MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslılar'da olmalı

Ana SayfaSöyleşi̇Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslılar'da olmalı
Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslılar'da olmalı

Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, Ekim ayında KKTC'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde bağımsız aday olduğunu açıkladı.

24 Haziran, 2025, Salı 06:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Zaman zaman sitemizi akademik kimliği ile katkı sunan Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, ekimde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde bağımsız aday olduğunu açıkladı. Kendisi ile adaylığını ve Kıbrısı Konuştuk. Hasgüler; “Toplumumuz “UBP mi CTP mi?” ve “Türkiye yanlısı mı karşıtı mı” gibi yanlış, vakit kaybettirici, verimsiz ikilemlerle uğraşmasın, önünde üçüncü bir seçenek olduğunu görsün diye de çıkıyorum yola. Kıbrıs özelinde son söz Kıbrıslı Türklerde olmalıdır. Buranın kararlarını biz almalıyız, Ankara da bu kararlara destek vermelidir.” diyor

Önce şuradan başlayalım. Kıbrıs bir bütün olarak son yıllardaki uluslararası gelişmelerde lojistik ve siyasi olarak tartışılan, konuşulan bir ülke. Güney Kıbrıs’ın Katar ve İsraille ilişkileri, ambargonun kalkması; Kuzey ve Güney arasında yeni bir çözüm süreci vs. Önce bir genel tablo çizebilir misiniz, ne oluyor Kıbrıs’ta? 

2010’da Gazze’ye yardım götürürken İsrail tarafından vurulan Mavi Marmara gemisi olayı sonrası Kıbrıs Cumhuriyeti ve İsrail yakın ilişki kurdu. Sonrasında Doğu Akdeniz’de keşfedilen petrol ve doğalgaz yatakları ile iki ülke daimî müttefik haline geldi. Bu ittifaka Katar, Yunanistan ve Mısır’ı da dahil etmek mümkündür. Bu durum klasik Kıbrıs uyuşmazlığındaki tarafların pozisyonlarını da değiştirdi ve enerji meselesi, çözümsüzlüğün bir parametresi haline geldi. Türkiye ile İsrail ilişkileri 2010’daki Mavi Marmara olayı öncesindeki seviyede olsaydı ya da Kıbrıs uyuşmazlığı bir biçimde çözülmüş olsaydı bugünkü bloklaşmalar yerine başka bir kompozisyonu konuşabilirdik. Çünkü Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale ettiği 1974’ten 2010’lara kadar İsrail BM’de ve başka uluslararası platformlarda Türkiye’nin Kıbrıs tezlerini savunuyor ve destekliyordu. İki ülke ilişkilerinde 2010’larda baş gösteren gerilimler sonrası İsrail bu kez Yunan tezlerine sahip çıkmaya başladı. Türkiye ve KKTC’nin son beş yıldır sürdürdükleri Kıbrıs’ta iki devletlilik siyaseti de enerji meselesi etrafında oluşan bloklaşmaları, dolayısıyla da İsrail-Kıbrıs Cumhuriyeti ittifakını kalıcı hale getirdi.

Bu durumda Türkiye ne yapabilir?

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bloklaşmayı boşa çıkarmak için yapabileceği şeylerin başında Kıbrıs sorununun çözümünde inisiyatif alması geliyor. Kıbrıs’ta çözüm, İsrail’in Kıbrıs üzerindeki etkisini zayıflatacağı gibi Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin seyrini de değiştirebilir. Ancak geldiğimiz nokta pek ümit verici değil. Mevcut KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve ekibi egemen eşitlik lafları ve iki devletlilik salvolarıyla gemiyi batırmış durumda. Ekim ayında KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ersin Tatar bir kez daha Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) adayı. Rakibi de Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) adayı Tufan Erhürman. Ancak bu süreçte Erhürman da iyi sınav veremedi. Bırakın Tatar’a alternatif siyaset geliştirmeyip, olup biteni sadece seyretti. 

Çözüm için ne yapılabilirdİ?

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda iki yol var. Birincisi Birleşmiş Milletler müktesebatına uygun çözüm için çaba sarfetmek. İkincisi ise iki devletlilik gibi daha “sertlik yanlısı” bir yol, ki BM bunu hiçbir şekilde kabul etmiyor. Türkiye AKP iktidarı döneminde önce birinci yolu izledi, sonrasında ise keskin bir biçimde ikinci yola geçti. Ancak ikinci yolu izleyecekseniz bunun ekonomik, siyasi, hukuki şartlarını oluşturmanız gerekir. Bu anlamda bir hazırlık yapılmadığını Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki ülkelerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nde büyükelçilik açmalarından anlıyoruz. 

Kıbrıslı Türkler açısından bakıldığında çözümün ilk şartı Kıbrıs Türk toplumu liderinin, yani cumhurbaşkanının irade sahibi olmasıdır. Mevcut Cumhurbaşkanı Tatar maalesef bu konuda da sınıfta kaldı. Bunun en önemli kanıtı da Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in Tatar’ı devreden çıkarması ve Ankara’yla doğrudan görüşmesidir. Bu bile kendi başına çok büyük bir sorun aslında. Bunda Tatar’ın bireysel eksiklikleri kadar Ankara’nın Kıbrıs’la ilgili kararları Kıbrıslılara bırakmak istememesinin de payı var elbette ama öncelikle irade sahibi bir lider seçmemiz gerekiyor. 

Ve o yüzden Ekim ayındaki seçimlerde siz de bağımsız cumhurbaşkanı adayısınız, öyle mi?

Evet, ilk kez buradan duyurmuş olayım. İlerleyen günlerde yapacağım basın açıklamasıyla adaylığımı açıklayacağım. Kıbrıs Türkü hiç zaman alternatifsiz değildir. Alternatif de Kıbrıs Türkünün kendisidir ve ben de bunu temsil etmeye adayım. Yıllardır yazdığım yazılarda, yaptığım konuşmalarda KKTC siyasetinin Ulusal Birlik Partisi (UBP)-Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) arasına sıkıştığını ve bir üçüncü seçeneğe ihtiyaç olduğunu söylüyorum. Çünkü toplumda bu yönde bir beklenti ve arayış var.  UBP çizgisinde olup UBP adayına oy vermek istemeyen, CTP çizgisinde olup CTP adayına oy vermek istemeyen çok sayıda insan var. Ayrıca merkezde yer alıp bu iki partinin adayına oy vermek istemeyenler var sonra elbette kararsızlar var. Bunların çoğu alternatif olmadığı için içleri kan ağlayarak mecburen bu insanlara oy veriyorlar. Daha kötüsü de UBP ve CTP de bu gidişten memnun çünkü alternatifsiz olduklarını ve istedikleri gibi at oynatabileceklerini düşünüyorlar. Ahaliyi sıkıştırıldığı bu iki parti cenderesinden ve çaresizlik hissinden kurtarmak gerekir.

Benzer bir sıkışma Türkiye ve Kuzey Kıbrıs arasında da var. Kimileri Ankara’dan tamamen kopuş gerektiğini, kimileri ise Ankara’ya koşulsuz itaat etmesi gerektiğini düşünüyor. Halbuki bu iki ilişki biçiminin Türkiye’ye de KKTC’ye de bir faydası yok. Ülkemizin ihtiyacının bu iki uca savrulmayan bir siyaset olduğunu düşünüyor ve üçüncü seçenek olarak “birlikte yol yürümeyi” öneriyorum. Yani iki taraftan birinin önde diğerinin arkada olmasına gerek yok. Kopmaya da gerek yok. Beraber yan yana yürüyebiliriz. Sonuçta toplumumuz “UBP mi CTP mi?” ve “Türkiye yanlısı mı karşıtı mı” gibi yanlış, vakit kaybettirici, verimsiz ikilemlerle uğraşmasın, önünde üçüncü bir seçenek olduğunu görsün diye de çıkıyorum yola. Kıbrıs özelinde son söz Kıbrıslı Türklerde olmalıdır. Buranın kararlarını biz almalıyız, Ankara da bu kararlara destek vermelidir. 

Kıbrıs’ı Kıbrıslıların iradesi yönetmeli…

Aynen. Kıbrıs meselesine yaklaşım konusunda da geçmiş ezberleri unutmak ve güvenlikçi bakış açısını terk etmek zorundayız. Biz bunun yerine, Kıbrıs’ın iki toplumuna da seslenen, insan haklarını temel alan eşitlikçi ve adil bir perspektif sunacağız. Bakış açımızın merkezinde tekrarlana tekrarlana bıkkınlık vermiş altı boş sloganlar değil, tarihimizden süzülerek gelen insani duyarlılığımız olacak.  Örneğin, mülkleriyle ilgili başvuru yapan tüm Maraşlı mülk sahiplerini yerlerine dönmeye davet edip Maraş’ı sivilleştireceğiz ve BM denetimine devredeceğiz. Maraş açılımımızı insan hakları sorunlarımızın başına yerleştiriyoruz. Bunun karşılığı olarak da Mağusa Limanı’nın uluslararası seferlere açılmasını ve Ercan Havaalanı’nın doğrudan uçuşlara açık hale gelmesini sağlamalıyız. Bu karşılıklı adımlar kurulacak ortaklık devletinin iki ayağının da sağlam basmasına doğrudan katkı yapacaktır. Elbette bunlar olurken Kıbrıs Cumhuriyeti otoritelerinden kuzeyde yaşayanların yurttaşlıkları konusundaki bürokratik ve insan haklarına aykırı yaklaşımlardan uzaklaşmasını da bekleyeceğiz. Nihai hedefimiz ülkemizi tek vatan toprağı olarak birleştirmek ve tüm Kıbrıslı yurttaşlarımızın sorunlarını çözmektir.   

Senelerdir uluslararası ilişkiler alanında çalışan bir akademisyen olarak Kıbrıs sorununu nasıl çözeceğimi çok iyi biliyorum ve seçim kampanyası döneminde bunu kapı kapı dolaşarak herkese anlatacağım. 

KKTC siyasetinde UBP-CTP çizgisine alternatif yollar arayanlar oldu ama pek başarılı oldukları pek söylenemez. Sizin farkınız nedir?

Dediğiniz gibi dönem dönem üçüncü seçenek olma iddiasıyla ortaya çıkanlar oldu ama nihayetinde onlar da zaman içinde iki taraftan birinin yanında saf tuttu; ortaya toplumu ikna edebilecek bir perspektif koyamadılar. Yani bu bir temenni olarak kaldı tatbikata geçmedi.

Bir kere şunu görmek lazım. KKTC kurulduğundan itibaren yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hepimizin kafasında ortak bir şeması vardı. İşte, UBP’nin adayları Ankara’ya daha bağımlı olurlar, Ankara da bunları destekler. CTP’nin adayları ise daha bağımsız görünürler, yeri geldiğinde Ankara’ya mesafeli durabilirler. Bu seçimlerde ise UBP’nin adayı Tatar da CTP’nin adayı Erhürman da Ankara’nın adayı gibi bir görüntü çiziyorlar. Tatar zaten geçen seçimde yaşananlar yüzünden seçilmiş değil atanmış muamelesi görüyor. Diğer yandan hepimiz o koltuğa Erhürman sayesinde oturduğunu biliyoruz. Çünkü Tatar’ın birinci çıktığı seçimde Erhürman aday olmasaydı, Ankara’ya mesafeli olan önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı kazanacak, Tatar kaybedecekti. Ama Erhürman aday olup Akıncı’nın önünü kesmeyi tercih etti ve cumhurbaşkanlığı makamını Tatar’a ve tabii Ankara’ya gümüş tepside sundu. Tatar cumhurbaşkanlığı makamını toplum liderliği statüsünden daire memuriyetine düşürdü ve ben bunu hep eleştirdim. Ama bunda en büyük pay sahibinin Erhürman olduğunu da unutmayalım. 

O zaman Ankara olası iki adaydan memnun. Sizi neden istesin o zaman?

Yani Ankara Tatar kadar Erhürman’ın da performansından memnun. Dolayısıyla bu iki adaydan hangisi kazanırsa kazansın her durumda kazanan Ankara olacak. Bense yıllardır Türkiye ile ilişkilerimizin, karşılıklı saygıya ve bağımsızlığa dayanması gerektiğini savundum. Biat etmeye, boyun eğmeye değil Türkiye ile birlikte yürümek gerektiğine inanıyorum. Üçüncü seçenek olma iddiamın temelinde de bu duruşum yatıyor zaten. Herkesin şunu çok iyi görmesi gerekiyor: Kıbrıs Türkü’nün politik otonomisini zayıflarsa bu hem Türkiye’nin hem de Kıbrıs’ın zararınadır. Dolayısıyla Kıbrıs Türkü’nün son yıllarda zayıflayan ve silikleşen politik otonomisini yeniden ayağa kaldırmamız gerekiyor.

Ayrıca şunun altını çizmek lazım. Bölgemizde son yaşananları gördükten sonra Türkiye ile Kıbrıslı Türklerin yeni bir değerlendirme yapma ihtiyacı doğmuştur. Türkiye demokrasisi ve ekonomisiyle ne kadar güçlü olursa Kıbrıs Türkü de o kadar güçlü olur. Bizler bunun bilincindeyiz.  Bizim karşı çıktığımız, KKTC’deki bir grup basiretsiz siyasetçinin Ankara’dan bazı çevrelerle suistimal şebekesi kurması ve şahsi menfaat peşinde koşmasıdır.   

KKTC’de problemli olmayan hiçbir alanımız yok. Sistemin zengin ettiği küçük bir azınlık dışında mutlu olan kimse de yok. Kıbrıs Türk toplumu esasen tarihsel olarak eşitlikçi bir toplumdu. Buradan sadece küçük bir imtiyazlı zümrenin mutlu olduğu bir noktaya geldik maalesef. 

 KKTC’nin en hayati ve bir an önce çözülmesi gereken sorunu nedir sizce?

Sorunlarla ilgili bir öncelik sıralaması yapmak bence doğru olmaz. Köyde yaşayan çiftçiler için en önemli sorun başkadır, sokaklarında mafyanın cirit attığı kentlerimizde yaşayanlar için başkadır. Zaten birçok sorunumuz birbiriyle bağlantılıdır ve hangi sırayla ilerlerseniz ilerleyin bir problemi çözdüğünüzde diğerlerinin de çözümünü kolaylaştırmış olursunuz. Ama bunca meselemiz arasında benim içimi en çok yakan, gençlerimizin geleceğe dair umutlarını kaybetmiş olmalarıdır. Her gün daha fazla yetenekli beyin ülkeyi terk ediyor, bunun acısını ilerleyen yıllarda hepimiz çekeceğiz. Benim de lise öğrencisi bir evladım var, onun kuşağı bile gelecek kaygısı hissediyor artık. Bu yüzden çok endişeliyim ve “ülkenin en önemli sorunu nedir?” sorusuna mutlaka cevap vermem gerekirse, gençlerin gelecekten umutsuz olmalarıdır derim.

Tabii bunlar KKTC halkının sorunları. Bir de Kıbrıslı Türklerin ve Rumların ortak sorunları var. Ortadoğu epey zamandır yangın yeri. Biz de bu çatışmalara, örneğin İsrail’in Gazze’ye ya da İran’a saldırmasına, topraklarımızdaki İngiliz askeri üsleri vasıtasıyla taraf oluyoruz ve bölünmüş bir ada olarak büyük risk alıyoruz. Dolayısıyla sorunu aramızda çözerken, adanın “üs ada” olmasının önüne geçmenin de ele alınması gerekiyor. Bölgemizdeki savaşlardan adamızın kurtulması ve tarafsız bir barış adası olmasını sağlamak zorundayız. Bu konuda Rumlar ve Türkler ortak mesuliyetimiz açısından önümüzde duran en büyük idealimiz bu olmalıdır. Bu, ülkemize ve insanımıza borcumuzdur. Her hal ve şartta bu tür savaşlarda ülkemizin tarafsız statüsünü korumalıyız.  

Bu arada Kıbrıs, Türkiye gündemine son yıllarda kara para aklama, yasa dışı bahis ile gündemde. Bu konulara bakışınız nedir?

Bir kere KKTC’yi Türkiye dışında hiçbir ülke tanımıyor. Yani biz uluslararası hukukun dışındayız. Kara para aklamak için bundan daha iyi bir yer bulamazsınız. Aslında kara para aklama işi uzun yıllar adanın hem kuzeyinde hem güneyinde yapıldı. Ancak tabii Rumlar AB’ye girdi ve AB hukuku güneydeki kara para trafiğini önemli ölçüde azalttı. Güneyde kara para işiyle uğraşanların şimdilerde faaliyetlerini KKTC’deki casinolar üzerinden sürdürdüklerini okuyoruz. Her iki tarafın kara paracılarının bu düzenin böyle devam etmesini istediklerini ve Kıbrıs’ta çözüme karşı olduklarını da varsayabiliriz. 

Ne yazık ki KKTC son yıllarda casinolar ve kara para bağlantılı pek çok organize suç faaliyetiyle birlikte anılır hale geldi. KKTC halkı bu işlere yabancıdır ve ülkelerinin mafyayla birlikte anılmasından son derece rahatsızdır. Şunu da söylemek lazım. KKTC’de iç güvenlik 1985 Anayasası’nın verdiği yetkiyle doğrudan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlıdır. Yani bahsi geçen yasadışı faaliyetlerin engellenmesinden KKTC makamları değil, Türkiye sorumludur. Bu manzaranın dışarıdan görünümü hiç iç açıcı değil. Nitekim bazı Batılı analizciler  “Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye’nin onay vermediği hiçbir faaliyet yapılamaz” diyerek mafya faaliyetlerinden Türkiye’yi sorumlu tutuyor. Bu durum ileride Türkiye’nin birçok ithamla karşılaşmasına sebep olacak. Bunu engelleyebilmek için KKTC’nin iç güvenliğini Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlayan anayasa maddesinden kurtulmamız gerekiyor.

  • Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi? Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Prof. Dr. Mehmet HasgülerCumhurbaşkanlığı AdayıKKTC

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı Güçlendirilmiş iç cephe üzerine
Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak İç cepheyi sıkı tutmak: Siyasal iktidarın yeni bir sahne yaratması için yıllardır kullandığı söylem
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk Muharrem İnce ve Baba Ocağı
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Eşekler ve eşitlikçi bir dünya hayali
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Taç ve gövde
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Sevgi yetmiyor: İnsanların asıl savaşı sürdürmekle
Sema Erder
Sema Erder Yeni iletişim çağında otoriter popülizm 
Akın Özçer
Akın Özçer Özgür Özel CHP’de neyi değiştirdi?
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Soyadlarımız farklı ama adımız Türkiye!
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz “Barış için savaşın kahramanlarına ihtiyaç duymadan toplum olmak”
Murat Aksoy
Murat Aksoy Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslılar'da olmalı
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar CHP: Baba evi
M. Coşkun Cangöz
M. Coşkun Cangöz Mutluluk Endeksinin Gör Dediği ile Görmedikleri: Küresel Oyun Parkındaki Salıncak Kavgası
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Gaokao vs. YKS: Aynı sınav, farklı sonuç
Hasan Bülent Kahraman
Hasan Bülent Kahraman 27 Mayıs 1960 Darbesine Yeni Bakışlar (2)
Yüksel Işık
Yüksel Işık Zihinsel prangalardan kurtulmak…
İlter Turan
İlter Turan Daha gidilecek çok yol var 
Fatih Öztürk
Fatih Öztürk Yeni anayasa için yol haritası: Kanada
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Savaş bir yandan,  faiz bir yandan!
Ersin Kalaycıoğlu
Ersin Kalaycıoğlu Bir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek
Halûk Sunat
Halûk Sunat Biraz da demokrasi cephesini tahkim etsek
Tunay Şendal
Tunay Şendal İç cephenin tahkiminde muhalefetin önemi
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İran-İsrail Savaşı gölgesinde Şii ekseni ve yeni Sünni ittifak arayışları
Ayça Tekin-Koru
Ayça Tekin-Koru Doğal zeka mı, yapay zeka mı?
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Batı ve onun değerleri
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Kırık ayna
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı