MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yüzde 4.8 büyüdük de neremiz büyüdü?

ANA SAYFAEKONOMİYüzde 4.8 büyüdük de neremiz büyüdü?
Yüzde 4.8 büyüdük de neremiz büyüdü?

Ortalama bir ekonomide, konut kredisi kullanmadan ev almak uzaylı istilası gibi görülürken, Türkiye kredisiz satış rekorları kırıyor. Bu gerçeklik bizi başka bir tanıma götürüyor: Servet Oligarşisi. Türkiye, servet eşitsizliğini daha da konsolide ederek büyüyor.

03 Eylül, 2025, Çarşamba 00:35
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Büyümek için büyümek bir

kanser hücresinin ideolojisidir

Yılın 2. Çeyreğinde büyüme rakamının%4,8 olarak  açıklanması ve bu büyümenin lokomotifinde inşaat sektörünün yer alması sizi şaşırtmış olabilir, ama beni hiç şaşırtmadı.

Konu hakkında Türkiye’nin önde gelen ekonomistlerinin rakamları analiz ederek sunduğu detaylar elbette çok kıymetli. Rakamların kendi içindeki çelişkiler, örneğin tarım sektöründeki daralmanın olumsuz etkileri, ayrı başlıklar altında değerlendirilmeyi hak ediyor. Öte yandan, dünyanın en yüksek ticari kredi faiz oranlarına rağmen sanayi, hizmet ve ticaret sektörlerinde görülen artış, yeni dönemin iş modeline dair ipuçları veriyor.

Türkiye gibi bir geçiş ülkesinde hizmet ve ticareti önemsememek yersiz olur; ancak bunun için otokratik yaklaşımlara son vermek gerekiyor. Kredi kullanmak bir yana, avansla çalışan, parasını peşin alan, yükte hafif, pahada ağır ve iş gücünde tutumlu sektörler hızla yükseliyor. Emek yoğun sektörler ise ya geriliyor ya da yerinde sayıyor. Türkiye’nin vergi rekortmenlerine bakmak bile bu tabloyu anlamak için yeterli.

Bu konfigürasyon değişikliğinin kalıcılığı, sürdürülebilirliği ve Türkiye’yi dünya sıralamasında yıllardır hayal ettiği yerlere taşıyıp taşımayacağı ise ayrı bir tartışma konusu. Unutmayalım, hiçbir ülke yerinde durmuyor.

Büyüme rakamlarının sahte enflasyon raporlarının ardına saklandığını düşünsek bile, inşaat ekonomisindeki büyümenin gerçekliğini kabul etmek zorundayız.

Akıl almaz bir depremle yıkılan şehirlerin yeniden imarını bir kenara bıraksak bile, konut satışlarının rekor üstüne rekor kırmasını nereye saklayacağız? Büyümeyi inşaat sektörünün çekmesi değil, çekmemesi haber değeri taşırdı.

Türkiye, dışarıdan bakıldığında adeta kocaman bir şantiye gibi görünüyor. Herkes ev yapıyor, ev alıyor, ev satıyor, ev konuşuyor. İstanbul’un sokaklarında, kentsel dönüşüm adı altında “bir daireye iki daire” veren apartman projeleri için vızır vızır çalışan kamyonlar, şehrin en eski semtlerini şantiye alanına çevirmiş durumda. Hafriyat kamyonları dar sokaklarda ilerlemekte zorlanıyor.

Bugün “bir daireye iki daire” modeliyle yenilenen apartmanlar, ekonomik ömrünü tamamladığında, geleceğin kat karşılığı anlaşmaları bilimkurgu filmlerinde bile göremeyeceğimiz kaotik bir distopya vaat ediyor.

Bununla birlikte Türkiye’de gelir eşitsizliğine dair çalışmalara göz ucuyla bakmak bile, inşaat sektörünün öncülüğünde büyüyen ekonominin sırrını anlamaya yeter. Türkiye, dünya gelir eşitsizliği (OECD) sıralamasında ilk üçte yer alıyor.

Yüksek TL faizine, altına dayalı getirileri eklediğinizde, konut piyasasının nasıl finanse edildiği açıkça ortaya çıkıyor. Dünyanın en toksik konut kredileri ise nadir Hint baharatı misali, finansmanda eser miktarda kullanılıyor. Finansman oranları acınacak seviyelere düşmüş durumda.

Ortalama bir ekonomide, konut kredisi kullanmadan ev almak uzaylı istilası gibi görülürken, Türkiye kredisiz satış rekorları kırıyor. Bu gerçeklik bizi başka bir tanıma götürüyor: Servet Oligarşisi. Türkiye, servet eşitsizliğini daha da konsolide ederek büyüyor.

Bu durumu büyümenin motoru olan inşaat sektörünün finansman modelinde görmek mümkün. Ticaretteki yüksek faiz oranları, başarılı olanların sermaye yoğun çalışanlar olmasını sağlıyor. Çok kredi kullananlar bir süre sonra ya oyundan çekiliyor ya da küçülüyor. Bireysel finansmandaki yüksek faiz ise artan fiyatlarla birleştiğinde, sermayesi olmayanları piyasanın tamamen dışına itiyor.

Araştırmalar, dünyada servetin gayrimenkule dönüştüğünü doğrularken, Türkiye’de bunu araştırmaya bile gerek yok; parası olmayan zaten gayrimenkule ulaşamıyor. Türkiye adeta koca bir konut gibi, ama kamusal alanlar da eş zamanlı cangıla dönmüş durumda.

Son bir haftada dört bisikletli, bilinen kazalarda hayatını kaybetti. “Bisikletli ölümü”ne kaza demek, aslında cinayeti gizlemek. Kamusal alanlar bozulurken, inşaatlar yükseliyor.

Türkiye büyüyor, ama Müdürüm Ersin Özince’nin dediği gibi: “Neresi büyüyor?”,

Baştaki alıntıya, yani Hüzün Üçgeni filminde Amerikalı komünist Woody Harrelson’ın hatırlattığı gerçeğe dönmeliyiz: Büyümek her zaman iyi midir? Büyüyen bir kanser hücresine alkış mı tutacağız? Servet oligarşisinin büyümesine, servetin egemenliğini ilan etmesine, konut kredisi kullanılmadan kırılan konut şampiyonluğuna mı sevineceğiz?

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Çanlar kimin için çalıyor?
Tuğba Muslu
Tuğba Muslu Güvensizlik içinde güvenlik arayışı
Murat Aksoy
Murat Aksoy Özel’in tarihi sorumluluğu
Tunay Şendal
Tunay Şendal Adaletin sarsılan temelleri
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Üç vakte kadar…
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç Uğurcan Çakır bizim neyimiz olur?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Pogromu’nu 70. yılında unutmadık, unutmuyoruz
Seda Aktaş
Seda Aktaş “Öteki”nin Hikâyesi Çirkin Üvey Kardeş: Cinderella’ya karşı Elvira
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Aforozdan ittifaka: Osmanlı-İngiltere ilişkilerinin doğuşu (1)
Bilal Sambur
Bilal Sambur İnsanlığın evrensel bir modele veya idole ihtiyacı var mı?
Aydan Bakan
Aydan Bakan Sen yoktun
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Derinlik denkliği
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Rojava gerilimi: Kim  gerçekçi, kim baltalayıcı?
Bora Şahin
Bora Şahin “Türk’üm!” demek, yitirilmiş bir şöhreti canlandırabilir mi?
Mehmet Şafak Sarı
Mehmet Şafak Sarı RTÜK neden Youtube kanallarına gözünü dikiyor?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Avrupa'da "yeni öteki" müslüman göçmenler üzerinden kimlik tartışmaları 
Cengiz Kapmaz
Cengiz Kapmaz Türkiye’nin Suriye ikilemi: Karşı çıktığını kendi elleriyle güçlendirmek
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Racon bozuldu
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı