MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Şeriat popülizmi

Ana SayfaKöşe YazilariŞeriat popülizmi
Şeriat popülizmi

Şeriat popülizmi

24 Şubat, 2024, Cumartesi 22:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Bugün Türkiye özellikle siyasal iktidarın geldiği nokta bağlamında popülist bir inanç dayatması ve laik hayat tarzına müdahaleyle karşı karşıyadır. Sosyal medya mecraları üzerinden yürütülen "şeriat istemiyoruz" veya "yaşasın şeriat" kavgaları her gün karşımıza çıkıyor ve toplumun karşı karşıya gelmesi bağlamında endişe veriyor.Son dönemlerde, özellikle de yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte şeriat tartışmaları bir hayli gündemde. Türkiye'de adliye koridorlarında şeriat sloganları atılıyor, mitinglerde şeriat istekleri dile getiriliyor ve hilafet bayrağı açılıyor.Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi'nde konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, şeriata dair şunları söyledi:“Farklı maskeler altında şeriat düşmanlığı var. İslam'ın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık esasında dinin bizatihi kendisine husumettir. Bu ülkenin hukuku korumakla görevli kimi baroları çıkıyor, Kelime-i Tevhid'le ilgili suç duyurusunda bulunabilir. Milyonlarca vatandaşımı gerici diyerek tahkir edebiliyor. Türkiye'de sayıları az da olsa kimi çevrelerde şeriata yönelik sergilenen pervasızlıkların temelinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı vardır. Ülkemizde en azından bir kesimin içinde bulunduğu cehalet karanlığından boğulduğunu görmekten üzüntü duyuyoruz. Millete ait tüm kadim değerleri gerilik emaresi olarak gördüler. Giydiği kılık kıyafetine göre insanımızı ayırdılar, ötekileştirdiler. Modernliği ve ilerlemeyi bir gardırobun iki kapağı arasına hapsettiler."Yerel seçimlerde AKP ve şürekasının en büyük oy depolarının başında şüphesiz çeşitli İslami gruplar, tarikatlar ve cemaatler geliyor. Bugün Türkiye'de devlet kademesinde ve bürokraside bu dini yapıların tahakkümü ve kadrolaşması bilinen bir gerçek. Özellikle son cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinden sonra gerici ve radikal dinci bir odağın oluştuğu, artık hem siyasal iktidarın desteğini arkalarına aldıkları hem de Meclis'te mevzi kazandıkları aşikar. Din ve şeriat üzerinden üretilen popülist siyasal söylem boşuna değil çünkü bu yapıların oy vermesi için rızalarını "din elden gidiyor" söylemi üzerinden üretmek  ve konsolide etmek gerekiyor.Gerici dinci zihniyet güçlenip siyasal olarak mevzi kazandıkça elbette toplumsal laik düzenin değişmesi ve dini sistemin uygulanması için teoriden pratiğe geçme istekleri de artıyor. Yani dini uygulamaların ve esasların artık sadece fikri ve inanç boyutunda kalmamasını ve toplumsal hayatın içinde açıkça uygulanmasını istiyorlar. Oysaki din, bireysel bir inanç olgusudur sadece bireylerin kendilerini ilgilendirir.
Bu topraklarda din ve inanç olguları şüphesiz en önemli toplumsal kutuplaşma aparatı olarak hep kullanıldı. Bugün de kullanılıyor ve Türkiye toplumu din ve şeriat talepleri üzerinden kutuplaştırılıyor. Oysaki Anayasa'nın 4. maddesinde laiklik ilkesi, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez temel nitelikler arasında sayılmıştır.
Bugün totaliter bir bakışla "Milletin değerleri ve hassasiyetleri" söylemiyle dayatılmaya çalışılan bir din ve inanç doktrini var. Burada karşımıza pek çok soru çıkıyor: Millet denilen olgu tam olarak kimlerden oluşuyor? Toplumun tamamı aynı dini inanç ekseninden mi oluşuyor? Değerler ve hassasiyetler denilen olgular kime ve neye göre belirleniyor? Herkes aynı dine ve o dinin buyruklarına uymak zorunda mı? Siyasal olarak hakim konumda olan kesimin inanç ve dini perspektifi ülkede yaşayan tüm toplumsal kesimlerin "resmî" dini haline mi getirilmek isteniyor?Bu topraklarda din ve inanç olguları şüphesiz en önemli toplumsal kutuplaşma aparatı olarak hep kullanıldı. Bugün de kullanılıyor ve Türkiye toplumu din ve şeriat talepleri üzerinden kutuplaştırılıyor. Oysaki Anayasa'nın 4. maddesinde laiklik ilkesi, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez temel nitelikler arasında sayılmıştır. Yani anayasal olarak Türkiye laik bir devlettir ve tek bir dinin esaslarını gözeten bir devlet değildir.Laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören bir ilke olmasının yanında, aynı zamanda aklı, bilimi esas alan eğitimin, yönetimin, hukukun dayanağıdır ve barış içinde birlikte yaşamanın, din ve vicdan özgürlüğünün, özgür düşüncenin temelidir. Bir devletin resmî dini olmamalıdır çünkü bir devletin egemenliği altında pek çok farklı dine ve inanca sahip olan veya inançsız olan yurttaşlar da var.Bir devletin tek bir dinin esaslarına göre yönetilmesinin ne gibi toplumsal krizleri beraberinde getirdiğini şeriat kurallarına göre yönetilen ülkelerden görüyoruz. Bu ülkelerde hukukun ve toplumsal hayatın tüm kuralları tek tip bir dini perspektifle belirleniyor, herkese aynı inanca sahip olması dayatılıyor ve "öteki" olarak görülen hiçbir kesime hayat hakkı tanınmıyor.Şeyhlerin, mollaların, imamların ve dini önderlerin hakim olduğu bu tip yönetimlerde "şeriatın kestiği parmak acımaz" zihniyetiyle insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, yaşam tarzı, giyim tarzı, yeme içme tarzı ve evrensel tüm hukuki ve insani normlar ayaklar altına alınıyor. Oysaki şeriatın tek tipliği dayatarak kestiği parmak çok acıyor!
Devlet, dini bir dayatma aracı olarak kullanmayı bırakmalı ve tüm inanç gruplarına aynı mesafede olmalıdır. Aksi halde din üzerinden oluşabilecek bir radikal kutuplaşmanın tüm bir toplumu kaosa sürüklemesi kaçınılmaz olacaktır...
Vicdan sahibi olmak için illaki bir dini inanca ve yaratıcıya inanmak gerekmiyor, asgari insan olmak bunun için yeterlidir. Herkesin dini inancına saygı duymak elzemdir ancak insanların inançsız olma veya farklı bir dine mensup olma kararlarına da saygı duymak aynı derecede elzemdir. Hangi din ve inanç olduğu fark etmez; hakim olan güç odakları sırf siyasal yönetim koltuklarını işgal ediyorlar diye kendi dinlerini ve inanç doktrinlerini tüm bir topluma dayatma hakkına sahip değiller, ellerindeki yargı sopasını kendi inançlarını empoze etmek için kullanamazlar.Bugün Türkiye özellikle siyasal iktidarın geldiği nokta bağlamında popülist bir inanç dayatması ve laik hayat tarzına müdahaleyle karşı karşıyadır. Sosyal medya mecraları üzerinden yürütülen "şeriat istemiyoruz" veya "yaşasın şeriat" kavgaları her gün karşımıza çıkıyor ve toplumun karşı karşıya gelmesi bağlamında endişe veriyor. Ortadoğu tarihi, devlet ve siyaset eliyle din ve şeriat popülizmi yapmanın ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğiyle ilgili pek çok örnekle doludur. Bu bağlamda; devlet, dini bir dayatma aracı olarak kullanmayı bırakmalı ve tüm inanç gruplarına aynı mesafede olmalıdır. Aksi halde din üzerinden oluşabilecek bir radikal kutuplaşmanın tüm bir toplumu kaosa sürüklemesi kaçınılmaz olacaktır...
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Yeni Arayış
    Yeni Arayış

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk İsrail’le mücadelede paradigma değişikliği ihtiyacı
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı İsrail - İran Savaşı’nın küresel ekonomiye etkileri
    Emir Yaşar
    Emir Yaşar Özgürlük için 'Liberalizm'e veda
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Ares’in kılıcı, Hades’in kapısı: Unutmanın kıyameti üzerine bir deneme
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Konfor alanının sessiz zincirleri ve yolculuğun çağrısı 
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Yeni milliyetçilik ve Öcalan
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Irak işgalinden sonra benzer oyun
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Dış Güçler: Sert adamlar, yumuşak hafızalar
    Sinem Arslan
    Sinem Arslan Barış süreçlerinde taraflar arası mutabakatlarda “Yapıcı Muğlaklık”: Neden tercih edilir? Gerçekten yapıcı mı, yıkıcı mı?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Demir Perde’nin çöküşü, İran’ın Ateşi: 1983’ün Mirası
    Hasan Bülent Kahraman
    Hasan Bülent Kahraman 27 Mayıs 1960 Darbesine Yeni Bakışlar (1)
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Erdoğan’ın uğradığı en büyük hezimet
    Adnan Ekinci
    Adnan Ekinci Anayasa Günlüğü - İlk Gün
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Ey CHP: Titre ve Kendine Dön
    Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu Düşünmeyen nesiller projesi
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beyaz Saray’da aşk başkadır!
    Osman Erden
    Osman Erden “Führer’e İtaat”
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı