MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Göçmekte olan “ulus devlet” ve yeniden “biz” olmak!

Ana SayfaSi̇yasetGöçmekte olan “ulus devlet” ve yeniden “biz” olmak!
Göçmekte olan “ulus devlet” ve yeniden “biz” olmak!

Ne dini alanda ve ne de etnik-kültürel alanda var olan farklılıklar aşılamadı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tam olarak bir “ulus-devlet” olamadı.

19 Kasım, 2024, Salı 07:44
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu

İçinde bulunduğumuz “homojen ulus-devletler” çağı kapanmaktayken nasıl olacak da tek bir “ulus”un milliyetçiliği altında toplumlar bir araya gelecekler? Ben bu sorunun cevabını pek mümkün görmüyorum. Onun için de bu “milliyetçilik” rüzgarlarının uzun sürmeyeceğini, yerlerine çok-kimlikli, çok-yerelli, demokratik, katılımcı yeni bir demokrasiyi insanlığın keşfedeceğini düşünüyorum.

Şerif Mardin, Mustafa Kemal’in en önemli hatasının “seküler eğitimle” “milliyetçiliğin” İslam’ın yerini dolduracağına olan inancıydı derken Türkiye toplumsal yapısıyla ilgili önemli bir noktaya işaret etmişti. İmparatorluk sonrası ulus devleti kuran kadrolarda yaygın olan bu görüşe göre; İmparatorluktan devralınan insan malzemesindeki dini farklar “seküler eğitimle”, etnik ve kültürel farklar da “milliyetçilikle” aşılacak ve ortaya homojen bir ulus devlet çıkacaktı.

Yüz yıl sonra bu çerçeveden olanlara bakarsak bu beklentinin tam olarak gerçekleşmediği ortada. Ne dini alanda ve ne de etnik-kültürel alanda var olan farklılıklar aşılamadı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tam olarak bir “ulus-devlet” olamadı. Bu anlamıyla bugün Türkiye, tıpkı Osmanlı’nın çok-kimlikli imparatorluk yapısına benzer bir yapıya sahip bir ülke. 

Ülkenin “asıl” sahiplerinin kendileri olduğuna inanmış bu iki siyasi pozisyon ve iki cephe birbirleriyle mücadele ederken, ülkede bu iki pozisyonun dışında kalmış geniş kitlelerin, başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere varlığı da bugünün çok-kimlikli Türkiye’sinin bir başka gerçeği.

BUGÜNÜN ÇOK-KİMLİKLİ TÜRKİYE’SİNİN BİR BAŞKA GERÇEĞİ

Bu ulus devlet olamayışın git-gelleri ülkede zaman içinde iki siyasi pozisyon üretti. Biri “İslami kimlikle (Sünni) +Türk milliyetçiliği”, diğeri ise “sekülerizmle +Türk milliyetçiliği”. Biri AKP+MHP’de diğeri de CHP+İYİP’de ifade edilmekte. Ülkenin “asıl” sahiplerinin kendileri olduğuna inanmış bu iki siyasi pozisyon ve iki cephe birbirleriyle mücadele ederken, ülkede bu iki pozisyonun dışında kalmış geniş kitlelerin, başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere varlığı da bugünün çok-kimlikli Türkiye’sinin bir başka gerçeği.

Aslına bakarsanız yukarıda altını çizdiğim iki siyasi çizginin de birleştiği nokta “milliyetçilik”tir. Bir başka ifadeyle her iki siyasi çizgi de özünde ulus-devletçi bir milliyetçiliğin peşindeler. Bir anlama yüz yıl önce temelleri atılmış ama tam olarak gerçekleşememiş kurucu babaların “ulus-devlet” hayalinin peşinde koşmaktalar.

Bugünün Batılı ulus-devletlerine bakarsak benzer mücadelelerin oralarda da ortaya çıktığını, göçlerle çok-kimlikli hale gelmiş bu toplumlarda da benzer tartışma ve mücadelelerin sürdüğünü görüyoruz. Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkelerde kendilerini bu ülkelerin “sahipleri” olarak gören kimlikler ve partileri içlerine sonradan gelmiş diğer kimlikleri istememekte ve bir tür arınma amacıyla yeniden “milliyetçiliğe” sarılmaktalar. Türkiye ana siyasetindeki çizgiler de bu gelişmelere uygun durumda.

Ama eğer küreselleşme ulus-devlet sınırlarını gevşeterek ulus-devlet içinde farklı sosyal kimliklerin güçlenmesine neden oluyorsa, nasıl olacak da bu yeniden yerleştirilmeye çalışılan milliyetçilikler yeni bir dünya düzeni meydana getirecekler? Bir başka ifadeyle içinde bulunduğumuz “homojen ulus-devletler” çağı kapanmaktayken nasıl olacak da tek bir “ulus”un milliyetçiliği altında toplumlar bir araya gelecekler? Bu mümkün mü?

Ben bu sorunun cevabını pek mümkün görmüyorum. Onun için de bu “milliyetçilik” rüzgarlarının uzun sürmeyeceğini, yerlerine çok-kimlikli, çok-yerelli, demokratik, katılımcı yeni bir demokrasiyi insanlığın keşfedeceğini düşünüyorum. Anladığım kadarıyla Öcalan’ın gündeme getirmek istediği Türkiye de böyle bir Türkiye! Onun için onu “küçümseyerek” değil “eleştirel” bir bakış açısıyla değerlendirmek toplumumuzun sağlıklı bir şekilde değişimini sağlamak için gerekli. Eğer “milliyetçiliğin” göçmekte olduğu bir zamanda yeni bir toplumsal “biz” yaratmak istiyorsak!

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Şerif MardinSekülerlikMilliyetçilikKimlik

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı