MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kaplıcanın pembesi

ANA SAYFAGENELKaplıcanın pembesi
Kaplıcanın pembesi
06 Ağustos, 2024, Salı 14:31
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak
yazı içi reklam

Sırbistan’ın Macaristan sınırındaki Subotica şehrine otuz küsur kilometre uzaklıktaki Pacir diye bir köye gittim.Bu köyde de etnik çoğunluk Macarlara aitmiş.Beni Pacir’e getiren sebep, dünyada hepi topu yirmi kadar olduğu bilinen pembe göllerden birinin burada bulunması.İçinde bulunan mineraller suyun rengini pembeleştirdiği gibi derecesini de yüksek tutuyor.O yüzden de ben buraya “göl” yerine “kaplıca” demeyi tercih ediyorum.

Novi Sad’dan kuzeye doğru gittikçe Macar etkisi iyiden iyiye belli oluyor.

Vojvodina bölgesinin mimarisi ve genel havası Balkanlardan çok Macar toprağında dolaştığımı düşündürdü bana.

Dikkatli bakınca, Macarcanın devreye girmesiyle birlikte tabelaların, dolayısıyla alfabenin de değişmeye başladığını görüyorsunuz.

Sırbistan’ın Macaristan sınırındaki Subotica şehrine otuz küsur kilometre uzaklıktaki Pacir diye bir köye gittim.

Bu köyde de etnik çoğunluk Macarlara aitmiş.

Beni Pacir’e getiren sebep, dünyada hepi topu yirmi kadar olduğu bilinen pembe göllerden birinin burada bulunması.

Bu pembe göller, Avustralya’da, Afrika’da, Rusya’nın steplerinde, Avrupa’da ise Ukrayna’da varmış.

Pacir Banja -İngilizcesi Pink Lake- en derin yeri bir buçuk metre olan küçücük bir göl.

İçinde bulunan mineraller suyun rengini pembeleştirdiği gibi derecesini de yüksek tutuyor.

O yüzden de ben buraya “göl” yerine “kaplıca” demeyi tercih ediyorum.

Şimdi pembe deyip duruyorum ama bu canına yandığımın şeyi oje değil, göl; ille pespembe olacak hali yok.

Belli bir mevsimde, günün belli bir saatinde, belli bir açıdan pespembe görünebilir ama o ânı yakalamak zor; gönül gözüyle bakıp birkaç ton açmak iyi olabilir, ben geldiğimde öyle yaptım.

Kaplıcayı çevreleyen işletmenin küçük kulelerinden içeri girince içim umutla doldu.Bir kere çok az insan var, bu iyi bir şey; ikincisi, daha önemlisi, içlerinden biri Marai değilse bile onu tanıyan mutlaka vardır, zira kaplıcadakiler -Allah uzun ömür versin- bir asrı ya devirmişler ya da devirmek üzereler.

KAPLICADAKİLER BİR ASRI DEVİRMEK ÜZERELER

Densizin birine denk gelsek şu suya “bulanık” deyip keyfimizi kaçırabilir.

Kaplıca, nedense, bana hep ondokuzuncu yüzyıl romanlarını hatırlatır.

Mann ya da Hesse bir anda karşıma çıkacakmış gibi gelir -burada belki Marai.

Kaplıcayı çevreleyen işletmenin küçük kulelerinden içeri girince içim umutla doldu.

Bir kere çok az insan var, bu iyi bir şey; ikincisi, daha önemlisi, içlerinden biri Marai değilse bile onu tanıyan mutlaka vardır, zira kaplıcadakiler -Allah uzun ömür versin- bir asrı ya devirmişler ya da devirmek üzereler.

Bu insanları görmek, aynı ortamda bulunmak, aynı minerallerde yıkanmak daha da teşvik edici oluyor -kazığı dünyaya bir onlar çakacak değil ya!

Pacir’e geldiğime göre, diyorsun içinden, ömrüme ömür katacağım -oh ulan!

Neyse, kısa bir gözlemin ardından şezlongdan kalkıp kaplıcaya doğru yürüdüm.

Gözlerim insanları tarıyor, acaba Marai ölmemiş de kimselerin gelmediği Pacir’in kaplıcasına saklanmış olabilir mi?

Bu kaplıcada her şey, herkes olabilir, valla bana inanmayacaksınız ama iyi bakarsanız Marai’nin babasını bile… -yoksa şu ilerde sağda duran ihtiyar adam?!

Kimse başını sokmadığı için ben de omuzlarıma kadar sıcak suya girdim.

Uzun yaşamanın sırrını keşfetmiş insanlar arasında olduğum için onların yaptıklarını birebir uygulamaya çalıştım; hiçbiri başını suya sokmadığı için ben de sokmadım, en yaşlıları olarak göz hapsine aldığım bir çift vardı, onlar sırtüstü birkaç kulaç attıkları için ben de attım.

Düşünün ki adam, bu kaplıcanın bile en yaşlısı, bir nevi yaşam profesörü.

Şöyle bir yarım saat suyun içinde durup vücudumun bütün mineralleri emdiğine ikna olunca çıktım, işletmenin tam karşısındaki lokantaya gittim, bir tandır söyledim.

Aman aman lezzetli değildi getirdikleri; oysa, Niş’te gittiğim Stambolijski ya da Rajka çok lezzetli yemekler veren iki restorandı.

Neyse, zaten buraya da yemek yemeye değil kaplıcanın pembesine girmeye gelmiştim.

Hiçbir şey kaçıramaz keyfimi.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
Murat Aksoy
Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
Hasan Çetin
Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
Sema Erder
Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
Eser Karakaş
Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
Akın Özçer
Akın Özçer Yanlışta ısrar
Yüksel Işık
Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
Tunay Şendal
Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı