Şu unutulmamalı: Bir ilişkide sınır koyduğunuzda sevgi azalıyorsa, orada zaten sevgi yoktur—şartlılık vardır. Sizi dinlemeyen, sizi duyamayan biriyle kurduğunuz bağ, ancak sizin kendinizi inkârınız kadar sürecektir.
Bir ilişkide sizi rahatsız eden bir durumu dile getirdiğinizde karşınızdaki kişi size yaklaşmak yerine uzaklaşıyorsa, aslında orada sevgi değil, sessizlik ödüllendiriliyordur. Ve belki de ilişkinin temeli en başından beri sizin susmanıza, kendi ihtiyaçlarınızı geri plana atmanıza, “çok da önemli değil” demenize dayanıyordur. İşte bu yüzden, o uzaklaşma bir red değil, bir aynadır. Ne kadar görmezden gelseniz de bir noktada o ayna size, “Bu ilişki senin duygusal emeğini tüketiyor” diye fısıldar.
Eğer bir ilişkide sizin için sorun olan şeyleri dile getirdiğinizde karşınızdaki sizden uzaklaşıyorsa, o ilişkinin temelleri sizin kendinizi feda etmeniz üzerine kurulmuştur. Ve bu cümle sadece bir tespit değil, birçok kişinin kalbine saplanan tanıdık bir sızı gibidir.
Psikolog Harriet Lerner şöyle der: “İlişkilerde gerçek yakınlık, risk aldığımızda ortaya çıkar; dürüstlük ve açıklık olmadan, yakınlık yalnızca bir yanılsamadır.” Birine kendinizi açmak, “Bu beni incitti,” demek cesaret ister. Ve o anda karşınızdaki kişi sizi anlamak yerine savunmaya geçiyorsa ya da sizi suçlayarak ya da uzaklaşarak cezalandırıyorsa, orada sevgi değil, kontrol vardır.
Birçok kadın ve erkek, çocukluğunda öğrendiği gibi, sevgiyi elde tutmak için sessiz kalmayı tercih eder. Çünkü bir zamanlar ağladığında ilgi değil, yalnızlık görmüştür. Şimdi de bir ilişkide huzuru korumanın yolunun kendi gerçekliğini bastırmak olduğunu sanır. Ama bu bastırmalar birikir. Ve sonra bir gün, “Ben bu ilişkide kendim olamıyorum” cümlesi, içsel bir çığlık olarak ortaya çıkar.
Bir kitabında Clarissa Pinkola Estés şöyle yazar: “Kurtlarla Koşan Kadınlar, içgüdülerinden koparılmış kadınların hikâyesidir; çünkü onlar, kendi acılarını anlatmaya çalıştıklarında bile dinlenmemiştir.” İşte biz de çoğu zaman kendi ‘vahşi’ yanımızı—yani gerçek ihtiyaçlarımızı, hayır deme hakkımızı, öfkemizi—ilişkinin huzuru uğruna feda ederiz.
Ama şu unutulmamalı: Bir ilişkide sınır koyduğunuzda sevgi azalıyorsa, orada zaten sevgi yoktur—şartlılık vardır. Sizi dinlemeyen, sizi duyamayan biriyle kurduğunuz bağ, ancak sizin kendinizi inkârınız kadar sürecektir.
Gerçekten sevildiğiniz yerde, duygularınız tehdit değil davettir. Kırılganlığınız sizi yalnızlaştırmaz; yakınlaştırır. Eğer uzaklaşıyorsa, belki de onu sevmek değil, serbest bırakmak zamanıdır.

Yorum Yazın