MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Sıfır ilke, sonsuz eyyamcılık… 

Ana SayfaSi̇yasetSıfır ilke, sonsuz eyyamcılık… 
Sıfır ilke, sonsuz eyyamcılık… 

Eyyamcılık Türkçeye çok yerleşmiş, çok kullanılan bir ifadedir, asla hakaret anlamı yoktur, bir eleştiridir, benim de bu kelimeyi bu bağlamda kullanmamda da zaten yine asla kimseye hakaret amacı yoktur, sadece kişisel, subjektif bir durum tespitidir. 

14 Temmuz, 2025, Pazartesi 06:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Eser Karakaş
Eser Karakaş

Umarım, bu son Kürt açılımının kaderi de AB maceramıza, 90. Madde açılımına, İstanbul Sözleşmesi’ne, “Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü” söyleminin geldiği noktaya  benzemez.

 Lügatler şöyle tanımlıyorlar eyyamcılığı: Günün gerektirdiği gibi hareket eden, günün şartlarına hemen uyan, dönek (Kubbealtı); Çokluk anlamında kullanılan eyyam kelimesinin gününü gün eden kimse anlamı da vardır. Kelimenin bir diğer anlamı da kendi çıkarı uğruna güçlü olanları ya da baskın olan düşünceyi destekleyen kimsedir (Türk Dil Kurumu).

Eyyamcılık Türkçeye çok yerleşmiş, çok kullanılan bir ifadedir, asla hakaret anlamı yoktur, bir eleştiridir, benim de bu kelimeyi bu bağlamda kullanmamda da zaten yine asla kimseye hakaret amacı yoktur, sadece kişisel, subjektif bir durum tespitidir. 

Malum, geride bıraktığımız hafta sonuna PKK’nın temsîli de olsa, çok da önemli buluyorum, silah bırakması konusu egemen oldu, umarım bu sürecin başına bir nedenden ilk açılım sürecinin başına gelenler gelmez, mesele mutlaka vatandaşlık haklarına ilişkin anayasa maddelerine kadar da uzanır, bu süreç başka türlü anlam kazanamaz.

Bu son sürecin başlangıcı nedir kimse çok net bilmiyor, Devlet Bahçeli’nin öncülük yaptığı izlenimi var, hakkını da yemeyelim, şimdilik Erdoğan da taş koymadı sürece ancak siyasi dengeler değişince, siyasi kariyeri öyle gerektirir ise Erdoğan’ın nasıl yeni (!) bir tavır takınacağı hep belirsizdir, geçmiş örneklerle doludur.

Türkiye ile AET arasında 1970’de bir katma protokol imzalandı, bu tarihten AKP’nin tek başına iktidara geldiği 2002 seçimlerine kadar Türkiye’nin önüne AB ile müzakereleri açabilme ve tam üyelik başvurusu yapma olanağı kaç defa geçti ama o dönemin yönetimleri bu şansları hep ellerinin tersiyle ittiler, vebali büyüktür, 2003’de Erdoğan başbakan oldu ve 2004’de AB ile müzakere kararı çıkı, 2005’de de müzakereler fiilen başladı, Erdoğan ve ekibi AB sürecine çok destek verdiler, bizler de bu süreci ve bu süreci yürütenleri destekledik.

Ancak, aradan çok uzun süre geçmedi, Erdoğan, “Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterlerini koyar, yolumuza devam ederiz” dedi maalesef ve bir süre sonra 2004’deki söyleminden, tavrından tamamen vazgeçti, Türkiye de eğik zeminde aşağı kaymaya başladı.

İşin ilginç yanı bu tornistandan da AB’yi sorumlu tuttu, sanki Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarını Anayasanın, AİHS’nin amir hükümlerine rağmen uygulamayan AB idi.

Erdoğan o konjonktürde oy maksimizasyonu için bu tavrı tercih etti, siyasetçi için oy maksimizasyon hedefi meşrudur ama tornistan etmenin de bir sınırı, bir yöntemi olmalı, Erdoğan da en azından bizler için artık güvenilir olmaktan, sanki onun çok umurunda, çıktı; biz önemli değiliz ama dünya da artık, Trump dışında pek güvenmiyor Erdoğan’a.

2004 senesi Türkiye için olumlu anlamda çok önemli bir senedir, AB ile müzakere kararının çıktığı bu senede AKP önderliğinde Anayasanın 90. Maddesine TBMM’de bir son paragraf eklendi ve bu ekle Türkiye’nin usulünce yürürlüğe soktuğu insan haklarına ilişkin uluslararası düzenlemeleri bizim yasaların hukuk normu olarak üzerine çıkardı ve bizler de yine AB ile müzakerelerin açılmasını desteklediğimiz kadar bu 90. Madde düzenlemesini de alkışladık, elimizden geldiği kadar destekledik.

Peki sonra ne oldu?

Bir süre sonra Erdoğan AB konusunda o ilk pozisyonundan “Eeeyyyyy Avrupa Birliği” söylemine döndüğü gibi, Anayasanın 90. Maddesine kendilerinin ilave ettikleri o son paragrafı TAMAMEN görmezden gelmeye başladı, devlet adına çok sıkıntılı bir tavırla AİHM kararları uygulanmıyor, oysa AİHS’nin 46. Maddesinde “İmzacı taraflar AİHM kararlarının uygulanmasını taahhüt ederler” diye yazıyor, bir devletin taahhüdünü yerine getirmemesi nasıl bir şeydir, düzgün bir devlet özleyenler için anlaşılır, kabul edilebilir bir şey değildir.

Erdoğan’ın bu baş döndürücü tornistan hareketlerine sayısız örnekler verebiliriz, ilk aklıma gelenler İstanbul Sözleşmesi, “LGBT bireylerinin temel insan hakları bizden sorulur” dan (ekranlarda arada sırada dönüyor) bugünkü pozisyonuna gelmesi, vs., vs. . 

İlk Kürt açılımında da rahmetli Sırrı Süreyya Önder vardı, ikincisinde de çok büyük katkıları oldu ama birincisinde devletle beraber hareket ederken bu nedenden hapse girdi, çıktı, milletvekili, Meclis Başkan vekili oldu ama Meclis’i yönetirken bile yurt dışına çıkış yasağı vardı, ne tuhaf, ne saçma değil mi?

Erdoğan’ın bu serencamını iyi izleyen biri olarak oy maksimizasyon rüzgarları başka yönden eserse bu ikinci açılım sürecinin de kaderi tamamen belirsiz olacaktır diyebilirim.

Türkiye’nin AB tam üyeliği, uluslararası insan hakları kararlarının yasalarımızın üzerinde olması konusu, Kürt meselesine yaklaşım bir insanın, bir politikacının seneler içinde oluşturduğu, içselleştirdiği pozisyonlardır, ilkelere dayanır, bu pozisyonlardan çok küçük, diyelim epsilon (önemsiz ölçüde küçük) kadar sapmalar belki olabilir konjonktür gereği ama 180 derece pozisyon değiştirme anlaşılabilir, kabul edilebilir bir şey değildir, “Sıfır ilke” derken bu 180 derece sapmalardır muradım, “Sonsuz eyyamcılık’ derken de kastım her rüzgara açıklıktır.  

Türkiye maalesef Erdoğan’ın bu tavrı nedeniyle AB tam üyelik şansını ya tamamen yitirdi ya da çok çok uzak bir vadeye erteledi, Erdoğan 90. Maddeye kendisinin getirdiği değişikliği kenara atarak da hukuk devletini adeta ortadan kaldırıldı.

Umarım, bu son Kürt açılımının kaderi de AB maceramıza, 90. Madde açılımına, İstanbul Sözleşmesi’ne, “Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü” söyleminin geldiği noktaya  benzemez. 

Keşke geçmişte CHP de AB tam üyeliğimize çok daha güçlü destek verseydi, parti programlarına da mesela 90. Madde de değişikliğini koyabilmiş, Anayasanın 66. Maddesini gerçek bir anayasal vatandaşlık maddesine dönüştürmeyi gündemine alabilmiş olsa idi.

  • Erdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı” Erdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı”
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
EyyamcılıkKürt SorunuÇözüm Süreci

Yorum Yazın

Eser Karakaş
    Eser Karakaş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Oğuz Demir
    Oğuz Demir Sakin sular, gergin bekleyiş: Ekonomi iki kritik virajın eşiğinde
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Sıfır ilke, sonsuz eyyamcılık… 
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Tarlakuşu Olmak
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Küçük dozlarla gelen felaket: Siyasi zehir
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Kalpler Trump, Trump diye atıyor
    Emir Berke Yaşar
    Emir Berke Yaşar Taner Akçam’a ve Post Kemalizm’e cevap
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Erdoğan’ın Yeni Osmanlısı
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Terörsüz Türkiye
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Erdoğan hangi Kürtlerle masaya oturacak?
    İbrahim Özden Kaboğlu
    İbrahim Özden Kaboğlu Suçsuz sayılma hakkı (Savaşta bile korunan sert çekirdek)
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Emirden niyete: Yazılımda soyutlama yolculuğu
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Siyasal İslam ve Post-Kemalizm’in hedefi: 1923
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç İki kapının arasında kalan ülke 
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Yunan resmi (2)
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Yeliz’in top atışları: Soğuk Savaş’tan kalma ucuz taktikler
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu İktidar medyası 
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Kabilecilikle barış olur mu?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Çelik Gülersoy’un sıra dışı kamusal alan deneyimi 
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy Venüs'e bakmak Zühre'yi görmek
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı