MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Özgürlüğün son sınavı: Hepimiz tehlikedeyiz

ANA SAYFASİYASETÖzgürlüğün son sınavı: Hepimiz tehlikedeyiz
Özgürlüğün son sınavı: Hepimiz tehlikedeyiz

İçinde yaşadığımız çağ, özgürlüklerimize karşı açılmış sistematik bir savaşın sahnesi. Hükümetin hazırladığı son kanun teklifi taslağı, yalnızca LGBTİ+ bireyleri değil, hepimizi hedef alıyor.

05 Mart, 2025, Çarşamba 01:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu

Bu distopyayı tersine çevirmek bizim elimizde. Susmak, alışmak, kabullenmek; bu karanlığı meşrulaştırır. Bu düzenlemeler, yalnızca bir grup insanın hayatını değil, bütün bir toplumun geleceğini tehdit ediyor.

İçinde yaşadığımız çağ, özgürlüklerimize karşı açılmış sistematik bir savaşın sahnesi. Hükümetin hazırladığı son kanun teklifi taslağı, yalnızca LGBTİ+ bireyleri değil, hepimizi hedef alıyor. “Genel ahlak”, “toplumsal düzen” ve “aile değerleri” gibi muğlak kavramlar üzerinden inşa edilen bu baskı düzeni, bireyin kendisi olma hakkını elinden almayı, yaşam tarzını belirlemeyi, hatta bedenine dair kararlarını bile devletin kontrolüne bırakmayı amaçlıyor.

Bu yalnızca bireysel özgürlüklerimize değil, yaşamlarımızın her alanına yöneltilmiş bir saldırıdır. Bugün bir erkeğin küpe takması, saçını uzatması, makyaj yapması veya bir kadının kısa saç kestirmesi, belirli kıyafetleri giymesi suç sayılacaksa, yarın hangi yasaklar gelecek? Kadınların belirli meslekleri yapmasının engellenmesi mi? Erkeklerin duygularını bastırmaya zorlanması mı? Devletin, insanları "uygun vatandaş" olarak şekillendirmek için tüm hayatlarına müdahale etmesi mi?

“Devletin olduğu her yerde patriyarka vardır. Devlet, erkek egemenliğinin kurumsallaşmış hâlidir.”

Silvia Federici

Bu yasa taslağı, LGBTİ+ bireyleri sindirme girişimi olmanın ötesinde, bütün topluma çizilen bir sınırdır. Ahlak adı altında dayatılan bu yeni düzen, kadınlara, gençlere, sanatçılara, işçilere, akademisyenlere, hepimize neyi yapıp yapamayacağımızı dikte eden bir sistemin taşlarını döşüyor. Bu yüzden diyoruz ki: Bu sadece bir azınlığın değil, herkesin meselesidir.

Aile Yılı: Özgürlüğe Karşı Kolektif Saldırı

Bu saldırı yalnızca bireylerin kimliklerine yönelik değil; toplumu bir kalıba sokma projesinin bir parçası. "Aile Yılı" adı altında sunulan politikalar, kadını eve hapsetmeye, çocukları otoritenin şekillendirdiği dar kalıplara sokmaya, bireysel tercihleri devletin belirlediği değerlere kurban etmeye hazırlanıyor. “Geleneksel aile yapısını koruma” bahanesiyle boşanma zorlaştırılacak, kadınların ekonomik bağımsızlığı baltalanacak, çocuklara devlet eliyle tek tip kimlik dayatılacak.

“Aile, tarihin en uzun süreli baskı sistemidir. Devletin yaptığı, bunu kutsallaştırarak sorgulanamaz kılmaktır. Kadın, çocuk, birey bu yapının içinde ‘makbul vatandaş’ olarak şekillendirilmeye zorlanır.”

Angela Davis

Aile Yılı adı altında ortaya atılan projeler, LGBTİ+ bireyleri ve itaat etmeyen, özgürleşen kadınları “sapkın” olarak görüp toplumdan dışlamaya, boşanmayı bir tabu haline getirmeye, çocukları erken yaşta “milli ve manevi değerler” adı altında ideolojik bir kalıba sokmaya hizmet ediyor. Aileye değer vermek başka bir şeydir, bireyin özgürlüğünü aile kisvesi altında yok etmek bambaşka bir şey.

“Kadınların özgürlüğü, yalnızca kendi bireysel seçimleriyle sınırlanmaz; bu özgürlük, içinde bulundukları toplumsal sistem tarafından ya mümkün kılınır ya da imkânsızlaştırılır. Aile, kadının emeğini ve bedenini kontrol eden ilk kurumdur.”

Kate Millett 

Buradan Çıkış Var mı?

Bu distopyayı tersine çevirmek bizim elimizde. Susmak, alışmak, kabullenmek; bu karanlığı meşrulaştırır. Bugün LGBTİ+ bireylerin giyimi, görünüşü, aşkı hedef alınırken, yarın kadınların hayatı, gençlerin düşünceleri, sanatın ve bilimin özgürlüğü hedef alınacak. Bu düzenlemeler, yalnızca bir grup insanın hayatını değil, bütün bir toplumun geleceğini tehdit ediyor.

Buradan çıkışın tek yolu var: Dayanışma.

Kadınlar, LGBTİ+ bireyler, işçiler, öğrenciler, sanatçılar, akademisyenler, bu toplumun tüm ezilenleri bir araya gelmeden bu karanlıktan çıkış yok.

Her alanda, her yerde, her fırsatta bu baskıya karşı ses çıkarmak zorundayız.

İktidarın çizdiği sınırları kabul etmiyoruz; kim olduğumuza, nasıl yaşayacağımıza, nasıl seveceğimize biz karar veririz.

“Baskıya alışmak, özgürlüğü unutmak demektir. Özgürlüğün unutulduğu yerde, direnmekten başka çare kalmaz.”

Emma Goldman

Bugün en büyük sınavımız, özgürlüğümüze sahip çıkmak. Eğer bunu kaybedersek, bir daha geri almak çok zor olacak.

Bu yüzden diyoruz ki: Bu distopyayı reddediyoruz. Boyun eğmiyoruz. Alışmıyoruz. Ve en önemlisi: Buradan çıkacağız.

  • Ölü doğmuş bir adaletin annesi olmayacağız Ölü doğmuş bir adaletin annesi olmayacağız
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Aile YılıLGBTİ+KadınlarDayanışma

Yorum Yazın

Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Çanlar kimin için çalıyor?
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu Güvensizlik içinde güvenlik arayışı
Murat Aksoy
Murat Aksoy Özel’in tarihi sorumluluğu
Tunay Şendal
Tunay Şendal Adaletin sarsılan temelleri
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Üç vakte kadar…
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç Uğurcan Çakır bizim neyimiz olur?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Pogromu’nu 70. yılında unutmadık, unutmuyoruz
Seda Aktaş
Seda Aktaş “Öteki”nin Hikâyesi Çirkin Üvey Kardeş: Cinderella’ya karşı Elvira
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Aforozdan ittifaka: Osmanlı-İngiltere ilişkilerinin doğuşu (1)
Bilal Sambur
Bilal Sambur İnsanlığın evrensel bir modele veya idole ihtiyacı var mı?
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Derinlik denkliği
Aydan Bakan
Aydan Bakan Sen yoktun
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Rojava gerilimi: Kim  gerçekçi, kim baltalayıcı?
Bora Şahin
Bora Şahin “Türk’üm!” demek, yitirilmiş bir şöhreti canlandırabilir mi?
Mehmet Şafak Sarı
Mehmet Şafak Sarı RTÜK neden Youtube kanallarına gözünü dikiyor?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Avrupa'da "yeni öteki" müslüman göçmenler üzerinden kimlik tartışmaları 
Cengiz Kapmaz
Cengiz Kapmaz Türkiye’nin Suriye ikilemi: Karşı çıktığını kendi elleriyle güçlendirmek
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Racon bozuldu
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı