Devlet Bahçeli beklenmedik çıkışlarına devam ediyor. Yeni barış sürecinin başından bu yana iktidar kanadında sürekli el yükselten isim o oldu. Meclisteki DEM parti sıralarına gidip elini uzatarak attığı adımın ardından Öcalan’ın meclise gelip bir konuşma yapmasını talep etti. Sürecin bugün geldiği noktada ise milletvekillerinin uzunca bir süredir beklenen İmralı ziyaretinin gerçekleşmemesi üzerine, bizzat gidip Öcalan ile görüşebileceğini söyledi.
MHP liderinin, oy kaybetmeyi göze alarak bu süreci neticelendirmek ve PKK’ya silah bıraktırmak için kararlı olduğu anlaşılıyor. Pek çok siyasi yorumcu için bu Bahçeli’nin devletin çıkarlarını partisinin çıkarlarına öncelediğinin bir göstergesi. Ortadoğu’da değişen dengeler ve yeni jeopolitik riskler karşısında MHP’yi siyaseten zora sokma pahasına ülke için alternatif politikalar üretebilen bir lider var karşımızda.
Ülkenin jeopolitik çıkarları Bahçeli’nin çözüm sürecinde takındığı şaşırtıcı tutumu açıklamak için yeterli olsa bile, aynı argüman İmamoğlu davasındaki açıklamalarını anlamlandırmaya yetmiyor. Zira bu konuda da MHP lideri beklenmedik çıkışlar yapıyor. Binlerce sayfalık iddianameyle birkaç yıl sürmesi planlanan davada, o tam tersine hızlı sonuç çağrısı yapıyor. Bu tutumuyla adeta tekere çomak sokuyor. Dahası, tüm duruşmaların TRT’den canlı yayınlanması talebini de ısrarla yineliyor. Tıpkı açılım sürecindeki tutumu gibi, İmamoğlu davasındaki sözlerini de partisinin oylarını artırma amaçlı bir siyasi fırsatçılık ile izah etmek mümkün değil. Zira bu önerilerin yerine getirilmesi iktidara oy kazandırmaz, aksine kaybettirir. İddianameyi hepimiz gördük. Ek dosyalar durumu değiştirmeyecekse, karşımızda görece zayıf, altı doldurulmamış iddialar olduğu anlaşılıyor. Peki, Bahçeli neden bu davanın hem ekranlar önünde görülmesini hem de hızla sonuçlanmasını istiyor? MHP’nin bu sayede oylarını artıramayacağı kesin olduğuna göre, buradaki hesabı ne olabilir?
Hem barış sürecine hem de İmamoğlu davasına ilişkin Bahçeli’nin bu çıkışlarını anlamlandırmanın en kolay yolu, bunları AKP içerisindeki güç mücadeleleri bağlamında düşünmek. Meclis kürsüsünden dillendirdiği talepler, iktidar partisi içerisinde giderek sertleştiği söylenen Erdoğan sonrası dönemin liderlik savaşına yönelik birer müdahale. Belli ki Hakan Fidan, Bilal Erdoğan, Selçuk Bayraktar ve Berat Albayrak gibi isimler kendi nüfuz alanlarını genişletme ve partideki olası muhalifleri periferiye itme çalışmalarına hız vermişler. MHP liderinin şaşırtıcı tutumlarının hedefinde de bu iç mücadeleler var. Bahçeli’nin buradaki müdahalesinin iki boyutu var. Bir yandan AKP içerisinde barış sürecine destek olanlar lehine tavır koyarken, öte yandan muhalefeti hedef alan hukuk operasyonlarına arka çıkanların işini zorlaştırıp onları zayıflatmaya çalışıyor.
Bana kalırsa bu müdahalelerin amacı iktidar ortağının geleceğini şekillendirmekten çok, AKP içerisindeki bu mücadelenin devletin kurumsallığına daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek. Örneğin bir devlet politikası olarak üzerinde uzlaşıldığını anladığımız barış sürecinin kararlılıkla yürümesini isterken aslında bu kurumsal ciddiyeti talep ediyor Bahçeli. Ya da İmamoğlu davasının TRT’de yayınlanmasını talep ederken aslında yargı süreçlerinin yeniden kendi doğal işleyişine dönmesini hedefliyor. Ve aslında bütün çıkışlarının arkasında ortak bir temel kaygı var: AKP’nin nerede bitip devletin nerede başladığının belli olmadığı bir düzende, devlet ve iktidar arasındaki çizginin yeniden ve en belirgin şekilde çizilmesi.
Bu amaçla kurduğu siyasi baskının dozunu arttırırken aslında büyük bir risk aldığı da söylenemez. Zira iktidar bloğu içerisinde ortağına muhtaç olan taraf daha çok AKP. Eğer Erdoğan parti içi çekişmelere bir sınır koyup kamu idaresini yeniden kurumsallaşma yoluna sokmak yerine ortağı ile iplerin kopmasını göze alırsa, Bahçeli’nin burada kaybedeceği şeyler sınırlı. Türkiye’deki köklü bir siyasi gelenek olarak MHP, muhalefete düşse bile varlığını sürdürür. Oysa AKP muhalefete düştüğünde ondan geriye ne kalacağı son derece şüpheli. Bu son noktanın nedenleri bir başka yazının konusu olsun.






















Yorum Yazın