Komisyonun ilk toplantısında isim ve işleyiş konularında oybirliğiyle karar alınması, ortak duyarlılığa iyi bir örnek teşkil etti. Benzer bir yaklaşımın süreci riske atan dil ve politikalara karşı da sergilenmesi elzemdir. CHP, DEM Parti ve MHP’nin yaklaşımlarının ortaklaşması, sürece araçsal yaklaşan iktidar partisinden daha mümkün görünmektedir.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarının kaderini, AK Parti, MHP, CHP ve DEM Parti’nin konuya yaklaşım performansları ile yeni çözüm sürecine toplumsal desteğin artış hızı belirleyecek.
Komisyonda yer alan diğer partilerin de sürece etkileri olsa da siyasal misyonları ve toplumsal güçleri nedeniyle esas sorumluluk bu dört partiye düşmektedir.
Bu partilerin yaklaşımları doğal olarak farklıdır: AK Parti sürece Suriye/Rojava politikaları ve kendi iktidarının ihtiyaçları çerçevesinde bakarken; MHP “milli birlik ve kardeşlik” vurgusu üzerinden hareket ediyor. CHP rejim değişikliği ya da demokrasi odağında bir yaklaşım sergilerken; DEM Parti, Kürt sorununun kalıcı barışı ekseninde konumlanıyor.
Kürt sorununun eşit yurttaşlık ve temel insan hakları ekseninde çözümü ise iki evreye ayrılmış görülüyor. İlk evrede silahlı çatışmanın hukuk ve politika zeminine taşınması, ikinci evrede ise silahsız siyasi çatışmanın müzakere yöntemiyle kalıcı çözüme kavuşturulmasıdır.
Bu sürecin ilerleyebilmesi ve toplumun kaygı ile kutuplaşmalardan arınarak güçlü destek verebilmesi için Türkiye siyasetinin şu an belirleyici dinamikleri olan dört partinin kendi aralarındaki sürece yaklaşım farklılıklarını mümkün olduğu ölçüde azaltmaları ve siyasal ortak paydalarını çoğaltmaları gerekir.
Bugün bu durum birçok kişiye imkânsız görünse de, Türkiye 2024 Ekim sonrası süreçte “imkânsız” denilen birçok gelişmeye tanıklık etti. Özellikle MHP liderinin son 10 ayda attığı adımlar dikkate alındığında, imkânsız olarak nitelenenlerin gerçekleşebildiği görülüyor.
Bu ilerleyiş artık demokratik muhteva kazanarak sürdüğünde, Kürt sorununun demokratik ve adil çözüme ulaşması mümkün olabilir. Kürt sorununun adil çözüm ihtimali güçlenir.
Belediyelere yönelik operasyonların riski
Ancak bugün iktidar partisinin yeni çözüm sürecine mesafeli ve negatif tutumu dikkat çekiyor. Komisyonun özel yetkilerle kurulmasına yönelik direnci aşılamadı. Şimdi yeni çözüm sürecini zora sokan siyasi operasyonlar sürüyor. Üstenci ve hükmeden dil hâlâ terk edilmiş değil. Numan Kurtulmuş’un daha yapıcı tutumuna karşın, AK Partili birçok yetkili çoğu zaman süreci provoke eden söylemler kullanıyor.
Son örneklerden biri de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın PYD yöneticilerine yönelik tehditkâr sözleridir. Bir diğeri ise hafta sonu 9’uncusu gerçekleştirilen Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ve ekibinin gözaltına alınmasıdır.
19 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan bu tür operasyonlar, siyasi tansiyonu yükseltmesi kaçınılmaz bir gelişmedir.
Ancak gerek Cumhur İttifakı ortağı olarak yeni çözüm sürecinde adeta bir “orkestra şefi” gibi davranan MHP’nin, gerekse Kürt sorununun Meclis’teki meşru muhatabı DEM Parti’nin yükselen itiraz ve uyarılarına kulak asmaması, iktidar partisinin hâlâ yeni çözüm sürecine karşı ikircikli bir pozisyon sürdürdüğünü gösteriyor.
Bugün gelinen aşamada CHP’li belediyelere yönelik operasyonların süreçle bağlantılı olduğu yönünde toplumda yaygın bir kanaat oluşmuş durumda. Bu durum, yeni çözüm süreci açısından alarm verici bir nitelik taşıyor.
Bu nedenle komisyon çalışmasının anlamlı bir hâl alması ve toplumsal karşılık üretmesi için CHP’li belediyelere yönelik siyasi operasyonların durdurulması artık bir zorunluluk halini aldı.
Toplumdaki komisyon ve süreç karşıtlığını frenlemeye siyasi operasyonları durdurmakla başlanmalı. İlk çalışmasına pozitif atmosferle başlayan komisyonun çalışmalarının riske atılması önlenmelidir.
Yeni çözüm sürecinin zemini güçlü inşa edilmelidir. Bu da büyük ölçüde AK Parti’nin tutumunu değiştirmesine yol açabilecek diğer üç partinin ortak tutum alışlarını geliştirebilme kabiliyetlerine ve kapasitelerine kalıyor. Üç partinin yeni çözüm süreci konusunda ortak duyarlılık geliştirme kabiliyetleri, iktidar partisi için mutlaka caydırıcı olacaktır.
Komisyonun ilk toplantısında isim ve işleyiş konularında oybirliğiyle karar alınması, ortak duyarlılığa iyi bir örnek teşkil etti. Benzer bir yaklaşımın süreci riske atan dil ve politikalara karşı da sergilenmesi elzemdir. CHP, DEM Parti ve MHP’nin yaklaşımlarının ortaklaşması, sürece araçsal yaklaşan iktidar partisinden daha mümkün görünmektedir.
Özellikle Devlet Bahçeli ve yardımcısı Fethi Yıldız’ın siyasi operasyonlara mesafesinin doğru değerlendirilmesi, imkânsız gibi görünenlerin başarılmasına giden yolu açabilir.
Sonuçta, yeni çözüm sürecinin geleceği büyük ölçüde ana muhalefet partisinin süreçte “bir zoru daha başarabilmesine” bağlı görünüyor.

Yorum Yazın