Eleştirel öğrenme yaklaşımı, öğrencilerin aktif katılımını, etkili not alma alışkanlıklarını, teknolojiyi bilinçli kullanmalarını ve bilgiyi görselleştirerek paylaşmalarını teşvik eder. PISA verileri, Türkiye’nin öğrenmeye olan yüksek motivasyonuyla büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor.
Bilgi çağında yaşıyoruz; bilgiye ulaşmak artık sadece birkaç tuşa dokunmak kadar kolay. Ancak esas başarı, bu bilgiyi zihinde işleyip hayata uyarlayabilmekte yatıyor. Dinlemek ve not almak, öğrenmenin ilk adımları olabilir; ama gerçek öğrenme, bilgiyi dönüştürmek ve anlamlandırmaktan geçer. Pasif bir bilgi tüketimiyle başlayan süreç, aktif öğrenme teknikleriyle hayata entegre edildiğinde anlam kazanır.
Dinleme Sanatı: Birçok öğrenci için ders sırasında öğretmeni dinlemek, öğretmenin söylediklerini pasif bir şekilde takip etmek anlamına gelir. Oysa ki aktif dinleme bundan çok daha fazlasıdır, öğrenmenin sınırlarını genişleten güçlü bir araçtır. Öğretmene soru sormak, verilen örnekleri analiz etmek veya tartışmalara katılmak gibi yöntemler öğrenmeyi daha verimli hale getirebilir. Aktif dinleme, sadece öğrenmeyi değil, eleştirel düşünmeyi de geliştirir. Örneğin, bir matematik dersinde öğretmenin anlattığı bir problemin çözümünü dinlerken, “Bu yöntemi başka bir problemi çözmek için nasıl uygulayabilirim?” sorusunu sormak, bilgiyi zihinde daha anlamlı hale getirir. Ayrıca aktif dinleme ile genellikle 10-15 dakika arasında olan dikkat süresi de arttırılabilir.
PISA 2022 sonuçları, derslere aktif katılımın öğrenme başarısı üzerindeki etkisini net bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye’deki öğrencilerin, matematik dersine çalışarak başarılı olunabileceğine dair OECD ülkelerine kıyasla daha güçlü bir inancı var. Ancak bu inanç eyleme dönüşmediği için sonuçlar beklentinin altında kalıyor. Örneğin, Türkiye’nin matematik PISA puanı 454 iken, OECD ortalaması 488. Bu farkı kapatmak için öğrencilerin pasiflikten aktif öğrenmeye geçişini teşvik etmek kritik bir öneme sahip.
Not Tutma Sanatı: Not tutmak ve özetleme, bilgiyi zihinsel olarak işlemek için muhteşem araçlardır. Ancak doğru uygulanmadığında, zaman kaybı olabilir. Örneğin, tarih dersinde bir savaşın nedenlerini ezbere yazmak yerine, bu nedenlerin toplumsal sonuçlarını kısa bir özetle ifade etmek, bilgiyi anlamlandırmayı ve organize etmeyi kolaylaştırır.
Renk kodları, grafikler ve semboller kullanarak not almak, bilgiyi görselleştirerek hafızayı güçlendirir. Mueller ve Oppenheimer (2014) tarafından yapılan bir araştırma, bilgiyi kendi kelimeleriyle özetleyen öğrencilerin, kelimesi kelimesine not alan öğrencilere göre daha başarılı olduğunu gösteriyor. Bu tür yöntemler, öğrenmenin kalıcı hale gelmesine de yardımcı olur.
Türkiye, okuma becerileri kategorisinde 466 puanla OECD ortalaması olan 487’nin altında yer alıyor. Ancak Türkiye’de öğrencilerin öğrenmeye olan motivasyonu oldukça yüksek: Öğrencilerin %70,7’si yeni bilgiler öğrenmekten hoşlandığını ifade ederken, bu oran OECD ülkelerinde %50,1.
TÜRKİYE’DE ÖĞRENCİLERİN %70,7’Sİ ÖĞRENMEKTEN HOŞLANIYOR
PISA verileri, okuma becerilerinin ve bilgi organizasyonunun öğrenme başarısı üzerindeki önemini doğruluyor. Türkiye, okuma becerileri kategorisinde 466 puanla OECD ortalaması olan 487’nin altında yer alıyor. Ancak Türkiye’de öğrencilerin öğrenmeye olan motivasyonu oldukça yüksek: Öğrencilerin %70,7’si yeni bilgiler öğrenmekten hoşlandığını ifade ederken, bu oran OECD ülkelerinde %50,1. Bu motivasyon, etkili not tutma ve bilgiyi anlamlandırma yöntemleriyle desteklenirse uluslararası başarı kaçınılmaz olacaktır.
Dijital Çağda Öğrenme: Tek bir kaynağa bağlı kalmak, öğrenmenin derinliğini sınırlar. Çevrimiçi videolar, tartışma grupları ve interaktif platformlar gibi kaynaklar, öğrenme sürecini zenginleştirir. Dijital araçlar, yalnızca bilgiye erişim sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bilgiyi anlamlandırmak için de fırsatlar sunar. Örneğin, Photomath gibi uygulamalar, matematik problemlerini adım adım çözerek öğrenmeyi kolaylaştırırken, Grammarly İngilizce yazım becerilerini geliştirme imkanı tanır.
PISA verileri, dijital okuryazarlığın öğrenci başarısında belirleyici bir rol oynadığını vurguluyor. Türkiye’de dijital okuryazarlık, OECD ülkelerine kıyasla gelişmeye açık bir alan. Eğitimde dijital araçların etkin kullanımı konusunda önemli adımlar atılsa da, öğretmenler hala bu araçları derslere nasıl entegre edeceği konusunda rehberliğe ihtiyaç duyuyor.
Görselleştir ve Paylaş: Bilgiyi görselleştirme yöntemleri, karmaşık kavramların anlaşılmasını kolaylaştırır ve öğrenmeyi kalıcı hale getirir. Zihin haritaları, tablolar ve grafikler, öğrencilerin bilgiyi organize etmelerine ve hatırlamalarına yardımcı olur. Mayer’in (2009) yaptığı araştırma, görselleştirmenin öğrenmeyi %20’ye kadar artırabileceğini göstermektedir.
Türkiye’de öğrencilerin, grup çalışmalarıyla öğrenmeye yatkın olduğu PISA verilerinde açıkça görülüyor. Öğrencilerin %80’i, iş birliği yaparak öğrenmeyi tercih ettiğini ifade ediyor. Grup çalışmaları sırasında bilgiyi zihin haritalarıyla organize etmek, sadece bireysel değil, grup içi öğrenmeyi de destekliyor. Ancak ne yazık ki öğretmenlerin kazanımları yetiştirme telaşı içerisinde bu yöntemi vakit kaybı olarak değerlendirmesi sebebi ile en az tercih edilen yöntemlerden biri olmaya devam ediyor.
Bilginin paylaşımı ise öğrenmeyi daha da güçlendiren bir yöntem. Araştırmalar, bilgiyi başkalarına öğretmenin öğrenme sürecini %30 oranında daha etkili hale getirdiğini ortaya koyuyor (Chi et al., 2018). Ancak hata yapma korkusu, öğrencileri ve öğretmenleri bu yöntemi kullanmaktan alıkoyabiliyor. Bu korkunun üstesinden gelmek, eleştirel öğrenme sürecinin kilit noktalarından biridir.
Türkiye İçin Bir Öğrenme Modeli: Eleştirel öğrenme yaklaşımı, öğrencilerin aktif katılımını, etkili not alma alışkanlıklarını, teknolojiyi bilinçli kullanmalarını ve bilgiyi görselleştirerek paylaşmalarını teşvik eder. PISA verileri, Türkiye’nin öğrenmeye olan yüksek motivasyonuyla büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Bu potansiyeli harekete geçirmek, yalnızca akademik başarıyı değil, yaşam boyu öğrenme becerilerini de geliştirebilir.
Unutmayalım, bilgi yalnızca öğrenildiğinde değil, hayata dönüştürüldüğünde değer kazanır. Türkiye’nin gençleri, doğru stratejilerle global başarıya ulaşabilir. Geleceğin şekillenmesinde, eleştirel öğrenme yolculuğunda atılacak adımlar hayati önem arz ediyor.
Yorum Yazın