MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Sinema (pahalı) bir şenliktir

ANA SAYFAGENELSinema (pahalı) bir şenliktir
Sinema (pahalı) bir şenliktir
01 Temmuz, 2024, Pazartesi 15:16
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

İzlerken ZD ve NBC arasında somutlaşan kavganın kaçınılmaz olarak (en azından benim) akl(ım)a geldiği Resmi Yarışma özelde sinema genelde sanat ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi ifşa ediyor. 

Zeki Demirkubuz 'un (ZD) benim gibi iflah olmaz bir Beşiktaşlı olarak üzerinde forma ile Beşiktaş’ın Kupa Şampiyonluğunu kutlarken arka planda bir grup Zeki Demirkubuz ve/veya Beşiktaş taraftarının Nuri Bilge Ceylan'a (NBC) Galatasaray/Fenerbahçe muamelesi yapması kimilerini güldürdü; kimilerini de bayağı kızdırdı.

Sonunda ZD-NBC takımları maçına dönen antagonizmalarının arka planında neler var bilmiyoruz. ZD’nin anlattıkları, NBC’nin anlatmadıkları. Aslında bolca ortak paydası da  olanbu iki yönetmenin seyirci pazarının kesişim kümesi bu kavgalardan giderek daha fazla etkileniyor ve eriyor.

NBC gibi neredeyse hiçlikten Cannes’a uzanan bir “auteur” ve ZD gibi Dostoyevski’nin izinde yol alan bir karakterin birbirinden bu denli uzağa ve karşı kutuplara düşmesi çok da beklenen bir durum değil.

Sinema yapmanın insanlar üstündeki etkisine dair bir durum olabilir mi; bu çatışan ruh halinin bizlere yansıyan boyutu.

Sinema  insanları büyüleyerek  yol aldı. Bu büyü sinemada payı olanları dünyada kimseye nasip olmayan zenginliklerin sahibi yaptı.Tabii ki başrol her zaman aslana ait olan en yüksek pazar payını topladı. Ondan arta kalanı arkadan gelenler paylaşmakta. Ünlü bir aktör yada artistin yada yönetmenin hayatı peri masalını kıskandırır desek yalan olmaz.

NBC ile ZD’nin kavgası da  öyle yada böyle daha hoş rüyaların gerçek olmasının kavgası olarak kayda geçmeli. Ne yaparsanız yapın sinemanın Hollywood/Yeşilçam kökleri peşinizi bırakmıyor.

Dostoyevski’nin izinde filmler çekmeniz yada taşra sıkıntısının şiirini yazmanız sizi sinema perdesinin dışına çıkarmıyor. Ve kuralları önceden yazılmış sinema sektörünün hikayesinde her filmin konusu farklı olsa da hikayeye dahil olanların rolü çok da değişmiyor.

Üretken ve yaratıcı İspanyol sinemasının yakın dönem örneği Resmi Yarışma’nın aralarında Peneloppe Cruz ve Antonio Banderas da olan kadrosu bir filmin çekilişini anlatan bir filmi sunuyor bize.

Ömrü para kazanmakla geçmiş bir iş adamı hayırla anılmak/ya da sadece anılmak için bir köprü ve bir film yaptırmaya karar verir.

Kimsenin hayır diyemediği adamın köprüsünün yapılış sürecini görmezken, filmin ise tam içine düşeriz.

Ödül canavarı bir kadın yönetmen Nobel ödüllü bir düşman kardeş hikayesini çekmek için ülkenin en popüler aktörünün yanına, az tanınan bir sinema emekçisi entelektüel sanatçı ekler.

Çağatay Ulusoy (AntonioBanderas) ile benim çok sevdiğim ama ona göre  daha az tanınan sevgili dost Yıldıray Şahinler’in (Oscar Martinez) eşit olarak başrolü paylaştığı bir film hayal edin.

İş adamının kapitalist hayatına anlam kazandırmak için yaptırdığı köprünün baş mühendisi ile sıradan bir işçi arasında çıkar çatışmasının çözümü kolaydır. Kimin daha çok para alacağı bellidir. Ama bir filmin çekiminde başrol oynayan iki aktör arasındaki çıkar çatışması kapitalist dünya ile modern sanat üretimi (ve tabii tüketimi)arasındaki ince çizgiyi daha da muğlaklaştırır.

Zaten terazi kefelerinden birinin yeterince ağır bastığı yetmezmiş gibi yönetmen de bu dengesizliğin gerginliğini artıracak tuhaf provalar yaratır.

Antonio/Çağatay ve Oscar/Yıldıray’ı birbirlerine jelatinle bağlayıp kariyerlerinde kazandıkları odülleri metal öğütücüde parçalanırken izletmek bu provaların zirvesidir.

Birincisinin popülerlikten kaynaklı hem nitelik hem nicelik olarak ağır basan ödüllerine karşı ikincisinin daha mütevazi ödüllerinin öğütücüde talaşa dönüştüğü bu sahne sinemada daha iyisini yapmanın  yolunun öğütmeyle ve öğütülmeyle ilgili olduğu alegorisini dolaysız olarak sergilerken, taraflar arasındaki gerilimi de zirveye çıkarır.

Delişmen yönetmenin yarattığı bu gerginlik aktörler arasında dakarşılığını bulur ve fırsat buldukları her anda birbirlerinin kuyusunu ne kadar derin kazacaklarının hesabını yapmaya başlarlar.Absürd komedi olarak ilerlerken birden kara filme dönüşmesi de bu gerilimin doğal sonucu olur.İki kişinin olduğu her yerde iktidar savaşı vardır. Ve iktidar Marx’ıntanımladığı üzere Kapitalist bir dünyada  her zaman çıkar savaşına dayanır:

“Özel çıkarların temsili, tüm doğal ve manevi ayrımları, bunların yerine belirli bir maddi nesnenin ve belirli bir bilincin ahlak dışı, irrasyonel ve ruhsuz soyutlamasını tahta çıkararak ortadan kaldırır.”

İş adamının kapitalist hayatına anlam kazandırmak için yaptırdığı köprünün baş mühendisi ile sıradan bir işçi arasında çıkar çatışmasının çözümü kolaydır. Kimin daha çok para alacağı bellidir.

Ama bir filmin çekiminde başrol oynayan iki aktör arasındaki çıkar çatışması kapitalist dünya ile modern sanat üretimi (ve tabii tüketimi) arasındaki ince çizgiyi daha da muğlaklaştırır.

İzlerken ZD ve NBC arasında somutlaşan kavganın kaçınılmaz olarak (en azından benim) akl(ım)a geldiği Resmi Yarışma özelde sinema genelde sanat ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi ifşa ediyor. Sanat kapitalizmden nasıl kurtulacak? Arz talep yasasının kuralları fizik kurallarından bile katıyken bunu ümit etmek hayalcilikten ileri nasıl gitsin?   

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy CHP nasıl kurtulur?
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak Toplumun disiplinsizleşmesi ve Reklam Devleti
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu Tahakkümün iki yüzü: Doğa ve Kadın
Ali Kılıç
Ali Kılıç Çanlar kimin için çalıyor?
Oğuz Demir
Oğuz Demir Mutsuzlar Ekonomisi: Çalışan da Dertli, Çalışmayan da
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Eksilen pay, çalınan rıza
Bora Şahin
Bora Şahin Baba – oğul politik rollerine yeni bir soluk: Nişanyanlar
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk Çerçioğlu olayı ve belediyelerin çözülüşü
Özgür Öğütcen
Özgür Öğütcen “Liyakat”: Sahte bir kavram
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Yeni çözüm Süreci için üç parti imkânsızı başarabilmeli
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Ekonomik gelişme, demokratikleşme ve Kürt Sorunu
Emir Berke Yaşar
Emir Berke Yaşar Manifest düşmanlığı kadın düşmanlığıdır
Hasan Bülent Kahraman
Hasan Bülent Kahraman Sol dönüşüm ve kültür
Akın Özçer
Akın Özçer Seyfettin Çilesiz’in çilesi
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı