MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Tanpınar’a Huzur yok 8. Bölüm: İntiba, his ve kanaatle yaşıyoruz efendim

Ana SayfaEdebi̇yatTanpınar’a Huzur yok 8. Bölüm: İntiba, his ve kanaatle yaşıyoruz efendim
Tanpınar’a Huzur yok 8. Bölüm: İntiba, his ve kanaatle yaşıyoruz efendim
02 Mart, 2024, Cumartesi 21:44
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Menteş
Murat Menteş

"Hayat bir piyango” dedi Ahmet Hamdi Bey ve dönüp üçlü koltuğa oturdu “ömür dediğin de birçok şans oyunlarıyla dolu Haydut.”  Başını uzatıp burnunu kedinin burnuna dayadı: “Sevilmenin vergisini de ödemek lazım.”

“Ne diyorsun Haydut? Bahtiyar Kont’un davetine icabet etmeli miyim?” Ahmet Hamdi Bey, kara-kedisiyle teatide bulunuyor.

“Değişiklik iyidir, öyle mi? Bilemiyorum… Davetlerin çoğu tuzaktır sevgili dostum, metihler ekseriya drogue’dir [Fr. Uyuşturucu], münasebetlerimizi yalanlar ayakta tutar… Adam beni dâhi sayıyor. İngiltere’lerde tahsil görmüş, resim biriktiriyor; besbelli klas biri. Peki insan benim yaşımda yeni dostluklar kurabilir mi dersin? En son edindiğim arkadaş sensin…”

Haydut, anlayışlı bir tonda karşılık verdi: “Miyaaav.”

“Evet, ikimiz elbette iyi anlaşıyoruz… Lakin seni ulvi bir makamda gören kimseyle buluştuğun anda o makamdan inmiş olursun.”

Kuşluk vakti martılar çatıların üzerinde çemberler çiziyordu. Alarm ötüşleri ve müjde çığlıkları birbirine karışıyor. Göğün yükü baharla hafiflemiş. Erik ağaçları hep mi erken çiçeklenir… Boğaz’ın sularında tarihî parıltılar, musiki nameleri misali titreşimler… Can çekişen konakların yanıbaşında sakat doğmuş gecekondular; o canhıraş mimari… Tanpınar, İstanbul’a hem hayranlıkla, hem de hayıflanarak bakıyor. Haydut, bir mırıltı tutturdu.

Düşünceli, şaşkın ve mütehavvildi [değişken]. Üstadın huyu suyu ona geçmişti sanki. Eh, otomobiller ve evcil hayvanlar, sahiplerine benzer.

“Hayat bir piyango” dedi Ahmet Hamdi Bey ve dönüp üçlü koltuğa oturdu “ömür dediğin de birçok şans oyunlarıyla dolu Haydut.”

Kedicik koltuğun kolçağına kurulmuştu. Tanpınar başını uzatıp burnunu kedinin burnuna dayadı: “Sevilmenin vergisini de ödemek lazım.”

Öteden beri hep aynı kişi miyim? Fikriyatımda, hissiyatımda, önceliklerimde meydana gelen küçük değişiklikler, bende büyük başkalıklar yaratmadı mı? Bazı hatalarımdan vazgeçtim, kusurlarımın bir kısmını düzelttim, eksiklerimin birkaçını tamamladım… Haddizatında [aslında] ben bile kendimi tümüyle keşfetmiş değilim…

*** 

Servet Sümer, 1956 model, süt beyazı Chrysler Imperial’in kapısını açmış bekliyor.

Apartmandan çıkan Tanpınar’a, küçük bir jestle “Buyurunuz efendim” diyor.

Ahmet Hamdi Bey her zamanki gibi sinekkaydı tıraş olmuş, gür ve parlak saçlarını geriye taramıştı. Yünlü, gri takım-elbisesi içinde, muasır medeniyetin üst düzey bir temsilcisi. Şüphelerini, tereddütlerini, suallerini komple evde bırakmış. Kararlı adımlarla otomobile yürüyor ve şoföre teşekkür ederek deri koltuğa oturuyor.

Gümüşsuyu’ndan Dolmabahçe sahiline inen Chrysler, bahar meltemleri ile yaşlı çınarların taze yapraklarından süzülen huzmeler arasında son sürat ilerliyor. Üstat öne oturmuş. Şehrin iç-organlarında seyran eyliyor.

Bahtiyar Kont’la ne konuşacak? Mesafeli bir nezaketle yahut nezaketli bir mesafeyle hareket etmekte fayda var. Bahtiyar Bey, kitaplarını okuduğu yazarı tanıdığını sanıyor. Büsbütün haksız sayılmaz. Kayda değer addettiklerimiz, yani kaleme alıp kağıda döktüklerimiz, şahsi değerimize dair miyarı [ölçü, ölçüt] verir.

Fakat…

Üstadın düşüncesi biraz farklı: “Mahur Beste de Saatleri Ayarlama Enstitüsü de benim elimden çıktı. Doğrudur.

Gelgelelim, öteden beri hep aynı kişi miyim?

Fikriyatımda, hissiyatımda, önceliklerimde meydana gelen küçük değişiklikler, bende büyük başkalıklar yaratmadı mı?

Bazı hatalarımdan vazgeçtim, kusurlarımın bir kısmını düzelttim, eksiklerimin birkaçını tamamladım…

Haddizatında [aslında] ben bile kendimi tümüyle keşfetmiş değilim…

Gerçi insanlar övdükleri yahut yerdikleri kişileri çok basitçe tanımlarlar. Bir, iki, en fazla üç sıfatla niteleyip geçerler. Kimse kimseyi o kadar da umursamaz.

Hatta, kendilerini bile basitleştirerek anlamak, anlatmak onlara yeter. ‘Büyük yazar, büyük şair, edebiyat dehası…’

Tamam da neden? Bu büyüklüğün mesnedi, mahiyeti nedir?..

Sıfatları hor kullanıyoruz. Duygulardan hareketle edindiğimiz kanaatler bize yetiyor. Bilgiyle, teoriyle, idrakle başımız hoş değil… Hem sonra şark’ta insanlar, tanımadıklarını seviyorlar. Nasıl ki duygunun sonrasında kanaat var ise öncesinde de intiba [izlenim] var…”

“Geldik efendim.”

Sümer Sürer’in sözleri, Tanpınar’ı muhayyel [hayalî] bir tünelden çekip çıkarmıştı: “Ha, öyle mi, ne çabuk?”

İki adam, salonun eşiğinde el sıkıştılar. Pür samimiyetle gülümseyen Bahtiyar Kont’un gözleri sevinç buğusuyla kaplanmıştı.

***

Yalı, Chrysler’le aynı renkte. Antreden hole geçiliyor. Tuhaf, holde dekoratif bir şömine var. Şöminenin mermer tacının üstünde dik duran kitap, Ahmet Hamdi Bey’in dikkatini celbetti. Macel Proust’un [1871-1922] À LA RECHERCHE DU TEMPS PERDU [Kayıp Zamanın İzinde] adlı eserinin ilk cildi DU CÔTÉ DE CHEZ SWANN’ın [Swann’ların Tarafı] ilk baskısı… Bernard Grasset’nin 1913’te neşrettiği nüsha. Profesör, gayriihtiyari kitabı eline alıverdi. Kapağı açtı ve Marcel Proust’un imzasını görünce heyecandan donakaldı. Proust, romanı Kont Primoli’ye ithafen imzalamış ve şöyle yazmıştı: Hommage d’attachement respectueux et bien vif. [Hürmetli ve canlı bir bağlılığın tuhfesi -hediyesi-.]

“Hoşgeldiniz, şeref verdiniz sevgili üstat!”

Profesör soluna bakarken elindeki kitabı usulca yerine koydu. Salonun girişinde, Bahtiyar Kont pasparlak gülümsüyordu.

“Hoşbulduk, Bahtiyar Bey.”

Ev sahibi bir adım atarak ellerini birleştirdi ve “O kitabı kabul ederseniz çok memnun olurum. Bendenizden küçük bir hediye” dedi.

Bahtiyar Kont, Proust’un Kont Primoli’ye gönderdiği kitabı, Tanpınar’a armağan ediyor.

Roman, Yazar’dan Kont’a sunulduktan seneler sonra, Kont adlı biri tarafından başka bir Yazar’a takdim ediliyor.

Üstat başını iki yana salladı: “Ah, hayır, böyle müstesna bir eseri kabul edemem.”

“İstirham ediyorum… Malum, Fransızlar ‘Ambalajsız hediye geçersizdir’ derler. Fakat bu kitabın kıymetini kimse sizden iyi bilemez, haksız mıyım? Kaldı ki ‘La Société des amis de Marcel Proust’ [Marcel Proust Dostları Cemiyeti] azasısınız. Lütfen, beni kırmayınız. Eminim ki bu sayede Pirimiz Proust’un da ruhu şad olacaktır.”

“Şark’ta itimat mutabakata [uzlaşma] değil, müsademeye [çatışma] mütealliktir [ilişkin]. Birinin cemiyette sulhu [barış] temin edeceğine değil, rakibi mahvedeceğine güvenilir. Bay Kont’un fevkalade cömertliğini ve teslimiyete varan itimadını ve hayra mı yormalı?.. Yoksa beyefendi kendine bir kumandan mı arıyor?” diye düşündü Tanpınar “Belki de yanılıyorum? Ufku görmek gayesi ve gayretiyle, münferit [tekil] halleri umuma teşmil ederek [genelleyerek] hataya düşüyorum? İstisnaların hatırını gözetmiyorum. Bahtiyar Kont, müstesna biriyse? Bu pekala mümkün. Peşin hüküm vermenin âlemi yok.”

Romancının içini müphem bir ümit sarmıştı. “Peki, madem ısrar ediyorsunuz, bu harika hediyeyi kabul ediyorum” derken kitabı şöminenin üstünden aldı “Ve size şükranlarımı sunuyorum.” İki adam, salonun eşiğinde el sıkıştılar. Pür samimiyetle gülümseyen Bahtiyar Kont’un gözleri sevinç buğusuyla kaplanmıştı.  

Tefrikanın tüm bölümlerini okumak için yukarıdaki görsele tıkla ☝️

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Murat Menteş
Murat Menteş

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Hâluk Sunat
Hâluk Sunat Biraz da demokrasi cephesini tahkim etsek
Tunay Şendal
Tunay Şendal İç cephenin tahkiminde muhalefetin önemi
Ersin Kalaycıoğlu
Ersin Kalaycıoğlu Bir muhafazakâr fantezi: Devleti şirket gibi yönetmek
Murat Aksoy
Murat Aksoy Hayali bir tehdit üzerinden dokunulmazlık arayışı mı?
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İran-İsrail Savaşı gölgesinde Şii ekseni ve yeni Sünni ittifak arayışları
Ayça Tekin-Koru
Ayça Tekin-Koru Doğal zeka mı, yapay zeka mı?
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Batı ve onun değerleri
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Kırık ayna
Herkül Millas
Herkül Millas Bölgesel temelde Doğu-Batı ilişkileri
Bilal Sambur
Bilal Sambur Savaş teolojisinden barış felsefesine
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen İnovasyonun paradoksu: Tekel mi, rekabet mi?
Rabia Karakaya Polat
Rabia Karakaya Polat Belgrad Gözlemleri: Milliyetçilik, hafıza, göç ve çok katmanlı Osmanlı Mirası
M. Cem Özmen
M. Cem Özmen Nasıl mutlu olacağımızı biliyor muyuz?
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy Beşiktaş'ta Yarım Asır: Süleyman Seba
Burcu Saltık
Burcu Saltık A Milli Kadın Voleybol Takımının yaz macerası 
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz İsrail'in saldırıları karşısında CHP'siz iç cepheyi güçlendirmek
Ali Arslan
Ali Arslan Akademisyen gettolarından kurtulmak için acilen öğretim üyesi dolaşım sistemin kurulmalıdır
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Gökten üç elma düştü, ‘Adalet’ yere çakıldı
Ali Kılıç
Ali Kılıç İran’da çöken devlet, dağılan toplum ve gelmekte olan fırtına
Mehmet Şafak Sarı
Mehmet Şafak Sarı Çıkış Yolu Diyalogda
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Yayımlanmayacak bir gazetede yazar olmak
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı