Partinin politik vizyonunu halka ulaştırmanın, toplumla bağını güçlendirmenin ve giderek otoriterleşen siyasal zeminde demokratik bir denge oluşturmanın tek yolu propaganda savaşıdır. CHP’nin kaybedebilecek tek bir seçimi daha kalmamıştır. Artık A-B-C planları değil, sadece tek bir plana sadık kalarak, bu sefer ıskalamadan hedef tam 12’den vurulmalıdır.
Deniz Baykal ile başlayıp Kemal Kılıçdaroğlu döneminde derinleşen Ankara merkezli pasif muhalefet anlayışını nihayet CHP’nin üzerinden söküp atan Özgür Özel, 19 Mart’tan bu yana izlediği proaktif politika ve iktidarın tüm baskılarına rağmen devam eden kararlılığıyla başlangıçta onun liderliğini sorgulayan birçok seçmeni mahcup etmiş, hakkını aramak için ses çıkarmaktan çekinen gencine, köylüsüne, emekçisine umut olmuştur.
Mevcut konumunu koruyabilmek adına her türlü hukuksuzluğu, her türlü vicdansızlığı ve kötülüğü yapabilecek kadar gözü dönmüş, başta yargı olmak üzere devletin tüm bürokrasisini kendi çıkarları uğruna gasp etmiş bir iktidarla muhatabız. Hemen her gün başka bir felakete uyanıyoruz. Normal şartlarda gelişmiş ülkelerde iktidar devirmeye yetecek olayların bizim ülkemizde çoğu zaman gündem bile olmasına fırsat kalmadan yerini başka bir felaket alıyor.
İki hafta önce orman yangınlarındaki acziyetimizi konuşurken, geçen hafta diploma ve e-imza sahteciliğiyle kimlerin nerelere geldiğini tam olarak tartışamadan, bu hafta yeniden 6,1 büyüklüğündeki Balıkesir depremiyle birlikte aslında depreme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu konuşmaya başladık. Oysaki daha iki hafta önce Rusya’da Sındırgıdan 501 kat daha büyük bir deprem olmuş ve tek bir bina dahi yıkılmamışken, bizim ülkemizde bir depremle 50bin vatandaşımızın ölmesi acaba gerçekten kader midir?
Memleketin halini kısaca özetleyecek olursak;
Marmara Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu Cumhurbaşkanımızın uyguladığı ekonomi politikaları sayesinde iktidar ve yakın çevresi hariç toplumun tamamı mutsuz ve yoksulluktan şikayet ederken, yönetilemeyişimizin doğrultusunda hiçbir kesimin derdine çare bulunamazken, bağımsız olması gerektiği düşünülen yargımız milletin iradesiyle seçilmiş CHP’li Belediye Başkanlarını nasıl içerde tutarızın derdine düşerek vatandaşı gerçek gündemden uzaklaştırmayı hedeflemektedir.
Özgür Özel de haliyle yazılı ve görsel basını tamamen elinde tutarak vatandaşın dikkatini başka yöne çekmeye çalışan iktidara karşı haftada iki miting yaparak vatandaşa ulaşmaya çalışmaktadır. CHP’nin Özgür Özel’le birlikte siyaseten ciddi bir ivme kazandığı yadsınamaz. Her hafta usanmadan mitingler yapılması, binlerce insanı meydanlarda toplayabilmek, sesini duyurabilmek gerçekten büyük bir başarı. Fakat ne yazık ki bu mitingler CHP’nin iktidarı kazanması için tek başına yeterli değil. Çünkü o meydanlara gelenler CHP’nin kendi seçmeninden başkası değil.
CHP’nin yıllardan beri süregelen en büyük eksikliği propaganda savaşındaki başarısızlığı olmuştur. Mevcut iktidar sadece bürokrasiyi değil, medyayı da tamamen ele geçirmiş durumda. Vatandaşın haber alma özgürlüğü kısıtlandığı gibi olup bitenleri de çoğu zaman çarpıtılmış şekilde, onların açısından öğreniyor. Dolayısıyla ortada eşit şartlarda bir rekabetten bahsetmek mümkün değil.
Medya sansürü siyasal yabancılaşma yaratıyor, bu da bilgisizliğe yol açıyor. Örneğin, vatandaş her geçen gün derinleşen yoksulluğun içinde öyle kaybolmuş durumda ki, toplumun yarısı bu sahte e-imzalarla veri güvenliklerini çoktan kaybetmiş olduklarını, bu sebeple de büyük bir adli ve mali risk altında olduklarının farkında bile değil.
İçlerindeki tüm yolsuzluklara, ülkede her geçen gün artan yoksulluğa ve güvencesizliğe rağmen Erdoğan’ın AK Partisi’nin hem parti içinde hem parti dışında nasıl tek bir ortak hedef için —Erdoğan’ın iktidarı— kenetlendiğine 22 yıldır hepimiz şahit olurken, en ufak bir anlaşmazlıkta —ikinci çözüm komisyonu süreci vb— CHP’nin parti tabanıyla nasıl ayrıştığına da tanıklık ediyoruz.
Erdoğan’ın, iktidarını etkileyecek en ufak bir olumsuzlukta yıllardır sığındığı tek argüman olan “28 Şubat” olaylarını ve “başörtüsü” meselesini bir propaganda aracı olarak kullanarak yarattığı mağdur edebiyatıyla toplumdan hâlâ nasıl destek kazandığını da görüyoruz.
CHP’nin, karşısındaki rakibinin kazanmak için tüm hukuksuzluklara başvuracağını, bütün siyasal araçları da onu köşeye sıkıştıracak şekilde kullanacağını göz önünde bulundurarak hareket etmesi gerekmektedir. Bu proaktif siyasetin arttırılarak devam etmesinin yanı sıra daha önce denenmemiş her yol denenmelidir. CHP Milletvekillerinin 25 grupla 21 ilde sahaya inmeleri çok doğru bir adım olmakla birlikte, bunun bütün illere yayılması gerekmektedir. Bu noktada çeşitli mahalli örgütlenmeler düzenleyerek kapı kapı dolaşılması, vatandaşın olan biten her şey hakkında bilgilendirilmesi ve beklenti tespiti yapılması gerekmektedir. Seçmen ikna edilene kadar gerekirse aynı kapı birkaç kez çalınmalıdır.
Parti tabanıyla herhangi bir ayrışmayı mutlak surette engellemeli, toplum nezdinde “CHP daha kendi içinde bütünleşemiyor” algısını oluşturmaya yönelik iletişimsizliklerden mutlaka kaçınmalıdır. Gerektiğinde bu algıya sebebiyet veren vekillerin ihracı dahi düşünülmelidir. Ve en önemlisi, ikircikli bir siyasi tutum sergilemekten imtina etmelidir. CHP’nin “cunta” diye tanımladığı bir iktidar mensubuyla, başta Murat Çalık olmak üzere CHP’li belediye başkanlarına karşı tamamen düşman hukuku uygulanırken, demokratik saiklerle de olsa bu kişilerle aynı komisyon masasına oturarak kendi tabanı içinde samimiyetinin sorgulanmasına mahal vermemelidir.
Türkiye’deki mevcut siyasi iklimde eşit rekabet koşulları çoktan ortadan kalkmıştır. İktidar tüm iletişim kanallarını tek taraflı bir biçimde kullanırken, CHP’nin sırf objektif olacağım diye yerel yönetimlerdeki kitle iletişim araçlarını pasif bir tanıtım mecrası olmaktan çıkartıp, en hızlı şekilde bu araçları güçlü ve bütünlüklü bir propaganda altyapısına dönüştürmesi gerekmektedir. Partinin politik vizyonunu halka ulaştırmanın, toplumla bağını güçlendirmenin ve giderek otoriterleşen siyasal zeminde demokratik bir denge oluşturmanın tek yolu propaganda savaşıdır. CHP’nin kaybedebilecek tek bir seçimi daha kalmamıştır. Artık A-B-C planları değil, sadece tek bir plana sadık kalarak, bu sefer ıskalamadan hedef tam 12’den vurulmalıdır.

Yorum Yazın