MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Anadolu İhtilali rüyası: Yeni merkez, aynı oyun

ANA SAYFASİYASETAnadolu İhtilali rüyası: Yeni merkez, aynı oyun
Anadolu İhtilali rüyası: Yeni merkez, aynı oyun

“Anadolu ihtilali” tanımı, romantik bir başlık gibi görünüyor. Fakat hakiki bir ihtilal, geçmişin sadece rövanşını almakla değil, geleceğe dair daha iyi bir sistem kurmakla mümkündür.

04 Nisan, 2025, Cuma 12:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Sedef Erken
Sedef Erken
yazı içi reklam

“Anadolu ihtilali” tanımı, romantik bir başlık gibi görünüyor. Fakat hakiki bir ihtilal, geçmişin sadece rövanşını almakla değil, geleceğe dair daha iyi bir sistem kurmakla mümkündür. Ve gerçek bir eşitlik, ancak eski ayrıcalıkları yıkmakla değil, yenilerini yaratmamakla sağlanabilir.

Eski AKP Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, "Miras değil alın teri" başlıklı yazısında, "Hani 'boykot' diyorlar ya; sermaye dönüştü, para el değiştirdi. Bir gün değil bin gün, on bin gün tüketmeseniz, artık çarşı-pazar, dükkanlar, mağazalar, kafeler yokluğunuzu hissetmez” dedi.

Belki de yazının en çarpıcı cümlesinde de kendini tutamayıp ekledi; diz çökeceksiniz. Cümlenin tamamı şöyle;

“Yeni duruma alışacaksınız, Anadolu ihtilalini kabulleneceksiniz, milletin ve milli iradenin önünde diz çökeceksiniz".

Şair burada tam da itiraz edilen otoriterliğin sesi olmuş. Zira halkın bir otoriteye zorla diz çöktürüldüğü yerde gerçek bir halk ihtilali olmaz, olsa olsa yeni bir tahakküm doğar, bir totaliter rejim inşa edilir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul ve İzmir ekseninde şekillendiği öne sürülen sermaye yapısının ve kültürel hegemonyanın artık çöktüğü, Anadolu’nun, bir ihtilalle, alın teri ve inançla bu yapının yerine geçtiği iddia ediliyor.

Üstelik bu anlatıya göre, bu büyük dönüşüm herhangi bir dış müdahaleye ihtiyaç duymadan, milletin “dip dalgası”yla gerçekleşti. Artık sıra, bu dönüşümü kabullenmeyenlerin “diz çökmesinde”.

Ancak bu tür tarih yazımları, gerçeğin bir yönünü mutlaklaştırarak sunar. Her şeyden önce sorulması gereken temel soru şu;  Gerçekten bir hanedan yıkıldı mı, yoksa sadece güç odakları yer mi değiştirdi?

Bir Hegemonya Yıkıldıysa, Yerine Ne Geldi?

Elbette ki Cumhuriyet’in ilk yıllarında devlet destekli bir sermaye sınıfı inşa edildi. Bu, modern ulus-devlet inşasının kaçınılmaz bir parçasıydı. Fakat bu sınıfın homojen, sınıfsal bir “hanedan” olarak tanımlanması, tarihe bugünün öfkesiyle bakmak olur.

Ne kadar eleştirsek de bu sınıfın içinden düşünürler, bilim insanları, sanatçılar çıktı. En azından kendi içinde bir çeşitlilik ve entelektüel üretim barındırıyordu. Bugünse “yerine gelen” sınıfa baktığımızda sorulması gereken bir başka soru daha var:

Yükselen Anadolu sermayesi gerçekten daha demokratik, daha adil, daha katılımcı bir düzen mi kurdu, yoksa sadece kendi statükosunu ve zengin sınıfını mı inşa etti?

“Alın teriyle geldik” demek yetmiyor. Asıl mesele, o alın terinin nasıl bir sistem inşa ettiğidir. Kamu kaynaklarının belirli şirketler arasında nasıl bölüşüldüğü, eğitim kurumlarının liyakate mi yoksa sadakate mi göre şekillendiği, kültürel alanda çoğulculuğun mu yoksa tek sesliliğin mi teşvik edildiği bu sorunun yanıtlarını verir.

Toplumun bir bölümünü küçümsediğinizde, er ya da geç gerçekliğe çarparsınız. Çünkü ekonomik iktidar, sosyal meşruiyet olmadan uzun süre ayakta kalamaz. Kaldı ki bugün iktidarın kendi seçmeninden bile çok sert eleştiriler alan bir hayat pahalılığı sarmalı yaşanıyor.

Kavramlarla Konuşalım

Bu noktada birkaç kavramı hatırlamakta fayda var. Toplumsal değişimi sağlıklı değerlendirmek için sosyoloji bize şunları sunar:

Hegemonya: Bir grubun, sadece zorla değil, rıza üreterek kurduğu kültürel ve ideolojik üstünlüktür.Merkez-çevre çatışması: Toplumun iktisadi ve kültürel merkezlerinin, çevredeki gruplar tarafından dönüştürülmesi sürecidir. Yeni elitler teorisi: Bir önceki elit sınıf tasfiye edildiğinde, yerine gelen sınıf da aynı ayrıcalıkları yeniden üretme eğilimindedir. Kolektif hafıza: Bir topluluğun geçmişe dair ortak anlatısıdır ancak bu anlatı çoğu zaman çarpıtılır, siyasal amaca hizmet edecek şekilde yeniden yazılır.

Bugün yaşanan, gerçek bir eşitlik ve özgürlük hareketi değil, yeni bir merkez inşasıdır.

Eskiyi taklit eden, ama eleştirisini yaptığı elitlerden daha katı, daha dışlayıcı hatta en az onun kadar gaddar, bazen ona rahmet okutacak bir yapı oluşmuştur.

Yeni gelenler, geçmişte yaşadıkları dışlanmışlığı, şimdi başkalarına yaşatmaktadır. Hem de misliyle. Kindar nesil yetiştirme hedefi meyvelerini vermiştir belki de.

Yazının sonunda yer alan şu ifadeler dikkat çekici: “Bir gün değil bin gün tüketmeseniz, artık çarşı-pazar, mağazalar, dükkanlar yokluğunuzu hissetmez.”

Bu cümle, ekonomik güçten emin birinin özgüveni gibi görünse de, aslında toplumun diğer yarısını “yok sayma” arzusunun ifadesidir. Oysa toplumun bir bölümünü küçümsediğinizde, er ya da geç gerçekliğe çarparsınız. Çünkü ekonomik iktidar, sosyal meşruiyet olmadan uzun süre ayakta kalamaz. Kaldı ki bugün iktidarın kendi seçmeninden bile çok sert eleştiriler alan bir hayat pahalılığı sarmalı yaşanıyor.

İktidar yorgun, anlatıları eskiyor; halksa artık sadece anlatılmak değil, duyulmak ve rüyalarla avunmak değil gerçek bir hayat yaşamak istiyor.

Anadolu İhtilali Romantizmi

“Anadolu ihtilali” tanımı, romantik bir başlık gibi görünüyor. Fakat hakiki bir ihtilal, geçmişin sadece rövanşını almakla değil, geleceğe dair daha iyi bir sistem kurmakla mümkündür. Ve gerçek bir eşitlik, ancak eski ayrıcalıkları yıkmakla değil, yenilerini yaratmamakla sağlanabilir.

Güç el değiştirdiğinde değil, adalet tesis edildiğinde dönüşüm tamamlanır. Aksi hâlde sadece yeni bir çelik çekirdek oluşur ve bu kez onun dışındakiler dışlanır.

Güç elindeyken tarihi söylemde kazanmak, bugünü anlamaktan, geleceği kurmaktan daha kolaydır. Ancak esas mesele, geçmişin retoriğinde değil, bugünün gerçeğinde ve etiğinde saklıdır.

Tarihi büyük anlatılarla çerçeveleyip bugünü unutturmaya çalışan kalemler, halkın gerçek gündemini değiştiremez. Zira artık seçmen, hakikatle karşı karşıya.

Eğitimde fırsat eşitliğinin yokluğunu, sağlıkta erişimin zorluğunu, adaletin siyasallaşmasını birebir deneyimliyor.

Toplumun farklı kesimleri, sadece kimlikler üzerinden şekillenmiş kutuplaştırıcı söylemlerin değil, somut çözüm üreten, ortak geleceğe dair umut vadeden bir siyasi aklın özlemini duyuyor.

İktidar yorgun, anlatıları eskiyor; halksa artık sadece anlatılmak değil, duyulmak ve rüyalarla avunmak değil gerçek bir hayat yaşamak istiyor.
 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Aydın Ünal

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Sedef Erken
    Sedef Erken

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı