MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Vicdanı yeniden diriltebilir miyiz?

ANA SAYFAFELSEFEVicdanı yeniden diriltebilir miyiz?
Vicdanı yeniden diriltebilir miyiz?
27 Eylül, 2024, Cuma 04:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bilal Sambur
Bilal Sambur
yazı içi reklam

İnsanlara aldırmamayı öğretmek suretiyle derin bir vicdansızlık, hukuksuzluk, acımasızlık ve vahşet hali oluşturulmaktadır. Aldırmazlığın popülizm, milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, dinbazlık ve fanatizm olarak dayatıldığı günümüzde vicdanı yeniden diriltmenin yolu, aklı, aldırmayı ve ahlakı yeniden diriltmekten geçmektedir.

İnsanın kendini bulma, arama, anlama, açıklama ve sorgulama sorununun olmadığı kurak, kısır ve katı bir kültürle çepeçevre kuşatılmış bulunuyoruz. Çepeçevre kuşatıldığımız kültürün siyasal, sosyal, teolojik, tarihsel ve eğitimsel kodları, insanın sahici anlamda bir hukuk, felsefe, bilim, sanat, edebiyat, müzik geliştirmesine izin vermemektedir. Çocukların öldürüldüğü, kadınların her gün şiddete maruz kaldığı, ormanların talan edildiği, hayvanların öldürüldüğü, küçük çocuklarrın tacize ve istismara maruz kaldığı, suçluların kendilerine dokunulmayacağı özgüveniyle güvenlik görevlisi kadınları öldürdüğü, bir vahşet girdabı içindeyiz. İnsanın kendini aramadığı, anlamadığı, açıklamadığı ve sorgulamadığı yerde, vicdan yeşermez, gelişmez ve kökleşmez. Vicdan, barışın, özgürlüğün, hukukun, bilimin, felsefenin ve sanatın emelidir.

Vicdan, insanın kendini araması, bulması, geliştirmesi, çeşitlendirmesi ve diriltmesidir. Vicdan, içimizdeki gerçek bendir. Kendini gerçekleştirme olarak ifade edilen yaşama amacı ve anlamı, aslında vicdanın, içimizdeki benin yaratılması, bulunması, diriltilmesi ve yaşatılmasıdır. İnsan, vicdanla yaşar. Vicdanlı bir hayat için insanın düşle, düşünceyle ve duyarlılıkla hayatı tecrübe etmesi gerekmektedir. Köhne siyasal tarafgirliklerle, dini ve ırkçı fanatizmlerle, yıkıcı cinsiyetçilikle, despotizme ve güce tapmakla, hayatın vicdani ve insani bir şekilde yaşanması mümkün değildir. Despotizm, gericilik, fanatizm, vahşet, cehalet ve akılsızlık, vicdanı öldürerek insanlığa dair hukuk, barış ve özgürlük değerlerini tamamen ortadan kaldırmaktadır.

İnsanın kendini gerçekleştirmesi, hayatını felsefeyle, bilimle, sanatla, müzikle, kitapla, emekle, aşkla, umutlla, tutkuyla, akılla, besleyerek ve büyüterek kendini sürekli olarak yeniden yaratması demektir. Devlet, aile, kültür, milliyet, inanç, gelenek adı altında kutsallaştırılan kurgular, insanın kendini gerçekleştirmesine ve hayatını dolu dolu yaşamasına izin vermemektedir. Aile, milliyet, devlet gibi kutsallaştırılan bütün kurgular ve kurumlar, insanı yaşatmamakta, insanı cüceleştirmekte, küçültmekte, sindirmekte, silikleştirmekte ve nihayetinde silmektedir. İnsanı silen bütün güç kurumları, bütün hukuksuzluklarını, karanlıklarını ve kirliliklerini vicdanı öldürerek yapmaktadırlar.

Hasta güruhlar, içlerinden en cahil, yobaz, ayırımcı, cinsiyetçi, acımasız, nefretle dolu olan karanlık tiplerin peşinden giderler, onların despotluklarıyla mutlu olurlar. Hasta güruhları yöneten despotlar, hukuktan, demokrasiden, barıştan, özgürlükten, ahlaktan ve maneviyattan nefret ederler.

HASTA GÜRUHLAR, KARANLIK TİPLERİN PEŞİNDEN GİDERLER

Hayatlarını yaşayamayan ve vicdanları öldürülen bireylerden oluşan kişilerin meydana getirdiği kitleler, hasta güruhlardır. Hasta güruhlar, içlerinden en cahil, yobaz, ayırımcı, cinsiyetçi, acımasız, nefretle dolu olan karanlık tiplerin peşinden giderler, onların despotluklarıyla mutlu olurlar. Hasta güruhları yöneten despotlar, hukuktan, demokrasiden, barıştan, özgürlükten, ahlaktan ve maneviyattan nefret ederler. Despotizm, bazı insanları kullanarak bütün insanları akılsızlaştırmakta, ahlaksızlaştırmakta ve vahşileştirmektedir. Güçten başka hiçbir değeri ve dini olmayan despotlar, yönettikleri güruhların cehaletini derinleştirmek için  eğitimi, dini ve maneviyatı araç olarak kullanırlar. Cehaleti din, milliyet ve maneviyat olarak dayatan despotizm, insanların bir vicdan ve hayat uyanışı yaşamalarına engel olmayı ister. İnsandaki vicdanı uyuttuktan sonra, insanı uyuşuk bir nesneye dönüştürmek ve hayatın bizzat kendisini uyuşturmak çok kolay olmaktadır.

Despotizmin sistematik sosyal cehalet mühendisliğinin amacı, kişilerin insana, doğaya ve hayata, hukuka, barışa, özgürlüğe, demokrasiye kayıtsız kalmasıdır ve aldırmamasıdır. Din ve maneviyat haline getirilen cehalet, insanın kalbini, duyularını, duygularını ve düşüncelerini mühürlemektedir. “Aldırma gönül aldırma” arabeskiyle ruhları ve beyinleri zehirlenen kitleler, insana ve doğaya karşı tam bir akli ve ahlaki kayıtsızlık içindedirler. Akıl ve ahlak açısından siyasete, kültüre, sanata, kitaba, edebiyata, felsefeye, hukuka, hayata kayıtsızlığın olduğu bir yerde her türlü yolsuzluk, yozlaşma, yasakçılık, çürüme, yabancılaşma ve yabanilik meydana gelebilmektedir.

Vicdan, aldırmaktır, akıllanmaktır, ahlaklanmaktır. Vicdan, buda geçer dememektir. Aldırmak, büyük insanlığın ortak insanlığımız olduğu gerçeğinin farkında olarak insana ve doğaya dair her şeyle aktif bir şekilde ilgilenmek ve ilişkilenmektir. Varoluşsal özümüz olan vicdanı, yeniden akılla, insanla ve doğayla ilişkilenerek bulabiliriz. Hayata, doğaya ve insana aldırış gösteren kişiler, vicdanlı, akıllı ve ahlaklı olabilirler. Aldıranlar, hukuku, barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü doğrultmak, düzeltmek ve diriltmek isterler. İnsanlara aldırmamayı öğretmek suretiyle derin bir vicdansızlık, hukuksuzluk, acımasızlık ve vahşet hali oluşturulmaktadır. Aldırmazlığın popülizm, milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, dinbazlık ve fanatizm olarak dayatıldığı günümüzde vicdanı yeniden diriltmenin yolu, aklı, aldırmayı ve ahlakı yeniden diriltmekten geçmektedir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Bilal Sambur
    Bilal Sambur

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Terörist İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi?
    Murat Paker
    Murat Paker CHP üzerinden narsisizm, haset ve politik liderlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Biz ne yaşıyoruz, biz ne yapıyoruz?
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Gösteri toplumu: Yaşamı geri alabilir miyiz?
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı