MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Suçsuz sayılma hakkı (Savaşta bile korunan sert çekirdek)

Ana SayfaHukukSuçsuz sayılma hakkı (Savaşta bile korunan sert çekirdek)
Suçsuz sayılma hakkı (Savaşta bile korunan sert çekirdek)

Anayasa’da sayılan ve tümüyle istisnai durumlara özgülenen koşullar çerçevesinde yakalama ve tutuklama dışında “kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz” 

13 Temmuz, 2025, Pazar 06:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
İbrahim Özden Kaboğlu
İbrahim Özden Kaboğlu

  İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, yaşanan hukuk ihlalleri bağlamında “suçsuz sayılma hakkı”nı yazdı. Kaboğlu bu hakkın savaş ortamında bile güvence altında olan hakkın, “olağan hukuk düzeninde –yargının yürütme güdümünde araçsallaştırılması ile- ihlal edilebiliyorsa ülke, savaştan beter ortam koşullara sürüklenmiş” olduğu tespitini yaptı.  

Anayasa’da sayılan ve tümüyle istisnai durumlara özgülenen koşullar çerçevesinde yakalama ve tutuklama dışında “kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz” 

“Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir;  bunun şartlarını kanun gösterir.” (md.19/3, c.2). 

Düşünce ve ifade,  toplantı ve gösteri özgürlüklerini kullanan yurttaşların yaka-paça yakalanmasından, -özellikle seçilmiş belediye başkanları başta- ev baskını yoluyla yakalama ve göz altına alma uygulaması, usul olarak madde 19’a aykırı olduğu gibi, maddi olarak da birçok hak ve özgürlüğü çiğnemekte, hatta özünü yok etmekte. 

Keyfi yakalama ve tutuklamalara karşı bireysel özgürlüğü korumaya yönelik usuller olarak habeas corpus güvenceleri beş başlık altında toplanabilir:

1-Tutuklama koşulları: “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir”. (md.19/3).

Tutuklama, 2001 Anayasa değişikliği ve 2004 CMK düzenlemeleri sonrası tamamen istisnai bir hal almıştır. Şöyle ki; 

- Yeniden yazılan Anayasa madde 13, hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence ölçütü olarak “ölçülülük” ilkesini açıkça öngördü.

- Sınırlamanın sınırı olarak “hakkın özüne dokunma yasağı”  da koydu.

Hak ve özgürlük güvenceleri ışığında okunması ve  yorumlanması gereken madde 19’un uygulama alanı, tutuklama kararı bakımından yargıcın takdir yetkisini özgürlükler lehine kullanmasını gerekli kıldığından tutuklama önlemi, 2001 değişikliği sonrası  ayrık bir uygulamaya  indirgendi.

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ile öngörülen adli kontrol seçeneği, ölçülülük ilkesi gereği, tutuklama yaptırımını tümüyle ayrıksı bir uygulamaya indirgedi. 

Bu nedenle, arama-yakalama-gözaltına alma ve tutuklama koşullarına uyulmaksızın siyasal nedenlerle binlerce kişinin  özgürlüklerinden alıkonulması, hukuk dışı olup fiili ve keyfi eylem ve işlemler dizisinde yer almakta. 

2-Çifte bildirim yükümlülüğü ve bilgilenme hakkı: “Yakalanan ve tutuklanan kişilere, yakalanma ve tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı  ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal,  toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir” (md.19/4).  Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir (md.19/6). 

İstisna öngörmeyen bu açık ve emredici hükümlere karşın,  yakalanan ve tutuklanan kişilerin bilgilenme hakkından avukatlar bile yararlanamıyor ve  yurttaşlar, daha baştan  savunmasız bırakılıyor.

3-Hakim önüne çıkarılma süresi: Yakalanan veya tutuklanan kişinin hakim önüne çıkarılması için 48 saatlik süre ve toplu suçlar için öngörülen dört günlük süre (md.19/5) öngörülüyor. 

Bu süreler, son dakikaya dek kötüye kullanılmakta; böylece, bir yandan keyfi yakalamalara “delil” üretilirken, öte yandan, adliyede ifade öncesi şüpheli kişi, bitkin ve  yorgun düşürülerek yargısal süreç daha baştan zedelenmekte.

4-Makul süre içinde yargılanmak (md.19/7):  Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.

Tutuklama, delilden değil kişiden hareketle yapılınca kişi, özgürlüğünden alıkonulduktan sonra delil üretme faaliyeti başladığı için makul süre, belirsiz bir zamana yayılmakta; iddianame aylar sonra hazırlandığından özgürlükten alıkoyma yaptırımı, ölçülülük ilkesini ve öze dokunma yasağını  zedelemekte. Gizli tanık ve etkin pişmanlık vb fiili ve keyfi  “suç üretme” yolları, suçsuz sayılma hakkını yok etmekte. 

Mahkemeye erişim hakkı, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme hakkı, hukuki araçların eşitliği, yargılamanın çabukluğu ve saydamlığı, suçsuz sayılma hakkı, savunma hakkı, gerekçeli karar hakkı ve bunu uygulama yükümlülüğü, adil yargılanma hakkı gerekleri olsa da, sav+savunma+hüküm bileşenlerine ulaşmak bile çok zor veya olanaksızdır.

5-Serbest bırakılmak için başvuru hakkı (md.19/8):  Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişinin, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı vardır.

Uygulamada ise, çoğunlukla siyasal nedenle tutuklanan kişilerin serbest bırakılması için kullanılan itiraz hakkı, genellikle ret ile sonuçlanmakta.

Kolluk, yargı ve hapishane uygulamaları, genel anlamda hak ve özgürlük ihlalleri ötesinde insan haklarının sert çekirdeğini yok  saymakta.  Oysa; her zaman, her yerde ve herkes için geçerli olan insan haklarının sert çekirdeği, savaş halinde bile saygı görür: “… kimsenin yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz, kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan suçlanamaz; suç ve cezalar geçmiş yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” .

Olağanüstü hal, seferberlik ve  savaş hali için öngörülmüş olan bu dokunulamaz alanlar (Any. md.15/son),  olağan hukuk düzeninde haydi haydi geçerlidir. 

Mahkemeye erişim hakkı, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme hakkı, hukuki araçların eşitliği, yargılamanın çabukluğu ve saydamlığı, suçsuz sayılma hakkı, savunma hakkı, gerekçeli karar hakkı ve bunu uygulama yükümlülüğü, adil yargılanma hakkı gerekleri olsa da, sav+savunma+hüküm bileşenlerine ulaşmak bile çok zor veya olanaksızdır.

Bir toplantıya  veya yürüyüşe katılma, hatta sırf  sokak ve caddede bulunma ya da yürüme, kolluk şiddetine maruz kalma, yakalanma ve göz altına alınma bahanesi olabiliyor.

Dahası,  konutlara baskınla yatak odasına girilmekte, özel hayatın gizliliği (md.20), konut dokunulmazlığı (md.21) ve haberleşme hürriyeti (md.22) yok edilerek, “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutma yasağı”  ihlal edilerek  “insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya tabi tutulamama hakkı” da daha baştan yok edilmekte (md.17/3).

Herkes için geçerli olan bu haklar, tutuklular için olduğu denli hükümlüler için de, kısaca bütün mahpuslar için geçerli. Mahpus kişi, özgürlüğünden alıkonulmuş olsa da temel  haklarından yoksun kılınamaz; haliyle insan haklarının sert çekirdeği korumasından ayrıksız bir biçimde yararlanır. Oysa tutukluların, insan hakları ile bağdaşmayan birçok muamele yanısıra gece yarılarında başka hapishanelere  keyfi olarak dağıtılması, başlıbaşına aşağılayıcı ve kötü muameledir.

Yakalama, gözaltına alma ve tutuklama yol ve yöntemleri; beden dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı, özel yaşamın gizliliği ve haberleşme özgürlüğü, kişi güvenliği ve özgürlüğü, kümülatif olarak ve suçsuz sayılma hakkı gibi insan haklarının sert çekirdeğini oluşturan haklar daha baştan çiğnenmekte veya yok sayılmakta.

2017 kurgusu sonucu ortaya çıkan üç anayasal hal (demokratik/otoriter ve fiili durum) nedeniyle, konusu suç teşkil eden emirleri veren ve uygulayan kamu görevlileri, -tıpkı sorumsuzluk yasaları ile kendilerini dokunulmaz kılan siyasiler gibi- herhangi bir soruşturmaya uğramamakta; siyasal iktidarın ve onun araçsallaştırdığı kamu görevlilerinin hedefindeki kişiler, “suçsuz sayılma hakkı”ndan yararlandırılmadan ve  yargılama süreci işletilmeden  zincirleme ve fiili yaptırımlara tabi tutulmuş oluyorlar.

Hukuksuz devlet ve hukuksuz toplum 

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının en çok ihlali, özellikle düşünce özgürlüğü ve  demokratik-siyasal hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkmaktadır.

İnsan hakları ihlallerini önlemek, insan haklarını korumak ve geliştirmek pozitif yükümlülüğü (Any., md.5) altındaki Devlet, tam tersine, insan haklarını engellemek ve kullananları ”suçlu göstermek”, buna karşın ihlal edici eylem ve işlemlerde bulunanlara yaptırım uygulamamak  (“cezasızlık”) suretiyle varlık nedenini yadsıyor.

Şafak vakti özel konuta baskından başlayan ve ters kelepçe ile toplu teşhire varan görevin kötüye kullanılması sonucu  ihlal dalgaları, yakalama-gözaltı-tutuklama ya da kolluk-yargı-hapishane halkaları bütününde işlemekte. 

Yurttaşlara, öğrencilere, seçilmişlere, siyasilere, kamu görevlilerine ve avukatlara yönelik eylem ve işlemlerde yasa/uluslararası sözleşme ve Anayasa ihlalleri, kolluk-sav ve yargı kararı ile infaz aşamalarında görev ve yetkilerin kötüye kullanılması –ve konusu suç oluşturan- emir ve eylemlerle gerçekleşmekte.

Ne var ki, 2017 kurgusu sonucu ortaya çıkan üç anayasal hal (demokratik/otoriter ve fiili durum) nedeniyle, konusu suç teşkil eden emirleri veren ve uygulayan kamu görevlileri, -tıpkı sorumsuzluk yasaları ile kendilerini dokunulmaz kılan siyasiler gibi- herhangi bir soruşturmaya uğramamakta; siyasal iktidarın ve onun araçsallaştırdığı kamu görevlilerinin hedefindeki kişiler, “suçsuz sayılma hakkı”ndan yararlandırılmadan ve  yargılama süreci işletilmeden  zincirleme ve fiili yaptırımlara tabi tutulmuş oluyorlar.

“İnsan haklarının sert çekirdeği”nde odaklanan ihlaller, Anayasa ve hukuktan değil, siyasal ortam ve koşullardan kaynaklanmakta. Çoğunlukla fikir özgürlüğü ve demokratik haklar, fiziki özgürlükten alıkonulma nedeni olarak kullanılmakta.

Eğer savaş ortamında bile güvence altında olan ve herkes için, her zaman ve her yerde korunması gereken “suçsuz sayılma hakkı”, olağan hukuk düzeninde –yargının yürütme güdümünde araçsallaştırılması ile- ihlal edilebiliyorsa ülke, savaştan beter ortam koşullara sürüklenmiş demektir.

Bütün bunlar, normatif altyapısını insan haklarının oluşturduğu demokratik rejim bakımından ne anlama gelir? Siyasal iktidarın el değiştirme (siyasal münavebe) yollarını tıkama aracı olarak yaratılan “hukuksuz devlet ve hukuksuz toplum”, barış ve demokrasi için gerekli asgari müşterekleri zedelemiş bulunuyor.

  

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Suçsuz Sayılma HakkıAnayasa

Yorum Yazın

İbrahim Özden Kaboğlu
İbrahim Özden Kaboğlu

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Erdoğan’ın Yeni Osmanlısı
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Terörsüz Türkiye
Murat Aksoy
Murat Aksoy Erdoğan hangi Kürtlerle masaya oturacak?
İbrahim Özden Kaboğlu
İbrahim Özden Kaboğlu Suçsuz sayılma hakkı (Savaşta bile korunan sert çekirdek)
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Emirden niyete: Yazılımda soyutlama yolculuğu
Tunay Şendal
Tunay Şendal Siyasal İslam ve Post-Kemalizm’in hedefi: 1923
Ali Kılıç
Ali Kılıç İki kapının arasında kalan ülke 
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak Yunan resmi (2)
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Yeliz’in top atışları: Soğuk Savaş’tan kalma ucuz taktikler
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu İktidar medyası 
Bilal Sambur
Bilal Sambur Kabilecilikle barış olur mu?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Çelik Gülersoy’un sıra dışı kamusal alan deneyimi 
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy Venüs'e bakmak Zühre'yi görmek
İlter Turan
İlter Turan Aşırı seçkin üretimi sorun yaratabilir
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz PKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler
Fatih Öztürk
Fatih Öztürk Yargısal Aktivizm: Yargı eliyle siyaseti şekillendirirken Robert Justin Lipkin’i okumak ve Ran Hirschl’i dinlemek
Serap Mumcu
Serap Mumcu Yunan Sanatı’na giriş
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı