyabilirlerdi.Bundan 17 yıl önce öğleden sonraki yazı işleri toplantısına girmeye hazırlanırken haber düştü ekranlara, saat 15.03 ya da 15.04’tü; “Hrant Dink öldürüldü” yazıyordu ekranda. İçimden “Hrant abimi mi vurdular” deyip, hemen masama döndüm, Etyen hocamı (Mahçupyan) aradım. “Doğru mu” dedim, “Evet” dediğini hatırlamıyorum bile. KIRMIZI PAZARTESİDink’i ölüme götüren süreç, 6 Şubat 2004 günü Agos Gazetesi’nde yayımlanan “Sabiha Hatun'un Sırrı” başlıklı röportajla başladı. Haberde Sabiha Gökçen'in binlerce Ermeni yetimden biri olabileceği iddia ediliyordu. Bu haber asıl etkisini 21 Şubat'ta Hürriyet gazetesinde Ersin Kalkan'ın imzasıyla, “Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan mı” başlığıyla, Agos kaynak gösterilerek yayımlanmasından sonra oldu. Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı açıklama yaparak; haberin milli birlik, beraberlik ve değerler açısından tehlikeli bulunduğu belirtildi, tüm basın organları yayım ilkelerini tekrar gözden geçirmeye davet edildi. Bir kaç gün sonra (24 Şubat) İstanbul Valiliği'ne çağrılan Dink, burada bulunan MİT ve emniyetten olduğunu söylediği iki kişiden tarafından tehdit edildi. Valilikteki bu olaydan bir gün sonra 25 Şubat 2004 tarihinde Mehmet Soykan tarafından verilen şikâyet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink'in başka bir yazısı için “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla TCK'nin 301. maddesinden dava açıldı. Sonrasını biliyoruz. Dink, bu toprağa aşkını binlerce kez anlatmasına rağmen o sondan kurtulamadı. Hatta cinayet günü çıkan Agos’taki köşe yazının başlığı “Ruh halimin güvercin tedirginliği” idi ve yazı şöyle bitiyordu; “Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak.Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kimbilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.”Her ne kadar yazının sonunda; “Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.” dese de insanlar değil ama azmettiriciler onu aramızdan aldı. Cinayeti 17 yaşındaki Ogün Samast işledi. Onu azmettiren Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve diğerleri bir biçimde Trabzon’da jandarma ve emniyet görevlileri ile ilişkideydiler. Ama asıl önemlisi, jandarma ve emniyet yetkililerinin İstanbul ve Ankara ile olan bağlantıları idi. Bütün bunları sonraki yıllarda hep öğrendik, gördük. 
Dink’i öldürmeye götüren süreç, bizatihi devletin onayı ile oldu. Bu anlamda Dink’in ölümü Gabriel Garcia Marquez’in ünlü romanı Kırmızı Pazartesi’deki herkesin bildiği ama engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı Santiago Nasar’ın öldürülmesi benziyor. Nasar’ın öldürüleceğini kasabada herkes bilir ama kimse buna engel olmaz. 
Bu açıdan cinayete, Trabzon’daki gençler değil Ankara’daki bazı birimler karar vermiş görünüyordu. Ne yazık ki, aradan geçen 16 yıla rağmen, Hrant’ı vuran tahliye bile edildi ama onu azmettirenler hâlâ bulunamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Ocak 2012’de Dink Davası (o kadar dava sonuçlandı ki) sonuçlandığında şunları söylemişti; “Kimse endişe etmesin Uludere ve Dink cinayeti Ankara'nın dehlizlerinde kaybolmaz”. Bu sözün üzerinden de 11 yıl geçti. Ve Dink Davası o karanlık dehlizlerde kaybolmuş görünüyor. Dava “Ankara’nın karanlık dehlizlerinde”, soruşturma dosyaları da devlet kurumlar arasında dolaştırılmaya devam ediyor. Bazıları göz altına alınıyor, bazıları serbest bırakılıyor, yeniden soruşturma başlatılıyor, soruşturma yapan savcı görevden alınıyor. Özetle dava süründürülüyor. Failler ortaya çıkarılmak istenmiyor. Çünkü Dink’i öldürmeye götüren süreç, bizatihi devletin onayı ile oldu. Bu anlamda Dink’in ölümü Gabriel Garcia Marquez’in ünlü romanı Kırmızı Pazartesi’deki herkesin bildiği ama engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı Santiago Nasar’ın öldürülmesi benziyor. Nasar’ın öldürüleceğini kasabada herkes bilir ama kimse buna engel olmaz. 
Geçen yıl katıldığım anmada 16 yılda epeyce dostumun, arkadaşımın yaş aldığını farkına varıp üzülmüştüm. Bugün de bunu hissedeceğimden şüphem yok. Ve ne yazık ki, kimilerimiz Dink’in gerçek katillerini bilmeden bu hayata veda edeceğiz. 
HRANT ANADOLULUYDUOnu yaptığı haberden, yazdığı yazılardan dolayı ‘Türk ya da Türkiye düşmanı’ olarak belleyenler, belletmeye çalışanlar ve onların tetikçileri eğer Hrant'ın yüzüne 5 dakika baksalar, onunla 5 dakika konuşsalar; kendilerinden ve bu düşüncelerinden şüphe duyabilirlerdi. Çünkü Hrant, bu toprağın insanıydı. Anadoluluydu, yüreğiyle, aklıyla, diliyle.Hatta 1915 Büyük Felaketi’nin yaralarını içinde taşırken ne bu topraklara ne de bu toprağın insanlarına küstü. O daima geçmişin yaraları sağaltmaya çabaladı. Çağrısı sadece bize değildi Hrant’ın, Ermenilere de sesleniyordu. “1915'e takılıp kalmayın. Fransız ya da Amerikan Senatolarının alacağı kararlar iki toplumun yaralarının iyileştirmez. Ermenilerin doktoru Türkler, Türklerin doktoru Ermeniler. Reçete de diyalog” diyebilen bir yürekti Hrant. Hrant Ermenistan’da, Avrupa’da Türk, Türkiye’de Ermeni idi. Ve bundan hiç kurtulamadı. Bugün 19 Ocak. Hrant’sız 17 yıl geride kaldı. Bugün devletin, sistemin tüm mağdurları, vicdanlı insanlar saat 15.00’de Agos’un önünde buluşacağız. Hrant’ın yüreği orada olacak. Aklının yerini zaten biliyoruz. Hrant için konuşmalar yapılacak ve sonrasında hepimiz dağılacağız.Geçen yıl katıldığım anmada 16 yılda epeyce dostumun, arkadaşımın yaş aldığını farkına varıp üzülmüştüm. Bugün de bunu hissedeceğimden şüphem yok. Ve ne yazık ki, kimilerimiz Dink’in gerçek katillerini bilmeden bu hayata veda edeceğiz. 
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı