Cote D’azur’un altın çağına gelince, İkinci Dünya Savaşının etkilerini geride bırakan Fransa’nın ekonomik canlanmasıyla bölgede oteller, eğlence merkezleri ve villalar inşaa edilmiş. İlk kez savaş sonrası 1946’da düzenlenmeye başlayan Cannes Film Festivali de elbette ünlüleri, oyuncuları şehre getirerek kıyıların prestijini artırıyor. İşte bu riviera kültüründen etkilerle tasarlanan Orient Express Corinthian seferleri çok keyifli görünüyor.
Kar yağıyor ve dünden beri bunun mutluluğu sarmış durumda. Son birkaç senedir böyle pofuduk kar yağışı olmamıştı. Bir yerlerde mahsur kalanlar için pek öyle olmasa da oturduğu yerden izleyebilenlere neşelenmek için çok yeterli bir sebep. Mevsimin tam kışı yaşattığı günlerdeyken bu yazıda deniz güneşe doğru bir rotadan bahsedeceğim. Kar yağışı ne kadar romantikse, deniz güneş ikilisi de bir o kadar canlı ve enerjik gelir bana. Evet karı seviyorum ve yazı da özledim.
Daha önce tren seferlerini yazdığım Orient Express markasının yeni lüks yatı Orient Express Corinthian yeni bir deneyim olarak önümüzdeki yıl denize açılmaya başlıyormuş. Bu bir cruise gemisi değil. Dev bir yelkenli olarak üretilmiş 220 metrelik bir lüks yat. Fotoğrafları gerçekten etkileyici. Her biri 1500 metrekare boyutunda 3 adet yelkeni bulunuyor. Uygun hava koşullarında bu yatın sadece yelkenli kullanarak gitmesi mümkün hale geliyormuş. Ayrıca Corinthian’ın güç sistemi rüzgar enerjisine - yani sıvılaştırılmış doğal gaza - bağlı ve sürdürülebilirlik hedefinde bir çalışma prensibine sahip. Yatta deniz canlılarını tanıyan ve korumaya yönelik bir yapay zeka sistemi de oluşturulmuş. Bu çevre dostu yat, Fransa’nın batısında Atlas okyanusuna kıyısı bulunan Saint Nazaire kasabasında üretilmiş. Yolculukların 2026 Haziran itibariyle Akdeniz, Adriyatik ve Karayipler rotalarında başlaması planlanıyor.
Size ne kadar cazip geldi bilmem ama ben bu denli büyük bir deniz taşıtında sehayat etmeyi çekici buldum. Denizin üzerinde gider halde olmanın ve denizi seyretmenin keyfi zaten çok güzelken bu kadar büyük bir şeyin üzerinde yelkenlerle kayar gibi gitmek nasıl olurdu merak ettim. Bu arada, bunun Rose ve Jack’in Titanik’in burnunda demirlere çıkıp T harfi şeklinde durduğu efil efil rüzgarla saçlarının uçuştuğu sahneyle hiçbir ilgisi yok. Ama Titanik’teki o görkemli akşam yemeklerini hatırlarsanız, Orient Express Corinthian’da iki restoran ve bir “speakeasy” bar bulunuyor. Fransa’da üretilen bu lüks yat fikrinin ünlü yazarların, oyuncuların ve sanatçıların Monte Carlo, Nice, Cannes, Saint Tropez hattında Fransız Rivierası’nın altın çağı olarak bilinen dönemlerden ilham alındığı söyleniyor.
Bence denizde seyahatin en sade en özel yanı, yıldızları, başka hiçbir şey olmadan sadece yıldızları izleyebilmek. Hiçbir ışıklandırma olmadığında doğada görünen çokça yıldızlar. Güverteden onları seyrederken yaza rağmen denizin ortasında olmanın getirdiği hafif serinlikle uyumak ve sabah güneşiyle ısınmış olarak uyanmak. Sevdiğiniz birileri de yanınızdaysa, en güzel günaydın.
Fransız Rivierası’nın altın çağı dönemi 1920lerle 1960’lar arası olarak biliniyor. Ama Fransız Riviera’sının eğlence kültürü çok daha eskilere dayanıyor. Senenin tam da bugünlerinde bölgenin merkezi olarak bilinen Nice şehrinde düzenlenen karnavalı duymuşsunuzdur. Bugünkü modern hali ortaçağ ve öncesi dönemden kalma bir geleneğe dayanıyor aslında.
Nice, 19. Yüzyılda da iklimi, doğası ve mimarisiyle dönemin siyasi soyluları özellikle de İngiliz aristokratların tercihi olmuş bir şehir. Mimarisiyle hayranlık uyandıran İtalya’nın Cote D’azur bölgesinin başkenti sayılan Nice’in uzun yıllar hakimi olmasına şaşırmamak gerek, Nice bir referandum sonucu daha güçlü ve zengin olması sebebiyle Fransa’ya 19. Yüzyılın ikinci yarısında bağlanmış.
Cote D’azur’un altın çağına gelince, İkinci Dünya Savaşının etkilerini geride bırakan Fransa’nın ekonomik canlanmasıyla bölgede oteller, eğlence merkezleri ve villalar inşaa edilmiş. İlk kez savaş sonrası 1946’da düzenlenmeye başlayan Cannes Film Festivali de elbette ünlüleri, oyuncuları şehre getirerek kıyıların prestijini artırıyor. İşte bu riviera kültüründen etkilerle tasarlanan Orient Express Corinthian seferleri çok keyifli görünüyor. Tarihteki o karnavallar ve maskeli balolar yerine kabare şovlar ve karnavalların vazgeçilmezi sokak sanatçılarına atfen Corinthian sanat etkinlikleri vaad ediyor.
Bu arada, bence denizde seyahatin en sade en özel yanı, yıldızları, başka hiçbir şey olmadan sadece yıldızları izleyebilmek. Hiçbir ışıklandırma olmadığında doğada görünen çokça yıldızlar. Güverteden onları seyrederken yaza rağmen denizin ortasında olmanın getirdiği hafif serinlikle uyumak ve sabah güneşiyle ısınmış olarak uyanmak. Sevdiğiniz birileri de yanınızdaysa, en güzel günaydın.

Yorum Yazın