MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Tanpınar’a Huzur Yok 1. Bölüm

Ana SayfaEdebi̇yatTanpınar’a Huzur Yok 1. Bölüm
Tanpınar’a Huzur Yok 1. Bölüm
13 Ocak, 2024, Cumartesi 06:57
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Menteş
Murat Menteş

*** BU YAZI İLK OLARAK 13 OCAK 2024'TE YAYIMLANMIŞTIR ***

“Beyler…” deyip sustu Tanpınar Muhafızı. “İyice kâni oldum ki her ikiniz de dâhi bir edibe hürmet duymak bir yana, onu küçümseme cüreti gösteriyorsunuz.”

“Her Ahmet Hamdi, Tanpınar değildir”


Genç adamın sesi gayet yumuşak, tavırları ziyadesiyle kibar, eli yüzü kusursuzluk derecesinde düzgün; öyle ki, insana “Nihayet hayatıma girdin yakışıklı!” dedirtir.

İstanbul Türkçe’sini bir şehzadenin ağzından konuşuyor adeta. Gri, kaşe paltosunun eteği her adımda dalgalanıyor. Başında ‘coppola’ kasket. Ellerinde Chevignon marka siyah deri eldivenler.

1959 senesi, Mart ayının ortaları. Üç adam gece vakti, Kuledibi’nde, Karaköy’e doğru yürüyorlar. Kirli naylon karanlığı. Kaldırımlarda, duvarlarda çiğ ‘hayalet gölgeleri’ oynaşıyor.

Adamlardan biri fötr şapkalı. Kabanının yakası kürklü. İnce bıyığı yarı yarıya ağarmış. Ata mesleğini sürdürüyor: Bezzaz [kumaş tüccarı]. Mebusluktan mütekait [emekli]. Fî tarihinde manzumeler yazmış. Kendini ‘şair’ diye tanıtıyor. Birkaç şiiri bestelenmiş.

Öbürü, papyonu ve sivri sakalıyla, iyi dans eden birine benziyor. Şair mebusun müşaviriymiş. Asıl işi fıkra [köşe yazsısı] muharrirliği [yazar]. Ulusal bir gazetede haftanın iki günü tarz-ı hayat, adab-ı muaşeret, meşhur şahsiyetlerin hususiyetleri gibi konulardan dem vuruyor.Kasketli, diğerlerinden genç. 33 yaşında. Bebek yüzlü, meleksi bir centilmen. Gözleri, hukuk terazisinin kefeleri sanki; bakışlarıyla adalet dağıtıyor. Variyetli bir ailenin vârisi.

“Siz de amma mübalağa ediyorsunuz mirim. Andığınız muhteremi mebusluk yıllarından tanırım. Meclis’e adımını atmazdı. Bir de... ne bileyim, biraz…”

“Biraz ne?”

“Hımbıl mı desem, kaknem mi, suratı sirke satan bir zattı.”

“Bırakın efendiler şimdi Tanpınar’ı. Şu Moskof dilberleri nasıl nur saçıyorlardı! Siz bin yaşayın azizim. Sayenizde gözümüz gönlümüz şenlendi. Kulağımızın pası silindi. Fransızca şarkısına bayıldım. Neydi?..

J’ai le cœur aussi grand
Qu’une place publique

Ouvert à tous les vents
Voire à n’importe qui
Venez boire chez moi
Trois fois rien de musique
Et vous y resterez
Comme en pays conquis*

“Felekten gece çalmak diye buna derim ben!”

İşret âlemi dönüşü laklak ederlerken ‘Tanpınar’ adı geçince eldivenli beyzade had safhada ciddileşiyor. Papyonlunun sözünü duymazdan gelip eski mebusa soruyor: “Huzur’u okudunuz mu?”

“Cumhuriyet’te tefrika edildiği dönemde bazı bölümlerine göz attım. Fikrimi açıkça söylememe müsaade var mı?”

“Rica ederim, buyurunuz.”

“Ber-bat! Roman demeye bin şahit lazım!”

Sivrisakal söze karıştı: “Azizim, alın benden de o kadar! Proust’un ikinci sınıf bir taklidi! Tahammülfersa [dayanılmaz] bir müsvedde. Yahu bendeniz bu bahsettiğiniz Tanpınar nâm şahsı az çok tanırım. En yakınlarının ona taktığı lakabı işitmişsinizdir.”

Eldivenli centilmen: “Sakın! O kelimeyi duymak istemiyorum. Kanaatimce sizin ağızınıza da yakışmaz.”

“Beyefendi, mevzuyu zât-ı âliniz açtınız. Hoşnor sarışın afetlerden konuşmak varken”

“Kırtıpil!” diye atıldı tüccar şair. “O pejmürde, sünepe, tıknefes herife herkes böyle söyler. Haklılar!”

VINK! Adamımız hançeri vargücüyle fırlattı. Karanlıkta parıldayarak dönen bıçak, eski mebusun ensesine saplandı. “Hıaaaaagh!” İhtiyarın hırıltılı çığlığı rüzgarda dağıldı. Yüzüstü yere kapaklanıp, buzlu merdivenlerden aşağı 8-10 metre kayarak sürüklendi. Hâlâ can çekişen gazetecinin boğazında birleştirdiği elleri kan içindeydi.

Gencin sesinde teessür ve rest üstüste binmişti: “Sizi, bir edebiyat dehası hakkında böyle konuşmaktan men ederim efendi!”

“Ne?! Edebiyat dehası mı?!” Fötrlü ihtiyarın gözleri hayretle açılmıştı. “Peh! Üstüme iyilik sağlık! Yahu bu Tanpınar denen adam komünist bir kere! Kendi okul arkadaşı ihbar etti! Başbakan Menderes’e de iyi gözle bakmadığı malum. Bir de muhafazakar havasına bürünmüyor mu, tam anasının gözü vallahi! Adnan Menderes ki, daha birkaç hafta evvel Londra’da uçak kazasından sağ kurtuldu. Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle. Siz ise başvekile hoş bakmayan tıksırıklı, kıtıpiyos, yanardöner bir muşmulayı yok yere göklere çıkarıyorsunuz!”

Genç, derin bir nefes alıp “Sizi ikaz etmiştim” dedi sakince “o kelimeyi telaffuz etmeniz hoş olmadı.”

Adamların yanından geçen bir sokak köpeği, bir an durup ne konuştuklarını anlamaya çalışır gibi onlara baktı. Sonra yoluna devam edip dumanlı karanlıkta kayboldu.

Etraf tenhaydı. Hatta ıssız. Saat geceyarısını çoktan geçmişti. Yerler ince buz tabakasıyla kaplı. Yağmur dinmiş fakat nemli, soğuk bir rüzgar, İstanbul’u hakimiyeti altına almıştı. Kemikleri sayılan ağaçlarda birkaç kuzgun silueti.

“Ben de şiir yazıyorum, edebiyattan anlarım. Büyük Meclis’te bulundum. Politikanın göbeğinde. Mezkur şahsın kitapları neşredilmiyor bile. Siyasetten anlamadığı ortada. Edebiyat kürsüsüne de Hasan Âli Yücel’in himmetiyle tayin edildi. Sizin gibi mümtaz bir beyzadenin böylelerine itibar etmesini garipsememi mazur görünüz.”Papyonlu muharrir atıldı: “Şairliği şaibeli, romancılığı meşkuk, siyaseti safsata! Ne lüzum var, entipüten profesöre, lakaydi hazretlerine boşverin gitsin!”

“Siz, onun aleyhine bir yazı yazmıştınız.”

Sivrisakal “Evet. Aynen öyle. İyi hatırladınız. Beş Şehir adlı kitabını tenkit etmiştim” dedi çakırkeyif gülüşle.

Yokuşta merdivene dönüşen kaldırımda durdu genç adam. Ve fötrlüye döndü: “Siz de Tanpınar’a Meclis kürsüsünden hakaret ettiniz.”“Müstahak!” diye ünleyip hıçkırdı öteki.

Üçü öylece dikilirken birbirlerine baktılar. Papyonlu, soğuğu bedeninden kovmak ister gibi silkindi. İhtiyar şişmandı. Görünen o ki pek üşümüyordu. Suratına mutlu bir sırıtış yerleşmişti.

“Beyler…” deyip sustu Tanpınar Muhafızı. “İyice kâni oldum ki her ikiniz de dâhi bir edibe hürmet duymak bir yana, onu küçümseme cüreti gösteriyorsunuz.”

“Gene mübalağa!”

“Hem de ne mübalağa? Neymiş meğer şu Tanpınar! Hey Allah’ım!”

Genç adam, birdenbire paltosunun altından bir Venedik hançeri çıkardı. İki yoldaşı şaşalayıp kalakaldı. Beriki, hançeri, gazetecinin papyonu ile sakalı arasından ZIMP! diye boğazına sapladı! Püsküren kan, tonton şairin açık ağzına ve gözlerine doldu. Bizimki hançeri geri çekince, gazeteci olduğu yere devrilirdi. Ötekiyse yokuş aşağı tıngır mıngır kaçarken yağlı gövdesi lömbürdüyordu.

VINK! Adamımız hançeri vargücüyle fırlattı. Karanlıkta parıldayarak dönen bıçak, eski mebusun ensesine saplandı. “Hıaaaaagh!” İhtiyarın hırıltılı çığlığı rüzgarda dağıldı. Yüzüstü yere kapaklanıp, buzlu merdivenlerden aşağı 8-10 metre kayarak sürüklendi. Hâlâ can çekişen gazetecinin boğazında birleştirdiği elleri kan içindeydi. Genç adam soğukkanlı adımlarla ihtiyara yaklaştı. Hafifçe eğilip ensesindeki hançeri çekip aldı. İhtiyar, ölmüştü bile. Bıçaktaki kanı, maktulün kabanının kürküne sildi. Birkaç basamak çıkıp muharriri kontrol etti: Hayretle çarpılmış suratından ve asma dalları gibi bükülmüş ellerinden ölümün canlılığı ve tazeliği aksediyordu.

Uzaklardan bir köpeğin boğuk uluması duyuldu. Astronomik bir çatal gibi İstanbul’a saplanan şimşeğin ardından, Mikail’in azarı gökgürültüsü duyuldu ve karanlık bir ton daha koyulaştı. Tanpınar muhibbi [seven, dost], yüzünde dingin bir tebessümle yokuş-aşağı yürüyordu
---

* Gönlüm gayet engindir
Bir kent meydanı kadar
Tüm rüzgarların birden estiği yahut
Herhangi bir rüzgârın.
Evime gel içelim
Sızarken çok az müzik
Ve sen aşkım orada kalacaksın ebedi
Fethederek aldığın ülke misali 

 

Tefrikanın tüm bölümlerini okumak için yukarıdaki görsele tıkla ☝️

    Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
    Tanpınar'a Huzur Yok

    Yorumlar

    yorum avatar

    Tesadüfen bu tefrikaya ulaştım. Ezber yapa yapa okuyorum yaşayan efsanemizi.

    Aydın Hoca

    20-03-2025 12:00

    yorum avatar

    hoşnor, bu kelime sadece Murat Menteş'e özgü sanırım :)

    Esin Gül

    11-02-2025 00:00

    yorum avatar

    Okurken çok akıcı hissedemeğim, bununla birlikte okumaya devam etme isteğimi durduramadığım bir yazı. Gerçi bu henüz başlangıç. 'Daha neler bekliyor'a talip olmak lazım. Kaleminize sağlık ?

    Hatice

    25-01-2025 10:54

    Yorum Yazın

    e-bülten sağ blok
    Murat Menteş
    Murat Menteş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı