Anadolu taşrasından büyük kentlere göçün hızlanmasıyla beraber hemşehri dernekleri kurulmaya başladı. Şehre taşınsa da zihinsel bakımdan kent ekosistemine ayak uydurmakta zorlanan kesimlerin sığınaydı hemşehri dernekleri.
Kentin bütün yozlaşmışlığına karşı hemşehrilerin dayanışmasını sağlıyordu. Aynı zamanda içinden çıktıkları taşraya özgü değerleri büyük şehirlere taşıyorlardı.
Bunlardan bir tanesi de Ankara’da kurulmuştu. Ankara’da yaşayan Afyonkarahisarlılar kendi hemşehri derneklerini meydana getirmişti.
Afyonkarahisar’a özgü değerleri Ankara’da görmek için çeşitli girişimlerde bulunuyorlardı. Bunun için Ankara’nın Yenimahalle ilçesinin Afyonkarahisarlı bir belediye başkanı olan Fethi Yaşar’ın kapısını çalmışlardı.
Yaşar’dan Afyonkarahisar’ın tarihsel değeri olan Ali Çetinkaya’nın isminin bir yerlere verilmesi ricasında bulunmuşlardı.
Afyonkarahisar’da Ali Çetinkaya’nın ismini taşıyan bir okuldan mezun olduğunu söyleyen Yaşar, hemşehrilerinin talebini memnuniyetle karşılamıştı.
Yenimahalle Belediyesi’nin 2011 yılının Mayıs ayındaki belediye meclisi toplantısında, ilçedeki parklardan birisine Ali Çetinkaya’nın adının verilmesi kararlaştırılmıştı.
Ne olduysa, o andan sonra oldu.
Bir gümbürtü koptu ki sormayın.
İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi, CHP’li Yenimahalle Belediyesi’nin “Kel Ali ve Cellat Ali lakaplı Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Çetinkaya’nın ismini bir parka verdi” haberini geçti.
Ne oluyor, ne keli, ne celladı demeye kalmadan hükûmet kanadından açıklamalar gelmeye başladı. Başbakan Erdoğan, Yeni Şafak’ta çıkan habere paralel bir dil kullanarak CHP’ye çok sert yüklendi.
Başbakan’ın, Ali Çetinkaya’ya yönelik öfkesinin kaynağını merak etmişti herkes. Yoksa Millî Mücadele döneminde Ayvalık’ta düşmana karşı kahramanca direnen, Malta’ya sürgün edilen ve cumhuriyetin bayındırlık politikalarına önemli katkılar sunan Çetinkaya ne yapmış olabilirdi ki?
Meğerse gerçekler kısa zamanda anlaşıldı. Yakın geçmişi çarpıtmadaki üstün maharetiyle nam salan İslamcı tarih yazımında, Ali Çetinkaya’nın İstiklâl Mahkemeleri’nde din mazlumlarını idam ettiği minvalinde bilgiler yer alıyormuş.
Örneğin Necip Fazıl Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları kitabında İskilipli Atıf Hoca’nın şapka takmadığı için idam edildiğini kaydetmişti. Sorumlu olarak da Ali Çetinkaya’ya işaret etmişti.
Oysa tarihsel gerçeklik bambaşkaydı.
İskilipli Atıf, şapka takmadığı için değil Millî Mücadele döneminden itibaren Teali İslam Cemiyeti ile iş tutup istiklal karşıtı fetva ve bildirilerle halkı kışkırttığı için idam edilmişti.
Ancak İslamcı çevreler açısından tarihsel verilerin bir önemi yoktu. Gerçeklik ya da hakikat gibi bir arayışları da yoktu. Tek partili dönemin hızlı modernleşmesine adapte olamamışlardı; bu nedenle yakın tarihi karalama, tevil ve buğz etme kampanyası yürütüyorlardı.
Tek partili dönem ve onun temsil ettiği değerlerin tümü itibarsız kılındığı ölçüde güncelde meşruiyet kazanmış oluyorlardı. Aynı zamanda kültürel bir çatışma ekseninden beslenen potansiyel kutuplaşma iktidara yarıyordu.
Özellikle geçmişte görece kötü giden ne varsa, CHP’nin bagajına yükleyip bir güzel hırpalamayı âdet haline getirmişti.
Dolayısıyla kültür çatışmaları üzerinden iktidarın ayağına top her geldiğinde doksana çakıyordu.
Ali Çetinkaya tartışmalarında da farklı olmadı aslına bakarsanız. İktidarın söylemlerine karşılık Kemal Kılıçdaroğlu Afyonkarahisar’a hareket ederek Ali Çetinkaya’ya sahip çıkmıştı. Gelin görün ki bu nevi kültürel çatışmalarda iktidarın üstüne kimse yoktur. Bütün yıl Ali Çetinkaya tartışmalarıyla geçmişti.
CHP, iktidarın artık en başat politik stratejisi haline gelen söylemlerine karşı hiçbir oyun planı geliştirememişti.
Sonuçta ne mi oldu? İdare fırkası gene kazandı.
İstenilen noktaya gelinince Ali Çetinkaya mevzusu soğumaya bırakıldı. Zaten yerine dolduracak başka malzemeleri vardı.
En son Özgür Özel, içerisinde “cellat” ifadesi geçen bir konuşma yaptı. Herkes DEM’i kastettiğini düşünmüştü fakat Özel, yanlış anlaşıldığını belirtti. Bu arada devreye Erdoğan girdi. CHP’nin cellat görmek istiyorsa kendi tarihine bakması gerektiğini söyledi.
Burada İstiklal Mahkemeleri ve Ali Çetinkaya anlatısını zihninde tazelemişti.
Ama bir farkla!
Özgür Özel, tarih üzerinden potansiyel kamplaşmayı körüklemek yerine ortak bir tarih anlatısına değindi.
İktidar gollük pası görünce en iyi bildiği yerden gitmeyi tasarlamıştı ancak CHP bu sefer izin vermedi.


























Yorum Yazın