MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Müzayede

ANA SAYFAEDEBİYATMüzayede
Müzayede

Müzayedeci, kelimeyi çoğaltmadan, azaltmadan söyledi. Herkes fiyatın astronomik olacağını biliyordu. Teklif gelmedi. Vicdan, sahnenin ortasında kaldı. Vicdan, alıcısı olmayan tek mülktü.

13 Ağustos, 2025, Çarşamba 00:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu

En son parça: Vicdan. Müzayedeci, kelimeyi çoğaltmadan, azaltmadan söyledi. Herkes fiyatın astronomik olacağını biliyordu. Teklif gelmedi. Vicdan, sahnenin ortasında kaldı. Vicdan, alıcısı olmayan tek mülktü.

Salon yeraltındaydı. Dar taş merdivenlerden inerken soğuk, hafif bir nem kokusu burnuma çarptı. Kapı ağırdı, açmak için iki elimle bastırmam gerekti. İçeri girer girmez loş ışık, kadife perdelerin koyu kırmızısı, sıralanmış sandalyelerin katı düzeni… Sandalyelerin üzerinde kartlar vardı; isimler. Tanıdık. Manşetlerden, imza yetkisi taşıyan evraklardan, televizyon ekranlarından tanıdık. Buraya herkes kendisi için değil, başkaları adına almak için gelmiş gibiydi.

Yerime otururken bir sahne düştü aklıma. The Third Man… O kanal sahnesi. Yeraltında, taş duvarların arasında, suyun üstünde yankılanan o temkinli sessizlik. Sanki buradaki sessizlik de oradan ödünç alınmış. Sonra zihnim başka bir çekmece açtı: Kafka – Şato. O bitmeyen bekleyiş, kimseyle tam konuşamama, bir yere varmaya çalışırken sürekli başka bir kapıya yönlendirilme hali…

İnsan bekledikçe kendi yerini kaybediyordu. Burada da öyleydi; sandalyene oturmuş olsan bile, tokmak inene kadar aslında orada olup olmadığın belli değildi. İçimden “Bu salondan çıkmak için de dilekçe gerekse şaşırmam” dedim. Dudaklarımın kenarı kıpırdadı,  gülümsemenin burada kataloğa girmemiş en değerli parçalardan biri olduğunu sezdim.

Müzayedeci kürsüdeydi. Elinde tokmağı tartıyor, bakışlarını salonun üzerinden gezdiriyordu. Sanki kime ineceğini çoktan biliyordu. Burada hiçbir şey açıkça söylenmezdi; her teklif, dudak kenarında neredeyse görünmez bir hareketle verilir, tokmağın inişi yalnızca fısıltıları mühürlerdi.

“İlk parça… Özgürlük,” dedi. Kelimeyi kırmamaya çalışan bir titizlikle. Ön sıradaki takım elbiseli adam başını hafifçe eğdi. Yanındaki kadın, parmak uçlarıyla masaya üç kez vurdu. Tokmak indi. Özgürlük satıldı.

 Sonra Merhamet. Dayanışma. Hafıza. Adalet. Her biri ayrı bir sessizlikle tartıldı. Merhamet, beklenen fiyatın altında kaldı, geri çekildi. Dayanışma, tanımadığı bir yabancı tarafından yüksek bedelle alındı. Hafıza, alıcı bulunca salonda huzursuzluk yayıldı; kimse hatırlayan birinin etrafta dolaşmasını istemezdi. Adalet’e teklif veren çıktı, ama tokmak inmeden elini indirdi.

Bir ara arka sıralardan yorgun bir ses:

“Onur kaç numaradaydı?”

Müzayedeci durdu. Salon sustu. Ne zaman fiyat biçilmeyen bir şey görürseniz, bilin ki o ya tamamen yok olmuştur ya da herkes ondan korkuyordur. Onur, listeden çoktan çıkarılmıştı.

En son parça: Vicdan. Müzayedeci, kelimeyi çoğaltmadan, azaltmadan söyledi. Herkes fiyatın astronomik olacağını biliyordu. Teklif gelmedi. Vicdan, sahnenin ortasında kaldı. Vicdan, alıcısı olmayan tek mülktü.

Tokmak masaya bırakıldı. Sandalyeler yavaşça boşaldı. Ben hâlâ yerimdeydim. Aklım, bu defa The Great Beauty’ye gitti. Yaşlı bir kadın, elindeki mülkleri satarken yüzünde hiç kaybetmemiş gibi duran o huzurlu tebessüm…

Çıkışta katalog elimdeydi.

En kalın harflerle yazılmış sayfa yoktu.

Belli ki “hassasiyet” gereği kaldırılmıştı  ama kurşun bir kalemle üzerinden geçilmiş kelimeler hâlâ bir alt sayfadaydı, oradaydı; yalnızca görmüyormuş gibi yapmamız gerekiyordu.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Silah bıraktırma devletin, demokratikleşme siyasetin işi
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk Yapay zeka, robotlar ve insanlık
Ece Uğuz
Ece Uğuz CHP ne yapıyor, ne yapmalı?
Ali Arslan
Ali Arslan Araştırma Üniversitesi yerine araştırma yapan akademisyen destek programına geçilmelidir
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Müzayede
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Yeni çözüm süreci komisyonuna dair
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Şakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye
Seda Aktaş
Seda Aktaş Kapitalizmin “Gaslighting” Stratejisi: Yapısal eşitsizliklerin görünmez kılınması
Zeynep Gizem Özpınar
Zeynep Gizem Özpınar Batı Trakya Türk Azınlık Okulları neden kapatılıyor?
Eser Karakaş
Eser Karakaş Şimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Gerçek diplomalar, sahte akademi
Yüksel Işık
Yüksel Işık Sevr’den dersler çıkartmak
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Çok yaşa Kralım!
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (1)
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç Zengezur Koridoru ya da “Turan Yolu”ndan “Trump Yolu”na
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu De te fabula narratur!
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Atı alan bir kez daha Üsküdar’ı geçer mi?
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Tarikatlar ve İktidar
Deniz Nas
Deniz Nas Yeni Sol: Bireyin kimliğinin politiğe taşınması
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı