MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yunan resmi - 3

ANA SAYFAKÜLTÜR SANATYunan resmi - 3
Yunan resmi - 3

Müzeyi gezmeye başlar başlamaz, Milli Galeri’de sadece iki tablosunu -“Neon Cafe”- görüp çok beğendiğimi söylediğim Yannis Tsarouchis’in yine hepsini birbirinden güzel resimleri karşıladı beni -“Masada Oturan Bahriyeli”, “Xanthe”, “Pire’nin Eski Gümrük Ambarı”…

07 Ekim, 2025, Salı 00:01
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak
yazı içi reklam

Yunan resmi üzerine yazdığım bir önceki yazıda George Rorris’ten söz etmiştim, Milli Galeri’de gördüğüm bir tablosu, Yunanistan’ın yaşayan en büyük ressamlarından birinin bir eserine bakmakta olduğumu düşündürmüştü bana.

Atina’ya birkaç ay içinde yolum yeniden düşünce, otele valizimi bırakır bırakmaz soluğu gelmeden önce randevulaştığımız George Rorris’in yanında aldım.

Büyük sanatçıların genellikle kibirleri de kendilerinden büyük olur ve onlarla yüz yüze tanışmanın da çok riskli olduğunuz biliriz, zira genellikle gördüğünüz ile beklediğiniz kişi aynı çıkmaz, bu da sizi büyük bir hayal kırıklığıyla başbaşa bırakır.

Oysa tanıştığım öyle biri değildi, hâlâ resimleriyle meşguldü, buradan çıkıp stüdyosuna döneceğini, modelin kendisini beklediğini ve tablosunun başına geçeceğini söyledi.

Bana resimlerinden oluşan bir katalog verdi.

Şimdi, Kolonaki’de bir kahvecide, yanımdaki incir ağacının aheste sallanan geniş yapraklarından yayılan yoğun kokusu eşliğinde kahvemi yudumlarken, Rorris’in bana imzaladığı katalogunu karıştırıyorum.

Daha önce hiçbirini görmediğim tablolarına baktıkça adeta kendi roman kahramanlarımı görüyorum, Akşamlar Artık Serin’in Türkan’ının ıstırabını, Biraz Ses Olsun’daki Süheyla’nın sonsuz yalnızlığını duyumsuyorum.

Ve, her yeni sayfada, yeni bir resimle karşılaştığımda, Rorris’in sadece Yunanistan’ın değil dünyanın yaşayan en büyük ressamlarından biri olduğunu düşünüyorum.

George Rorris, 1963’te, Kosmas adlı 1.150 rakımlı bir dağ köyünde dünyaya geldi.

Kosmas, Nazilerin yerlebir ettiği köylerden biriydi, yirmi sene geçmesine rağmen eski haline gelememişti.

Çocukların en büyük eğlencelerinden biri de köydeki bu metruk harabelerde saklambaç oynamaktı.

Ama bu neredeyse metruk dağ köyü kışı geçirmek için elverişsiz olduğundan ailece Rorris’in annesinin doğduğu ve anneannesinin yaşadığı Vrontamas’a taşınırlardı.

Bütün ailenin geçimi Vrontamas’ta işlettikleri küçük lokantadan sağlıyordu; ayrıca, tarımla ve zeytinlikleriyle meşgul olurlardı.

Doğayla iç içe geçen çocukluk; eşekleri, keçileri, tavukları, kedileri, köpekleri vardı.

Onu resimle tanıştıran annesiydi; ilkokula başladığında, sabah uyandığında mutlu olsun diye o uyurken defterine bir şeyler çizerdi.

Rorris altı yaşındayken annesi tedavi olmak için Atina’ya gitmek mecburiyetinde kalınca, Rorris çizimlere devam etmek istedi, belki o çizimlerde annesinin yokluğunun verdiği acıyı dindiriyor, o resimler sayesinde annesine bir şey olmayacağına inanıyordu.

Defterine çizdikçe çizdi, hatta zamanla çizdiklerini kardeşleriyle de paylaşmaya başladı.

Öte yandan, annesinin Atina’ya gidişi, Rorris’in boş zamanlarında lokantadaki iş yükünü paylaşmasını gerektirdi.

Artık okulu ve işi birarada götürmek durumundaydı.

Daha sonra Rorris’in tablolarında sıklıkla karşımıza çıkacak “karkaslar” işte lokantada geçirdiği günlerin bir anımsayışıydı, özellikle babasının kesim için getirdiği hayvanları, kesim aşamasını, sonrasını, kısacası bütün o süreci, olanca yalınlığı ve etkileyiciliğiyle tuvale resmetti.

Çocuklarındaki resim yeteneğinin ve okuma aşkının farkında olan ailesi, Atina Güzel Sanatlar Fakültesi’nin sınavına girmesi için Rorris’e izin verdi.

Genç ressam adayı, sınavdan önce eğitim almak için bir stüdyoya yazıldığında meşhur Yannis Tsarouchis’le tanıştı.

Tsarouchis Tablosu

Rorris, ona resimlerini göstermek istediğini, Tsarouchis atölyesine gelirse resimlere bakabileceğini söylemişse de bir türlü cesaret edemediğini ama ondan çok şey öğrendiğini, bir sanatçının evinin nasıl olacağını orada gördüğünü ve ilk tablolarında onun etkisinin belli olacağını söylüyor.

Rorris’in ressam adaylığından büyük ressamlığa geçişi çok hızlı olmuş.

İlk seferinde sınavı geçti; yetmedi, sahne tasarımı hocası, henüz yirmi yaşında yaptığı üç tabloya birden talip oldu ve onları satın aldı.

Sergisi yoktu ama tabloları satılmaya başlamıştı.

Velazquez, El Greco, Tsarouchis, Courbet, Tetsis gibi ressamları kendine rehber belledi…

Bir daha yolunun ayrılmayacağı Tetsis’le de Güzel Sanatlar’da tanıştı.

“Her zaman iki kişinin söylediklerine çok güvendim,” demişti bir keresinde, “biri Daskalakis, diğeri de Tetsis.”

Gene yirmi yaşında, Tetsis’in dersinde bir öğrenciyken, bugün Goulandris Vakfı’nda sergilenen “Caeserion” resmetti.

Çağının en büyük ressamlarından bir olacağını adeta ilan eden Rorris, büyük sükse yapan ve her şeyin satıldığı ilk sergisini yirmibeş yaşında açtı -açılışa, Moralis, Tetsis, Mytaras gibi döneminin bütün büyük ressamları bizzat geldi.

Tekrara düşmemek için Yunanistan’ın dışına çıkması gerekiyordu.

O sene, 1988, Paris’in yolunu tuttu, yaklaşık yüz sene önce Moreau ile Matisse’in çalıştığı stüdyoda resimler yapmaya başladı.

Aynı yaşta olduğu Maria Filipoulou da Paris’teydi, birlikte epey zaman geçirdiler, beş sene sonra, Filipoulou'nun boşalttığı ve bugün hâlâ resimlerini yaptığı stüdyoya geçti.

Rorris’te beni en hayrete düşüren şeylerin başında süreklilik geliyor; sanatçıların “juvenilia”sı genellikle parlak değildir, parlak olanların da olgunluk eserleri hep gölgede kalır ama Rorris’te böyle olmamış, büyük sanatçılara has bir duyarlığı seneler boyunca tuvale yansıtmayı başarmış.

Tetsis’in (1925-2016) eserleri de ilkin Milli Galeri’deki geçici sergide karşıma çıkmıştı.

Rorris’le görüştükten sonra baktım, Tetsis’in sergisini henüz kaldırılmamış.

Ben de sergiyi yeniden ve farklı bir gözle gezmek için galeriye yollandım.

Bu kez sadece Tetsis’in sergisini dolaştım, onun tablolarında Rorris’in ilhamının kaynağını bulmaya çalıştım.

Tetsis, Hydra adasında doğdu.

İlk resimlerinde bu adalılık hali kendini epey dışavuruyor.

Resimlerinin bazılarının isimleri şöyle: “Hydra Burnu”, “Hydra Sabahları”, “Hydra’da Bir Öğleden Sonra”, “Hydra Manzaraları”, “Hydra Evleri”, “Hydra’nın Kaktüsleri”, “Hydra’da Taş Çit”…

Resim sanatıyla tanışmasını şu sözlerle anlatmış: “Yüzmeye gitmiştim. Orada yabancı biriyle tanıştım. Yunanca biliyordu, bir sohbet başlattı ve ressam olduğunu söyledi. Ben de ona resimler yaptığımı itiraf ettim. Benim işin bir şey çizsene, dedi, herhangi bir şey, şu duvar, şu tepe… Vrieslander’di o, 1933’ten beri Yunanistan’da yaşayan bir Alman. Bana birkaç şey öğretti resme dair. Onu ilk hocam belledim. Yine oydu, Vrieslander, bana ilk defa El Greco’dan, Cezanne’dan, teknikten ve kompozisyondan söz eden kişi…”

15 yaşındaymış; daha sonra Nikos Hadjikyriakos-Ghika ve Dimitris Pikionis’le tanışmış, onlardan çok şeyler öğrenmiş.

Tabii ki ellilerin ortasında o da pek çokları gibi Paris’in yolunu tuttu.

1957’de Atina’ya dönüp ressamlığın yanında hocalığa başladı.

1968’den sonra yazlarını Sifnos adasında geçirdi; Hydra’dan sonra Sifnos’u da defalarca resmetti.

Bir süre, Atina Güzel Sanatlar Fakültesi’nin rektörlüğünü üstlendi.

1985-6’da yaptığı “M.P.’nin Portresi”nin karşısında biraz zaman geçirdim, bu tabloda Rorris’in beni kendine hayran bırakan kadınlarını, renklerini, yalnızlığını, ıstırabını aradım.

Tetsis’in bir başka muhteşem Hydra resmine -“Hydra’da Günbatımı”- Goulandris Vakfı’nın olağanüstü koleksiyonunda rastladım.

Yeri gelmişken, Rorris faslında da adını andığım Goulandris Vakfı’nın müzesine de biraz değineyim istiyorum.

Müzeyi gezmeye başlar başlamaz, Milli Galeri’de sadece iki tablosunu -“Neon Cafe”- görüp çok beğendiğimi söylediğim Yannis Tsarouchis’in yine hepsini birbirinden güzel resimleri karşıladı beni -“Masada Oturan Bahriyeli”, “Xanthe”, “Pire’nin Eski Gümrük Ambarı”…

Derken, iki büyük ressam Yannis Gaitis’le Fassianos; bir yanlarında Yannis Moralis diğer yanlarında Maria Filipoulou, alt katta, Rorris imzalı “Caesarion”…

Caesarion Tablosu

Ama koleksiyon Yunan resminin dev isimleriyle sınırlı değil; kimler kimler yok ki…

En sevdiğim ressamların başında gelen Toulouse-Lautrec, Picasso, Kandinsky, Klee, Cezanne, Rodin, Camille Claudel, Degas, Monet, Van Gogh, El Greco, Pollock…

Olağanüstü resimler, hayranlık uyandıran heykeller, ayrıca mobilyalar, çeşitli objeler…

Maria Filipoulou’nun eserlerini daha önce Milli Galeri’de ve Kolonaki’deki Lefakis adlı galeride görmüştüm -o galeride, on kadar Gaitis ve Fassianos da vardı.

Filipoulou’nun kendine has tarzı kendini hemen belli ediyor, bu tablo, Filipoulou’nun olmalıdır, diyorsunuz.

Yine geçen gelişimde benim Savvakis’le tanışmamı sağlayan Plaka’daki galeriye bu gelişimde de ne aradığımı bilmeden girdim, Savvakis’in iki tablosundan birinin yerine Milli Galeri’de büyük bir resmini -“Grup Portresi”- gördüğüm Kostas Malamos’un üç tablosu asılmıştı.

Savvakis’in duvardan indirilen tablosu satılmamış -itiraf edeyim, bu “satılmamışlık hali” beni tabloyu bir daha görebildiğim için ziyadesiyle memnun etti.

Şimdilerde bu galeride Savvakis’le birlikte Malamos süslüyor duvarı -çalışmak için hayli güzel bir ortam olsa gerek.

Malamos, galerideki tablolarından birinde Monastiraki meydanını çizmiş, diğerinde ise Benaki Müzesi olan köşe binayı ve önündeki yolu resmetmiş.

Üçüncü tabloda ise sırtında çocuk taşıyan bir kadın var.

Bakalım, bir sonraki gelişimde, bu galerinin duvarlarında kimlerin tabloları sergileniyor olacak.

Gene de, hepsi bir yana, katalogu karıştırdıkça mütemadiyen George Rorris’in ne kadar büyük ressam olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorum.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz TBMM Komisyonu Öcalan’ı da dinlemeli
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Devletin sahipleri ve DEM Parti!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP Merkez Partisi oldu mu? – 1
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Yunan resmi - 3
    Akın Özçer
    Akın Özçer Ekonomide akıldışılık sona erdi mi?
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Enflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Rekabetçi Otoriterlikten Çıplak Otoriterliğe
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık Türkiye’yi Aşık Veysel üzerinden okumak
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Enflasyon! Yan yattı, çamura battı
    Murat Paker
    Murat Paker “Süreçte” Üç Farklı Söylem Dairesi
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal CHP’nin Meclis Boykotu
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Hakikat Komisyonlarına doğru (1)
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ABD Başkanı Trump’a verilen bir ödün mü?
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Osmanlı–İngiltere ilişkileri (3): Sultan Abdülaziz’in İngiltere Günleri (1867)
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı