Sonuç olarak terörsüz Türkiye ancak demokratik bir Türkiye ile mümkündür. Şunu unutmayalım; PKK, Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi anti demokratik uygulamalarla büyümüş olsa da; daha temelde demokratik olmayan bir ortaya çıkmış bir “sonuç”tur. Ve PKK’yı dağdan indirecek olan da, onu doğuran “nedenler”i ortadan kaldırmaktır.
Meclis kapanmadan önce kurulması hedeflenen ve çözüm sürecindeki yol haritasını belirleyecek komisyonun kurulması için Başkan Numan Kurtulmuş’un siyasi partilerle olan istişareleri bitti.
Kurtulmuş, partilere yazı göndererek 31 Temmuz’a kadar komisyon için isim istedi.
51 üyeden oluşacak komisyonda AKP 21, CHP 10, DEM Parti ve MHP 4'er, İYİ Parti ve Yeni Yol 3'er milletvekili ile yer alacak. Bunun dışında TBMM'de grubu bulunmayan bazı partilerden de komisyonda 1'er milletvekili yer alması karar bağlanmış. İyi Parti’nin komisyona üye vermeyeceğini düşündüğünüzde komisyon 48 üye ile yol devam edecek.
İlgili tartışmalara baktığımızda komisyonun temel işlevinin terörsüz Türkiye hedefine uygun olarak; i) dağdan iniş, ii) toplumsal hayata entegrasyon, iii) içerde ise hasta tutuklu ve hükümlüler başta olmak üzere tahliyeleri ve iv) sürecin tamamlanması için demokratikleşme konusunda atılması gereken adımları içeren bir program, öneriler listesi ve yol haritası hazırlaması görülüyor.
Sonuçta eğer PKK kendini tasfiye etmesi hedefleniyorsa; iki ayrı süreç, aynı anda işlemeli.
Çözüm süreci kapsamında; PKK’nin kendini tasfiyesi ve dağdan inenlere yönelik hukuki adımlar ve dönenlerin toplumsal entegrasyonunu sağlayacak kapsamlı bir toplumsal uyum projesini ortaya koymak.
Demokratikleşme ile de, sadece Kürt sorununu değil ülkedeki tüm farklı kesimlerin kendini eşit ve özgür hissettiği yasal düzenlemelerin yapılması için yol haritası ortaya koymak.
Sonuç olarak komisyonun kanun yapıcı bir gücü olmayacak. Sadece Meclise bir yol haritası sunmakla sınırlı ama önemli bir görevi olacak.
Elbette burada kritik mesele, komisyonu raporunu hazırlarken önerilerin oy çokluğu ile mi, nitelikli çoğunlukla mı, yoksa salt çoğunlukla mı alınıp alınmayacağı olacak.
Öneriler ne kadar geniş bir uzlaşı ile alınırsa, Meclise’e geldiğinde de toplumsal meşruiyeti o kadar güçlü olacaktır.
Burada bir parantezle böylesine bir komisyonun partilerin eşit sayıda vekille katılımı samimiyet açısından önemli olacağını ifade etmek isterim.
Ve Meclis’te ve toplumsal muhalefette olduğu gibi komisyonda da Erdoğan’ı demokratikleşmeye zorlayacak bir demokrasi bloku oluşturulmalıdır.
CHP VE DEMOKRASİSİZ OLMAZ
Biliyoruz ki bu komisyonda, sürece en başından bu yana karşı olan İyi Parti olmayacak.
Burada kritik mesele CHP’nin komisyonda olup olmayacağı.
CHP lideri Özgür Özel, bu komisyonun kendi fikirleri olduğunu ve komisyonda olmak istediklerini açıkladı.
Bunun nedenin de Kürt sorununun çözülmesi konusunda yıllardır ortaya koyduğu irade olduğunu ifade etti.
CHP komisyona katılma konusunda bazı rezervler öne sürüyor. Bu rezervlerin siyaseten hem iyi ifade eden cümle kuşkusuz; “Hem terörsüz hem de demokratik Türkiye”. İkinci anlamlı cümle; “Diyarbakır’a demokrasi İstanbul’a otokrasi olmaz”. Ancak Özel’in koyduğu bu rezerv sadece CHP’nin değildir. DEM Parti eş başkanlarının söylemleri ve hatta Bahçeli’nin de yaptığı kimi açıklamalar bu yöndedir. Mesele bu açıklamaların nasıl okunduğuyla ilgilidir.
Nasıl CHP’siz terörsüz Türkiye hedefinin başarıya ulaşması zorsa; demokratikleşme olmadan da zordur.
PKK DOĞURAN NEDENLER ANCAK DEMOKRASİ İLE ORTADAN KALKAR
Siyaseten şu tespiti yapmak yanlış olmayacaktır; Erdoğan, CHP’nin komisyonda olmasına sıcak bakmamaktadır. Erdoğan, CHP’yi kriminalize ederek, Kürt seçmenle ve DEM Parti ile bağını koparmak ve yalnızlaştırmak istemektedir. 19 Mart süreci tam da budur. Sonuç olarak Erdoğan süreci, AKP+MHP+DEM Parti olmak üzere üçlü yürütmek istiyor. Bunu da açıkça ifade etti.
Her ne kadar Erdoğan-Bahçeli arasında terörsüz Türkiye konusunda bakışta farklılık görülmüyor, Erdoğan, Bahçeli’nin söylemini sahipleniyor görünse de temelde iki liderin sürece bakışı farklıdır. Bahçeli -ve Öcalan-, bu proje “devlet” gözünden bakarken; Erdoğan, süreçle birlikte büyük ölçüde kendi siyasi geleceğine odaklanmaktadır. Şu an da var olan ortaklık ince bir çizgide sürmektedir.
Nitekim dün İBB Başkanı İmamoğlu, MedyascobeTv’de Ruşen Çakır’a verdiği söyleşide Erdoğan ve Bahçeli arasındaki yaklaşım farkını açık biçimde ortaya koymuş ve Bahçeliye yakın olduğunu ifade etmiştir.
Umarız komisyon uyumlu çalışır ve hedeflenen yol haritası kısa sürede ortaya konur. Ama şu unutulmamalı ki, terörsüz Türkiye ancak demokratik bir Türkiye ile mümkündür.
Ve Meclis’te ve toplumsal muhalefette olduğu gibi komisyonda da Erdoğan’ı demokratikleşmeye zorlayacak bir demokrasi bloku oluşturulmalıdır.
PKK, Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi anti demokratik uygulamalarla büyümüş olsa da; onun öncesinde demokratik olmayan bir Türkiye’de Kürt sorununun varlığını kamusallaştırmak için ortaya çıkmış bir “sonuç”tur. Ve PKK’yı dağdan indirecek olan da, onu doğuran “neden/leri” yani anti-demokratik iklimi ortadan kaldırmaktır.
Ve bunun için top, iktidarın değil devletin sahasındadır.

Yorum Yazın