MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Türkiye’yi Aşık Veysel üzerinden okumak

ANA SAYFAKÜLTÜR SANATTürkiye’yi Aşık Veysel üzerinden okumak
Türkiye’yi Aşık Veysel üzerinden okumak

“Gönül Gördü Dil Söyledi” kitabı görünüşte Aşık Veysel ile dertleşme kitabı ama onlar dertleşirken insanın aklına Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile başlayıp, başta İmamoğlu olmak üzere Zeydan Karalar’ın, Resul Emrah Şahan’ın ve diğerlerine yönelik operasyonlar geliyor. Toplumsal zeminini kaybeden iktidarın elindeki iktidar gücünü kullanarak, toplumsal rızalığa karşı nasıl nobran davrandığını hatırlıyorsunuz.

06 Ekim, 2025, Pazartesi 00:05
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yüksel Işık
Yüksel Işık
yazı içi reklam

Önceki hafta, BM toplantısına katılmak üzere ABD’ye gitmişti Erdoğan. Orada Trump ile bir görüşme yaptı. Erdoğan’a övgüler düzdüğü görüşme sırasında birden bire “hileli seçimi iyi bilir” demesi, totaliter rejimlerin simgesi haline dönüşen Trump’ın bu tarafa bakışının da özeti gibi… Görüşme öncesi ve sonrasında ABD’li yetkililerin ağzından çıkan “meşruiyet sağlıyoruz” sözleri de bu bakışın dışa vurumu…

Yandaş medya, ABD’li yetkilerinin, “meşruiyet sağlıyoruz” sözlerinin üstünü örtmek için Trump’ın, Erdoğan’ın sandalyesini tutmasını öne çıkartmak istedi ama mızrağı çuvala sığdırmak zor oldu. “Dışarıda”, iktidara olan bu bakış, “içeride” ister istemez çok tartışıldı. İktidarın canını acıtan meşruiyet meselesinin etkisini azaltmak için aranan “yol”, TBMM açılış törenlerinde bulunmak istediyse de bu meselenin daha çok su götürür olduğu anlaşılıyor.

Erdoğan’ın, açılış sırasında bütün muhalefet partileriyle görüntü vermesi, ABD’li yetkililerin, “meşruiyet sağlıyoruz” sözlerinin etkisini azaltmaktan çok “majestelerinin muhalefeti” imajına kapı araladığı söylenebilir.

Başta DEM olmak üzere muhalefete yönelik toplumsal tepkiler yükselirken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, yerli yerinde bir değerlendirmeyle kökü bu topraklarda olan tutarlı, ilkeli siyasetin ipuçlarını verdiğini gördük. Özel, “muhalefete muhalefet yapılmaz” sözüyle tartışmanın odağının kaymasına karşı gösterdiği duyarlılık dikkate değer.

Kökü bu topraklarda olan tutarlılık ne demek?

GÖNÜL GÖRÜR, DİL SÖYLER

Elimde, bu yazıyı yazmak için okumaya ara verdiğim bir kitap var; adı “Gönül Gördü Dil Söyledi”[1]. Yazarı Yaşar Seyman olan kitap, Aşık Veysel’in evrensel yolculuğunu anlatıyor.

Veysel’in yaşam yolculuğu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin inşa süreci, birbiriyle örtüşüyor. Veysel’in gözleri kör, Türkiye ise “bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş” durumdadır. Veysel, o zorlu koşullarda kaybettiği gözlerine rağmen kendisini var etmenin yollarını ararken; Türkiye Cumhuriyeti ise öncülü olan Osmanlının emperyalizmin kuklası bir yönetme tarzına teslim olmasına itiraz ederek kendisini var ediyor.

Emperyalizmin işbirlikçisi İstanbul iktidarı zevk ü sefa içinde yaşarken, hastalığın kol gezdiği Anadolu’da gözlerini yitiren Veysel hayata küsmüyor; direnip ayağa kalkıyor ve bugün, bütün dünyanın tanıdığı, söylediği her bir türkünün içinde insanlığın evrensel birikimini bulduğu koskoca bir anıta dönüşüyor. Emperyalizmin işbirlikçileri aracılığıyla “kör-kötürüm” bir hale dönüştürülmek istenen Anadolu coğrafyasında “kaderine rıza göstermeyen” bir irade aracılığıyla ayağa kalkıp, yepyeni bir iktidar anlayışıyla bağımsız bir ülkenin mümkün olduğuna inanmanın sonucudur Türkiye Cumhuriyeti…

Direnmek, dik durmak ve geleceği istemektir insanı da, toplumu da ayakta tutan… Konjonktürel haklılık yoktur; hak evrenseldir ve zamana, zemine göre değişmez. Kökü bu topraklarda olan tutarlılık budur işte!

İyisi mi, bağımsız bir Türkiye kurmak için yürütülen kurtuluş savaşından sonra “halkın egemenliği” ilkesi çerçevesinde kurulan Cumhuriyet hükümetlerinin, kuruluşundan yüz yıl sonra bir ABD’li yetkili tarafından meşruiyet tartışmalarına konu edilmesini anlamak için Seyman’ın “Gönül Gördü Dil Söyledi” kitabı aracılığıyla seyahat edelim. Bu seyahatin anlamlı olabilmesinin yolu, bu topraklarla müsemma Aşık Veysel’e yakından bakmaktan geçer.

Ben Veysel’i, “güzelliğin on para etmez/Şu bendeki aşk olmasa” türküsüyle tanımıştım. Öyle güzel bir betimleme ki yıllarca dilimden düşürmedim hiç.

Zamanı geldi; geçtim klavyenin başına ve başladım Veysel’i yazmaya. Gürül gürül aktı klavye ve tam da sonsuzluğa göçüşünün 50. Yılında okurun karşısına çıktı o kitap. Yeni baskısında, “Gönül Gözü” olan alt başlığı, “Anadolu’nun İnsan Hazinesi” idi, benim Âşık Veysel kitabım.

O kitapta şunları yazmıştım Veysel için:

“Herkes kendisinden bir pay alır onda. Bir bakarsınız doğanın sesi olmuş; bir bakmışsınız toprağın bekçisi. Bazen ‘sadık yar’, bazen gönüldeki âşıktır.”

Benim 300’ü aşkın sayfa boyunca anlattığım Âşık Veysel, bir deryadır. Kitap bittiğinde dönüp baktım koskoca deryanın bir damlasını yazabilmişim. Tıpkı Âşık Babanın dizeleştirdiği gibi:

“İnsan bir deryadır ilim de mahir

İlimsiz insanın şöhreti zahir”

Tesellim şu ki benden önce de yazanlar olmuş bu büyük deryayı. Tıpkı Veysel’in sağlığında onunla muhabbet etme olanağı bulan Erdoğan Alkan ve Veysel Kaymak’ın yazdığı gibi…

İlk bakışta Veysel, olabildiğince “yerli” biri; görünenin arkasına baktığınızda onu var eden bir evrensel iklimin izleri gelip sizi buluyor. O iz, Seyman’ın kaleminden, gözlerini çiçek hastalığına bedel olarak vermiş Veysel ile Borges’i, Veysel ile Taha Hüseyin’i buluşturuyor.

VEYSEL’İ VAR EDEN İKLİMİ ANLAMAK, TÜRKİYE’NİN SERÜVENİNİ ANLAMAKTIR

Yorum önemli ama bilgi çok daha önemlidir. Doğrusu Kaymak’ın derslerle dolu anlatımı, Veysel Baba’nın daha fazla yazılması konusunda beni teşvik etmişti. Farklı bir bakış açısıyla ve esas olarak da içinde yetiştiği kültürel iklimin ışığında yazmak gerekirdi onu. O iklimi anlayabilirsek, Türkiye’nin serüvenini anlayabileceğimize inanıyorum çünkü.

Bu toprakların köküdür Aşık Veysel. Kendisi de farkındadır bunun. İster ki o kök, dal budak salsın, çiçek açsın; yemişinden yararlanalım, gölgesinde sohbet edelim. Bu dünyadan göçerken toprakla kendi arasına bir şeyler konulmasını istememesi bundandır Veysel’in. Bize demek ister ki hayata mı tutunmak istiyorsunuz; dönüp kendinize bakın. İnsanlığın evrensel birikimini geleceğe mi taşımak istiyorsunuz; ayağa kalkın. Haksızlığa mı uğradınız, karşısında durun. Yıllar sonra dönüp baktığımızda, büsbütün Anadolu’nun, o yokta, yoksullukta, dünyanın efendilerinin karşısına çıkma iradesinin kökeni de bu iklimden alır gıdasını.

Yaşar Seyman da Veysel’i anlatırken, esasen Anadolu’daki bu kültürel iklimi anlatıyor. Üstelik öyle güzel bir adlandırma yaptı ki kitabına; adı “Gönül Gördü/Dil Söyledi” olarak yazıldı zihin dünyamıza.

Veysel’in öyküleştirilmiş biyografisini anlatır, Seyman.

Seyman’ın kitabının sayfalarını çevirdikçe Anadolu’nun nasıl okumamış filozoflar coğrafyası olduğunu hatırladım bir kez daha. “Âşık Veysel/Gönül Gözü” kitabımda da anlattığım bir efsaneye göre babası, çiçek hastalığının kapattığı gözlerinin açılması için Veysel’i ve konu komşuyu alıp, Gül Dede yatırına gider. Adadığı adağı tığlayacağı sırada yedi develi bir kervanın gelmekte olduğunu görür. Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdir Beserek dağı. Kimse geçmez bu dağlarda yani… Yanındakilere dönüp, “siz sofrayı kurun; ben de kervancıları buyur edeyim” der. Yönünü kervancıların geldiği tarafa döndüğünde, gözden kaybolduklarını fark eder.

Bunu, “iyiye işaret” olarak yorumlar baba Karaca Ahmet. Veysel için dönüm noktasıdır o gün. Zira kervan ile gelip gidenin Hızır olduğu ve Hızır’ın “darda kalanlara” yol gösterdiğini herkes bilir. Hep yazdığım üzere “efsaneler, abartı ile inşa edilir ama temelinde gerçeklik vardır. Hızır, darı, genişletmenin sembolüdür”. Veysel’i, içine düştüğü dardan, babasının içselleştirdiği mücadele azminin yol göstericiliğinde kendi iradesi çıkarmıştır. Tıpkı Anadolu’yu işgalden kurtaran “İrade-i Milliye” gibi…

Yaşar Seyman şöyle seslenir Âşık Veysel'e.

"Seni yazmak beni bütün uğradığım haksızlıklardan, önüme kurulan barikatlardan, derin kuyulardan çıkardı, dikenli tellerin izlerinden arındırdı. Berrak su oldum. Gerçekten görmenin gözleri açık olmakla ilgisi olmadığını senden öğrendim."

MEŞRUİYETİN KAYNAĞI, HALKTIR

İnsanı, sözün derinliğinden uzaklaştıran, gerçeklikten kopartıp sanala yönelten bir çağda yaşıyor olabiliriz ama Seyman, Âşık Veysel üzerinden bize olaylar ve olgular arasındaki bağı unutmamamız gerektiğini anlatıyor. Olaylar ve olgular arasındaki bağın kurulması gerektiğine ilişkin Veysel’in verdiği şu örnek müthiştir mesela. Şöyle diyor Veysel:

“Bu üzerinde yemek yediğimiz masa ne kadar eder? Mesela 10 lira. Fakat on paralık mıh olmasa bu masa olur mu idi? Bu dünyada herkesin kendine göre bir lüzumu, değeri ve manası vardır.”

Okuması-yazması yoktur belki ama değme filozofların sayfalarca anlatmak istediği diyalektiği bir çırpıda anlatması, onun ne kadar evrensel olduğunu gösterir. İçinde yetiştiği ortamda, “her çiçekten edindiği bal” ile bize ulaşan Veysel üzerinden hayata tutunarak, doğrunun, haklının peşinden nasıl gidilmesi gerektiğini görüyoruz.

 “Gönül Gördü Dil Söyledi” kitabı görünüşte Aşık Veysel ile dertleşme kitabı ama onlar dertleşirken insanın aklına Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile başlayıp, başta İmamoğlu olmak üzere Zeydan Karalar’ın, Resul Emrah Şahan’ın ve diğerlerine yönelik operasyonlar geliyor. Toplumsal zeminini kaybeden iktidarın elindeki iktidar gücünü kullanarak, toplumsal rızalığa karşı nasıl nobran davrandığını hatırlıyorsunuz.

İlk bakışta Veysel, olabildiğince “yerli” biri; görünenin arkasına baktığınızda onu var eden bir evrensel iklimin izleri gelip sizi buluyor. O iz, Seyman’ın kaleminden, gözlerini çiçek hastalığına bedel olarak vermiş Veysel ile Borges’i, Veysel ile Taha Hüseyin’i buluşturuyor.

Güç olmanın, gücü elinde bulundurmanın, mazluma, mağdura, kimsesize güç göstermenin zayıflık olduğunu bilen bir iklimin insanıdır Veysel; Seyman da zarif kalemiyle Şah Hatayi’den Pirsultan Abdal’a, Kul Himmet’ten Yemini’ye, Fuzuli’den Seyid Nesimi ve Virani’ye kadar uzanan bir tarihsel gönderme üzerinden anlatıyor Veysel Baba’yı.

Veysel bizim kökümüzdür. Direncimizin, bu topraklardaki var oluşumuzun, ayağa kalkışımızın ve dahi kültürel geleneğimizin simge isimlerinden biridir.

Veysel’in dünya görüşü, Anadolu’nun kadim ilkelerini taşır. Vicdanlıdır Veysel, hakkın yanında, haksızlığın karşısındadır; Anadolu da öyle… Kendisinden verir, kendisine verileniyse unutmaz; tıpkı Anadolu gibi. “Gönül Gördü Dil Söyledi” kitabı da, bunu hatırlatır.

Veysel, bize, toprağımıza, insanımıza ve hepsinden önemlisi kendi irademize sahip çıkmamızı öğütler. Sahip çıkalım ki “dışarıdan” ne idüğü belirsiz kimseler, bize “meşruiyet dersi” vermesin.

Veysel’in şu öğüdüyle kapatalım bu babı:

“Veysel söyler ama duyulmaz sesi

Doğruyu söyleyene diyorlar ‘asi’

Böyle değil idi şu demokrasi

‘Tahkikat’ yok hürriyet var bu yolda”

----

[1] Yaşar Seyman, Gönül Gördü Dil Söyledi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2025.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Yüksel Işık
    Yüksel Işık

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz TBMM Komisyonu Öcalan’ı da dinlemeli
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Devletin sahipleri ve DEM Parti!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP Merkez Partisi oldu mu? – 1
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Yunan resmi - 3
    Akın Özçer
    Akın Özçer Ekonomide akıldışılık sona erdi mi?
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Türkiye’yi Aşık Veysel üzerinden okumak
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Enflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Rekabetçi Otoriterlikten Çıplak Otoriterliğe
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Enflasyon! Yan yattı, çamura battı
    Murat Paker
    Murat Paker “Süreçte” Üç Farklı Söylem Dairesi
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal CHP’nin Meclis Boykotu
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Hakikat Komisyonlarına doğru (1)
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ABD Başkanı Trump’a verilen bir ödün mü?
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Osmanlı–İngiltere ilişkileri (3): Sultan Abdülaziz’in İngiltere Günleri (1867)
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı